Gözde Sonsırma’nın kaleminden

Milli Takımımızın başarılı smaçörü Gözde Sonsırma kışisel web sitesinden Grand Prix değerlendirmesi yaptı.

Kadınlar Grand Priz’inde başarılı maçlar çıkaran Kadın Voleybol Takımı oyuncumuz Gözde önce Kore ardından da Sırbistan’da oynadıkları maçları değerlendirdi.

İşte Gözde Sonsırma’nın kaleminden 1. ve ikinci haftasıyla Grand Prix…

 

1. Hafta: Herkese Güney Kore Busan’dan merhabalar…

Yorucu geçen bir haftanın ardından Grand Prix organizasyonunun ilk ayağını iki galibiyet bir mağlubiyetle noktalıyoruz. Bu bir hafta boyunca değişik bir kültürü tanıma fırsatım oldu. Gezip gördüğümüz yerleri, yediğimiz değişik yemekleri her hafta sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Önce ilk ayak Busan’dan başlayalım…
İstanbul’dan çıktık yola ve tam 23 saat sonra Busan’a vardık. İnanılmaz derecede yorucu bir yolculuktu, üç tane uçak değiştirdikten sonra ancak varabildik Busan’a. Açıkcası biz Grand Prix’in bir etabı Kore’de diye duyduğumuzda aç kalmaktan ve odada tıkılıp kalacağımızdan korkmuştuk. Oysaki tam tersi, Busan hem yemekleri hemde ortamıyla bizi çok şaşırttı.
Dünyanın en büyük alışveriş merkezine sahip, üniversitesi olduğu için etraf üniversiteli gençlerle dolu, kıpır kıpır bir şehir… Tabiki bizde Busan’da bol bol gezdik.. Ben ve sevgili oda arkadaşım Eda, Güney Kore mutfağından bişeyler yemek istedik ve geçen sezon Fenerbahçe’de oynayan Yeon Kim’e sorduk, o ve iki takım arkadaşı bizi otelimizin tam karşısındaki geleneksel yemekler yapan restorana götürdü.
Mutfakları daha çok balık ve sebze ağırlıklı. Hangi yemeği sorsak bu çok sağlıklı, bu kalbe iyi, diğeri hazmı kolaylaştırır diyerek aslında ne kadar sağlıklı beslendiklerini ve yediklerine ne kadar dikkat ettiklerini farkettik. Daha sonra bizde onlara kahve ısmarladık ve türkün cömertliğini göstermiş olduk:)) Maçlar Cuma-Cumartesi ve Pazar oynandığı için hafta içi şehri gezmeye fırsat bulduk. Hatta takım arkadaşlarımızın çoğu Busan modasını çok beğendi ve gardrobunu yeni parçalarla süsledi… Bizde Eda ile yemek sevdasına düştüğümüz için nerde güzel restoran var nerde güzel kahve var hepsini keşfettik…
Gelelim hepimizi ilgilendiren kısma yani maçlara… İlk gün japonlarla karşılaştık. Japonya daha yeni olimpiyat elemelerinden çıktığı için bir çok as oyuncusunu oynatmadı. Biz karşımızda ki takımının ne performans gösterdiğine bakmadan, oyun disiplininden hiç kopmayarak ve hep aynı disiplinle oynayarak 3-0 rahat bir galibiyet aldık. Maç boyunca takımda ki herkes birbirine yardımcı olmaya çalıştı ve elinden gelenin en iyisini yaptı. Takım olarak daha hazır olmasakta gün gün performansımızın artacağı sinyallerini bu maçla vermiş olduk…
İkinci gün ev sahibi Güney Kore ile oynadık. Onlarda da as kadrodan 3 eksik vardı. Biz maça çok iyi başlamamıza rağmen 2. ve 3. setlerde biraz bocaladık ama çok iyi toparlandık ve bu maçıda 3-1 kazandık.. Polen’in 24 sayıyla oynadığını da belirtmeden geçemicem!… Aslında bu maç bizim için olimpiyatlarda da rakibimiz olan Güney Kore’yi görmek ve oyuncuları tanımak için çok iyi bir fırsat oldu! İlk güne oranla daha dengeli ve daha hırslı bir oyun sergiledik…
Üçüncü gün birincilik için maçımızı Küba ile oynadık. Bu maçta ben kadroda yoktum, dışarıdan arkadaşlarıma destek olmaya çalıştım. Ne yazıkki bu maçı 3-1 kaybettik ve ilk etabı ikinci olarak kapatmış olduk. Oynadığımız tüm maçlar bizim için iyi bir tecrübe oldu. Performansımız 2. etap maçlarıyla daha da artacaktır. Bu bir haftalık seyahatimiz hem takım içim hemde benim için çok yararlı geçti. Hem takım olma yolunda bir basamak daha çıktık hemde yeni kültürler yeni hayatlar tanıyarak kendimize birey olarak birşeyler kattık. Atalarımızın savaştığı bu topraklarda biz de bayrağımızı onlar için göndere çekmeye ve tüm mücadelemizi onlar için vermeye çalıştık.
Bir sonraki Grand Prix ayağı olan Sırbistan’da geçirdiğimiz günleri ve tanıdığımız yeni kültürleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Takipte kalın ve dualarınızı bizim için eksik etmeyin…

