Yazılı ve görsel basının sporun tanınması ve yaygınlaşması açısından katkısını inkâr etmek olası değil. Ancak son zamanlarda yine yazılı ve görsel basında voleybolla ilgili beni şaşırtan yanlışlıklara rastlıyorum. Bunlardan bir tanesi Eczacıbaşı Zentiva Kulübünün bu sene kazandığı 28. Türkiye Bayanlar I. Lig şampiyonluğu. Biz her türlü başarıyı fazlaca abartan bir toplumuz. Basınımız başarılı geçmişi olan Eczacıbaşı Zentiva kulübünün geçmişteki şampiyonluklarından da bahsederek; kazanılan bu son şampiyonluğun değerinin daha anlaşılır kıldığını düşündüğünü varsayıyorum. Ancak bu sayısal veri ile herhalde Türkiye Bayanlar I. Ligindeki bütün şampiyonluklarını bizlere hatırlatmak istiyorlar. Fakat bir konunun atlandığını hatırlatmak istiyorum. Geçirdiğimiz sezon Türkiye Bayanlar I. Liginin 22. si oynandı. Yani 22 sezonda kazanılmış 28 şampiyonluk… Gerçekten elde edilmesi imkânsız bir başarı.
Tabiî ki Eczacıbaşı Zentiva’nın bu güne kadar kazanmış olduğu çok önemli şampiyonlukların göz ardı edilmesi mümkün değil. Bu güzide kulübümüz bu dalda bu güne kadar bahsedilen 28 şampiyonluğu hakkıyla kazanmıştır. Ancak bu derecelerin bir kısmı Bayanlar I. Türkiye Ligi kurulmadan önceki Bayanlar Türkiye Şampiyonluklarındadır. 1986–1987 sezonundan önce henüz Bayanlar 1. Türkiye Liginin kurulmadığı yıllarda müsabakalar önce illerde Mahalli Küme Müsabakaları olarak oynatılıyor, daha sonra bu gün alt yapılarda olduğu gibi Türkiye Şampiyonası düzenleniyordu. Kendi illerinde başarılı olan takımların katıldığı bu şampiyona birkaç etapta oynanıyordu. Final turunun sonunda takımlar Türkiye Şampiyonu, ikincisi… vs. gibi dereceler alıyorlardı. Alınan bu derecelere göre kulüpler Şampiyon Kulüpler Kupasında, Avrupa Kupalarında veya diğer kupalarda Türkiye’yi temsil ediyorlardı..
Bugün de hangi kulübümüzün hangi turnuvada Türkiye’yi temsil edecekleri Bayanlar Türkiye I. Ligindeki elde edilen derecelere göre belirlenmekte. İşte geçmiş yıllardaki benzerlik burada. Ancak voleybolun geçmişini araştırmayan bazı voleybol yazanlarımız voleybol kamuoyunu yanlış bilgilendirilerek 22 kere oynanmış bir ligde bir kulübümüzü 28 kere şampiyon yapıyor. Hatırladığım kadarıyla 22 senelik bu süreçte Eczacıbaşı kulübünden başka Emlak Bankası, Güneş Sigorta, Vakıflar Bankası, Vakıfbank Güneş Sigorta Kulüpleri de şampiyonluklar kazandı ve ülkemizi Şampiyon Kulüpler Kupasında temsil etti.
Yine geçtiğimiz aylarda bir gazete Voleybol Federasyonu’nun Burhan Felek Spor Kompleksi içinde yaptırdığı yeni salonla ilgili yanlış açıklama yapıldı. İnşaatı bitme aşamasında olan yeni salonun teslim alınması beklenirken müteahhidi tarafından haciz işlemlerinin başlatılmasıydı. Bilindiği üzere devlete ait olan bir yapının haciz edilmesi söz konusu değildir. Burada anlatılan Voleybol Federasyonu ile müteahhit firma arasında anlaşmazlık olduğu, durumun mahkemeye intikal ettiğiydi. Bu yazıyı okuyanlar hatırlarsa konunun Voleybol Federasyonu’nun ödeme yapmamasından kaynaklandığı idi. Oysaki konunun doğrusu müteahhit firmanın taahhütlerini tam olarak yerine getirmediğinden Voleybol Federasyonu ödeme yapmıyor, dolayısıyla teslim edilme işlemi yapılamıyor ve olay mahkemeye intikal ediyor.
Yine aynı gazetenin, aynı yazarının “Filede isyan” başlığıyla yazmış olduğu yazı. Bu yazının iki ayrı konusu var. İlki yabancı oyuncuların lisans işlemlerinde alınan bedelin üçüncü oyuncudan itibaren oldukça yükseltilmesi, diğeri de Aroma Türkiye 1. Liglerinin genç takımlarla birlikte oynanması. Bu iki konuyu voleybol camiasının bir kısmı onaylarken bir kısmı da tepki verdi. Görüldüğü gibi bu konu ile ilgili isyan olmadığı gibi onaylayan kulüpler de var. Faaliyetlerini durduran kulüplerin gerekçelerinde bu iki konu da yok. Voleybol şubesini kapatma arifesinde olduğu söylenen her iki kulübün de gerekçesi sponsor bulamamak. Belediye kulüpleri sponsor bulamıyorlarsa hiç bir kulüp sponsor bulamaz.
