Aroma Erkekler ve Bayanlar Ligi’nde yarı finaller başladığından beri o kadar çok maç seyrettik ki hangisinden başlayacağımı şaşırdım. Herhalde en doğrusu son yılların en büyük sürprizinin gerçekleştiği Galatasaray-Vakıfbank Güneş Sigorta maçından başlamak.
Şampiyonluk adayı normal sezonu 8. sırada bitiren ‘genç’ Galatasaray’a boyun eğdi. Vakıfbank Güneş Sigorta’nın sezon başından itibaren inişli çıkışlı grafiği play-off ilk maçına da yansıdı. Gözde’nin sakatlığı bence en büyük talihsizlikleriydi. Neslihan takıma çok büyük katkı ama doğum sonrası tam olarak eski günlerine dönememesi Vakıfbank için bir eksi oldu. Takımın sezon başından beri en istikrarlı oyuncusu ise bana göre Kinga Maculewicz’di. Grün de tam randımanlı oynayamayınca Vakıfbank Güneş Sigorta için talihsiz bir sezon oldu. Vakıfbank adına bütün bu yıldız oyuncuları bünyesinde barındıran bir takımın play-off ilk turunda Türkiye Ligi’ne veda ettiğine hala şaşıyorum. Sanırım burada en güzel cevabı Galatasaray veriyor. Ne yaparsanız yapın eğer mücadele etmiyorsanız yoksunuz. İşte Galatasaray’ın Vakıfbank’ı elemesindeki mucize buydu: mücadele.
Tabii Galatasaray bu mücadeleyi sadece Vakıfbank Güneş Sigorta karşısında gösterince başladıkları iş yarım kaldı. Nitekim Fenerbahçe karşısında o mücadeleden eser yoktu. Kızlar adeta biz işimizi yaptık havasındaydı. Yarı finale yakışmayan tatsız maçlar izlettirdiler bize. Fenerbahçe de çok iyi bir oyun ortaya koymadı ama ben finalde daha renkli daha güzel bir oyun ortaya koyacaklarına eminim.
Yarı finalin diğer maçına gelince fikir yürütmek o kadar zor ki. Türk Telekom-Eczacıbaşı serisi ile ilgili söyleyebileceğim tek şey 5 maçtan önce bitmeyeceğini düşünüyorum.
Erkek maçlarına dönecek olursak ne güzel maçlar izledik son bir haftada Ziraat Bankası- İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Fenerbahçe-Arkas arasında.
Ziraat Bankası-İstanbul Büyükşehir Belediye arasındaki serinin daha uzun süreceğini düşünüyordum ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi işi sıkı tuttu ve Ankara takımını devre dışı bıraktı. Ankara temsilcisi o kadar iyi oyunculardan kurulmuş bir takımdı ki yenilgiyi ben sadece fazla strese bağlıyabiliyorum. Yoksa sahaya konulan oyun 4’ 4’lüktü. Bunu her iki takım adına söyleyebilirim.
Avrupa Şampiyonu apoletli Arkas, bir sezonda 3 kupa alarak yeni bir zafer yazmak istiyordu ki Fenerbahçe buna izin vermedi. Play-off’larda lige oranla daha iyi bir performans yakalayan sarı lacivertlileri anlamak oldukça güç. Arkas Avrupa şampiyonluğunu yaşadıktan sonra düşüşe geçti. 3 kupada mücadele etmek hem de üst düzey maçlar oynamak takımı yordu, yaşanan başarının ardından takımda motivasyon kaybı olması da doğal. Bunun örneklerini bir çok kez yaşadık.
Ve bugün başlayan final serisine de kısaca değinelim. Ben Arkas gibi bir takıma karşı 5 maç oynayan Fenerbahçe’nin yorgun olacağını o yüzden de ilk maçın sarı lacivertliler adına daha zor geçeceğini düşünüyordum ki hiç de öyle olmadı. Sahada finale yakışmayan bir oyun vardı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ziraat Bankası karşısında oynadığı oyunu sahaya yansıtamadı. Onlar adına sahanın en iyisi Volkan, o da yüzde 48 ile oynadı. Yabancılarda ise Trommel bir şeyler yapmaya çalıştı ama olmadı. Millar’ın sakatlığının ciddi olmamasını diliyorum şayet sakatlığı ciddiyse İstanbul Büyükşehir Belediyesi için zor bir dönem başlıyor olacak. Fenerbahçe’de ise yine sahanın yıldızı Brook Billings’ti. Sezon başından beri Gomez ile kıyaslanan Billings play-off’larla birlikte grafiğini her gün biraz daha yükseltti. Sanırım taraftar artık Gomez’i aramıyordur.
Final serisindeki ikinci maç Belediye ve Fenerbahçe adına ne getirir bilemem ama ben kendi adıma bol çekişmeli bir maç olmasını diliyorum. Pazar günkü maçtan sonra görüşmek üzere….
Begüm DOĞANAY
Comments are closed.