 

İkinci Hafta: 

Selamlar…
Şu an bu yazıyı Osaka uçağından yazıyorum. Grand Prix’in ikinci ayağı o kadar dolu dolu geçtiki, ne yazmaya fırsat bulabildim ne de okumaya…Jet-lag olmamak adına uçakta uyumamamız gerekiyor bende o yüzden kendimi günlüğüme adadım.
Bildiğiniz gibi bütün maçlarımızı kazandık ve en önemlisi de bu ayakta sevgili eşim Onur’da benimle olduğu için keyfime diyecek yoktu:)) Belgrad’da da Busan’da olduğu gibi bol bol gezdik. Yeni yerler ve yeni lezzetler keşfettik.
Busan’dan gelir gelmez antremanlara başladık 5 gün üst üste sabah akşam voleybol oynadık. Gerçekten çok yorulduk ama namağlup bu etabı 1. bitirdiğimiz için bütün yorgunluklarımıza değdi. Tempomuz ne yazıkki hiç düşmüyor, her hafta sonu maç oynamak zorunda olduğumuz için ne dinlenmeye ne de kendimize vakit ayırmaya fırsat olmuyor. Şimdi sırada Japonya var. Oradaki rakiplerimiz de çok kuvvetli ama Filenin Sultanları her zamanki gibi yine elinden geleni yapıp en iyi oyununu ortaya koyacaktır.
Gelelim Belgrad’da oynadığımız maçlara. İlk maçımız Busan’da kaybettiğimiz Küba’ya karşıydı. Takım olarak iyi oynadığımız bir maçtı, servis,blok ve defansta çok iyi işler yaptık ve bunun sonucunda maçıda 3-1 kazanmasını bidik. Açıkcası bu maçta kendi performansımdan hiç ama hiç memnun kalmadığımı belirtmeliyim. Neyse ki önümde bu kötü performansımı unutturacak iki maç daha vardı ve bende bu fırsatı elimden geldiğince kullanmaya çalıştım.
İkinci maçımızı tarihimizde ikinci kez oynadığımız Arjantin’e karşı oynadık. Bu maçta da 3. set hariç oyunu kontrol altında tutan ve iyi oynayan taraf bizdik. Maçı da 3-1 almasını bildik. Üçüncü ve yine etap birinciliği için çıktığımız Sırbistan maçında oyun hep bizim istediğimiz gibi gitti. İyi servis atan ve iyi servis karşılayan, maç boyunca bizim taraftı. 3. sette oyuna Rasic’in girmesiyle hücumda bloklarda kaldık ama 4.set bu hataları aza indirince maç bizim oldu. Geçen Avrupa Şampiyonası’nın bir nev-i rövanşını da almış olduk.
Çıktığımız son maçta ne kadar yorgun olduğumuzu size kelimelerle ifade edemem, buna rağmen bütün takım arkadaşlarım çok büyük özveri ve fedakarlıkla oynadı, o yüzden sizin yerinize ben ‘BİZE HELAL OLSUN!’ diyorum:))
Dur durak bilmeden yolculuklar devam ediyor, Osaka’ya İstanbul aktarmalı gidiyoruz ama İstanbul’da sadece yarım saat durabildik. Takım arkadaşlarımın uçakta koşa koşa inip eşlerini sadece yirmi dakika görmek içinki çabalarını görseydiniz, nasıl zor bir iş yaptığımızı ve gerçekten çok büyük bir saygıyı hakettiğimizi bir kez daha anlardınız…
Gelelim Belgrad’da ki sosyal hayatımıza. Daha önce bir çok kez geldiğim Belgrad’ı ilk defa gezme imkanı buldum. Perşembe günü Onur’un da gelmesiyle Belgrad günleri daha da şenlendi:)) Boş olduğumuz günde Kalemegdan’ı ve merkezini, nehir üstündeki restoran ve cafeleri, çok meşhur olan krepçilerini kısacası her yeri gezdik her şeyi tattık… Ne kadar gezersek gezelim, ne kadar güzel yemek yersek yiyelim, hiç bir şehir İstanbul kadar güzel, hiç bir yemek annemin yemeği kadar lezzetli gelmiyor. Yazımdan da anlayacağınız gibi beni fena bir memleket ve aile özlemi sardı. Eşimin yanıma gelmesi benim için çok büyük moral tabiri caizse ilaç oldu:)) Huzurlarınızda O’na bir kez daha teşekkür ediyorum ve iyiki varsın diyorum.
Tabi biz Belgrad’dayken Miraç kandilini ve babalar gününü kaçırdık. Herkesin kandili mübarek, başta canım babam olmak üzere tüm babaların babalar günü kutlu olsun… Avrupa ligi oyanayan diğer filenin sultanlarını da başta canım kardeşim Özge olmak üzere tüm arkadaşlarımı aldıkları 2 galibiyetten dolayı tebrik ediyorum. Evimi,ailemi,arkadaşlarımı,İstanbul’u, o güzel Türk yemeklerini çok özledim… Tek dileğim; sağlıklı ve başarılı bir şekide memeleketimize dönebilmek.
3.etap Japonya günleri ile tekrar görüşmek dileğiyle…
Sağlıcakla kalın:)…


Haberi Paylaş

Comments are closed.