İtalya Kadın Voleybol Milli Takımı Başantrenörü Julio Velasco, Dünya şampiyonluğuyla noktaladıkları yaz sezonunun ardından İtalya’da katıldığı Trento Spor Festivali’nde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Şimdiden gelecek yıl konuşulmaya başlandı. Siz de “Bir sonuç elde edince geçmişe çok takılmadan, olanları bir kenara koyup geleceğe bakmalıyız.” diyorsunuz. Peki takımlar nasıl olacak, hedefleriniz neler ve senatör olarak adlandırılan tecrübeli oyuncuları dinlenmeye alacak mısınız? Bu fikri daha önce kızlara sunmuştunuz.
“Aslında bizde ‘senatör’ yok. Onursal unvanlar bizde geçerli değil. Ama elbette daha uzun süredir oynayan oyuncular var. Yaz boyunca milli takım, ardından kulüp sezonu… Gerçekten bir ara vermeye ihtiyaçları var. Bu yüzden onlara iki alternatif sundum. Bazıları şimdiden cevap verdi, bazıları ise biraz düşünüp dinlenmek istiyor. VNL turnuvasını, uluslararası tecrübe kazanmaları için genç oyunculara şans verme fırsatı olarak değerlendireceğiz.
Bu yıl Monica De Gennaro’ya veda ettik. Tarihi bir libero, sadece sahada değil soyunma odasında da takımın sembol isimlerinden biriydi. Olağanüstü bir oyuncu, çalıştırdığım en özel sporculardan biri. Ben bunu bir kayıp olarak görmek istemiyorum çünkü bize çok şey kattı. Hayat devam ediyor. Bence her zaman olduğu gibi yine bilinçli bir karar aldı. Yaşı da zaten bunu yapması için uygun. Yerini dolduracak iyi oyuncularımız var. Başta yıllardır onun yedeği olan Fersino. Ama hepimiz ona bağlılığı, kişiliği ve temsil ettiği değerler için teşekkür etmeliyiz. Hem bir oyuncu hem de bir insan olarak olağanüstüydü.”
Kadın ve erkek voleybolunu çalıştırdınız, artık her iki alanda da bir lidersiniz. Dünyada İtalyan voleybolunun yeri sizce nedir?
“Erkek voleybolu açısından İtalya, belki de zirvede kalmayı başaran tek ülke. Ben antrenörken de öyleydi, şimdi de öyle. Ama işin tuhafı, kazandığınızda sanki hep kazanmak zorundaymışsınız gibi bir algı oluşuyor. İkinci bile olsanız ‘karanlık dönem’ deniliyor. Başka ülkeler yıllarca madalya bile alamazken bizde ikinci olmak bile sorun haline geliyor. ABD’den Hollanda’ya kadar birçok ülke bir dönem efsane olur, sonra yıllarca hiçbir şey kazanamaz. Biz ise hep en üst seviyelerdeyiz.
İtalyan voleybolunun bugünkü durumu sadece Dünya şampiyonluklarıyla değil, her açıdan olumlu. Genç milli takımların başarıları, lisanslı sporcu sayısındaki artış… Kadın ve erkek liglerimiz uluslararası anlamda en iyi liglerden. Ancak tüm bu başarılar içinde abartıya kaçmamalıyız. Biz ya her şey imkânsız deriz ya da birden en iyisi biziz deriz. Eskiden Ruslar başka bir gezegendeymiş gibi görünürdü, şimdi biz ‘En iyiyiz’ havasındayız. Gerçekteyse, gücümüzü bilip çalışmaya devam etmeliyiz. Çünkü bizimle kaybedenler, bir dahaki sefer kazanmak için her şeyi yapacak.
Başarı sadece takım olarak değil, bireysel olarak da geldi. Kadınlarda Egonu, erkeklerde Michieletto gibi isimler ön planda. Bu bireysel başarılar da gelişen altyapının ürünü mü?
