Halkbank benim yuvam

Yeniden Bayanlar 1. Ligi’ne yükselen Halkbank’ta mutluluk havası yerini çalışma havasına bıraktı.

Halkbanklı bayanlar, sezonu rakiplerinden önce açtı, hazırlıklara başladı.

Bayan takımında şiar aynı: “Ana kadro uzun yıllar birlikte olduğumuz, altyapımızdan yetiştirdiğimiz oyunculardan kurulu olsun. Dışarıdan takviyelerle takım güçlensin. İlerleyen zamanlarda Halkbank kendi yetiştirdikleri ile örnek bir proje takımı ile başarıdan başarıya koşsun.”

Ceyda Durukan, kulübün keşfettikten sonra yetiştirip A Takıma kadar çıkardığı en önemli voleybol değerlerinden biri. Hatta en eskisi Ceyda Durukan. Heyecanlı, hırslı yapısı ile her zaman göze çarpıyor. Genç yaşında olmasına karşın donanımlı, mücadeleye, rekabete hazır. Voleybolculuğunu destekleyen bir aileye sahip. Arkadaşları ile birlikte takımın mayasını oluşturduğunun farkında. Halkbank’ı yuvası olarak görmesi de bundan kaynaklanıyor.

Ceyda Durukan kendisini, geçmişi ve geleceği anlattı.

Voleybola nasıl başladın?
Voleybola, Batıkent’te bir mahalle kulübü olan Yenibatı Spor Kulübü’nde başladım. Burası, bir dolu voleybolcunun yetiştiği, bir çok dereceler yapmış bir kulüptü. Kurucusu, okulumdaki beden eğitimi öğretmenimdi. Beni görünce, boyumu beğendi ve “Seni voleybola başlatalım” dedi. Böylece ilkokul 5. sınıfta voleybolla tanışmış oldum. Aradan bir zaman geçti. Yıldızlar Türkiye Şampiyonası için yardımcı oyuncu olarak Gazi Üniversitesi forması giydim. Şampiyonanın ardından da transfer teklif ettiler. Başka teklifler de vardı ama Ankara’da kalmak için ailemle birlikte ‘Gazi’yi tercih ettik. Ogün bugündür de önce Gazi, sonra da Halkbank olarak yaklaşık 10 yıldır bu yapının içindeyim, hiç ayrılamadım.

10 yıldır sıkılmadın mı burada?
Burası benim yuvam gibi oldu artık. Kendimi rahat hissediyorum. Buradakiler iyi tanıdığım insanlar; ne isterler, neyi beğenirler, neye kızarlar, iyi biliyorum. Tabii onlar da beni aynı derecede tanıyor, kızları gibi görüyorlar.

Değişik bir antrenör, değişik bir antrenman salonu istemedin mi hiç?
Yok, istemedim. Sezon içindeki yoğun tempodan bazen sıkıldığımız, bunaldığımız zamanlar oluyor. Ama çalışmalarımızın semeresini aldığımızda herşeyi unutuyoruz. Sonraki yıl aynı tempoyu, aynı antrenörü istiyoruz.

Geçtiğimiz sezonu biraz anlatır mısın?
Geçen sezon antrenmanlara her daim olduğu gibi erken başladık. Hazırlıklarımız da her yıl olduğu gibi çok sıkıydı, sezonu da erken açmıştık ve genç bir takımdık. Çok fazla tecrübeli oyuncumuz yoktu. Sadece iki yabancı oyuncumuz deneyimliydi. Onlar da gerçekten bize çok katkı sağladı. Sahada zor zamanlarımızda sahne alıp bizi rahatlattılar. Geçen yıl gerçekten hayatımın en zor, en yoğun sezonuydu. Bazen günde üç antrenman yaptığımız oluyordu. Ama takımda bir sıkıntı çıkmadı, bunu başarabildik biz. Hedefe kitlenip o hedef için savaştık; bunaldık, bazen ağladık ama sonucunu aldık. Başarmanın kıvancını yaşıyoruz. Koskocaman bir sezondan söz ediyoruz burada. Deplasmanlar, kamplar, maçlar, dersler, sakatlıklar… Hepsini yaşadık. Ama sonucu güzel oldu çünkü yeniden lige çıktık.

