Fenerbahçe’nin Galatasaray’dan daha iyi ve geniş bir kadrosu olduğunu ve bundan dolayı şampiyonluğun favorisi olduğunu daha önce de yazmıştık. Buna rağmen dünkü maçta sarı lacivertli taraftarların neden olduğu olaylar ve buna bağlı olarak maçın uzaması, Fenerbahçeli oyuncuların sahada döktüğü terin karşılığı olan galibiyete gölge düşürdü.
Perşembenin gelişi
İlk maçta da sorgulamıştık farklı taraftar gruplarının takımı desteklemek yerine birbirleriyle uğraştıklarını. O ses bombalarının nasıl salona sokulabildiğini. Hakemlerin neden buna müdahil olmadığını. Demek yetkililer bu olaylarda bir kusur görmemiş. Fenerbahçenin Koreli yıldızı Yeon Koung Kim’in aracını Burhan Felek’in olduğu sokağa sokmayan güvenlik güçleri, ses bombalarını Koreli smaçörden daha az tehlikeli görmüş demek.
Aynı gruplar aynı şekilde davranmaya devam etti dün akşamki maçta. Taşkınlıklarının takıma zarar verdiğini gören diğer taraftarlar kendilerini uyarmak istedi. Ancak bu gruplardan birine mensup yüzlerce genç, kendilerini uyarmak isteyen yaşını başını almış insanlara sadece hakaret etmekle kalmadı, bir de üstlerine yürüyüp darp etmek istedi. Neyse ki bu kez güvenlik güçleri yerindeydi.
Hakemlerin maçı durdurmaları ve ilgili tribünler boşaltılana kadar oynatmamaları doğru karardı. Ancak bu kararın zamanlaması sorgulanır her daim. Zira ilk maçta da bu olaylar olmuş, ancak hakemler herhangi bir reaksiyon göstermemişlerdi.
Üç tribüne yayılmış olan üç farklı grubun salonu terk etmesinin ses bombalarını, olayları ve küfürleri engelleyeceğini düşündük 69 dakikalık bekleme süresince. Fenerbahçe kaptanı Eda Erdem Dündar’ın yaptığı anonsa saygı göstereceklerini düşündük salonda kalan taraftarların. Yanılmışız. Zira maç sonu geldiğinde galibiyetin keyfini takımıyla kutlamak yerine rakip takıma koro halinde küfretmeyi seçen taraftarlar, “acaba tüm salon mu boşaltılmalıydı?” sorusunu akla getirdi.
Kendilerine hakaret ve küfür eden birkaç kendini bilmeze sadece el sallayan Galatasaray pasörü Gamze Alikaya’ya eline ne geçerse fırlatanların neden salondan çıkarılmadığını düşündü sadece takımının galibiyetini kutlayan taraftarlar. Netice itibarıyla dün akşam alınan önlemlerin yetersiz oluşu, iki maçı yöneten hakemlerin farklı standartlar uygulaması ve salonda kalan taraftarların kalmalarına yakışır şekilde hareket etmemeleri, olayları çok farklı bir boyuta taşıdı. Salı günü oynanacak üçüncü maç, sadece Galatasaray taraftarlarına açık bir salonda nasıl oynanacak şimdiden merak konusu. Umalım da sarı kırmızılı taraftarlar, rakibine ve mensuplarına daha fazla saygı duyarak izlesin serinin üçüncü maçını.
Abbondanza / Güneyligil atışmasının sebebi
Maalesef Fenerbahçe’nin İtalyan koçu Marcello Abbondanza’nın bitmiş bir setin kapanmış pozisyonunda gereksiz yere Galatasaray koçu Ataman Güneyligil’e laf atmasıyla başladı. İtalya’da sürekli yaşanan bu sözlü sataşmalar (sadece maçlarda değil, hayatın her alanında) normal karşılanabilir. Ancak sizinle aynı dilin konuşulmadığı bir yerde ne dediğinizi anlamayan insanlarca, hele de Türkiye gibi insanların barut fıçısına döndüğü bir ülkede sıkıntı teşkil edebilir.
Set bitmiş, Galatasaray baş antrenörü Güneyligil challenge hakkını kullanmak istiyor. Karar olumsuz geldiğinde ise oyuncular ve teknik heyet mensupları yer değiştirmeye çoktan başlamış. Güneyligil hakemlerin GDS’yi yanlış değerlendirdiğini söyleyerek yardımcı hakem Erol Akbulut ile diyaloğa giriyor. Akbulut ise gayet normal bir şekilde herhangi bir hata yapmadıklarını söylüyor. O anda lafa giren Abbondanza, Güneyligil’e çeşitli mimiklerle bağırmaya başlıyor. Hem de hiç gereği yokken. Zira takımın seti kazanmış, takımların yer değiştirme işlemi tamamlanmış. İtalyan çalıştırıcının yapması gereken, takımını yeni başlayacak sete nasıl hazırlamak. Ancak diğer vatandaşlarının aksine daha gergin ve heyecanlı bir yapıya sahip olan Abbondanza, rakip antrenörün tavrına kızıp olaya müdahil oluyor ve zaten büyük bir gerginlikten yeni kurtulmuş tüm salon, bir kez daha geriliyor. Fenerbahçeli oyuncular ve yardımcıları ise İtalyan koçu tutup yerine götürmeye ve sakinleştirmeye çalışıyor. Zira onlar durumun kendi lehlerine olduğunun ve gerginliğe hiç gerek olmadığının farkında.
Güneyligil ise hiç yapmaması gereken bir davranış ile Abbondanza’ya cevap veriyor. İki çalıştırıcı hakem masasının önünde birbirinin üzerine yürüyor. Bereket araya girenler daha büyük bir olay yaşanmasını engelliyor. Sonuç olarak iki antrenör de haklı olarak kırmızı kart görüyor.
Yaşanan bu olay, maç bitiminde bir kez daha tekrarlanıyor. Maç sonu seremonisi esnasında her ne yaşanıyorsa iki antrenör bir kez daha birbirine giriyor. Neyse ki, olaylar büyümeden iki koç birbirinden ayrılıyor. Bir sonraki maç için bir ceza uygulanacak mı, onun da TVF yetkilileri tarafından düşünülmesi gerekiyor.
Hakemler demişken
Önceden de söylediğimiz gibi GDS’nin çeşitli problemleri halen sürüyor. Bunlara çözüm önerilerimizi merak edenler, önceki yazılarımıza göz atabilir. Ancak genel anlamda teknoloji, hakemlerin üzerindeki büyük bir yükü alıyor. Buna rağmen baş hakem Sadettin Deneri’nin bir pozisyondaki uygulaması gözlerden kaçmıyor. İkinci sette skor 19:20, Fenerbahçenin yıldız oyuncusu Natalia Pereira topu almış servis atmaya gidiyor. Tam servis çizgisinin üzerine geldiğinde Deneri elini kaldırmış düdüğünü çalmaya hazır bir şekilde bekliyor. O anda Abbondanza, o ana kadar çok iyi servis atan Brezilyalı smaçöre servisi nereye ve nasıl atmasını gerektiğini söylemeye başlıyor. Normalde taktik tahtasının arkasından gösterilen bir el işareti ile yapılan bu uygulama, İtalyan çalıştırıcı ve Pereira arasında mini bir toplantıya dönüyor. Deneri ise eli havada bu toplantının sonuçlanmasını bekliyor. Halbuki zaman gelmiş, düdüğünü çalıp oyunu başlatması gerekiyor. Oyuncu ile antrenörün ise 8 saniyesi var. Tartışmak için yeterli bir süre gibi görünüyor. Bize de bunu hatırlatmak düşüyor.
Bir de maç vardı oynanan
Gördüğünüz gibi hiç gereği olmayan olaylar yüzünden maçı yazmaya sıra gelmedi bir türlü. Geçen maçın aksine Galatasaray daha iyi servis kullandı. Ancak rakip hücumları istediği oranda kesen sarı kırmızılılar, hücumda yok gibiydi bu maçın başlarında. Bunu çözmek isteyen Güneyligil, Aslı Kalaç-Nadia Centoni ikilisinin yerine Hristina Ruseva-Seda Aslanyürek ikilisini sahaya sürdü. Hücumu çeşitlendiren ve bloğu yükseltmeyi başaran Galatasaray koçu, serviste istediği verimi yakalayamayınca bir kez daha rakibinin gerisinde kaldı. Charlotte Leys ve pasör Alikaya haricinde servis ritmini bulabilen oyuncu yoktu sarı kırmızılılarda. Tamanen bir dişli sistemi şeklinde oynaması gereken Galatasaray’ın birden fazla dişlisinde hata oldu ve galibiyet Kaf dağının ardında kaldı.
Fenerbahçe de istediği gibi oynayamadı
Ancak geçen maçı rölantide geçiren Kim, bu maçı neredeyse tek başına sırtladı. Geçen maçın kahramanları Pereira ve Dicle Nur Babat ise bu maçta dinlenme hakkını kullandı adeta. Brezilyalı smaçörün etkili servisleri rakibi büyük oranda bozsa da hücum ve blokta ortalamalarının altında kaldı yıldız oyuncu. Kaptan Dündar ise genelde vasat bir görüntü sergilemesine rağmen bloktaki hızı ve Nootsara Tomkom ile olan uyumu sayesinde kritik anlarda ön plandaydı. Babat ise Taylandlı pasörün hızlı oyununa ayak uydurdukça çok rahat sayılar üretti. Ama geçen maçın çok gerisindeydi.
Fenerbahçe adına maçın lokomotifi, belki de bu senenin en iyi oyununu oynayan Kim idi. Koreli yıldızı bu denli öne çıkaran özellik, sadece istatistik kağıdındaki rakamlar değildi dün akşam. En kritik anlarda ortaya çıktı tecrübeli smaçör ve imkansıza yakın topları öldürdü. Açık-yakın top düşünmedi, iyi kötü her pasa bir çözüm üretti. Galatasaray Kim’i durdurabilmek adına ne gerekiyorsa yaptı ama hiçbiri sonuç vermedi. Blokta çaprazı kapadı, Koreli topu iğne deliğinden paralele vurdu. Blok yükseldi, topu bloğun üzerinde boş noktalara nişanladı. Kesik pas geldi, keskin çapraza vurdu. Kısacası dün, Kim’in günüydü. Takım arkadaşlarının yükünü de üzerine alan Koreli yıldız, ilk maçın tutukluğuna inat, dünkü maçı aldı götürdü.
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.