Öldü öldü dirildi

Eczacıbaşı Dynavit’in Developres Rzeszow’u 3-2 mağlup ettiği çeyrek final ikinci maçını izleyenler, turun garantilendiği dördüncü set sonuna kadar hop oturup hop kalktı salonda. Neticede tur geçildi ama, bu takımın bu oyunla hedefe gidebilmesi, olması gerekenden fazla sayıda soru işaretini beraberinde getirdi.

Maçın ne olduğunu geç anladılar

Maçın başında sahada görülen oyun, Eczacıbaşı Dynavit’te gerek oyuncuların gerekse teknik ekibin maçın öneminin farkında olmadığı izlenimini verdi izleyenlere. Skor 1:7’ye gelene kadar oyunu kesmeyen Ferhat Akbaş’ın neden ilk molayı almak için 6:14’ü beklediğinin herhalde mantıklı bir açıklaması vardır. Elbette bu açıklama, setin kaybını engellemedi. Temsilcimizin maça manşette (ve doğal olarak devamında olması gereken hücumda) adeta dökülerek başlaması, konuk ekibi oldukça cesaretlendirdi. Kısıtlı tecrübe ve kapasiteye sahip Polonya ekibi, -Tijana Boskovic dahil- hücumda tüm oyuncuların tel tel dökülmesine müteakip özellikle defanstan çevirdiği kontrataklarla coştukça coştu. File önüne gelen her topta oyunu hızlandırdıkça hızlandıran Katarzyna Wenerska, Rzeszow’un sonuca rahat gitmesinin mimarı oldu.

İkinci setle birlikte uyanan turuncu beyazlılar, Boskovic’in liderliğinde Irina Voronkova ve Sinead Jack Kısal’ın biraz canlanması ile kapasite farkının ne demek olduğunu gösterdi izleyenlere. Elbette ilk setin yıldızı Gabriela Orvosova’nın 0 çekmesi ve Polonya ekibinin servislerinin yumuşaması da ekmeğimize yağ sürdü.

Servis baskısının Eczacıbaşı Dynavit’e neler yaptırdığını analiz etmek için 5 sayı önde götürülürken kaybedilen üçüncü sete bakmak yeterli. Bu sette Ayazağa ekibinin son bölüme 21:17 önde girmiş ve Yaprak Erkek’in etkili servisleri ile rakibi bozmuşken nasıl kaybedildiği, üzerinde tez dahi yazılabilecek türde bir çalkantı ile açıklanabilir.

Bu kayıpta Stephane Antiga’nın hanesine yazacak kısım ise Fransız çalıştırıcının cesur bir hamle ile fizik kapasitesi çok sınırlı 35’lik Jelena Blagojevic’i kenara alarak genç ve hırslı Weronika Szlagowska ile oynayarak seti takımına kazandırması olacak.

İlginçtir, bu tarz bir hamleyi Eczacıbaşı Dynavit’te göremedik. Bu durum, Ferhat Akbaş’ın aklının hala PTT maçında kaldığını düşündürmüyor değil. Kenardaki Laura Heyrman, blokta iyi işler çıkarmasına rağmen hücumda bir türlü istenileni veremeyen Yasemin Güveli yerine düşünülemez miydi?

Üzerinde düşünülmesi gereken

Maja Ognjenovic’in tüm pasların %23.8’ini (32/134) ortaya yönlendirmesi, bu seviyede bir maç için son derece olumlu bir dağılımı işaret ediyor. Ancak bu toplardan elde edilen sayı yüzdesinin yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Son sette şova yaklaşan Beyza Arıcı’nın bu performansı, sonucu belli bir maçın yedeklerle oynayan rakibine karşı gösterge olamaz. Sonucu belli demişken, tamamen yedekleri sahaya süren Polonya ekibine karşı Akbaş’ın neden orijinal 6 ile oynadığı da izaha muhtaç bir durum. Takımın her maçta bel bağladığı Boskovic tie-break setinde sakatlansa, bu durum nasıl izah edilecekti insan merak etmiyor değil doğrusu. Özetle ortayı bu kısa zaman zarfında geliştirmek şart.

Sezon başında uygulanmaya çalışılan takım oyunu, Boskovic+4’e evriliyor desek yanlış olmaz. Bu durumda insan sormadan edemiyor. Nerede kaldı takım oyunu?

Dördüncü sette Eczacıbaşı Dynavit, kendi yaptığı hatalardan rakibine yalnızca 2 sayı verdi. Bundan dolayı da rakibinden daha az yüzdeli hücum etmesine ve daha az hücum sayısı üretmesine rağmen -son bölümünde biraz zorlansa da- seti rahat kazandı. Eczacıbaşı’nın yalnızca topu oyunda tutarak dahi seti kazanması, iki takım arasındaki kapasite farkının nelere kadir olduğunu göstermesi bakımından önemli. Bunun üzerinde durmak, turuncu beyazlılara ileride fayda sağlayacaktır.

İkinci setin ortalarından itibaren takıma katkısı minimuma inen Hande Baladın yerine Saliha Şahin’in neden dördüncü sete kadar oyuna alınmadığı ise üzerinde düşünülmesi gereken farklı bir rotasyon olacaktır.

 

Sezar’ın hakkı

Rzeszow’un sahaya ilk çıkan liberosu Aleksandra Szczyglowska’nın oyunda kaldığı süre boyunca (son setteki rotasyondan dolayı yerini diğer liberoya bıraktı) ortaya koyduğu performans, bir liberonun takımına ne derece katkı sağlayabileceğinin uygulamalı bir örneği idi. Siz bakmayın istatistik kağıdındaki rakamların çok da büyüleyici görünmediğine. 26 yaşındaki libero, sürekli arkada manşet bekleyen smaçörlerine yardım götürmekle kalmadı, aynı zamanda çıkarması mümkün görünmeyen hücumları da pasörüne yönlendirerek takımının moralini yükseltti. Sahalarda çok da görülmeyen bir oyunla izleyenlere “Voleybolda defans ne demektir” sorusunun cevabını veren Polonyalı oyuncu, takımını tura taşıyamasa da maçın oyuncusu olabilecek bir resitale imza atmış oldu.

Voleybol dolu günler dileğiyle,

Kayhan Kösem

kkayhan@hotmail.com

Haberi Paylaş

261 thoughts on “Öldü öldü dirildi

  1. Baybora says:

    DÜn izlediğimiz Eczacıbaşı hakikaten soru işaretleri doğurdu. Boskovic bir yana diğer oyuncular bir yana durumu var. Bence takım kalitesi (özellikle smaçörler) tartışmalı. Bu kadro CEV şampiyonu olacak kalitede değil. Hele ki dün İtalya’da gördüüğümüz Fenerbahçe ve kupanın gediklisi Vakıfbank hesaba katılırsa Eczacıbaşı’nın işi zor. Yarıfinali geçeceğini sanmıyorum Eczacıbaşı’nın… Dünkü oyun, bu seviyede artık kabul edilemez!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir