Galatasaray’ın son şampiyon Halkbank’ı net bir skorla yendiği maçta yanında olmayan taraftarı, bir daha böyle destansı bir galibiyete tanıklık edebilir mi bilinmez. Ancak böyle bir takımı böyle bir günde yalnız bırakan sarı kırmızılı taraftarlar, bundan sonra alınacak olumsuz sonuçlar için kimseyi suçlama hakkına sahip olmayacaklar.
Galatasaray neredeyse hazır
Halkbank’a nazaran sahada çok daha hazır bir görüntü sergileyen sarı kırmızılılar, neredeyse ligin 3. haftasında tam formunu bulmuş seviyeye ulaşmış görünüyor. Kanadalı orta oyuncu Justin Duff’ın da takıma katılmasıyla rotasyonu oturtan deneyimli antrenör Nedim Özbey, sıkı çalışması ve her oyuncuya eşit yaklaşım anlayışıyla normal sezonun 3. Haftasında maç fazlasıyla da olsa takımını liderliğe taşıdı. Yabancı oyuncu kontenjanında olmasına rağmen Macar smaçör Ronald Gergye’yi formda Melih Sıratça ve Yasin Aydın’ın arkasında yedek bekletmesi ve oyuna hiç dahil etmemesi, Özbey’in kazanma adına duygusal davranmak yerine takıma daha faydalı oyunculara yer verdiğinin klasik bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere bugün sarı kırmızılılarda rotasyona giren tüm oyuncular, görevlerini eksiksiz yerine getirdi. Aksi takdirde Halkbank gibi şampiyonluğun en büyük adayı olan bir takımı 3-1 (92:76) gibi bir skorla yenmek pek mümkün olamazdı. Ancak tüm oyuncuların içerisinde Oliver Venno’ya ayrı bir yer açmak gerekiyor. Estonyalı pasör çaprazı, belki de kariyerinin en büyük oyununu sarı kırmızılı formayı terletirken sergiliyor. Kendisini ilk kez ülkemizde düzenlenen 2009 Avrupa Şampiyonasında henüz 19 yaşında iken izlemiş, gelecekte çok büyük işler başarabileceğini düşünmüştük. Ancak iyi takımlarda oynamasına rağmen beklenen patlamayı bir türlü yapamadı Venno. Hiçbir zaman bir fiziksel olarak çok yakın olduğu Clayton Stanley, Ivan Mİljkovic ya da Maksim Mikhaylov seviyesine çıkamadı. Ancak üç maçtır izlediğimiz bu seneki performansı, Galatasaray’ı bir basamak yukarıya taşıyabilecek seviyede Estonyalı oyuncunun.
Bunun haricinde bloğu aşma konusunda smaç kadar plaseyi de etkili kullanan Yasin Aydın, müthiş enerjisi ile çok yüksek verim sergileyen Melih Sıratça, oyuna sonradan dahil olmasına rağmen aldığı her topu sayıya çevirerek %100 ile hücum eden Emin Gök, tam bir görev adamı olan Justin Duff, bir tecrübe abidesi olarak manşette takım arkadaşlarına güven veren Can Ayvazoğlu, gereken zamanda gereken yerde iyi defans yapan Onurcan Çakır. Hepsi de görevini eksiksiz yerine getirdi.
Elbette tüm bu oyuncuları koordine edecek bir patron gerekiyordu saha içerisinde. Hani yabancıların “Setter is the boss” -Pasör patrondur- dediği gibi Galatsaray’da oyunun patronu kaptan Selçuk Keskin’di. Yıllar önce ilk kez formasını terlettiğinde pas standardı olmadığı söylenen ve gelişime kapalı olmakla eleştirilen Keskin, yıllar sonra takımını bir üst seviyeye çıkaran ana dişli görevini üstlenmiş vaziyette. Bir pasörden ziyade bir smaçör seviyesinde skor üreten deneyimli pasör, maçın en fazla blok sayısı (4) üreten oyuncusu olmasının yanı sıra orta oyuncularından daha fazla sayı (9) üreterek tekrar edilmesi kolay olmayan istatistiklere imza attı. Hiç kuşkusuz maçın adamı olan Keskin, bu sezon takımının en büyük kozu olacak gibi görünüyor.
Halkbank’ın işi kolay değil
Maçın ikinci seti haricinde alarm zillerinin yüksek sesle çaldığı Halkbank’ta ise işleri yoluna koymak kolay olmayacak gibi görünüyor.
İtalyan pasör Michele Baranowicz’in takımı hızlı oynatmak adına attığı paslar hiç iç açıcı türden değil. Bu sistem İtalyan çalıştırıcı Alberto Giuliani’nin ısrarı mıdır yoksa Baranowicz’in adaptasyon sorunu mudur bilemiyoruz ama hızlandırma işi biraz abartıya kaçmış gibi görünüyor. Zira gelen pasların çok büyük bir çoğunluğu, hücum eden oyuncuların yüksekliğine çıkmıyor bir türlü. Bunun sonucunda Ankara ekibi fazlaca hücum hatasına imza atıyor. Özellikle fileye yakın atılan düşük paslar, rakip blokları düşürmekten ziyade Halkbanklı oyuncuları adeta bloğa mahkum ediyor. Bugünkü maçta İtalyan pasörün açık toplarda bile oyunu uzak oyuncularla hızlandırmak istemesi, oyunu iyi okuyan ve hızlı ayaklara sahip Galatasaraylı oyuncuların ekmeğine yağ sürdü. Bu sorunun çözümü içinse ya Giuliani’nin oyun formasyonunu değiştirmesi ya da Baranowicz’in hücum oyuncularına uygun pasları atması gerekiyor.
