Dünyada eşi benzeri bulunmayan Gençler ligi ve bu ligde kazanılan puanların A takıma katkısını değerlendiriyoruz sevgili voleybolseverler.
Puan karmaşası
Puan cetvellerine bakılırsa, 43,1; 34,8; 33,3 gibi eşine benzerine pek sık rastlanmayan rakamlar göze çarpıyor. Herkesin bildiği üzere bu garip rakamların ortaya çıkma sebebi, takımların Gençler liginden gelen puanları.
1.Ligde yer alan takımların altyapıdan oyuncu yetiştirmesini teşvik etmek amacıyla uygulamaya konan Gençler ligi, 2008 yılında oynanmaya başladı. Bu maçların oynanma şekli, ilk zamanlarda amacına uygun bir biçimde gerçekleştiriliyordu. Zira örnek aldığı A takım oyuncularıyla aynı salonda maç oynayan, aynı deplasmana birlikte giden genç voleybolcular, soludukları hava ile profesyonelliğe iyi bir giriş yapma imkanına sahip oluyordu. O yıl uygulamada bulunan en önemli eksiklik, salon şartlarının uygun olmamasından dolayı gençlerin 2 setlik maçlar oynamasıydı. Bunun haricinde Gençler liginde takımların elde ettiği puanın %5’inin A takıma eklenmesi de belirgin bir adaletsizliği beraberinde getiriyordu.
O günden bu güne Gençler liginde yapılan değişikliklerden bazılarının olumlu bazılarının ise hatalı olduğunu söyleyebiliriz.
Olumlu değişiklikler
Maalesef bu konuda tek akla gelen, gençlerin 2 setlik maçlar yerine 3 setlik maçlar oynaması. Elbette takımlar arası farkın anormal boyutlara uzandığı müsabakalarda seyir zevki yok denecek kadar az. Ancak gençlerin oynadıkça ilerleyeceğinin bilindiği bir ortamda maçlara birkaç set ilave etmek, gerçekten olumlu bir uygulama.
Değişmeyen olumsuzluklar
Önceleri çift devre oynanan Gençler liginde A takıma olan %5 katkı, tek devreli maçlara geçilmesiyle %10’a çıkarıldı. Zaten adaletsiz olan uygulama, daha da kötü bir hal aldı.
Hep aynı konuyu konuşuyoruz. Voleybolu renklendirmenin yollarından biri, voleybolu büyük şehirlerin hegemonyasından kurtarmak. Geçmişte yaşanan örnekler, Anadolu şehirlerinde voleybolun daha keyifli bir hale geldiğini gösteriyor. (Aydın, Tokat, Urfa, Diyarbakır, Fındıklı, Krdz. Ereğli, Konya Ereğli vb.) Ankara, İstanbul gibi şehir takımlarının oynadığı maçlar ne denli boş ve ruhsuz salonlarda oynanıyorsa Anadolu şehirlerinin salonlarında oynanan maçlar çoğu zaman bir karnaval havasını andırıyor.
İşte bu noktada lige zar zor çıkan, kuvvetli sponsor desteğinden mahrum, dolayısıyla da bütçesi sınırlı takımlarla oyuncu bulma, yetiştirme, yetişeni kapma potansiyeli yüksek takımların aynı mecrada yarışması büyük bir adaletsizlik olarak göze çarpıyor. Nüfusu 15 milyona dayanmış İstanbul, 5 milyona yaklaşan Ankara ve İzmir, 2 milyonu aşmış Bursa gibi şehirlerde oyuncu yetişmek mi kolay, yoksa 150.000 civarında gezinen Konya Ereğli’de mi? O halde bu şehirlerin takımlarını yarıştırıp kazandıkları puanı A takımlarına ilave etmenin adaletli olduğunu söyleyebilir misiniz? Yabancı kısıtlaması nedeniyle A takıma dahi zar zor oyuncu bulabilen (Türk oyuncu anlamında) takımlar, ellerindeki genç oyuncularla 1. Ligde mücadele eden takımların dahi kadrosunu şekillendiren dev bütçeli kulüplere nasıl kafa tutsun? Zaten adaletsiz bir ortamda yarışan A takımlar, bir de buradan darbe yiyince durum daha da kötüye gidecek anlaşılmıyor mu?
