VakıfBank’ın İtalyan süperstarı Paola Egonu, Torino’da düzenlenecek ve VakıfBank ile Eczacıbaşı Dynavit’in mücadelesine sahne olacak CEV Şampiyonlar Ligi Süper Finali öncesi Voleybolun Sesi’ne konuştu.
İtalyan pasör çaprazı ile Süper Final öncesi bir araya gelerek çocukluğundan voleybolcu kimliğinin yanı sıra bir ekran yüzü olmasına, VakıfBank’tan ayrılığından Gabi Guimaraes ve Daniele Santarelli hakkındaki görüşlerine kadar birçok konuya değindiğimiz kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik.
İçindeki küçük kız çocuğunun büyümesini istemediğini söyleyen başarılı oyuncu, gelmek istediği en üst noktaya henüz ulaşmadığını belirttiği keyifli sohbette Tijana Boskovic ile rekabeti hakkında da konuştu. İtalya Milli Takımına hangi turnuva ile döneceğini ve kariyerinin ilerleyen dönemlerinde birlikte çalışmayı çok istediği koçun ismini açıklayan Paola Egonu, Fenerbahçe taraftarlarının coşkusuna inanamadığını ve favori dizisinin Muhteşem Yüzyıl olduğunu da söylediği röportajda tüm sorularımızı samimiyetle yanıtladı.
Paola Egonu, küçükken ilerde adını dünya voleybolunun yıldızları arasına yazdıracağını hissediyor muydu? Çocukluğundan voleybola dair gözünün önüne ilk hangi sahne geliyor?
Aklımda canlanan ilk hatıram 11 yaşlarındayken antrenman sonrası spor salonundaki bir an. Antrenman ne kadar zor ve yorucu olsa da o an ne kadar mutlu olduğumu ve ne derece eğlendiğimi hatırlıyorum. Küçükken izlediğim bir çizgi filmden de çok etkilenmiştim, hep oradaki oyuncular kadar başarılı olmayı istemiştim. En iyi olmayı değil ama ne yaparsam yapayım yaptığım şeyi iyi yapmayı istedim. Çocukluğumdan beri her zaman “Ne yaparsam yapayım bu işte iyi olmalıyım” diye düşündüm.
Hayatına dokunuşunun senin için çok önemli olduğunu düşündüğün özel bir isim var mı?
Tek özel bir kişi söyleyemeyeceğim çünkü buraya kadar gelişim bir yolculuk ve bu yolculuk boyunca hayatıma dokunan, beraber özel anlar paylaştığımız çok fazla insan var. Antrenörlerden, takım arkadaşlarıma ve kulüp üyelerinden, teknik ekibe kadar herkes bu yolculukta bana çok destek oldu. O yüzden hepsinin bana katkısına ve bıraktıkları güzel anılara müteşekkirim.
İtalya’da sadece iyi bir voleybolcu değil hem ekran yüzü hem de aynı zamanda bir reklam yıldızı gibisin. Bu popülarite sana ayrıca sorumluluklar yüklüyor mu? Egonu stresle ve kaygılarla nasıl başa çıkıyor?
Aslında işimin o parçasını da çok severek ve eğlenerek yapıyorum. Tabii ki zor bir iş. Yoğun antrenmanlarla çakıştığı dönemler programları bir araya getirmek zor oluyor. Bir teklif geldiğinde önce çok heyecanlanıyorum ama çekim günü geldiğinde çok yorgun olduğumu hissettiğim zamanlar oluyor. Ancak ne zaman işe başlasam o an yine çok eğlenmeye başlıyorum ve tüm yorgunluğumu unutuyorum. Bunu yapmamın eğlenmem dışındaki en önemli amaçlarından biri de kendi tecrübelerimi paylaşmak, benimle aynı şeyleri yaşayan insanlara yardım edebilmek, kendini ifade etme şansı bulamayanların sesi olmak, onlara iyi örnek olabilmek ve onların önlerini açabilmek.
Hiç öyle bir örnekle karşılaştın mı?
Fan olarak değil ama sanırım şu örneği verebilirim. Dünya Şampiyonası’nda oda arkadaşım Sarah Fahr, milli takım kariyerine çok genç yaşta başlamıştı, o dönemde ilk 6’da değildi. Onun yıllar içerisindeki gelişimini görmek ve takımın ilk 6’sındaki yerini aldığını izlemek beni çok mutlu ediyor.