Evet ama bireysel başarılar birçok şeye bağlı. Altyapının seviyesi yüksek olduğunda, genel seviye de yükseliyor. Ancak büyük şampiyonların ortaya çıkması bir sırdır. Gerçekten kimse bilemez. İngiltere futbolu icat etti ama Maradona, Pelé, Cruyff, Platini İngiliz değildi. Evet, önemli oyuncular çıktı ama bu büyük yıldızların nereden çıkacağı belli olmuyor.
Bildiğimiz tek şey şu: Büyük bir yapı, sadece tanınmış kulüpler değil; küçük kulüpler, gönüllüler, antrenörler birlikte çalıştığında her zaman yüksek bir ortalama seviye üretir. Ama zirveye çıkmak ve şampiyon olmak için başka şeyler de gerekir. Şans da dâhil.
Bu spor festivalinden sonra gençler için bu etkinliklerin önemi nedir?
“Bence çok güzel çünkü burada spor üzerine düşünülüyor. Spor yapmak zaten saf bir faaliyet. Elbette burada adrenalinden söz ediliyor ama bu maç anının değil, hatıraların adrenalini. Ancak burada spor üzerine düşünmek var. Galibiyetler, mağlubiyetler, büyük şampiyonlar, antrenörler üzerine bir analiz yapılması çok değerli. Ayrıca her şey çevrimiçi, yeniden izlenebilir, Gazzetta’da kayıtlı. Bugünün çılgın spor temposunda bu tür düşünme fırsatları eksik. Bir maç bitiyor, hemen bir diğeri başlıyor. Tenis, voleybol, futbol, kayak, atletizm… Düşünmeye fırsat kalmıyor. Ama bence zaman ayırıp düşünmek çok önemli.
Kızların hepsi öncelikle birey olarak kendilerini tanımaya çalışıyorlar, şampiyon olmaktan önce kadın olarak bir yolculuk içindeler. Bu yüzden onları dinlemek gerekiyor. Bu da güvene giden yolu açıyor. Ben gençlere büyük güven duyuyorum. Neden mi? Çünkü gençlerin öğrenme ve değişme kapasitesi çok yüksek. Biz yetişkinler yaş aldıkça bu özelliğimizi kaybediyoruz. Oysa bunu tekrar kazanmalıyız. Biraz gençlik ruhuyla biz de hâlâ öğrenebilir, değişebiliriz. Ama gençlerde bu doğal olarak var.
Gençlere inanç göstermek bizim elimizde. Onları nasıl teşvik ettiğimiz, nasıl güvendiğimiz ve ne öğrettiğimiz çok önemli. Gençler olağanüstü bir kapasiteye sahip. Gençleri eleştirenlere katılmıyorum. Bence gençleri eleştirenlerin çoğu aslında kendi gençliklerine duydukları özlemle konuşuyorlar. Artık 20 yaşında olmadıklarını kabullenemiyorlar. Ama 20 yaşında olanlar çok şanslı. Onlara inanmalı ve destek olmalıyız.
Evet, birisi dünya şampiyonu olabilir, diğeri Serie C’de oynar. Ama bu, onun değersiz olduğu anlamına gelmez. Herkes bir şey için değerlidir. Gençlere güven vermeliyiz çünkü yetişkinlerin eleştirilerini çok içselleştiriyorlar. Bir süre sonra gerçekten öyle olduklarına inanıyorlar. Oysa bu doğru değil.
Biz yetişkinler, gençler hakkında birçok şeyi varsayarak söylüyoruz. ‘Kendi aralarında konuşmuyorlar’ diyoruz. Ama biz varken konuşmamaları, bizim yüzümüzden. Ben de 18 yaşındayken arkadaşlarımla konuşmazdım, annem yokken konuşurdum! Bu yüzden gençlerin ne yapıp yapmadığını bilmeden konuşmak kolay. ‘Telefonla yaşıyorlar, idealleri yok’ gibi eleştirileri bırakmalıyız. Artık yeter…”