İşin bir diğer boyutu, takımların bulundukları yerdeki sosyokültürel durumların eşitsizliği. Ülkemizin mevcut koşulları göz önüne alındığında Urfa’da, Diyarbakır’da, Konya’da oyuncu bulma, ailelerin çocuklarını spora yönlendirme konusunda büyük şehirlerle aşık atabileceğini düşünebilir misiniz? Küçük bir şehrin takımı, fizik kapasitesi üst düzey bir çocuğu bulup yetiştirmeye başlasa büyüklerin o çocuğu kapmaları ne kadar sürer dersiniz? O şehrin yetiştireceği ender sporculardan birini alıp takımın altyapısını çökertirken alan dev takımın gücüne güç katacak, sonra da elde ettikleri puanları A takıma yansıtacaksınız. Neresinden baksanız adaletsiz bir durum.
Oyuncu yetiştirmeye teşvik dense de yöntem yanlış. Zira küçük takımlar bir yere kadar yetiştirecek, belli bir yerden sonra o oyuncu dev takımlardan birinde boy gösterecek. Sahi, o oyuncuyu kim yetiştirmiş olacak?
Olumsuz değişimler
Yukarıda bahsettiğimiz puan katkısındaki artış, bu değişimlerin başında geliyor. Bir diğer olumsuz değişim ise genç oyuncuların A takımla birlikte deplasman ve maç havasını solumalarının engellenmesi. Kısaca Gençler liginin yılda 2 kez üst üste maçlar oynanan bir turnuva şeklini alması.
Amaç oyuncu yetiştirmek diyoruz. Yılda 11 maç oynayarak mı yetişecek bu oyuncular? Bu oyuncuların başka liglerde (mahalli, Türkiye şampiyonası vb.) oynadığı maçları unuttuk sanmayın. Burada konu olan o 11 maçlık lig. Birçoğu kendinden çok daha zayıf ya da kuvvetli takımlara karşı üç beş maç oynayarak oyuncu yetiştiğini nerede gördünüz? Hele bu oyuncular ligin herhangi bir ayağının oynanacağı haftada hastalansa ya da sakatlansa ne olacak? Bu oyuncuların turnuvaya katılmalarını engelleyecek başka bir engel olamaz mı? Hani amaç genç oyunculara maç yaptırıp yetişmelerini sağlamaktı? Zar zor yetiştirebildiği üst düzey bir oyuncu bir turnuvaya katılamazsa, o küçük takım nasıl puan kazanacak? A takımın buradaki günahı ne olacak?
Yapılan bu değişiklik nedeniyle ortaya çıkan bir diğer adaletsizlik ise turnuvaların sürekli Ankara ve İstanbul’da oynanması. Bu durumda turnuvalara dışarıdan katılan takımlarla Ankara ve İstanbul takımlarının adaletli bir şekilde yarıştığını söyleyebilir misiniz? Bir tarafta turnuva boyunca her gün evine giden, maçlara ailesi tarafından getirilen ve bu nedenle masraf yapmayan yüksek bütçeli devler, diğer tarafta maçların oynanacağı kış koşullarında (kar, fırtına vb.) bir hafta Ankara, bir hafta da İstanbul’da bulunmak zorunda olan, bu nedenle de ağır bir maddi yükle (yol, yemek, otel, vb.) karşı karşıya kalan küçük takımlar. Böylesi adaletsiz bir ortamda mı yetiştireceğiz yeni oyuncuları?
Bu seneki puan cetvellerine bakın. Büyük şehir takımlarının yukarıda yer alıp Anadolu takımlarının aşağıya demir atması tesadüf mü sizce? Formsuzluk mu? İyi hazırlanmamak mı? Yoksa yukarıda sıraladığımız sebepler mi?
Sonuç itibariyle gençlerin fazla maç oynamasına kimsenin itirazı olamaz. Ancak bu maçların eşit şartlarda oynanarak moral bozucu bir hal almaması, yukarıda sıralanan koşullardan dolayı değirmenini zar zor döndüren A takımlara sirayet etmemesi gerekir. Aksi takdirde daha çok maç görürüz 7000 kişilik salonlarda 70 kişiye oynanan.
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.