Sahadaki hırçın görüntünün ardında küçük bir kız çocuğu gizli… Röportajlarında içindeki kız çocuğundan bahsediyorsun. O kız çocuğu büyüyor mu, son yıllarda kendinde hissettiğin en büyük değişim ne?
İçimdeki küçük kız büyümedi ve hala orada. O bana kendime zaman ayırmamı, kendime dikkat etmemi, mutlu olmayı hak ettiğimi, istiyorsam o dondurmayı yemeyi hak ettiğimi hatırlatıyor. Bu yüzden içimdeki o küçük kızı koruyor ve seviyorum.
Fiziksel ve mental anlamda kendi zirveni gördüğünü düşünüyor musun? Yoksa en iyi performansıma henüz ulaşmadım mı diyorsun? Sporda ulaşmak istediğin en üst nokta nedir?
Gelmek istediğim en üst noktaya henüz ulaşamadığımı düşünüyorum. Ama her sene kendimi hem fiziksel hem mental anlamda geliştiyorum, gerek saha içi gerek fitness salonu gerekse de saha dışında kendimi ilerletiyorum ve bunun için kendimle gurur duyuyorum.
Değişime daha kolay adapte olmaya çalışıyorum, eskiden bu kadar rahat adapte olamıyordum. Kötü bir günümdeysem onun üstesinden gelmem kolay olmuyor. Bir antrenmanın başında bir şeye sinirliysem sonuna kadar sinirli olabiliyorum. Bu gibi konular ile ilgili olarak kendimi hala geliştirmeye çalışıyorum ve daha yolum var. Elbette her sporcu gibi saha içi ve saha dışında her yönüyle mükemmel olmak benim de hedefim ancak bu mükemmelliğe ulaşmak imkansız.
Uzun yıllar İtalya’da oynadın, ilk ülke dışı deneyimini VakıfBank ile yaşıyorsun. İki ligi karşılaştırırsan neler söylersin?
Aslında iki lig birbirine çok benziyor. En üst sıralarda dört beş takım var ve şampiyonluk için çok yakın mücadeleler oluyor. İkinci kademedeki dört beş takım da yarışta kalabilmek için mücadele ediyor. Sahalar, rekabet, oyuncuların kalitesi ve ligin seviyesi gerçekten birbirine çok benzer…
Taraftar konusunda ise iki ülkede de voleybolun çok sevildiğini söyleyebilirim ancak Türkiye’deki taraftarları iyi anlamda daha çılgın ve heyecanlı görüyorum. Bunun bir nedeni de Türkiye’deki voleybol takımları birden fazla spor dalında mücadele ediyor. Bu durum taraftar sayılarına ve taraftar heyecanına da yansıyor. İtalya’da bu durum yok. Örneğin Fenerbahçe’nin basketbol maçına gittiğimde taraftarın coşkusuna ve heyecanına inanamamıştım.
Fenerbahçe’nin futbol maçına da gittin mi, çok daha büyük bir taraftar topluluğu…
Evet, hatta taraftar alanlarının farklı olmasına ve rakip takımların taraftarlarının birbirlerinin alanına girememelerine çok şaşırmıştım. Bu daha önce hiç tecrübe etmediğim bir durumdu.
Kariyerinin sonraki yıllarında yeniden Türkiye’de bir takımda yer almayı düşünür müsün?
Bilmiyorum ama tabi ki yeniden Türkiye’ye gelmeyi çok isterim, bu sene inanılmaz bir deneyimdi benim için.
Fenerbahçe’den söz etmişken Şampiyonlar Ligi yarı final ikinci maçında inanılmaz bir mücadele gösterdiniz. Bize o maçın perde arkasından bahseder misin? Sence o geri dönüşte kilit neydi?
İlk maçı kötü kaybettik, gerçekleştirmek istediklerimizi sahaya yansıtamadık. İkinci maç için onlar yapmaları gerekeni yapacaktı ama biz de ne yapmamız gerektiğini ve ne istediğimizi biliyorduk. Çok çalışmıştık ve hazırlığımızı yapmıştık. Kendimize çok inandık, çok güvendik. Ne olursa olsun sonuna kadar da pes etmeyeceğimizi kendi aramızda konuşmuştuk ve öyle de oldu, hiçbir zaman bırakmadık. Fenerbahçe’nin o maçı alması beklenen bir durumdu. Sahaya kendimize inanarak, tüm kalbimizi ve eforumuzu ortaya koyarak çıktık.
