Dün oynanan Galatasaray Yurtiçi Kargo (GSYK) – Maliye Milli Piyango (MMP) maçını izleyenler, sarı kırmızılı takımın doğru yolda olduğunu kendi gözleriyle gördüler. İki hafta önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) gibi güçlü bir rakibi deviren GSYK, bu yılın flaş ekibi MMP’yi de evine puansız yolladı ve yükselişini sürdürdü.
Kilit noktası
GSYK, rakibine oranla her bölgede daha yüksek bir takım. Bu nedenle kora kor mücadelede şansı daha fazla. MMP’nin ise dar rotasyonu nedeniyle uzayan maçlarda sıkıntı yaşadığı biliniyor. İBB ile oynadığı maçta açıkça görünen bu durum, GSYK karşısında da kendini gösterdi. Daha önce de söylediğimiz gibi ilk altının yaş ortalaması 31. Aynı performansı uzun süre sahaya yansıtmak zor. Karşısında, az sayıdaki taraftarıyla bütünleşen genç ve dinamik bir rakip var, üstelik kadrosu da geniş. Yapılacak şey belli. Arkaya atılan etkili servislerle topun file önüne getirilmesini engellemek, köşelerdeki yüksek oyuncuları geç blok kurmak suretiyle durdurmak veya hata yapmalarını beklemek, hücumda ise yatık paslara hızlı girerek rakibin yüksek bloklarından kaçmak. Peki MMP bunu başarabildi mi? Kısmen evet. İlk iki sette erken kaçan Ankara ekibi, setin ortalarından itibaren düşmeye başladı ve yukarıda yazılanları uygulamakta zorlandı. O andan itibaren rakibini kendi istediği kora kor oyuna çekmeyi başaran GSYK, bu iki seti kazandı.
Set başlarında özellikle köşe hücumlarda çok basit hata yapan GSYK, rakibin servis etkinliğinin düştüğü anlarda takım kaptanı pasör Ulaş Kıyak’ın nokta atışı paslarıyla ayağa kalktı. Hücum oyuncularına çoğunlukla tekli bloğa karşı top vurma şansı sağlayan deneyimli pasör, rakibin buna müsaade etmeyeceği anları ise solak olmasının avantajıyla kendisi değerlendirdi. İkinci toplara yüksek noktalarda yaptığı hücumlarla rakibinin defans yapmasını da önleyen Ulaş, sadece önde olduğu anlarda değil, arkada bulunduğu anlarda bile feyk atarak rakip bloktaki bir oyuncunun kendisini kollamasını sağladı. Bunun sonucunda da köşe oyuncularına antrenmanlarda vurabildikleri bloksuz topları uzattı. Takımını mükemmel yönetti.
Kemal Kıvanç Elgaz
İlk kez A takıma çıktığında herkesin beklentisi çok büyüktü ondan. Zaman zaman bu beklentileri karşılasa da belirli bir çizgiyi yakalayamadığından dolayı sürekli eleştirildi. Kaptanlığa yükseldiği takımda çoğu zaman yedek kalmaya başladı. Sene başında kadro kuran antrenörler, onu hiçbir zaman ilk tercih olarak düşünmedi ve çoğu zaman takıma yeni pasör çaprazı transfer ettiler. Tıpkı bu sene olduğu gibi. Ama o yılmadı, yıkılmadı. Henüz 25 yaşında ve önünde uzun bir yol var. Zira bulunduğu mevkide fiziği ondan daha iyi bir Türk oyuncu yok, yani Milli takıma da göz kırpıyor. Kemal Elgaz, Ulaş Kıyak’ın takıma dönmesiyle kendini yeniden bulmuşa benziyor. Dünkü maçta gösterdiği performans, bu şekilde çalışmaya devam etmesi durumunda kendisini nerelere yükseltebileceğinin işareti. En kritik yerlerde sorumluluk almaktan kaçınmadı ve takımına müthiş katkı sağladı Kemal. Özellikle ikinci setin koparılmasında arka arkaya attığı 3 ace ile en büyük pay sahibi oldu. Türkiye’de gerçek anlamda voleybol spikeri ya da yorumcusu olmadığından televizyonlarda çoğu zaman yanlış kullanılır bu kelime. Servisten gelen her sayıya ace derler bazıları. Halbuki doğrusu, gelen servisin rakip oyun alanına doğrudan düşmesidir. Hiçbir rakip oyuncunun temas edememesidir yani. İşte bu gerçek sayıdan 3 tane aldı arka arkaya genç oyuncu. İstatistik anlamında en iyisi değil belki ama kritik anlarda yaptıkları adına maçın en iyisiydi Kemal Elgaz.
Unutkanlık mı, teknik hata mı?