Federasyonun 2008–2009 sezonu için uygulamayı düşündüğü genç takım maçlarının A takımlarıyla beraber oynama ve beraber puanlama sistemi bana göre alınmış çok güzel bir karar. Ancak hemen uygulanması halinde bazı kulüplerin bu konuda hazırlıksız olmasından dolayı amacına ulaşamayabilir. Bana göre federasyon bu kararını uygulamaya 2011–2012 sezonundan itibaren başlamalı ve kulüpler son üç yıl içinde transfer yapmış olduğu oyuncuyu genç takımlarda oynatmamalı. Böylece kulüplere alt yapıdan oyuncu yetiştirme ve yetişen oyuncuyu oynatabilme fırsatı verilebilirdi.
Diğer konuya gelince; bu uygulama da yanlış bir uygulama değil. Kulüpler oyuncuların aynı kalitede olan yabancı olanların maliyetlerini daha ucuza getirdiğinden yabancı oyuncu kontenjanını sonuna kadar kullanıyor. Yabancı oyuncuya kısıtlama getirildiği zaman Avrupa Kupalarında oynayan takımlara haksızlık edilmiş olunuyor. Kısıtlama kaldırıldığı zaman öncelikle genç oyuncuların önü kapanmış oluyor. O zaman da bu konuyu federasyon yabancı oyuncu tescilinde ikinci oyuncudan sonra bedelini arttırarak dengelemeye çalışıyor.
Bir başka konu da yeni sona eren Bayanlar Dünya Grand Prix maçları anlatımındaki yorum yanlışı. Bu maçları bizlere izlettiren kanal’ın genç voleybol spikeri takımların, oyuncuların, coach’ların tanıtımlarını, geçen senelerdeki durumları gibi bilgileri aktararak güzel bir sunum yapıyor. Ancak bazı konulardaki yorumlarında hata yapıyorlar. Bunun da voleybol ile ilgili teknik ve taktik bilgilerinin yetersizliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Mesela Grand Prix müsabakalarının grup maçları oynanırken milli takımımızla ilgili Seda’nın dört numaraya geldiği pozisyonda takımımızın servis karşılama durumunda dört numarada kalmasını takımımızın Coach’u Alessadro Chiappini’nin özel bir uygulamasıymış gibi anlatması. Yorum ise: Antrenörün Neslihan’ın takıma dönmesinden sonra bu iki skorer oyuncudan birlikte faydalanmayı düşündüğü ve bunun ilk denemelerini yaptığı. Oysaki genelde bütün coach’lar pasör çaprazı durumunda olan oyuncuları o pozisyonda böyle oynatır. Biz antrenörlerin her zaman yapmış olduğu bu taktik uygulamayı fark etmemiş veya voleybolu çok iyi bilmeyen bu genç spiker izleyenleri bu taktiğin yapılan yeni bir uygulama olduğunu söyleyerek yanıltmış oluyor.
Yine başka bir kanalda yorumcu, play-off maçlarının yayınlaması sırasında oyun kuralının değişmiş olmasına rağmen bu kuralla ilgili maçın hakeminin yanlış karar verdiğini, ralliyi baştan oynatması gerektiğini söyledi. Hata yapılan oyun kuralı; file üzerinde rakiplerin karşılıklı yaptıkları blok neticesinde topun iki tarafın elleri arasında kalmasını çift hata olarak değerlendirilip o rallinin baştan oynatılması gerektiği. Bu durumda da voleybol kamuoyu yanlış yönlendirilmiş oldu.
Bu örnekleri daha çok arttırmak mümkün. Geçmiş dönem federasyon başkanlarımızdan Sayın Ahmet Gülüm’den bu yana federasyonlar medya ile ilişkilere gereken önemi verdiler. Voleybol pastasının büyüyebilmesi için medyada daha fazla yer alması gerektiğini herkes kabul ediyor. Ancak medya mensubu olanlar veya voleybolu sevdikleri için katkı verenler voleybol kamuoyunu daha ciddiye almalılar. Bizleri doğru bilgilerle aydınlatmalılar ve görüşlerini bizlere objektif bir biçimde yansıtmalılar. Her geçen gün daha iyi yerlere gelmeyi hedefleyen voleybolumuz ve camiamızın bu durumu hak ettiğini düşünüyorum.
Tekrar görüşünceye kadar hoşça kalın.
Jeyan ERBEN
info@voleybolunsesi.com
Comments are closed.