Fenerbahçe’nin müthiş bir geri dönüşe imza atarak Galatasaray’ı deplasmanda mağlup ettiği maç, içerisinde çok sayıda hikayeyi de barındırıyor sevgili voleybol severler. Maçın etkilerini değerlendirecek olursak, Fenerbahçe açısından 2-0’dan gelerek maçı kazanmasının getirdiği psikolojik özgüven, üst üste 5. maçı kazanmanın getirdiği kazanma alışkanlığı, son 13 maçın 9’unu kazanıp 3’ünü ise 3-2 kaybetmenin beraberinde getireceği herkesle mücadele edebilecek kapasitede olduğunu gösterebilme gücü şeklinde özetlenebilir.
Galatasaray açısından ise müthiş bir taraftar desteği altında adeta şov yaparken bir anda tökezleyip düşmenin getireceği moral bozukluğu, ezeli rakibe karşı 3 puan neredeyse cepteyken mağlup olmanın acısı olacaktır.
Hidalgo eski takımı yaktı
Maçın istatistiklerine bakacak olursanız, Galatasaray’ın kazandığı setleri daha rahat tamamladığını, maçı kaybetmesine rağmen totalde rakibinden daha fazla sayı ürettiğini görürsünüz. Ancak voleybolun sete dayalı bir spor olması, bu farkı önemsiz kılıyor. Bunun sonucunda da skoru genelden ziyade kritik anlarda yapılan işler belirleyebiliyor. Bugünkü maç, bu yargının en güzel örneklerinden biriydi. 2 saat 51 dakika gelgitler şeklinde geçen, zaman zaman sinir harbine dönen mücadelenin temeli, kritik anlarda sarı kırmızılıların Oliver Venno, sarı lacivertlilerin ise rakibinin eski oyuncusu Salvador Hidalgo üzerine kurduğu hücumlardı. Estonyalı pasör çaprazına göre daha formda olan Kübalı smaçör, dengeyi Fenerbahçe adına değiştiren isim oldu. Bakmayın siz Wouter Ter Maat’ın sahanın en skoreri olduğuna. Zira Hidalgo sadece Holandalı pasör çaprazından daha yüzdeli oynamakla kalmadı, aynı zamanda attığı yıkıcı smaç servislerle Galatasaray’ın çok etkili olduğu ortayı kullanmasına da engel oldu. Hali hazırda ligin en iyi servis atan oyuncusu konumundaki Hidalgo, kullandığı 22 servisle hem sahada en fazla servis atan oyuncu oldu, hem de bunların 4’ünü sayıya çevirerek takımına ekstra katkı sağladı. Kübalı oyuncunun sadece servisten 4 sayı ürettiği bir yerde 4 set boyunca sahada kalan Kevin Klinkenberg’in toplamda 5 sayı üretebildiğini hatırlatmakta da yarar var. Hücumun yanı sıra takımın manşet beklediği anlarda adeta plaj voleybolu oynayan Hidalgo, karşıdan gelen tüm servislere atladı adeta. Fenerbahçe toplamda 96 manşet alırken bunların 56 tanesinde Kübalı smaçör sahnedeydi. Elbette tüm oyuncular gibi Kübalı da zaman zaman çok basit hatalar yaptı. Ancak Hidalgo’nun takımı adına kendini parçalarcasına gösterdiği performans, her türlü takdire değer. Neticede Hidalgo takıma katıldıktan sonraki 8 maçta sadece Arkas’a deplasmanda 3-2 kaybetti Fenerbahçe. Bu da yeni transferin sarı lacivertli takımı nasıl yukarı taşıdığının en önemli göstergesi. Zira bu maç özelinde dahi Fenerbahçe’nin kazandığı 3. sette %82 (9/11) 4. sette ise %75 ile hücum etti Hidalgo. Tie-break setinde sayı üretememesi ve çok kritik bir anda (12:14) geri alan hücumu yaparken ön alan çizgisine basması nazarlık sayılabilir.
Fenerbahçe’nin müthiş geri dönüşünde Hidalgo’ya katılan sürpriz isim ise İzzet Ünver oldu. Rotasyonda fazla görülmeyen Ünver, 4. Setin en kritik yerinde oyuna dahil olduktan sonra kendisine atılan ve çok da kolay sayılmayacak 3 topu da sayıya çevirmeyi başardı. Cimbom’a hiç beklemediği yerden darbeyi vuran isim oldu adeta. Bu performansı ile final setine doğrudan başlayan Ünver, 2/3 hücum, 1 blok, 1 de servis sayısı üreterek Ter Maat ile birlikte saha genelinde setin en skoreri oldu. Ünver için galibiyetin gizli kahramanı desek, hiç abartmış olmayız.
Emre Batur ise takımının maç boyunca ürettiği 6 blok sayısının 5’ine imza atan isimdi. Karşısında duran Justin Duff ve Doğukan Ulu gibi kulelere karşı takımının ortada yükünü çeken tek isim oldu. Ne Oğuzhan Karasu ne de Ferhat Akdeniz gereken desteği verebildi Batur’a. Elbette bunda Ulaş Kıyak’ın tercihleri de önemli pay sahibiydi. Zira ligin en deneyimli pasörlerinden olan Kıyak, ortayı ilk iki sette 8/55, maçın genelinde ise Oğulcan Yatgın ile birlikte 17/135 oranında kullandı. Batur’un üst düzey performansına rağmen Kıyak’ın geçmişini arattığını belirtelim.
