2013 Dünya Grand Prix’si ilk kez 20 takımın katılımıyla bugün başladı. Bu turnuva açısından bir başka ilk, organizasyona Afrika kıtasından bir ülkenin katılmasıydı. Bu onura erişen Cezayir, Ankara’da oynanan C Grubunun ilk maçındaki rakibimizdi. Filenin Sultanları, böylesi şanslı bir kurayı gerektiği gibi değerlendirdi ve maçı set vermeden kazandı.
Çok kötü oynadık
Evet Milli takımımız gerçekten çok kötü oynadı. Halihazırda kurulabilecek en iyi kadroyu sahaya süren İtalyan antrenör Massimo Barbolini ise bu gidişe pek ses çıkarmadı. Belki kazanan her zaman haklıdır diye düşündü, belki de bu oyun kendisi için yeterliydi. Ancak 20 takım arasındaki en zayıf rakibe karşı yapılan çok sayıdaki basit hata, daha güçlü takımlar karşısında can yakabilir.
Milli takım dev gibi
Ankara’da oynanan turnuvanın en uzun takımı Türkiye. Boy ortalamalarına bakıldığında diğer takımlardan yaklaşık 10 santimetre daha uzun bir takıma sahibiz. Ama bunun gereğini yerine getiremiyoruz bir türlü. Mesela etkili hücum kuramayacağımız topları illa ki etkili noktalara atmaya çalışıyoruz. Sonucunda top ya auta gidiyor, ya da fileye takılıyor. Çok zor durumlarda fantazi paslar peşinde koşuyoruz, anlamak mümkün değil. Rakip hem tecrübesiz, hem de kısa. Atarsın topu içeriye, blok ve defans kovalarsın. Zaten karşıda top öldürecek oyuncu yok. Kimileri bunu bir antrenman olarak düşünebilir ve destekleyebilir. Basit hatalar sonucu sayı kaybetmek, kendine güveni azaltır ve iyi bir idman olmaz. Kaldı ki, takımların hücum idmanı kadar blok ve defans idmanı yapması da lazım.
İstatistikler çok açık, rakibe tam 20 sayı verdik yaptığımız basit hatalar sonucu. Rakibin maç boyu kazandığı toplam sayı ise 46. yani kötü bir oran var ve bunu düzeltmek şart.
Kura bizim için çekilmiş
20 takım içerisinde ev sahibi Japonya ve en iyi 5 takım finalde mücadele edecek. Üç hafta sonu sürecek turnuvalarda her takımın diğer tüm takımlarla oynama ihtimali yok. Bu nedenle kura son derece önemli. Şanslıyız ki, bu yılki Grand Prix’nin en iyi kurasını çektik. Mesela A grubuna bakın, adeta ölüm grubu. Brezilya, A.B.D, Rusya ve Polonya. Bu devler birbirlerini yerken biz Cezayir ile 2 kez oynayan tek takım olarak 6 puan cepte yürüyoruz. Sonrasında oynayacağımız takımlar Japonya, Tayland, Arjantin, Çin, Çek Cumhuriyeti, Dominik Cumhuriyeti ve İtalya.
Japonya ev sahibi olduğundan rakip sınıfına dahi girmiyor. Kapasiteleri sınırlı diğer takımları bir yana bırakırsak karşımızda ciddi rakip olarak sadece Çin ve İtalya var. İki maçta puan kaybı yapsanız da final garanti. Bu noktada söylenebilecek tek söz, ya çok şanslıyız, ya da kurayı çekenler bizi mutlaka Japonya’da görmek istiyor.
Göze çarpan yanlışlıklar
Milli takımımız sahaya geç çıktığından mıdır bilinmez, bazı oyuncu ve antrenörlerimiz, kendi sahasına geçmek için rakip sahanın ortasından yürüdü. Yazılı kurallara bağlı olmayan bir durum olmasına karşılık nezaketen yapılmaması gereken bir hareketti bu.
Milli duyguların kabararak tavan yaptığı her maçta olduğu gibi bu maçta da maç biter bitmez sahanın içi ana baba gününe döndü. Bu noktada güvenlik zaafiyetinin boyutlarını da görmüş olduk.
Yaşadığımız coğrafya itibarıyla seyredip değerlendirdiğimiz uluslararası maçların çoğu CEV liderliğinde oynanıyor. Bu nedenle CEV’in ne denli büyük hatalara imza atan uyduruk bir ticari kuruluş olduğunu ve voleybolun adeta bitirdiğini her fırsatta yazıyoruz. Bugün gördük ki, FIVB de CEV’e uymaya başlamış. Turnuva başlamadan bir gün önce yapılan teknik toplantıda alınan karar gereği tüm basın mensuplarının sarı yelek giymesi gerektiği belirtilmiş. Ancak yazılı kurallara baktığınızda sarı yeleğin sadece fotoğraf çeken muhabirler ya da kameramanlar için olduğunu görürsünüz. Bu tarz saçma uygulamalarla zaman harcanacağına maç sonlarında bir basın toplantısı düzenlense voleybol adına çok daha faydalı olacak. Ancak turnuvanın koordinatörlüğünü yapan FIVB temsilcisi bu uygulamayı da “gerek yok” diyerek iptal etti.
Böylece voleybol adına müthiş bir adım atılmış oldu!
Voleybol dolu günler dileğiyle.
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.