Yeniden lige dönmek nasıl bir duygu? Bu yıl Avrupa, Dünya şampiyonları ile karşılaşacaksınız.
Önce şunu söylemeleyim, bu bizi korkutmuyor. İkinci olarak da Halkbank’ın olması gereken yer, tam da burası, Birinci Lig. Yetmez! Birinci Lig’de de ilk dört takım arasına girmesi gerekiyor. Halkbank’a yakışan pozisyon bu. Erkek takımını zaten söylemeye gerek yok. Yeniden lige çıkmak hem kendi adıma hem de teknik kadro adına çok iyi oldu. Daha başka amaçları gerçekleştirmek için motive olacağız. Kalıcı ve başarılı bir takım olmayı gerçekleştirmek için çalışacağız. Ayrıca ligde kalmak gibi bir sorunumuz olmayacak. İlk 6 takım arasına girmenin mücadelesini vereceğiz. Kadro yapısına bakınca uzak bir ihtimal gibi görünmüyor.

Takımı yeni sezon için değerlendirir misin?
Biz genç, dinamik ve enerjik bir takımız. Bir proje takımıyız. Kadro mühendisliği açısından başarılı bir iş çıkarıldı, onu söylemeliyim. Halkbank’ta zaten strateji belli: altyapıdan yetiştirilen oyuncularla yola devam etmek, bunu yaparken de tecrübeli oyuncuların özelliklerinden faydalanmak. Kulüp bize inandı, güvendi ve bizimle devam etti. Aramıza deneyim sahibi isimler katıldı. Özellikle pasörlerimiz çok tecrübeli ve bize büyük katkı yapacaklarına inanıyorum.

Orta oyuncu olmaya nasıl karar verdin?
Buna ben karar vermedim. Yenibatı Spor Kulübü’nde boyum diğer oyunculardan uzun olduğu için doğrudan orta oyunculuğa yönlendirildim. Çünkü genel kabul görmüş bir ilkeye göre; boyun uzunsa orta oyuncu olursun! Daha sonra yetenekli olduğum görülünce böyle devam ettim. Gazi Üniversitesi de beni orta oyuncu olduğum için tercih etti. Bir de tek ayak mevzuu var tabi. Tek ayak yapan fazla Türk oyuncu olmadığından bu da benim bir avantajım oldu. Mevkiimden çok memnunum. Rakiplerime göre boyum çok uzun değil ama bu açığı kapatmak için çok çalışıyorum.

Biraz da Ceyda Durukan. Kendinden bahset. Misal, neden bu kadar çok bağırıyorsun?
Evet, heyecanlı biriyim. Takıma elimden gelen ne varsa vermek istiyorum. Bazen coşkuya ihtiyaç duyulduğu zamanlar oluyor. Adrenalinin de etkisiyle bağırıp çağırıyorum.

İdolün olan oyuncular var mı?
Hem yerli hem yabancı oyuncular var. Türk oyunculardan Eda Erdem’i söyleyebilirim. Çok iyi tek ayak yaptığı için bana daha yakın geliyor. Ben de tek ayakçı olduğumdan Eda’yı çok izledim. Onun dışında Maja Poljak’ın hırsına hayranım. Oyunculuğu bir başka ama hırsı beni çok etkiliyor. Maja Poljak’taki her oyuncunun içinde olması gereken bir hırs. Kendi oyunumda bunu da örnek almaya çalışıyorum. Ayrıca Fürst var. O da sessiz, renksiz gibi görünse de oyun içinde büyük iş yapıyor.

Tatil zamanı voleyboldan uzaklaşmak iyi geliyor mu?
Ben, evde sıkıldığımda maç izliyorum. Kendimi eğitiyorum bir anlamda. Yaz döneminde voleybola ara vermek iyi geliyor. Ama bu iki hafta ile sınırlı. 15 gün sonra voleybolu özlemeye başlıyorum. Ondan sonra da antrenmanlara başlıyorum. Bu sene daha fazla antrenman yaptım, yararını da görüyorum. Biliyorum ki, bir sporcu hedefleri varsa, gelişmek istiyorsa yaz aylarını boş geçirmemeli. Hayatını bundan kazanıyorsa, profesyonelse her fırsatı iyi değerlendirmeli bence. Profesyonelseniz, vücudunuza yatırım payacaksınız. Çünkü herkes iyi çalışıyor, rekabet ortamı içindesiniz. Tatil için 15 gün yeterli.

