Eczacıbaşı VitrAnın Galatasaray Daikini yenmesi normal. Neticede iki takım arasında sınıf farkı var. Sarı kırmızlı takımın eksik Ayazağa ekibine karşı az da olsa şansı vardı, ancak sürekliliğin bir türlü sağlanamaması, herkesin beklediği sonucu doğurdu.
Nasıl yenerdi?
Dünyanın hücum gücü en yüksek takımlarından birine yenebilmek için ya onun kadar güçlü olmalısınız ya da onunla aşık atmak yerine rakibin hücum gücünü nötralize edecek bir yol bulmalısınız. Dünkü maçta bu yöntem, rakibi yavaşlat, durdur, oyunu hızlandır şeklinde gerçekleşmeliydi Cimbom için.
Öncelikli olarak etkili servislerle rakibin manşeti file önüne getirmesini engelleyerek hücum çeşitliliğini azaltmak, sonrasında blok-defans geçişini iyi uygulamak, hücumda da hızlı paslarla sonuca gitmek şeklinde analiz edebiliriz yukarıdaki döngüyü. İlk sette skor 8:12 iken mola alarak bu düzeni oyuncularına iyi anlatan Massimo Barbolini, aslında puan ya da puanlara gidecek tek yolu çok iyi düşünmüştü. Zira Gamze Alikaya-Aslı Kalaç-Caterina Boseti üçlüsü, rakibin en kuvvetli hücum silahı olmasına rağmen manşeteki yumuşak karnı olan Bethania De La Cruzu iyi sıkıştırdı. Maçın en skoreri olan Dominikliyi manşette adeta dağıtan bu üçlünün servisleri ve konuk takım pasörü Nilay Özdemirin fazlaca hata yapması sayesinde GS Daikin ilk seti kazandı.
Ancak hücum gücü son yıllarda iyice düşen Nadia Centoninin zaman zaman tesadüf, çoğu zaman da Eczacıbaşı Vitra oyuncularının Türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi liberosu Gülden Kuzubaşıoğlu haricinde defans yapmayı bilmemesi nedeniyle kazandığı sayılar, ev sahibi takıma gereksiz bir özgüven verdi. GS Dakinin maç boyu yaptığı hücumların çok büyük bir bölümünün Floortje Meijners ve Centoniden gelmesi doğruydu. Zira Bosetti, bu seviyedeki bir maç için takımı sürükleyen oyuncu olabilecek düzeyde değil. Burada eleştirilmesi gereken, pasör Alikayanın üç metre içerisine gelen manşetlerde dahi topu fazla yükselterek oyunu gereksiz yavaşlatması idi. Sarı kırmızlı takım adına sahanın en iyisi olan genç orta oyuncu Kalaç, Alikayanın sahada daha fazla araması gerken bir isim. % 40 mükemmel manşet gelirken 6 pas attığınız bir oyuncuya % 55 manşet gelirken 4 pas atıyorsanız, tercihlerde ciddi bir hata var demektir. Hele de bu oyuncu takımınızın en iyi ismi durumunda iken.
GS Daikinin bu maçtan çıkarması gereken ders, rakibin zayıf noktaları üzerine daha fazla yüklenerek doğru oyun planını nasıl uygulayacağını çalışmak olmalıdır. Voleybol sınırları çok belli bir spor. Dolayısıyla aralarında sınıf farkı olan takımlardan zayıf olanın güçlüyü yenmesi çok küçük bir olasılık. Özellikle de oyuncular arası güç farkının çok daha fazla olduğu kadın voleybolunda. Ancak bu küçük ihtimalin hiç beklenmedik zamanlarda gerçekleştiğini en iyi Galatasaray camiası bilir.
Pasörler yetersiz olunca…
Voleybol maçından ziyade masa tenisi maçı izler gibi oluyor salondakiler. Top bir türlü ölmüyor! Ancak De La Cruz gibi blok-tavan arası sert smaçlar vuran oyuncular adam akıllı top öldürebiliyor. Oyuncular yeterince güçlü değil, bir de paslar kötü olunca 4 setlik bir maç 2 saate yakın sürüyor. Bu da voleybolun seyir zevkini ve seyirciyi salondan kaçırıyor.
Dünkü maçta gerek Özdemir, gerekse Alikaya yüksek paslarla takımını gereksiz yavaşlattı. Gerçi Alikayanın alternatifi vardı ama Asuman Karakoyunun yokluğunda ikinci pasör sıkıntısı yaşayan Giovanni Caprara, Özdemirin her hatasında kollarını iki yana açıp adeta kaderine isyan etti.
Ölümüne hücum yapmaya alışmış oyuncular yerine daha hızlı oynayabilenleri tercih eden dünyanın gelmiş geçmiş en iyi voleybolcusu ve A.B.D milli takım baş antrenörü Karch Kiraly, ilk yıllarda gelen kötü sonuçlar nedeniyle bir hayli eleştirilmişti. Ancak voleybolu Uzakdoğulular gibi hızlı oynatmayı kafasına koyan teknik adam, bu felsefesi ile takımını tarihinde ilk kez dünya şampiyonu yapmayı başarmıştı. Böylelikle hızlı voleybolun güçlüden daha etkili olabileceğini ispatlamıştı.
Pasörlerimizin ve takımlarımızın önünde çok güzel bir örnek var. Tüm sporlarda olduğu gibi voleybolda da hızlı olan kazanıyor. Dolayısıyla takımı hızlı oynatmak herşeyden önemli bir hal alıyor.
