Arkas’ın kendi sahasında Halkbank’tan aldığı ağır yenilgi, ikinci yarı müthiş bir ivme yakalayan Fenerbahçe Grundig’i Burhan Felek’te favori gösteriyordu. Ancak İzmir’den esen kuvvetli lodos, FB Grundig’i fena çarptı ve sarı lacivertlilerde ağır bir baş ağrısına neden oldu.
Formasyon benzerlikleri
Her iki takımın da vurucu gücü aynıydı aslında. Ivan Miljkovic-Leonel Marshall ikilisi, mevkidaşları Liberman Agamez-Burutay Subaşı çiftine karşıydı görünüşte. Ancak farkı yaratan, tamamlayıcı unsur olarak takıma adapte edilmiş üçüncü köşe oyuncularıydı. İşte bu noktada Türkiye’yi çok iyi tanıyan Kanadalı antrenör Glenn Hoag, son derece isabetli bir tercih ile Justin Duff ve Gordon Perrin’i dışarıda bırakarak tecrübeli Brezilyalı Paolo Bravo’yu kadroya dahil etti. Fizik kapasite olarak sahadaki diğer oyunculara göre kısa kalan Turgay Doğan, istediği pasları alamadığından yüksek Arkas bloklarını geçmekte oldukça zorlandı. Buna hesapta olmayan Marshall’ın sakatlığı da eklenince sarı lacivertliler hücumda rakibine göre bir hayli zayıf kaldı. Sırp yıldız Miljkovic elinden geleni yaparak takımının ürettiği toplam sayının yarısından fazlasına imza attıysa da (30/56) lideri yenmek için yeterli değildi bu rakamlar. Hele de Avrupa’da üst seviye takımlarla içeride dışarıda başa baş oynamayı öğrenmiş bir takıma karşı.
Ama bütün bunların ötesinde Paolo Bravo öyle bir performans sergiledi ki, İzmir’de oynanan ilk maçı götüren Agamez ile Burutay’ın çok ötesinde bir oyun oynadı. Sahanın en iyi manşet alan, en iyi servis atan, ve hatta en iyi hücum yapan oyuncusuydu Bravo. Ama bütün bunların ötesinde istatistiklere geçmeyen bir özelliği vardı ki, seyreden herkesin takdirini kazandı Brezilyalı. FB Grundig hücum ederken Arkas çoğunlukla ikili ve üçlü bloklar dikti sarı lacivertlilerin karşısına. Hem de kule gibi. Hakkı Çapkınoğlu, Emin Gök, Agamez, hatta pasör Kevin Hansen bile yüksekti bloklarda. İşte bu noktada akıllı plaseler/smaç plaselerle boş alanları gördü ev sahibi takım oyuncuları. Ancak dünyadaki birçok liberoyu kıskandırırcasına o alanlara çok iyi girdi Bravo. Arkada tüm plaselere son derece çevik hareketlerle yetişip üst seviye el becerisiyle oyuna kazandırdı. Bunun sonucunda defanstan çevirdiği yaklaşık her iki toptan birinde sayı üretmeyi başardı Arkas. Zaten bu defans aksiyonlarının sonucu olarak İzmir ekibinin blok-defans geçiş oyununda hakimiyet kurduğu çok açıktı dünkü maçta. Kısacası dünkü maçın yıldızı, tartışmasız Paolo Bravo idi.
Hoag’u eleştirmek
Var ile yok arası voleybol medyasının alışkanlığıdır. Yabancı antrenörleri sürekli eleştirir. Bunda bize özgü ahbap-çavuş ilişkilerinin de rolü büyüktür. Malum, yerli antrenörlerle anlaşmak kolay, yabancılara söz geçirmek zordur. Bu noktada yabancıları eleştirmek için en çok kullanılan safsatalar, sanki görevleri buymuş gibi “Genç oyuncu yeteiştirmedikleri” ve “Çalıştırdıkları takımlara kendi oyuncularını getirerek bir nevi menajerlik yaparak ceplerini doldurdukları” şeklindedir.
Bu tarz eleştirileri yapanların dünkü maçta biraz olsun utandıklarını tahmin ediyorum. Zira altı yabancısı olduğu için Avrupa’da başarılı olduğu söylenen Hoag, üç yabancı kısıtlamasının olduğu ligde de açık ara lider. Ayrıca dünkü maçta iki vatandaşını kenarda bırakarak Brezilyalı Bravo’yu oynattığı açıkça görülmüştür sanırım. Bütün bunların ötesinde yabancı sınırlaması olmamasına rağmen Avrupa’da yıllardır genç Burutay’ı oynatması da yukarıdaki savları çürüten bir olay olarak karşımıza çıkıyor. Aksine bazı Türk antrenörlerin ellerine hazır gelen A takım seviyesindeki Burutay benzeri gençleri nasıl kenarda çürüttükleri, hali hazırda oynayan oynayamayan oyuncuların isimleri hafızalardan silinmemiştir. Böyle olmasa sezon başındaki Ziraat Bankası uygulaması gibi garabetleri görür müydük ülkemizde?
