13 Ağustos tarihinde gerçekleşen ‘şortunu da giy gel’ protestosunun baş kahramanı Başak Koç bu eylemde yalnız kalınca ‘nerede benim ülkemin sporcuları, kadınları’ diye isyan etti.
Eylemde hayal kırıklığı yaşayan halihazırda voleybolcu olan aynı zamanda meslektaşım ile bir araya geldim. Amacım hem bu eylemin perde arkasını yansıtmak hem de Başak Koç’u sizlere tanıtmaktı.
-Toplumsal bir olaya imza attın en önde yürüdün nasıl gelişti bu eylem planı anlatır mısın?
Haberi nerden duyduğumu çok da hatırlamıyorum ya internetten ya gazetedendi. ‘Voleybolcuya şortcu dayağı’ diye bir başlıkla olayı görmek beni gerçekten çok üzdü. Sonra olayın içeriğine baktığımda çok farklı açıklamalar da geldi. Bu olayı yaşayan arkadaşımız Nurcan ile konuşma şansı buldum ve anlattıklarına inandım. Şort giydiği için şiddete maruz kaldığını otobüstekilerin ona destek olmadıkları tarzında yaptığı açıklamalara güvenerek böyle bir şeyle yola çıkmaya karar verdim. Buna tepkisiz kalmak benim karakterime uymazdı. Şimdiye kadar kadın hakları için neredeydin? diyebilirsiniz ama insan canına dokunan bir şey olunca bunun farkına daha iyi varabiliyor. Yani bugün anneme olsaydı böyle bir olay yine burada olurdum, belki siz bugün medya mensubu olarak buradasınız ama teyzenizin kızına olsa eylemin en önde gideni olabilirdiniz. Bir şekilde camia olarak bizim damarımıza bastılar diyebilirim. En azından ben öyle hissettim. Bunun yanında kadına şiddet konusunda etraftan o kadar çok şey duyuyoruz ki bu toplumun genel yarası haline geldi. Her zaman söylüyoruz biz sporcu insanlarız medeni ve demokratik bir ülkede yaşadığımızı varsayıyoruz umuyoruz ki her zaman da böyle devam eder düşüncesindeyiz. Hiçbir zaman yediğimizle içtiğimizle dış görünüşümüzle ön yargılı davranılmaması gerektiği düşünüyorum. Dediğim gibi bizler sporcularız aynı sahada ter döküyoruz. Benim hatamı sen kapatıyorsun, senin hatanı ben kapatıyorum gün oluyor ailemizden daha yakın hala geliyoruz. Böyle bir camia içerisinde yer alırken ve sahada ter döken bir insan olarak da tepkisiz kalmanın çok yanlış olacağını düşündüm ve bu düşünce ile yola çıktım.
-Katılımı çok az oldu hatta medya mensupları katılımcılardan çoktu. Sen katılımı nasıl değerlendiriyorsun?
Katılım gerçekten beni hayal kırıklığına uğrattı, neden diyeceksiniz. Baktığınızda facebook’da bin 200 küsür arkadaş twitterda 600 küsür arkadaş yada takip edilen bir profil var. Bu sadece benim de değil, bu olayı paylaştığım arkadaşlarımda bunu kendi sayfalarında duyurdu. Biraz da medyanın içinde de olduğum için medyadan da destek görerek arkadaşlarımın sayfalarından da duyurmalarını istedim. Öyle görülüyor ki bu sadece iki bin kişinin duyduğu bir şey değil daha büyük kitlelere yayıldı. Sabah canlı yayın bağlantısı yaptık, internette gazetelerde haber oldu. Birincisi neden insanların bu kadar tepkisiz kaldığı, ikincisi de ben bir voleybolcu olarak buradaysam bir sporcu olarak buradaysam nerede benim ülkemin bayan voleybolcuları bayan sporcuları demek istiyorum. Gerçekten çok büyük hayal kırıklığına uğradım. Bugün beni en çok üzen şey buydu. Medya mensubunun bu kadar çok olmasını beklemiyordum. İnanılmaz bir destek vardı en azından bizi görüntülediler emek verdiler sağ olsunlar. Belçika’dan, Fransa’dan ve BBC’den de basın mensupları vardı. Aynı zamanda yurt dışına da bu olay cereyan etmiş oldu. Destek verenlere teşekkür ediyorum gene söyleyeceğim herkesin vicdanına bırakıyorum. Sonuç itibari ile bu yarın annenin, kız kardeşinin, teyzenin halanın herkesin başına gelebilir içlerinden birinin başına geldiği zaman da bu kadar sessiz kalabilecekler mi merak ediyorum.
-Peki Nurcan’ın gelmemesine ne diyeceksin?
