Bükreş’te düzenlenen CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi final turnuvası öncesinde yazdığımız yazıda ufukta bir Türk finalinin olması dileğini dile getirmiştik. Ancak yarı final maçlarında ortaya çıkan olumsuzluklar, yıllardır hasretini çektiğimiz bu hayali suya düşürdü.
Vakıfbank hem yorgun hem de stresliydi
Bahsettiğimiz yorgunluk, fiziksel bir durum değil. Sarı siyahlılarda uzun ve yorucu geçen bir sezonun mental yorgunluğu vardı yarı final maçında. Bu nedenle yaklaşık 10 günlük aranın ardından gelen maçı kaybetme stresine rağmen ilk iki seti iyi idare etti son şampiyon. Giovanni Guidetti’nin sahaya çıkış tercihleri, kendisine lig şampiyonluğunu getiren kadroyu ödüllendirir nitelikteydi. Ancak ne Cansu Özbay istenilen pas akışını gerektiği gibi sağlayabildi, ne de Zehra Güneş istenileni verebildi. Final serisinin parlayan isimlerinden olan Güneş, konsantrasyon kaybı nedeniyle ikinci sette auta giden topa bile müdahale etti. Milena Rasic’in blok etkinliği yerindeydi, ancak hücumda vasata dahi ulaşamadı Sırp orta oyuncu. Özellikle ikinci setten sonra başlayan sahada dağılma süreci, profesyonel voleybol yaşantısının son 2 maçına çıktığını söyleyen deneyimli kaptan Gözde Kırdar’ın dahi toparlayamayacağı düzeydeydi. Öyle ki, Vakıfbank’ın bu denli acze düştüğü üst üste 2 seti hiç görmemişti sarı siyah renklere gönül verenler.
İtalyanlar ise lig şampiyonluğunun verdiği morale ve geçen sezonun rövanşını alma hırsına rağmen Vakıfbank’a rakip olabilecek düzeyde bir takım değildi. Ancak bu iki faktör, mental yorgunluğun bitirdiği Vakıfbank’ın tersine Imoco’yu daha da soktu oyunun içerisine. Neredeyse maçı koparma noktasına getirdi İtalya temsilcisi. Ancak skor 12:10 iken oynanan ve Vakıfbanklı oyuncuların adeta kanını dökerek kazandıkları ralli, İtalyanların bu maçı asla kazanamayacaklarının bir belirtisiydi. Zira o an bildiğimiz Vakıfbank sahaya çıktı ve maçı söktü aldı rakibinin elinden. Tüm Dünya da Vakıfbank’ın kendi gibi mücadele ettiği takdirde rakip tanımayacağını görmüş oldu. Bunun için yaklaşık 2,5 set beklemesi, gerek tribündeki taraftarların ve biz basın mensuplarının, gerekse ekran başında izleyenlerin ömründen ömür aldı. Sezonun son bölümünde adeta yokları oynayan Zhu Ting ise yine gereken zamanda ortaya çıktı. Son setin son bölümlerinde rakip defansın üzerine tek başına hücum ederek kabus gibi çöken Çinli yıldız, ne olursa olsun vazgeçilmeyecek bir oyuncu olduğunu da ortaya koydu.
Galatasaray birden kayboldu
Kendisinden görece zayıf bir rakibe karşı oynayacaktı Cimbom. Bu nedenle seyirci avantajına rağmen galibiyete yakın tarafın sarı kırmızılılar olduğunu düşünüyordu izleyenler. Ancak istediği gibi kontrol ettiği ilk set haricinde sahada yoktu Galatasaray. Ne servis atabildi, ne de hücum yapabildi. Sinead Jack haricinde tüm oyuncular tel tel döküldü adeta. Ataman Güneyligil, elindeki tüm iknaları zorlasa da oyuncularından istediği verimi alamadı ve kolay gelebilecek bir final pisi pisine kaçtı. Mağlubiyet ve kötü oyun için aklımıza gelen en büyük neden, maçtan önce de söylediğimiz gibi sarı kırmızılı takımın yaklaşık 3 haftadır rekabetçi bir maç oynamaması oldu. Zira kafa kafaya giden anlarda gelen 2-3 sayılık rakip takım serileri karşısında çok çabuk dağıldı Galatasaraylı oyuncular. Bir nevi yeni kurulmuş ve hazırlık maçı oynayan bir takım hüviyetindeydiler. Bunu da yukarıda yazılı olandan başka bir sebebe dayandıramadık.
