Voleybol denince ilk akla gelen isimlerden biri Naz Aydemir Akyol. A Milli Takım oyuncusu Akyol, bu kez spordan farklı bir konuyla gündemde. Çocuklar için kendi tecrübelerinden yola çıkarak yazdığı Naz’dan Spora Pas Serisi’nin ilk kitabı raflarda.
Naz Aydemir Akyol, sadece başarılı bir sporcu değil aynı zamanda iyi eğitimli, örnek aile yaşantısı olan bir kadın. Başta çocuklar olmak üzere birçok gencin ilham kaynağı… Bugünlerde farklı bir heyecanı var… Çocukluğundan bugünlerine uzanan hikayesini Naz’dan Spora Pas ismini verdiği bir seride topladı. Serinin ilk kitabı raflardaki yerini aldı. Akyol ile spor hayatını ve kitabını konuştuk.
– Siz de sporcu bir aileden geliyorsunuz… Anne ve babanız voleybolcu. “Sporcu ol” motivasyonu yüksek bir ev miydi sizinki?
– Onların voleybolcu olması, benim bu sporu seçmemdeki en büyük etken. Ailemin çevresi de o camiadandı. Üzerimde de epey baskı vardı aslına bakarsanız… İlk başlarda voleybolcu olmak istemedim. Farklı spor dallarıyla bir süre oyalandım. Okulun atletizm takımına girdim. Koşu yarışlarında erkekleri geçiyordum. Dördüncü sınıfa geldiğimde Eczacıbaşı’nın bir antrenmanını izledim ve oradaki kadın oyuncuların haline tavrına hayran oldum ve voleybola başladım.
– Çok da başarılı oldunuz… Peki kitap fikri nereden çıktı?
– Çocuklarla ilgili bir şey yapmak hep aklımda vardı. Gözlerim büyük ve çekik olduğu için küçüklüğümden beri Japon çizgi film karakterlerine benzetilirdim. “Çizgi film yapabilir miyiz?” diye geçiyordu aklımdan. Ama çizgi film çok maliyetli. Kitaba döndürdük projeyi… Bana benzeyen bir kız çizildi. Adı Naz… Sporcu. En başından itibaren benim maceralarım bazı mizansenler eklenerek anlatıyor.
– Spor kültürünü bir çocuğa aşılamak neden önemli?
– Spor kültürünü küçük yaştan sağlarsak, o çocuk büyüdüğü zaman sporcu olmasa bile tribünde küfretmemeyi öğrenir. Ya da sahadaki sporcunun nasıl bir emekle orda olduğunu anlayıp, tek hatasında ailesine küfredecek noktaya gelmemeyi öğrenir.
– Ailenin bir çocuğa sporcu kimliği kazandırılmasındaki rolü ne?
– Yurtdışında bir anne, sabah erken kalkıp koşuyor en azından yürüyor. Baba bisikletle işe gidiyor. Yani spor hayatlarının içinde. Haliyle çocuk da böyle bir ortamda büyüyünce spor yapıyor.
– Küçük yaşta aşırı disiplin gerektiren bir sorumluluk yüklenmişsiniz. Zorlanmadınız mı?
– Küçük yaşımdan itibaren disiplinli bir çocuktum. Başarılı olmak istiyordum. Erken kalkmalar, yorucu antrenmanlar, bir yandan derslere yetişme kaygısı beni etkilemiyordu.
YABANCI OYUNCULAR TÜRKİYE’YE GELMEK İSTİYOR
– Ülkemizde voleybola gereken kıymet veriliyor mu?
– Dünyadaki en iyi liglerden birine sahibiz. Diğer liglerin çoğu battı. Çoğu iyi yabancı oyuncu Türkiye’ye gelmeyi düşünüyor bu nedenle. Yeteri kadar ilgi yok ama insanların dikkatini çekmeye başladık.
– Profesyonel spor hayatınız bitince ne yapacaksınız?
– Pedagojik eğitim alıp, sporcu psikolojisi ile ilgili bir eğitim alıp, alt yapıdaki çocuklarla ilgilenmeyi hayal ediyorum.
– Eşinizde basketbol oyuncusu, evde iki sporcunun yaşamı nasıl oluyor?
– Çok kolay bir hayat. Birbirimizi anlıyoruz. Klasik Türk erkeği tavırları yok, eve geldiğimde yemek hazır olsun, kapıyı bana eşim açsın gibi beklentileri yok. Geçenlerde 15 gün Filipinler’deydim, o gayet rahat hayatını sürdürdü…
SEYİRCİ OLMA KÜLTÜRÜMÜZ HENÜZ OTURMADI
– Küfreden seyirci sporcuyu çok etkiliyor. Tribünden gelen tepkiye kapatamıyor musunuz kendinizi?
– Kapatıyorsun elbette ama duyuyorsun da… Tribündeki kişi, bilet alıp geliyor, nasıl biri olduğunu, oraya geliş amacını bilmiyorsun. Kimi küfür edip rahatlamaya geliyor, kimi ne kadar emek verdiğinin farkında olmuyor, kimi gününde değil hıncını senden çıkarıyor. Taraftar baskısı çok güzel bir şey ama seyirci olma kültürümüz oturmadı!
SONAT BAHAR/SABAH
Comments are closed.