Nispeten sakin geçen bir voleybol haftasında insanın canını sıkan bir konuya değinmek istiyorum sevgili voleybolseverler. Bildiğiniz üzere eskiden, spor müsabakalarındaki güvenliği kolluk kuvvetleri (polis, jandarma vb.) sağlardı. Yıllar içerisinde ortaya çıkan özel güvenlik kavramı, devletin güvenlik güçlerini bu tarz angarya işlere göndermek istememesi üzerine sporda da yer almaya başladı. Devletin amacı, güvenlik güçlerinin hiçbir şekilde spor müsabakalarının yapıldığı alanda yer alaması, buna karşılık alan dışındaki güvenliği sağlaması idi. Bunun ne denli gerçekleştiğini gittiğiniz müsabakalarda kendiniz görebilirsiniz. Zira statlara ya da salonlara girmemesi istenen güvenlik güçleri, gerekli düzenlemeler yapılmadığından ve cezai müeyyideler bir türlü uygulamaya geçmediğinden bahse konu alanlardan uzaklaşamadı.
Voleybolun özelinde
Birkaç sene önce uygulamaya giren bir mevzuat değişikliği sonucu voleybol maçlarında ev sahibi takımın güvenliği sağlama gibi bir yükümlülüğü ortaya çıktı. Bunun için gerek ve yeter şart, ev sahibi takımın bir özel güvenlik firması ile anlaşması, maç öncesi ve sonrası güvenliği bu firma ile koordinasyon içerisinde sağlaması idi. Ancak ambulans, itfaiye, top toplayıcı, paralı seyirci vb. gibi masrafların yanı sıra bunların tamamından daha pahalı bir hizmet olan güvenlik sağlama işi, voleyboldan maddi anlamda hiçbir kazancı olmayan kulüplerin üzerine ekstra bir yük getirdi. Uygulamada bir faydası olmadığı görülünce de doğru bir hareket ile kısa süre sonra uygulamadan kaldırıldı. Zorunluluk olmamasına rağmen bazı takımlar, bu hizmeti almaya halen devam ediyor.
Terör nerede?
Daha önce seyirci terörünü defalarca yazdım. Bunun sonucunda hakaretler işittim, tehditler aldım. Lafta bu durumu sürekli eleştirenler, bu tarz bir çoğunluğu karşılarına almak istemediklerinden sustular. Dost meclislerinde federasyona atıp tutan, karşılarında görünce susanlar gibi tribüne oynadılar.
Burhan Felek’te Galatasaray Daikin-Vakıfbank maçı bitmiş, insanlar yavaş yavaş salonu boşaltıyorlar. Ancak voleybol maçı sonrası salon her zaman boşalmaz. Zira maç sonrası başka bir maç, antrenman, vb. gibi etkinlikler söz konusu olur çoğu zaman. Bu maçın sonrasında da antrenman var. Henüz maçı oynayan kadın takımları sahayı terk etmemiş, antrenman yapacak erkek takımı sahaya girmemiş. Maç gergin geçmiş, özellikle hakemler çok kötü yönetim sergilediğinden Galatasaraylı taraftarlar çok sinirleniyor. Maç bitiminde kendi getirdikleri taraftarların çıkaracağı olaylar sonucu kulübün ceza almasını istemeyen yöneticiler, salonda güvenliği sağlamak üzere görevlendirilmiş firmanın amirine salonun derhal boşaltılması talimatını veriyor. O talimatı alan amir, salonda yapacağı işi bilmeyen yelek giymiş cahil güvenlik görevlilerine aynı talimatı veriyor. Kendilerine güvenlik görevlisi denilen bu şahıslar da önüne gelen herkese bir kabadayı edasında “maç bitti, dışarı çıkın” diyor. Dediği insanlardan biri, üzerinde “Basın Tribünü” yazan bölümde maçla ilgili haber geçmeye çalışan Ragıp Tekin. Hani voleybolla ilgili en fazla haberi yapan, spor yöneticisi ve salonların en eski yüzlerinden olan Ragıp Tekin. Terbiyesizliğin bu boyutu insanı sinirlendiriyor. Elbette Ragıp Tekin bu zavallıya haddini bildiriyor. Sonrasında da ucube talimatı veren amir gelip kendisinden özür diliyor. İyi ama, bu yaşta voleybola bu denli hizmet eden bir kişiyi üzmenin mazereti ya da özrü olur mu? İşini yapan insana sinir harbi yapmaya kimsenin hakkı yok! Hakiki bir güvenlik terörü karşımızda duruyor.
Güvenlik dediğiniz
Daha önce de yazdım, cahiller. Ne kural biliyorlar ne de mevzuat. Nazik değiller, insanı irrite ediyorlar. Zaten önüne gelen güvenlik firması kuruyor, kalite sıfır. Seyirciyi adeta voleyboldan soğutuyorlar. Sebep? Çünkü aynı kişiler, futbol maçlarına da gidip statlara hizmet veriyorlar. Muhakeme yeteneği olmamasından dolayı da salona gelen herkesi futbol maçlarında çok karşılaştıkları holiganlara benzetiyorlar. Bunu önleyecek olan kim? O firmayı salona getiren kulüp yöneticileri. Umurlarında mı? Değil. Bu çalışanların birçoğu, yaptığı iş konusunda eğitim almamış kişiler. 5188 dediğinizde sayısal loto geliyor akıllarına. Bazıları kahveden bulduğu arkadaşlarını ya da akrabalarını kolundan tutup getiriyor salona. Ekstra iş, kolay para. Daha ne olsun? Görevlerini zaten düzgün yapmıyorlar, bari gölge etmeseler. Salonda mescit varken basın girişine kirli gazeteleri serip namaza duruyorlar. Bari namaz bitiminde orada durup basın mensuplarına kapıyı açsalar, yok olmaz. Salonda bir sürü kapı var, basın mensupları başka yerden girsinler içeri. Sporcu girişinden giriyorsunuz, bazısı size kimlik soruyor. Kura çeker gibi, kimisine sorup kimisini es geçiyor. Kendi kimliği var mı? Yok! Turuncu yeleği giyince kim olduğu hemen anlaşılıyor!
Neden boşaltıyorlar?
Galatasaray futbol takımının maçlarını oynadığı Türk Telekom Arena, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde. Dolayısıyla turuncu yelekli kişiler ancak servislerle gidip gelebiliyorlar oraya. Zaten 50 Bin taraftarın içerisine girip toplu taşıma araçlarına kadar yürümek korkutuyor kendilerini. Maçlar genelde geç bitiyor, taraftarın stadı boşaltması daha uzuyor. İşte bu noktada güvenlik görevlilerine verilen talimat, “İçeride bir tek taraftar kalmayıncaya kadar stadı terk edemeyecekleri” yönünde. Yani stat ne kadar çabuk boşalırsa, turuncu yelekler eve o denli çabuk varacaklar. Bu yüzden de ne pahasına olursa olsun, taraftarı bir an önce boşaltmaya çalışıyorlar. Yukarıda bahsettiğimiz olayı da stattan alıp salona uyarlamaya çalışıyorlar. Dedim ya, muhakeme yeteneği yok!
Çözüm
Bu uygulamayı devam ettirmek isteyen kulüplerin maçlara getireceği elemanları çok iyi eğitip görevlerini ifa ettiği esnada çok iyi denetlemesi. Aksi takdirde yukarıda yazdığımız olayın benzerleri yaşanmaya devam eder. Bize de kötü bir sonuç olmaması için dua etmek kalır.
2013 yılının herkese sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini dilerim.
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.