Hazır yeri gelmişken hatırlatalım. Bu durumun bir örneğini 2012-2013 sezonunda Fenerbahçe ile bir başka İtalyan çalıştırıcı olan Daniele Bagnoli yaşamış, bu tarz paslara uygun olmayan Ivan Miljkovic, Leonel Marshall, Turgay Doğan, Metin Toy gibi oyuncuların bir türlü verimli olamaması sonucu Bagnoli takımdan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Sırp pasör çaprazı Drazen Luburic’in yokluğunda kabus gibi bir ilk set yaşayan Halkbank’ın baş antrenörü Giuliani, ikinci setin başında Abdullah Çam’ı kenara almış, ilk sette manşet sıkıntısı yaşayan Slovenyalı Alen Sket’i pasör çaprazına monte etmişti. Halkbank adına ilk sette ayakta kalabilen tek oyuncu olan Sket, ikinci sette de verimli bir oyun ortaya koydu. Buna ilave olarak ilk sette yokları oynayan Burutay Subaşı’nın ikinci sette dirilmesi, oyuna sonradan giren Guillaume Quesque’in yüksek verimle oynaması ve kalan oyuncuların görevlerini yerine getirmesi sonucu Halkbank ikinci seti rahat kazandı. Ancak rakibi kadar hazır bir görüntü sergilemeyen Halkbank, üç ve dördüncü setlerin ortasından itibaren oyundan çabuk düştü ve hiç beklemediği bir yenilgi aldı İstanbul deplasmanında.
Hazır olmayan Halkbank’ın formasyonunda göze çarpan başka bir sıkıntı, öndeki orta oyuncularının önlerine düşmeyen servise karşı manşet almaya çalışması idi. Klasik voleybolun temel kurallarından biri; önde yer alan orta oyuncuların, fileden sekerek öne düşen toplar haricinde manşete girmemesidir. Böylelikle orta oyuncular, rakip blokları dağıtacak hızlı hücum girişimlerini daha rahat yapabilir. Bugünkü maçta Samet Güneş ve Hakkı Çapkınoğlu, takımın karşıladığı toplam servisin %6,3 (5/79) ‘üne imzasını attı. Gelen o 5 servisin de fileden sekmediğini düşünecek olursak, Halkbank’ın servis karşılamada bir formasyon sorunu yaşadığını öngörebiliriz.
Koordinasyon dedikleri
Maçın ilk setinde skor 10:6 iken bir file üstü mücadelede Galatasaraylı oyuncular fileye dokundu. Bunun üzerine Halkbank’ın kenarda bulunan istatistik ekibi hep birlikte ayağa fırladı ve duruma itiraz etti. Ralliyi Galatasaray kazanınca da saha içerisindeki antrenörlerine Görüntülü Değerlendirme Sistemi’ne (GDS) başvurulmasını istediler. Ancak o bölgeye bakmayan Giuliani pozisyona itiraz etmedi ve olası bir sayı rakibe gitti. Bu durum, Halkbank teknik ekibi arasında bir koordinasyon eksikliği olduğu kuşkusunu uyandırdı izleyenlerde.
Bunun akabinde 14:9 iken GDS’ye başvuran İtalyan çalıştırıcı, itirazında haksız çıktı ve yanlış yerde itiraz etmenin moral bozukluğunu yaşadı.
Nazar boncuğu olsun
Üçüncü setin ilk rallisinde Selçuk Keskin’in attığı fantastik pas, açık bir fauldü. Ancak böylesine zorlu bir maçı mükemmel yöneten Ramazan Demiröz-Tayfun Şener ikilisi, bu pozisyona sessiz kalmayı tercih etti. Böylesine zor bir maçta yapılan ve skora etki etmeyen hata da bir nevi nazar boncuğu oldu.
Aynı sette skor 6:3 iken yine Keskin’in attığı şüpheli pas ise faul değildi. Halkbank kenar yönetiminin itiraz ettiği ancak hakemlerin çalmadığı pasın çok sayıda benzerini Ankara ekibinin pasörü Baranowicz de attı maç boyunca.
Salonda sigarayı abartanlar
Bu tarz maçlarda basın çalışma odası fazla kullanılmıyor Burhan Felek’te. O bölge de genelde ışıkların yanmadığı loş bir alan olarak göze çarpıyor. Bahse konu alanda ev sahibi takımın getirdiği bir güvenlik görevlisi yer alıyor çoğu zaman. İşte o bölgede bulunan ve basın mensuplarının kullanımına ayrılmış tuvaletlerde müthiş bir sigara dumanı vardı bugünkü maçın sonlarına doğru. Belli ki, birileri sigara içebilmek için mükemmel havaya rağmen salon dışına çıkmayı angarya olarak görmüş ve tuvalette sigarasını içmiş. Bize de güvenlik görevlilerin görevini nasıl yaptığı konusunda düşüncelere dalmak düştü.
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.