Bu sezon VakıfBank sezona 5 kupa hedefiyle başladı ancak şu ana kadar 4 kupanın yalnızca birini müzesine götürdü. Kaybettiğiniz turnuvaları düşündüğünde (Lig Yarı Finali, Antalya’daki Dünya Şampiyonası, sezon başında oynanan Şampiyonlar Kupası) neleri eksik veya yanlış yaptığınızı düşünüyorsun?
Bence hiçbir şey… (Gülüyor) Elimizden gelen her şeyi yaptık, normal ve yaşanabilir bir durumdu bu. Takım zaten uzun bir şampiyonluk serisinden geliyordu, ekipte önemli değişiklikler oldu, takımın yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Dolayısı ile elimizden geleni yaptık. Başta bizden beklendiği kadar veya kapasitemiz kadar sezona iyi başlayamamış olabiliriz ancak bu şartlar altında bence çok normaldi, aksi daha şaşırtıcı olurdu diye düşünüyorum. Ama sezon boyunca bu yolculukta tüm ekip arkadaşlarımla beraber büyük yol katetik ve geldiğimiz nokta itibari ile çok mutluyum. Takımımla gurur duyuyorum.
Hem Novara ile hem de Conegliano ile CEV Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşadın ve bu kez VakıfBank ile finaldesin. Süper Final öncesi görüşlerini alabilir miyiz?
Çok heyecanlı, gururlu ve mutluyum. Final maçının İtalya’da oynanacak olmasından ayrıca mutluyum, beni ekstra motive eden bir durum. Süper Final’i oynamak için sabırsızlanıyorum.
Herkes Paola Egonu ile çalışmak ister, peki Paola Egonu’nun birlikte çalışmadım ama çok isterdim diyebileceği bir koç ve voleybolcu var mı?
Ze Roberto ile çalışmayı çok isterdim. Çok…
Daniele Santarelli ile İzmir’de Kupa Voley finali sonrası neler konuştunuz? Orada bir araya gelmemiz çokça ilgi görmüştü, birlikte önemli başarılar kazandığın bir koç ve şimdi Türk Milli Takımının başına geçti… Onu senden dinlemek istiyoruz.
Santarelli’nin maça geleceğinden bile haberim yoktu o yüzden onu karşımda görünce bir çocuk gibi sevindim. Onu gördüğüme çok mutlu olmuştum. Aslında çok özel bir şey konuşmadık, birbirimize sarıldık, sohbet ettik. Beni galibiyet için tebrik etti ve oyunum için güzel sözler söyledi. Biraz da havadan sudan konuştuktan sonra şu sohbet geçti; İtalya’da oynarken, saçım uzun olduğu için her smaçtan sonra saçlarımı geriye atmak için yaptığım bir hareketim vardı. O hareketi görmeyi çok özlediğini söyledi. (Gülüyor) Keyifli bir sohbetti.
Saha içinde rakip olsak da arkadaşlığımız çok iyi. Bu karşılıklı rekabet eğlenceli bir durum. Sahada o beni iyi tanıyor, ben de onu… Önceden hem Conegliano’da iken hem Sırbistan’ın koçuyken rakip olduk. Tabi ki sahada karşılıklı mücadele ediyoruz ama sonuç ne olursa olsun ben o kazandığında mutlu oluyordum, o da ben kazandığımda mutlu oluyor. Aynı zamanda eşiyle (Moki) milli takımda birlikte forma giyiyoruz. Sahada ne kadar rakip olsak da sahayı terk ettiğimizde yakın arkadaşız.
Kaptan Gabi ile bu sezon ilk kez aynı takımdasınız. VakıfBank’tan önce arkadaşlığınız var mıydı, Gabi’yi bize nasıl anlatırsın?
Açıkçası öncesinde arkadaşlığımız yoktu. Rakip olarak karşı karşıya geldiğimiz zamanlarda bu durumdan çok da mutlu olmuyordum. (Gülüyor) Ama aynı takımda oynamaya başladığımızdan beri Gabi ile çok iyi bir ekip olduk. Onunla aynı takımda olmak inanılmaz bir tecrübe. Gabi çok profesyonel, çok çalışkan aynı zamanda konsantrasyonu ve odaklanması çok yüksek bir oyuncu. Sporcu disiplini çok üst seviyede, kendine ve vücuduna çok iyi bakıyor. Yemek ve uyku düzeni inanılmaz. Çok üst düzeydeki profesyonelliğine hayranım ve onu çok seviyorum. Profesyonelliğin yanı sıra Gabi’nin çılgın da bir yanı var. Sahada birlikte eğleniyoruz ve ona çok güveniyorum. Gabi ile aynı ekipte oynama fırsatı bulduğum için çok mutluyum.
İtalya Milli Takımına ara vermiştin ancak açıklanan VNL geniş kadrosunda yer aldın. Davide Mazzanti ile ne konuştunuz? Geri dönüşün hangi turnuvayla olacak?
Avrupa Şampiyonası ile milli takıma geri döneceğim gibi görünüyor ve bunun için mutluyum. Her zaman milli formayı ve İtalyan bayrağını temsil etmek isterim, bu daima bir onurdur. Ancak oyuncuların bazen mental anlamda kafalarının rahatlatabilmesi için dinlenmeye ve kendilerine zaman ayırmaya ihtiyaçları oluyor, bir araya ihtiyaç duyabiliyoruz. Özellikle Julia’nın yaşadığı üzücü olaydan sonra milli takımın bu konuda hassas ve anlayışlı davranması beni çok mutlu etti.
Giovanni Guidetti, son röportajında “Paola İstanbul’da kendini sevdirdi. İstemeden de olsa gitmesine izin vereceğim. Egonu’yu tutamadık ve üzgünüm” dedi. Ayrılık yakın görünüyor, Süper Final’in bu anlamda da bir özelliği var. Neler hissediyorsun?
Önümüzdeki maç için heyecanlıyım ancak takıma veda edeceğim için de çok üzgünüm. Taraftarımızı, takımımı, Türkiye’yi, buranın kültürünü, insanını, misafirperverliğini, herkesin beni kucaklamasını çok özleyeceğim. Herkesin beni olduğum gibi kabul etmesi çok mutlu etti. Bu sezon çok eğlendim ve bunun bir final veya veda olduğunu düşünmüyorum. Kulüp, teknik ekip ve kızlar ile tekrar beraber çalışacağımız zamanların ileride geleceğini umuyorum. Bekleyip göreceğiz.
Dünyadaki herkesin okuyacağı ve benimseyeceği bir söz olsa o sözün ne olmasını isterdin?
(1)Her zaman öncelik ol… (2)Sabır…
Kısa Kısa
- VakıfBank’ta en iyi anlaştığın takım arkadaşın?
- Ne?! Bunu cevaplayamam, bir isim verirsem olmaz, tüm ekip. (Gülüyor)
- En sevdiğin Türk ve İtalyan yemeği?
- Beyti ve Makarna.
- Üç kelimeyle Giovanni Guidetti?
- Çalışkan, komik ve iyi kalpli.
- Türkiye’de seni en çok ne şaşırttı?
- Türk insanının misafirperverliği ve dillerini konuşamadığım halde beni anlamak için gösterdikleri çaba. İtalya’da olsa “İtalyanca bilmiyorsan bu senin problemin…” diyip geçerler. (Gülüyor)
- Kendi pozisyonunda en beğendiğin oyuncu?
- Her zaman çok iyi rakiplere karşı oynamayı çok seviyorum. Tek bir favorim yok ama Boskovic, Vargas, Bella Haak’a karşı oynamayı çok seviyorum. Onlara karşı oynadığınız zaman biliyorsunuz ki seviye çok yüksek olacak ve maçın gidişatı her an değişebilir.
- Boskovic ile rekabetinle ilgili Ronaldo-Messi benzetmesi yapılıyor, bu konu hakkında ne düşünüyorsun?
- Küçükken bireysel rekabeti çok hissediyordum ve kendimi göstermek istiyordum. Ama zamanla kendimi bu konuda geliştirdim. Boskovic’e bir oyuncu olarak saygı duyuyorum, kendime oyuncu olarak saygı duyuyorum. Ama günün sonunda voleybol tek kişilik bir oyun değil. İyi performans sergileyebilmemiz ve galibiyet alabilmemiz için daima iyi bir takıma ihtiyacımız var.
- Favori dizin?
- Muhteşem Yüzyıl. İngilizce altyazılı izliyorum ve çok seviyorum.
- Egonu hangi ünlünün hayranı?
- Rihanna’nın hayranıyım. Umuyorum yeni albümü gelecek ve severek dinleyeceğim.
- Favori Türkçe şarkın?
- Isabelle.