Voleybol kariyerini noktaladıktan sonra antrenör olarak sahalarda görmeye başladığımız İsmail Dericioğlu ile kariyerini, antrenörlük deneyimini ve bundan sonraki hedeflerini konuştuk.
-Öncelikle bize kendini tanıtıp voleybola nasıl başladığını anlatır mısın?
18.09.1982 Erzurum doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Antrenörlük Bölümü mezunuyum. Emlak Bankası altyapısında başladığım voleybol hayatına sırasıyla Polis Akademisi ve Koleji, MEF Okulları, SGK, Çankaya Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Torul Gençlik takımlarında yaklaşık 15 sene boyunca profesyonel olarak ve milli takımlarda voleybol hayatımı sürdürdüm. Bu süre zarfında yaklaşık 7 sene boyunca profesyonel olarak plaj voleybolunda çeşitli turnuvalarda Milli takım seviyesinde ülkemi temsil ettim. Şu anda aktif olarak antrenörlük hayatıma devam etmekteyim.
-Voleybol kariyerini erken noktaladın diyebilir miyiz?
Bu soruyla sosyal çevremde çok karışılaşıyorum : ) Kimilerine göre çok erken sayılabilir. Tabii bunda yaşadığım sakatlıklarında etkisi vardı ama gelecekteki planlarım açısından tam zamanında olduğunu söyleyebilirim.
-Voleybol kariyerini sonlandırma kararını neden ve nasıl aldın?
Oyunculuk kariyerimi 33 yaşında sonlandırdım. Daha öncede söylediğim gibi bunda voleybol kariyerim boyunca yaşadığım sakatlıklar ve sonraki hayatımda planladığım akademisyenlik ve antrenörlük gibi ideallerimin de etkisiyle bırakma kararı aldım.Tabii bu kararı vermek ve kabullenmek ilk başlarda çok zor oldu ama geleceğim açısından bir karar vermek zorundaydım ve bu ideallerim doğrultusunda en doğru kararı aldığımı düşünüyorum. Bu karar doğrultusunda da Allah ömür ve sağlık verdiği sürece ulaşabildiğim en üst noktaya sabırla ve çok çalışarak gelebileceğime inanıyorum. Hatta eğitim için en uygun zamanda yurt dışında bir deneyimde ileri vadede planlarım arasında.
-Kariyerine antrenör olarak devam ediyorsun. Bu süreç nasıl gelişti?
Benim şahsi fikrim aslında bir sporcu kariyer planlaması yaparken bunu sadece voleybol oynadığı sürede değil, voleybolu bıraktıktan sonrası için de yapmalı. Ben de bu doğrultuda kendimi aslında oyunculuk kariyerimin sonlarına doğru antrenörlüğe hazırlayarak başladım. Oyunculukta kazandığım üst düzey tecrübelerle, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birisinde (Hacettepe Üniversitesi) aldığım eğitimle beraber kendime başlangıç olarak iyi bir yol çizmeye başardım diye düşünüyorum. İkisini de yapmış birisi olarak antrenörlüğün oyunculuktan bambaşka bir meslek olduğunu anlayabiliyorum. Tabii antrenörlük kariyerine doğru insanlarla beraber başlayıp yol almanın yanı sıra iyi bir antreman bilimci, taktisyen, pedagog ve en önemlisi iyi bir spor psikoloğu olmakla birlikte kendini bu alanlarda sürekli geliştirmek bu meslekte bence önemli bir kriter.
-İlk deneyimin Hüseyin Doğanyüz’ün yanındaydı. Bu nasıl bir tecrübeydi?
Az önce de belirttiğim gibi doğru insanlarla bu işe başlamak çok önemli bir ayrıntı ve ben de sayın Hüseyin Doğanyüz gibi bir hocayla bu mesleğe başladığım için çok şanslıyım. Kendisi de sağolsun bilgi ve birikimini beraber olduğumuz süre zarfında an ve an benimle paylaşarak ilk antrenörlük deneyimimde başarılı bir sezon geçirmeme olanak sağladı. Böylece mesleğe başarılı bir sezon ile başlamış oldum. Kendisine yardımlarından dolayı buradan tekrar tekrar şükranlarımı sunuyorum.
-Çok çabuk bir ilerleme kaydettiğini söyleyebilir miyiz? Mesela kariyerinin başında Süper Lig takımı Afyon’da yardımcı antrenörlük yaptın.