İkinci set oynanırken MMP’de Nikola Gjorgiev, GSYK’de Kemal Elgaz serviste çok etkiliydi. GSYK’da bir pozisyonda servise gelen Cem Kurtar, teknik ekip tarafından Venezüella’lı pasör çaprazı Kervin Pinerua ile değiştirildi. Ancak sayıyı alan MMP, servis atma hakkını elde edince, servise yeniden Gjorgiev geldi. GSYK Pinerua’yı sahada tutunca manşet yükü, 4 numaradaki Salvador Hidalgo, 5 numaradaki Caner Dengin ve 1 numaradaki Pinerua’ya kaldı. Gjorgiev, servisi doğal olarak manşet al(a)mayan Pinerua’nın üzerine kullandı ve takımı adına 1 ace üretti. GSYK teknik ekibi değişikliği yaparak Cem’i manşet almak üzere oyuna aldıysa da giden sayı bir unutkanlık, ya da teknik hata olarak hafızalara kazındı.
Voleybolun Felipe Melo’su
Galatasaray’ın futbol maçlarını takip edenler bilir. Takıma bu sene katılan Brezilyalı futbolcu Felipe Melo’nun taraftarla inanılmaz bir uyumu var. Yaptığı hareketler ve formasına olan bağlılığıyla kısa süre içerisinde GS taraftarının gözdesi oldu Melo. Dün sahada voleybolun Melosunu gördü adeta taraftarlar. Kübalı Salvador Hidalgo, gerek taraftarın kendisine yaptığı özel tezahüratlara verdiği yanıtla, gerekse takımı adına yaptığı olumlu hareketler ve maç sonrası taraftarla bütünleşmesiyle Galatasaraylı voleybol hayranlarının yeni gözdesi olacağını gösterdi. Bu tarz bir bağ, salonlarda sayısı az olan Galatasaraylı taraftar sayısının artmasını sağlayacaktır şüphesiz.
Otoritenin ve karizmanın bittiği an
Dünkü maçın hakemleri, vasatın altında bir yönetim sergiledi ve bu tarz maçların ağırlığını kaldıramayacağını gösterdi. File altında temas edilen topa blok kararı (1.set, skor 17:17 iken MMP’li Ondrej Boula’nın arka oyuncu olarak filenin altında blok yaptığına dair karar) veren hakemleri fazla konuşmaya da gerek yok zaten. Ancak saha dışındaki en basit durumları dahi yönetemeyen hakemlerin otoritesi, sadece bir komedi unsuru olarak kalıyor akıllarda.
Dün 2.sette skor 18:15, MMP antrenörü Joshko Milenkoski mola istiyor, yardımcı hakem molayı verecek, baş hakem vermiyor ve geciktirme uyarısı işaret ediyor. Sebep? Yok! Bir sayı sonra 19:15 mola talebi yeniden gelirken MMP’nin yardımcı antrenörü mola talebini belirtmek için kullanılan ışıklı-sesli ikaz lambasının düğmesine basıyor. Ama ne basma! 30 saniyelik mola için 45 saniye çalıyor ikaz sireni! Sebep? Hakemlerin bir sayı önceki kararını protesto. Peki hakemler ne yapıyor bunun üzerine? Üç maymunu oynuyor ve hiçbir şey olmamış gibi maçı devam ettiriyor. Nerede otorite? Nerede hakemin saygınlığı? İşte bu öyle hassas bir dengedir ki, ucunu kaçırdınız mı bir daha toparlayamazsınız. Kendinize güldürürsünüz seyredenleri. O yüzden rahat olun sevgili hakemler, sıkmayın kendinizi. Siz rahat oldukça oyuna katılanlar da kendilerini zorlayarak sizleri mahçup etmez.
Geçtiğimiz hafta içi oynanan Vakıfbank Türk Telekom (VTT) – Azerrail Bakü maçında kritik bir an oynanıyor. VTT hücumunda top auta gidiyor. Yaklaşık yarım metre ötedeki çizgi hakemi önce bayrağı kaldırıyor, sonrasında ise bir Türk takımına yardım etmenin vereceği hazzı!! Hesap ederek indirirek içeride kararı veriyor. Bu kadar basit bir karar ve hata sonrasında ne mi oluyor?
– Bu çizgi hakemi, rakip takımın dünyaca ünlü antrenörü Faig Garayev’den ağır bir fırça yiyor.
– Maçın baş hakemi doğru kararı vererek kendisini salona yalancı çıkarıyor.
– O andan itibaren o alanda verdiği kararların hiçbirinde bahse konu çizgi hakemine bakmıyor. Güvenilirliği 0’a iniyor. Karizma olduğu gibi çiziliyor.
Değer mi? Karar sizin sevgili hakemlerimiz.
Bu haftalık da bu kadar, voleybol dolu günler dileğiyle.
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.