Telefon konuşmamızda gelmeyeceğini belirtmişti. Neden gelmediği kısmını kendi psikolojisine bıraktım. Çok şey yaşamış olabilir sürekli aranıyor, soruluyor yalan söylüyorsun deyip üzerine giden de çok fazla oluyor. Bence gelmesi gerekiyordu. Yaşadığı şeyin doğru olduğunu biliyor ve sonuna kadar bunun arkasında da duruyorsa, ona destek çıkan bir grup oluşmuşken, hele ki bu emek verdiği para kazandığı sahada ter döktüğü arkadaşlarından biriyse, gelmeliydi. Ben Nurcan’ı şahsen tanımıyorum, sizi de tanımıyordum ama biliyorum ki camiamdan bir parça burada onlara ne olursa ben her zaman yanlarında olacağım. Ve bilmek isterim ki bana bir şey olursa onlarda benim arkamda olsunlar. Açıkçası gelmesini beklerdik ya da onu temsil eden bir başkasının burada olmasını beklerdik. Hadi diyelim ailesi işin büyümesini istemedi veto yemiş de olabilir umarım bu konuda bir açıklama yapar. Genel olarak voleybol camiasına baktığımızda sporcuların burada olmaması daha üzücü.
-Biraz senin voleybolculuğuna dönelim şu anda burada voleybolcu kişiliğinle bulunuyorsun. Halen profesyonel olarak voleybol oynuyorsun. Senin hayatında voleyboldan bahsedelim mi?
18. yılım bu sene voleybolda. Eczacıbaşı altyapısı ile başlayıp bir çok takımda görev aldım. Son oynadığım üç takıma baktığınızda Fenerbahçe, Galatasaray ve Işıkspor. 3 senedir Işıkspor formasıyla ter döküyorum. İnanılmaz keyif aldığım bir işi yapıyorum. Para kazanıyor musun? deseniz hayır doğru düzgün para kazanmıyorum ama sadece beni motive eden besleyen ve hayata tutunduran bir şey olduğu için varım. Onun dışında medyadaki işlerim ve diğer işlerle birlikte kendimi besleyen işlerle uğraşıyorum.
-Aynı zamanda bir basın mensubusun. Voleybol programı yapıyorsun, bisiklet takip ediyorsun. Voleybol ve bunlar nasıl bir arada gidiyor?
Şöyle diyebilirim dengelemeye çalışıyorum. Şu an bana hiçbir iş vermeseniz sadece antrenman yapacaksın deseniz ben bunu gözüm kapalı kabul ederim. Sabah 6’da başlayacak antrenman akşam 12’de bitecek deseniz yine gözüm kapalı kabul ederim. Ben bu işin aşığıyım. İnsanlara abartı gelebilir bu söylediğim ama beni tanıyanlar ve benimle aynı sahada ter dökenler ya da antrenörler benimle oynamış olanlar bunu anlarlar. Bir şekilde gitmeye çalışıyor. Programın haftada bir. Galatasaray TV’de yayınlanan Manşet programı. Onun daha yüksek bir hale gelmesi için önümüzdeki sezona çalışmalarımız sürüyor. Onun dışında bir süre yazarlık yaptım Akşam Gazetesi’nde. Bu da maçlar boyunca oldu. Gidebildiğim maçlara gidebildim ve yazı yazdım çünkü kendi maçlarımda oluyor aynı zamanda. Bisiklet benim ikinci bir tutkum sağ olsun Bisiklet Federasyonu da bana destek veriyor. Bende onlara hem yarış anlatımı hem de sunuculuk yönünden destek vermeye çalışıyorum. İşte böyle bir şekilde devam ediyor.
-Okullusun değil mi?
Voleybol oynarken hiçbir zaman okulu bırakmadım. Ailemden de gördüğüm görgü terbiye onlarında geçmişte yaşadıklarıyla da alakalı olarak hiçbir zaman okuldan uzak kalmamı istemediler. Annem ilk voleybola başladığımda hayır demişti ama bir sene sonra benim ısrarlarıma dayanamayarak evet dedi. Onunla anlaşmamız üniversite sınavını kazanıp yoluna her daim devam edeceksin olmuştu. Onların desteği her zaman arkamdaydı antrenmanlara taşırken, maçlarıma gelip bağırırken de her türlü desteği onlardan gördüm. Allah’a çok şükür böyle bir ailem var. Yoksa ikisi birlikte asla yürümezdi. Bilgi Üniversitesi Televizyon Gazeteciliği Bölümü’ne girdim burslu olarak. İşte aynı zamanda voleybolun verdiği bir avantaj olarak Milli de olduğum için onun da artısıyla birlikte Bilgi Üniversitesi’nde okudum. Gerçekten çok
mutluyum çünkü karakterime baktığınız zaman biraz iki işi yürütme gibi bir özelliğim var. İkizler burcuyum aynı zamanda tek bir işle yetinmeyen bir insanım nedense. Medya da çok renkli, koşuşturmalı bir dünya, araştırmacı bir dünya. Bu dünyanın içinde olduğum için de mutluyum.
-Devam edecek misin?