Kariyerim açısından ikinci senemde Afyon’da Süper Lig gibi üst seviyede çalışmak tabiî ki çok önemli bir adım oldu. Afyon’da göreve başlamamda öncelikle başta çok sevdiğim ve hem oyunculuğuna hem de kişilik olarak saygı duyduğum insan olan Burak Hascan’a teşekkür ediyorum. Her sene aslında bir önceki seneden hedefler doğrultusunda farklı tecrübelerle beraber farklı zorluklar ve sorumluluklar getiriyor. Çok değişik duyguların, zor geçen süreçlerin yaşandığı bir sezon oldu gerçekten benim ve benimle birlikte takım için mücadele eden herkes için. Zor bir sene oldu ama sonunda çok şükür hedeflediğimiz yerde takımı istediğimiz yerde bıraktık. Tabi bu süreçte benimle birlikte bu mücadeleyi verdiğim ağabeylerim ve sporcu kardeşlerimi yürekten kutluyorum ve teşekkür ediyorum. Önümüzdeki sezon için yürekten başarılar diliyorum.
-Afyon ile sezona çok iyi başladınız ama sezonun ilk haftalarında bir oyuncu arkadaşınızı kaybettiniz. Bize Kervin’i anlatır mısın?
Sezona gerçekten çok güzel başladık. Takım olarak şehir olarak müthiş bir hava yakalamıştık. Yabancı oyuncularla, Türk oyuncuların uyumu bunda çok etkili olmuştu. Sezonun 6. haftada oynadığımız Fenerbahçe galibiyetiyle birlikte güzel bir seri yakalamıştık. Taa ki Kervin’i kaybedene kadar. Sabah antremanından sonra bir anda titreme ve üşüme teşhisiyle ben, Burak Hascan ve masörümüzle beraber hastaneye gittiğimizde kendisini soğuk algınlığı teşhisiyle hastaneye yatırdık. Akşama doğru yöneticimiz kendisinin daha iyiye gittiğini ancak tedbir amaçlı o geceyi hastanede geçirmesi gerektiğine doktorlarla beraber karar verildi ve refakatçi olarak masörümüz eşlik etti. Sabah 05:00’e doğru gelen telefonla aniden Kervin’in fenalaştığını öğrendik. Hemen kaptan Burak Hascan ve ben hastaneye gittik. Durumu bir anda kötüleşmişti ve yoğun bakıma alındı. Tüm müdahalelere rağmen maalesef kurtarılamadı. Kervin Pinerua gerçekten her anlamda çok büyük bir karakterdi. Oyunculuğu olsun, kişiliği olsun örnek bir profesyoneldi. Son nefesine kadar şahit olmuş birisi olarak bunları söylemek gerçekten zor. Belki de hayatım boyunca hiç unutamayacağım olayların ilk başında gelecek. Allah kimseye böyle bir acı yaşatmasın.
-Bu kayıp takımı çok sarstı değil mi?
Doğal olarak takımı uzun süre hem psikolojik hem de fizyolojik olarak çok etkiledi. Uzun süre hem sportif anlamda hem de psikolojik anlamda kendimize gelemedik ve büyük bir düşüş yaşadık o dönem. Bu da bir anda play-off hesapları yaparken doğal olarak düşme korkusu yaşamamıza sebep oldu ve bununla beraber tüm takımda panik başladı. Çok şükür devre arası takviyelerle tekrar ayağa kalktık ve Kervin için kenetlenmemiz, onun için oynamamız gerektiğini düşünerek toparlandık. Gerçekten bu süreci atlatmamızda rol oynayan herkesi tekrar yürekten tebrik ediyor ve kutluyorum.
-Teknik ekip olarak takımı toparlamak zor oldu mu?
Tabii ki teknik ekip olarak takımı toparlamak çok zor oldu. Düşünsenize gencecik bir can bir anda yok oluyor. Takım olarak hepimiz uzun süre şoktaydık. Ama hayat devam ediyor ve insanlar nefes aldığı sürece mücadeleye devam etmek zorunda olduğunu anlıyor. Biz de hem yabancı oyuncularla hem de Türklerle bunu aşmak zorunda olduğumuzu hergün o psikolojik savaşı vererek atlatmaya çalıştık. Tabii ki bu süreçte en zor olanda takımda onun vatandaşı ve çocukluk arkadaşı olan Wilner Rivas’ı motive etmek biraz zaman aldı. Onun için her şey daha zordu. Malesef hayat çok kısa ve insan malesef bu durumlarda bunu çok daha iyi anlayabiliyor.
-Sen de söyledin play-off hesapları yaparken play-out maçları oynadınız. Düşme potasına kalıp inanılmaz bir mücadele ile geri dönüş yaptınız diyebiliriz. Play-out maçlarındaki ortamı da anlatır mısın?
Play-out’a giderken sıralamada çok kritik durumdaydık ve takım olarak oynayacağımız 6 maça kenetlenmiş ve inanmıştık. Bu tür turnuva maçlarında ilk maç çok önemli oluyor. Biz de ilk maç olan Tokat Belediye Plevne maçını net bir skorla kazanınca takım olarak motivasyonumuz üst seviyeye çıktı ve çok şükür bütün maçları alarak istediğimiz hedefe ulaştık ve ligi istediğimiz yerde bitirdik.
-Ankara’da bir spor okulu açtın. Bunu anlatır mısın?
Evet, Ankara’da sevgili Buğra Şahin kardeşimle beraber Spor Mektebi adıyla yaklaşık 6 aydır Etlik ve Yaşamkent’te faaliyet gösteren spor okulları projesine dahil olduk. Bu hedef doğrultusunda ülkemize kaliteli, eğitimli ve ahlaklı birer birey yetiştirmek adına alt yapı faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Sporda alt yapının çok önemli bir etken olduğunu düşünen biri olarak bilgi ve birikimlerimizi aktararak geleceğin voleybolcularını yetiştirmeyi amaçlıyoruz.
-Lig için de bir takım kurduğunu biliyoruz. Bunun hakkında da bilgi verir misin?
Spor Mektebi olarak geçen sene Bölgesel Lig’den bir üst lig olan 2. Lig’de mücadele edecek olan takımımız Arabica Coffee House Spor Mektebi anasponsoru adıyla lige katılacak. Ayrıca Kadoil Petrol A.Ş ve Healtlife GYM de sponsor olarak desteklerini esirgemedi. Takımımızı hedeflenen yere adım adım ulaştırmaya çalışacağız. Ben de sportif direktör koordinatör olarak Buğra kardeşimle inşallah başarıya ulaşacağız.
-İsmail Dericioğlu olarak hedeflerin neler kendini nerede görüyorsun?
Ben yapı olarak mükemmeliyetçi, asla pes etmeyen, kaybetmeyi çok sevmeyen birisiyim. Hedefleri her zaman olması gereken en üst noktada olmayı amaçlayan birisiyim. Tabii bu hedeflere emin adımlarla ve sabırla gitmem gerektiğimin de farkındayım. Sporculuk hayatımda yaşadığım bilgi ve birikimimi, akademik hayatım ve antrenörlük tecrübelerimle birleştirerek ve en önemlisi çok çalışarak öncelikle iyi bir lider olmayı hedefliyorum. Bunları başarabilirsem gerisi zaten kendiliğinden gelecektir. Şu anda da bu yolda gitmeye çalışıyorum. Gerisi nasip kısmet : )
-Erkek voleybolunun içindesin. Hem oynadın hem de antrenör olarak devam ediyorsun. Türkiye’de oynanan voleybolu nasıl buluyorsun?
Türkiye şu anda bence Dünya’daki en iyi 3-4 ligden birisi durumunda zaten ülkemize gelen yabancı antrenör ve oyunculardan bunu anlayabiliriz. Özellikle son 5-6 yılda Avrupa’da yavaş yavaş bunu ses getirerek ispatlıyoruz. Bu doğal olarak Milli takımımıza da yansımaya başladı. Önümüzde çok önemli bir Avrupa Şampiyonası var ve ben çok iyi bir dereceyle oradan döneceğimize inanıyorum. Örneğin Burutay, Metin, Burak, Gökhan gibi artık genç yaşına rağmen tecrübeli oyuncularla beraber Batuhan, Adis gibi alttan gelen genç oyuncularla iyi bir jenerasyon yakaladık. Bununla birlikte erkek voleybolumuz artık sadece kulüp olarak değil Milli takım seviyesinde de ses getirmeye başladı. Kaldı ki ülkemize gelen yabancı oyuncular da bu rekabet için büyük bir şans.
-Ligi değerlendirmeni istesek neler söylersin?
Bu sene lig gerçekten çok zor oldu bütün takımlar için. Baktığımızda Halkbank, Arkas, Ziraat Bankası gibi takımlar favori olarak gözükse de özellikle Fenerbahçe, Maliye Milli Piyango ve İnegöl Belediyesi gibi takımlar çok iyi performans gösterdi. Yani artık 12 takımlı ligde 8-9 takımın bu seviyede çok kaliteli olduğunu gösteriyor. Tabii sonradan müthiş bir çıkış yakalayan ve ligi şampiyon olarak bitiren Halkbankası ve Türkiye Kupası’nı kazanan Fenerbahçe takımlarını tebrik etmek istiyorum.
Önümüzdeki sene ile ilgili planların neler?
Önümüzdeki sezonla ilgili şu an için net bir durum yok bir kaç takımla görüşmelerimiz oldu. Tabiki bunları değerlendirip en doğru kararı vermeye çalışacağım. Şu an için bir yandan spor okulları ve 2.lig’de bulunan A takımımızla ilgili planlamalarla uğraşıyorum.
Comments are closed.