Maçın gidişatı nedeniyle yıkım olarak nitelendirilebilecek mağlubiyet için Galatasaray’da en büyük eleştiri konusu, 4. sette 21-16’dan nasıl set kaybedildiği olacaktır. Erkek voleybolunda pek rastlanmayan bu tarz düşüşler, bir mağlubiyette en çok konuşulan konuların başında gelir doğal olarak. Halbuki Cimbom için işler harika gidiyordu ikinci setin sonuna dek. Rakibinin üst üste yaptığı basit hatalardan kazandığı bölümün üzerine ikinci sette Selçuk Keskin liderliğinde adeta şov yapan sarı kırmızılılar, 3. sette sanki başka maça çıkmış gibiydi. Hiç blok yapmayan rakibine karşı top öldürmekte zorlanan Galatasaray karşısında konuk takım, sürekli defans yaparak döndürdüğü toplardan tam 9 sayı üretti. Bu nedenle sarı kırmızılılar bu seti net bir skorla kaybetti. Ancak bir 4. set var ki, sarı kırmızılı formayı giyen oyuncular üzerinde travma yaratacak cinsten. 21-16 öndesiniz ve son bölümde bir türlü top öldüremiyorsunuz. Yorgun Venno set genelinde 1/14 ile hücum ederken neden son bölümde neredeyse tüm topların Estonyalı oyuncuya adreslendiği sorgulanacaktır. Top öldürmede taze güç sıkıntısı yaşanırken yabancı sınırından dolayı kenarda kalan; önde, arkada ve serviste müthiş bir patlayıcı güce sahip Roland Gergye/Emin Gök ile Yasin Aydın/Justin Duff ikilisinin (4. sette Kanadalı orta oyuncunun eline sadece 1 kez top değdiğini belirtelim) neden değiştirilmediği de sorgulanacaktır. (Bu değişikliğin 5. sette uygulandığını da belirtelim)
Hele de rakibin benzer bir değişikliği daha az forma şansı bulan yerli bir oyuncu ile gerçekleştirdiği ve sonuç aldığı bir anda daha çok sorgulanacaktır.
Seyirci iki ucu keskin kılıç misali
Rakip takım taraftarının alınmadığı salonda Galatasaray seyircisinin takımına hem yararı, hem de zararı vardı. Sarı kırmızılı taraftarlar özellikle ilk iki sette takımının ateşleyici gücüydü. Öyle ki, Fenerbahçe’nin defans yaptığı bir topu hücuma çevirmek isteyen Oğulcan Yatgın, sarı kırmızılı taraftarların gürültüsü yüzünden sesini önünde bulunan Emre Batur’a duyuramadı. Böyle olunca da Batur, bırakması gereken topa girip rakibine adeta 1 sayı hediye etti.
Aynı taraftar, 4. setin sonunda takımı zor andayken hakemlere ve rakibe küfrederek kendini tatmin etti. Ancak takım bu küfürlerle motive olamadı ve set kaybedildi.
İki tecrübenin farklı tefekkürü
Dördüncü sette skor 12-10 iken Hidaldo servis çizgisindeydi. Galatasaray’da ise manşet bekleyenler; 2 numarada Oleg Antonov, 5 numarada Yasin Aydın, 6 numarada ise Can Ayvazoğlu idi. Bu üç oyuncu da hemen hemen 9 metre çizgisindeydi. Antonov’un arkasında 1 numarada bulunan Venno da çizgideydi. İşte bu noktada Nedim Özbey, Ayvazoğlu’na kısa düşebilecek servisi almasını söyledi. Deneyimli libero ise Özbey’e Venno’yu işaret etti. Zira Ayvazoğlu hem Estonyalı’yı koruyor, hem de diğer taraftaki takım arkadaşlarına yardım etme adına geniş bir alanı kontrol ediyordu. Özbey ise herkesin 9 metrede bulunduğu bir noktada Kübalının bombeli kısa bir servis atacağı ya da topun fileden sekerek dibe düşebileceği korkusunu yaşıyordu. Neticede Ayvazoğlu konumunu değiştirmedi. Neyse ki, Hidalgo bu durumu fark edip kısa servis denemedi. Zira Venno’nun geri gelen Antonov nedeniyle öne gitmesi mümkün değildi. Topa vurulduktan sonra ise gidemeyecek kadar ağır ve yorgundu. Kısa bir servis denese, Hidalgo Galatasaray’a başka sıkıntılar da çıkarabilecekti.
İkna etmedi
Çok stresli geçen maçta Görüntülü Değerlendirme Sistemi (GDS), birçok kararda paydaşları ikna edemedi. Kameraların ve merkez ünitenin çözünürlüğü arttırılmadıkça bu tartışmaların da sonu gelmeyecek gibi görünüyor.
Bunun haricinde bugünkü açın baş hakemi İlhami Şenyurt;
– İkinci sette 8-5 iken Ter Maat’ın hücumunda olmayan bir taşıma kararı çaldı.
– Üçüncü sette 4-6 iken Galatasaray’a bir çift vuruş çaldı. Ancak ilk topu alan Onurcan Çakır’a mı yoksa ikinci pası veren Duff’a çalındı anlaşılmadı. Çakır’a çalındıysa hem karar geç geldi, hem de ilk top kuralı unutuldu. Duff’a çalındıysa olmayan bir çift vuruş söz konusuydu
– Dördüncü sette 18-14 iken Yasin Aydın’ın yaptığı defansta taşıma yoktu.
Yıllardır hem yazar, hem de söylerim. Bir oyuncu yumrukla nasıl top taşıyabilir? Bunun mantıklı bir izahı var mıdır? Bu kararı veren hakemlerimiz, yumrukla top taşımayı hiç denemiş midir?
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.