Hem voleybol hem de medya açısından soruyorsanız medya için yapmak istediğim daha çok şey var. Hedeflerim gerçekten çok büyük. Bu sadece Türkiye ile de sınırlı değil. Bunu yurtdışı boyutuna da taşımak istiyorum. Ama tabii önce Türkiye’de bir şeyleri göstermek, ispat etmek gerekir. Sonuç itibari ile program yaptığım kanal daha önce şifreli bir kanaldı. Daha önce kaç kişiye ulaşıyordu soru işareti. Şu anda şifresiz bir kanal yine kaç kişi izliyor bu da soru işareti. Sevilen ve izlenen bir kanal her şeyden önce büyük bir camianın kanalı ama daha tarafsız daha büyük kitlelere ulaşabilecek bir kanalda görev alabilirim. Sadece program bazında da değil. Bu işe Power FM’de haber spikerliği de başladım işin haber boyutunu da biliyorum. Medya’da çok fazla yapmadığım iş kaldı mı diye bakarsanız editörlük, yazarlık haber spikerliği, spor spikerliği, program yapımcılığı ve sunuculuğu bir şeylere bir yerlerinden bulaştım. Maç anlatıcılığı, bisiklet anlatıcılığı da yaptım. Umarım istediğim şekilde insanlara ulaşabileceğim şekilde görev alma şansı bulurum. İşin voleybol boyutuna da baktığımızda 2 senedir 3. Lig’deydik ve geçen sene 2. Lig’e yükseldik. O yüzden çok gururluyum. Umuyoruz ki takımımız da yatırım bazında bir sorun yaşamaz ve 2. Lig’de ayakta kalırız. Neden 1. Lig olmasın diyoruz. Çok yetenekli oyuncular var Eczacıbaşı altyapısından aldığımız. Onlarda kendilerini çok geliştirdiler. Antrenörlerimiz de çok yetenekli genç ve dinamikler. Bu kimya birleşince de ortaya iyi işler çıkıyor.
-Kaç yıl daha voleybol oynamayı planlıyorsun?
Şu an 30 yaşındayım mevkiim pasör. Bana sorarsanız ben 40’a kadar oynarım. Sakatlanmamak için de elimden geleni yapıyorum. Yani kendime antre etme açısından yaz döneminde de sürekli antrenman yaptım antrenman olmadığı günler fitness yaptım. 18 yıl bıkmadıysam bir 18 sene daha bıkmam yeter ki vücudum buna el versin. Vücudum el versin diye de çok dikkat ediyorum kilo almamak için uğraşıyorum.
-Voleybol takip eden bir medya mensubu olarak önümüzdeki sezonu nasıl değerlendireceksin bize?
Spor dünyasına bakıldığında özellikle son zamanlarda şike iddiası ile çalkalanan bir sektör var şu anda gündemde. Herkesin beklentisi basketbol ve voleybola olan ilginin artacağı yönünde . Tribünlerin dolacağını düşünüyorum. Türk voleybolu bayanlarda ve erkeklerde inanılmaz bir ivme kaydetti. Yapılan transferler istikrarla birlikte çok iyi harmanlandı bu sene de tabii yurt dışındaki ekonomik krizlerin yurdumuza biraz daha kaymasını sağladı. Gerçekten Türkiye’de çok iyi oyuncular seyredebiliyoruz. Mili takımlarda da çok iyi oyuncularımız. Çok keyifli bir lig bizi bekliyor. Dağlar kadar takımlar arasında fark olmayacağını düşünüyorum.
-Ya önümüzdeki Avrupa Şampiyonası…
Milli takım Avrupa ligi oynadı nasıl oynadı diye bakarsanız Motta’nın gelişiyle birlikte yeni isimler katıldı Milli takıma. Genç demek istemiyorum ben bu isimlere yeterince tecrübeli olduklarını düşünüyorum çünkü. Yurt dışına baktığımızda ne kadar küçük insanların Milli takımlarda görev aldıklarını görüyoruz o yüzden bence takımda yer alan isimler tam kıvamında. İyi bir kadro oluşturduk. Avrupa Ligi’ne baktığımızda keyifli bir oyun ortaya konuldu mu? bence çok fazla konulmadı. Ama bu bir hazırlık süreci be beklenti vardı ne verildi bunu iyi tartmak lazım. Şampiyonluk bekleniyordu bu yine olmadı. Buradan alınan ders ile şu an Avrupa Şampiyonası’na hazırlanılıyor. Bunu da şu anda besleyen Olimpiyat elemeleri. Şu anda oyuncuların aklında olimpiyat elemeleri var. Belki de Olimpiyata çok konsantre olmak Avrupa Şampiyonası’nı sekteye uğratabilir. Bu işin dezavantajı. Ama bunun yanında Olimpiyatlara konsantre sağlamışken Avrupa şampiyonası da bunun ekmeğini yiyebilir. Umarım ekmeği yiyen taraf oluruz. Oyunumuzu çabuklaştırarak, takımımız birbirine biraz daha destek olarak servis potansiyelimizden asla taviz vermeyerek biz bu yolda çok iyi işler başarabiliriz
Comments are closed.