Plan program hikaye
Yaklaşık 4,5 yıl önce Medical Park ile sponsorluk anlaşması imzalamıştı Galatasaray Kulübü. Bu imza ile başlayan program çerçevesinde dört yıllık bir altyapı, geçiş ve düzenleme planlanmış, bu dört yıl sonunda şampiyonluk hedefi belirlenmişti. Neticede dört yıldan fazla zaman geçti. Yönetimler, başkanlar, yöneticiler, sportif direktörler, menajerler, antrenörler değişti. Takımın sponsorları ve isimleri değişti. Kadrolar sürekli değişti. Görünen o ki, belirlenen plan da değişmiş. Şampiyonlar Ligi final four turnuvasına ev sahipliği yapmış takım şampiyon olmak bir yana, yeniden 2. sınıf takımlar kategorisine inmiş. Halbuki Türk voleybolunun kurucularından biri olan 110 yıllık kulübün her branşta kurumsallaşmasını tamamlamış olmsı gerekirdi. Yukarıdaki tüm unsurlar değişse bile hedeflerin değişmemesi gerekirdi. Günlük hesaplara düşmemeliydi Galatasaray. Neticede olan olmuş, geçmişe takılıp kalmanın anlamı yok. GS Daikinin mevcut kadrosuna bakınca, ilerisi için ümit verici bir tablo ile karşılaşıyorsunuz. İleride ligi domine edebilecek ve milli takımın bel kemiğini oluşturacak, çok genç yaşta olan ve play-off için mücadele verebilecek seviyede bir takım kurulabilecek yedi oyuncu var kadroda.
Bu noktada önemli olan, bu oyuncuları sadece oynatarak değil, ihtiyaçlarına uygun doğrultuda verilecek bireysel antrenmanlar ile geliştirmek. Yıllardır kendimizi avutuyoruz, genç oyuncular oynama fırsatı bulamadığı için üst düzey oyuncu yetiştiremiyoruz. Geçiniz efendim geçiniz. Oynayacak seviyede olanlar genç yaşta da oynar, yaşlanınca da. Oynayacak seviyeye oynayarak gelinmez. Oyuncunun bireysel tekniğini, çabukluğunu ve gücünü geliştirmesi ile gelinir. Maalesef bizim oyuncularımızın çok büyük bir kısmı bu bölümü pas geçiyor ve bireysel çalışmaları ikinci plana atıyor. Sezon boyu kulüp takımı, yaz döneminde de milli takımla yapılan antrenmanlar oyuncuyu daha ileri götürmüyor. Dolayısıyla kulüplerin daha yukarı çıkarmayı hedeflediği oyunculara ihtiyaçları doğrultusunda bireysel antrenman uygulaması şart. Aksi takdirde daha çok dövünürüz, yabancı sayısı nedeniyle oyuncu çıkmıyor, genç Türk oyuncular oynamadığı için gelişmiyor diyerek.
Eczacıbaşı VitrA defans yapamıyor
Maalesef oyuncularımız, defansın sadece liberonun görevi olduğunu düşünüyor. Bu nedenle yeterince defans çalışmıyor ve maçlarda çok basit hatalar yaparak takımlarının sayı yitirmesine neden oluyorlar. Mesela Türkiyenin gelmiş geçmiş en büyük hücum silahı Neslihan (Demir) Güler, 30 santimetre önüne ağır çekimde düşen topa dokunmuyor ve elini havaya kaldırıp aut işareti yapıyor. Turuncu beyazlıların pasörü Özdemir de yarım metre yanına düşen topa müdahale edemiyor ve Güleri aratmıyor. Bazen de açık auta giden toplara gereksiz yere dokunup adeta kolay sayıyı geri çeviriyor. Voleybolun altı temel tekniğinden biri olan düşmeyi bilmediğinden defans yaparken yere hatalı atlayıp leğen kemiğini zedeliyor. Servis çizgisinin gerisine giden oyuncularını ıslıkla uyararak servis atacakları yeri gösteren İtalyan teknik adam, gelen serviste topun dışarı gideceğini oyuncularına söylemiyor! Bütün bu bileşenler, hücum ve blok gücü çok yüksek turuncu beyazlıların yer defansında sıkıntılar yaşamasına neden oluyor.
Bir tavsiye
Gerçi MHGK tavsiye almayı pek sevmez ama biz yine de görevimizi yerine getirelim ve uyarımızı yapalım. Erkek maçlarına göre çok daha rahat ve kolay geçen kadın maçlarına gelecek vaat eden genç hakemleri atayın. Erdal Akıncı ve Tayfun Şeneri bu maç yerine daha zorlu erkek maçlarında görevlendirin. Böylece hem genç hakemlerin yetişmesi hızlanır, hem de tecrübelilerin gereksiz maçlarda fazlaca görev alarak yıpranmasının önüne geçilir.
Eskiden TVF sitesinde görev çizelgeleri yayımlanırdı. Bizler de kimin hangi maçlarda görev aldığını bilir, ona göre yorum yapardık. Şimdi ise bunu öğrenme şansımız yok. Sadece 1.lig maçlarından sonra istatistik sayfasından görebiliyoruz hangi maçı kimin yönettiğini. Keşke hakem ve gözlemci görev çizelgesi eskiden olduğu gibi önceden yayımlansa ve kapalı kapılar ardında konuşulanlar bir son bulsa.
Son derece rahat geçen dünkü maçta;
– İlk sette 3:2 iken Centoninin hücumu fileden döndü ve karar doğruydu.
– 6:7 iken Meijnersin servisi yere değdikten sonra çıkarıldı ama düdük gelmedi. Eczacıbaşı haksız bir sayı kazanmış oldu.
– Üçüncü sette 14:24 iken Gülerin pası fauldü ve karar doğruydu. Ancak aynı pası ikinci sette 15:20 iken Nihan Güneyligil atmış, düdük çalınmamıştı.
– Dördüncü sette 14:13 iken Özdemirin pası da çift vuruştu ama, buna da bir düdük gelmedi.
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.