Okul hayatın…
Gazi Üniversitesi BESYO 4. sınıftayım. Antrenörlük bölümünde okuyorum. Önümüzdeki yıl okulumu bitirmek hedeflerim arasında. “Okulla-spor bir arada yürür mü?” sorusu soruluyor her zaman. Yürür ama bu biraz da sporcunun gayretine bağlı. Örneğin, çift antrenman arasında dersim oluyor. O arada uyumam da gerekiyor. Çok yorgun değilsem, akşamki antrenmana hazır olabileceksem okula gidiyorum. Bazen de dinlenmeyi tercih edebiliyorum. Şu anda zor gibi görünüyor ama sporcu dozunu ayarlarsa ikisini pekala bira arada yürütebilir.

Kalırsa, boş vakitlerinde ne yapıyorsun?
Ben ailemi çok seviyorum. Onlarla vakit geçirmek bana iyi geliyor. Boş zamanlarımda ailemle pikniğe gitmek, mangal yapmak, sohbet etmek çok hoş. Zaten kalabalık bir ailem var. Bir arada mutlu anlar yaşıyoruz. Onun haricinde yazları değil ama kışları sinemaya gitmeyi çok severim. Sürekli kitap okuma hastalığına (!) yakalandım. Her anımı kitap okuyarak geçiriyorum.

Teknik heyeti değerlendirir misin?
Başta Cengiz Ağabey (Akarçeşme). Antrenman programlarını o hazırlıyor. Cengiz Hoca biraz ayrıntıcıdır. Herşeyi ayrıntılı, profesyonel ve bilime dayalı düşünür. Cengiz Ağabey ile ilk kez tanışanlar bu detaycılığın fazla ve yorucu olduğunu düşünebilirler. Ama bu takımın böyle bilimsel çalışmasına, iyi antrenman yapmasına ve her sezon kaç yaşında olursa olsun, oyuncunun gelişebilmesinin nedeni bu antrenman programlarıdır. Kulüpte ben en çok bunu seviyorum. Onlar da beni seviyor. Kızları gibi görüyorlar. Kendimi burada evimde gibi hissediyorum. Bu da çok önemli. Başka bir kulüpte bu var mı, bilemiyorum, başka bir kulübün formasını giymediğim için. Söylediğim gibi en sevdiğim yönler bir aile gibi olmamız, buranın bir yuva gibi olması, sürekli bir arada bulunmamızı sağlayacak programların yapılması.

Özgür Ağabey organizasyon şirketi gibi
Teknik heyet Cengiz Akarçeşme’den ibaret değil elbette… Evet. Emre Altundal var mesela. Emre bizim hırs depomuz. Çok hırslıdır, çok çalışkandır. Çok çalıştırır. Haktan Ağabey (Balin) sessiz fırtınadır. Çok sessiz gibi görünse de kulüpteki varlığı çok önemli Haktan Ağabey’in. Başarıdaki baş aktörlerden. Cengiz Hoca’nın sırtını dayadığı isimlerden biri. O nedenle Haktan Ağabey iyi ki var. Esen Hoca (Gürbüzsel) bütün sorunlarımızı çözmek için çırpınıyor. Oyuncuların, kişisel problemleri dahil hepsine el atıyor. O’na da iyi ki var diyoruz. Bir de Özgür Ağabeyimiz (Sönmez) var. İnsan ilişkileri çok mükemmel. Elinden her iş gelir. Askerlikteki lojistik birimler gibidir. Nasıl söylesem? Yaptığı her iş bir diğerinden daha iyi. Organizasyon şirketi gibi yani. O’na başvurduğumuzda, mutlaka bir çözümle geri döneriz.


Haberi Paylaş

Comments are closed.