Bir ispat da önceki maçtan
FB Grundig-Arkas maçından önce oynanan Vakıfbank-Beşiktaş Bahçeşehir Üniversitesi maçına göz atalım. Şu anki durumları itibariyle bu iki takım 500 maç oynasa, Beşiktaş birini dahi kazanamaz, kimsenin kimseyi kandırmasına gerek yok. Zira Beşiktaş BAU’nun rakibi Vakıfbank değil. Maçın genel sayı sonucu da 75-45. Ama buna rağmen altyapı Milli takımlarında büyük başarılar yaşamış iki genç oyuncu, son derece kısıtlı bir zaman için oyuna sürülüyor. Zayiatın 0 olacağı bir maçta oynamayacaksa, Çağla Akın ve Ece Hocaoğlu hangi maçta oynayacak? Üstelik bu takımın başında Adnan Kıstak gibi altyapılarda yıllarca görev yapmış deneyimli bir antrenör var. Bu konuları benzer örneklerle daha önce de defalarca yazdım. Yorumu size bırakıyorum.
Hakemler sınıfta kaldı
Ümit Sokullu göreve geldiğinden beri MHK’da çok değişik işlere imza atıyor. Uzun vadede Türk hakemliği açısından son derece yararlı olacağını düşündüğüm uygulamaları gönülden destekliyorum. Ancak mevcut durumdaki bazı hakemlerin daha iyiye gideceğine inanmak son derece zor. Zira voleybolu sevmeyen, bu işi sadece boş zamanı değerlendirerek biraz para kazanmak isteyen hakemlerle salonda sadece kaos baş gösteriyor. Bazı hakem dostlarımız var ki, gece gündüz salonda. Hem maç seyrediyorlar, hem de sahada görev yapan diğer hakemleri inceleyerek kendilerine dersler çıkarıyorlar. Ama bazıları görev aldıkları maçlar haricinde salonun önünden dahi geçmiyorlar. Bu durumda aşağıdakilere benzer hatalar kaçınılmaz oluyor.
Kadınlar maçındaki hakem ikilisi de kadınlar arasından seçilmişti. Ancak gerek baş hakem, gerekse yardımcı hakem seyredenler ve katılanlardan geçer not alamadı.
Erkek maçındaki hakem ikilisinin işi ise daha zordu. Zira hem maç daha zor, hem de erkek voleybolu kadınlara göre daha çekişmeli idi.
Maçın ilk setinde durum 12:16 iken Agamez’in vurduğu top, bariz içeride idi. Ancak tam önüne düşen topu süzemeyen maçın 4 numaralı çizgi hakemi, önce kararsız kaldı, baş hakem aut kararıyla sayıyı FB Grundig’e verince de topun içeri düştüğünü gösterdi ama iş işten geçmişti. Arkas’ın bariz bir sayısı güme gtti.
Maçın başından sonuna kadar ısınma sahasındaki yedekleri kollayan ve onları zapturapt altında tutmaya çalışan maçın yardımcı hakemi ise ikinci sette skor 3:3 iken tam önündeki file hatasını kaçırdı. Sonrasında doğru kararı verse de bu durum çok göze battı. Aynı yardımcı dördüncü sette top yakınındaki antene değdiği halde düdük çalamadı, dondu kaldı. Oyuncuların itirazları göğe yükselirken baş hakem düdüğünü üfledi, doğru kararı verdi. Ama gelin görün ki, yardımcı eliyle topun içeri düştüğünü işaret ediyor. Hocam aç gözünü top antene değdi!
Çarşı olsa ya küfre karşı!
Beşiktaşlı birkaç taraftar (sayıları iki elin parmakları kadar bile değildi) takımlarını Vakıfbank karşısında desteklemek üzere Burhan Felek’e geldi dün. Ama destek bir yana, böylesine köstek olacaklarını kimse tahmin edemezdi herhalde. Maçın başından sonuna kadar küfrettiler. Ayıp yahu, ayıp! Set arası olmuş, antrenör yeni set için taktik veriyor, takımı tribüne çağırıyorlar, keşke birileri bunlara futbol ve basketbolun, voleybol ile aynı şekilde oynanmadığını öğretebilse.
Gerçek taraftar
Fenerbahçeli taraftarların sayısı beklenmedik şekilde fazlaydı Arkas’a karşı. Ancak bir grup kendini bilmez, takımlarını desteklemek için bilet parasını ödeyerek her maç tribündeki yerini alan gerçek Fenerbahçeliler’e rest çekti ve farklı bir tribüne geçti. Ara sıra takımı destekleseler de ikinci setin başında sahaya attıkları konfetiler, maçın başında yanlarına oturdukları gerçek taraftarları da lekeledi. Geciken maç ne kendi takımlarına bir fayda sağladı, ne de voleybola. Maçın sonunda diğer Fenerbahçeli taraftarlara sataşmaları da hiç yakışık almadı.
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.