Salon kötü, organizasyon kötü, hakemler kötü
Kim ne derse desin, CEV voleybolu bitirmek için elinden geleni yapıyor. Kendi cebini her halükarda dolduran CEV, çalışanlarını salonun en güzel yerlerine konumlandırıp her türlü yetki ile donatıyor. Ancak bu elemanlar, basın mensuplarının akredistasyon kartlarının hazırlandığını bile kontrol etmekten acizler. Her türlü sporun en büyük reklam araçlarından olan basın toplantısını iptal ediyor, ancak takımların kendi iradeleri dışında bir duraklama olan ve seyirciyi oyundan soğutan teknik mola uygulamasını kaldırmıyor. Basın mensuplarının oyuncu ve teknik heyet ile görüşme yapabildikleri karma alan, 1+1 evin koridorundan hallice. Oyuncu anlatıyor ama siz duymuyorsunuz bir türlü. Elbette en önde yer alan CEV mensupları hariç. Neticede onlar çetenin elemanı, her hakka sahip.
İnternet bağlantısı son derece sınırlı. Birkaç kişi bağlandıktan sonra geri kalanlar ağı dahi bulamıyorlar. İlgilenen bir genç bayan var, 3-4 kez gidip geliyor, her seferinde siz “olmadı” dedikçe boynunu büküyor. Salonda yönlendirmeler yetersiz ve yanlış. Görevlilerin çoğu İngilizce bilmiyor.
Hakemler çok kötü. GDS olmasına rağmen onu dahi uygulamaktan acizler. Özellikle Galatasaray’ı doğradılar desek yeridir. Görüntüde topun elden çıktığı alenen görünüyor, baş hakem bunu dahi algılayamayıp sayıyı ev sahibi takıma veriyor. Hele bir 4 numaralı çizgi hakemi bayan var, evlere şenlik! Her topu kendi takımına vermek için abuk sabuk kaldırıp indiriyor bayrağını. İlaç için bir kez bile yanına çağırmıyor baş hakem kendisini. Peki bu Avrupa Voleybolunun tepesine çöreklenmiş kuruluşun umurunda mı? Değil elbet.
CEV’in gönderdiği elemanlara set sonlarında istatistik kağıdı verilmesi hususunu söylüyoruz. “İnternetten bakın, artık kağıt dağıtılmayacak” diyorlar. İnternet yok diyoruz, bizde var diyorlar. Götürüp bilgisayarda olmadığını ispatlıyoruz, kaçıp gidiyorlar. Bir dakika sonra istatistik kağıdı dağıtılıyor. Her set için sadece o sete ait rakamların olması gereken kağıtta bazen o ana kadar olan tüm maç oluyor, bazen de kağıt boş geliyor. Dağıtana gösteriyoruz, o da şaşırıyor. Bakmamış bile ne getirdiğine! Bu tiplerle, bu zihniyetle mi gelişecek Avrupa voleybolu? Sonra da “voleybolu kıtaya yaymak istiyoruz ama birkaç ülke haricinde bunu başaramıyoruz” diyorlar. Bu kafayla devam edin, başarırsınız belki bir gün.
Yarın ne olur?
Önceden de söylediğimiz gibi Vakıfbank favori. Ancak bugünkü mental yorgunluğun izlerini atmaları şart. Elbette Alba Blaj bir Imoco Volley değil. Bu nedenle Vakıfbank’ı İtalyanlar kadar zorlayamaz. Ancak bugünkü durağanlık yarın daha da artarsa, işler istemediğimiz bir noktaya gidebilir.
Üçüncülük maçı içinse yorum yapmak zor. İki takımın da yorgun ve moralsiz olacağı aşikar. Kafa olarak hangisi iyi motive olursa, madalya ona daha yakın olacak. Elbette gönlümüz Galatasaray’dan yana ama İtalyanların Vakıfbank’ı dahi susturan ateşli seyircisini de unutmamak lazım.
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.