Sevgili voleybol severler,
Gerek Erkekler, gerekse Bayanlar 1. Liginde takımlar yavaş yavaş yerini bulmaya başladı. Bu haftaki yazımızda bu yerlere ve gelecek haftalardaki beklentilere kısaca değineceğiz.
Erkekler
Herhangi bir sürprizin yaşanmadığı dördüncü hafta maçlarının en çekişmelisi, iki şampiyonluk adayının karşı karşıya geldiği Halkbank-İBB maçı oldu. Halkbank, son nefeste 3-2 kazandığı maç sonrası büyük bir avantaj elde etti. Ligin sonunda ilk dört arasında yer almasını beklediğimiz bu iki takım, ilerleyen haftalarda kadrolarının oturması ile daha yukarılara tırmanacaktır. Halkbank’ta pasör çaprazı Evan Patak’ın, IBB’de ise orta oyuncu Ryan Millar’ın takımlarına zamanla alışması, bu yükselişi hızlandıracaktır.
Ziraat Bankası hiçbir şeyden çekmedi sakatlıklardan çektiği kadar. Ancak sakatlar yavaş yavaş düzeliyor ve takım gerçek oyununu sahaya yansıtmaya başladı. Sakatlıktan yeni çıkan Peter Platenik’in performansı her geçen gün yükseliyor. Bu da ligin sonunda sayı kralı olması muhtemel, 3.65 metreden smaç vurabilen Gundars Celitans ve Fransız yıldız Frantz Granvorka’nın yükünü hafifletiyor. Libero Özer ve smaçör Ali Yılmaz da iyileşince, Arjantinli Antrenör Juan Manuel Barriel’in elinde müthiş bir potansiyel olacak. Ziraat Bankası şampiyonluğun en büyük adaylarından.
Fenerbahçe ise eksik Ziraat Bankası’nı yenerek büyük sükse yapan Maliye Milli Piyango’ya set vermeden Türkiye Kupası maçı için Arkas’a bilenmeye başladı. Mütevazı kadrosu ile orta sıra takımı olan Maliye Milli Piyango, deplasmanlarda, evinde olduğu kadar etkili olamıyor. Takımda en ilginç olay, genç pasör çaprazı Renato’nun, smaçları ters ayakla vururken smaç servisi düz ayaklı atması oluyor. Fenerbahçe ise hala orta oyuncu sıkıntısı yaşıyor. Rotasyona giren Emre, tam olarak yer tutma kısmına adapte olamıyor. Özkan formsuz. Demeter’in en çok başını ağrıtacak bölge burası olacak gibi görünüyor. Smaçör Lucas Divis, çok etkili servis kullanıyor ve yatık toplara müthiş vuruyor. Ancak zamanlama hatalarından dolayı fazla sayıda basit hata yapıyor, zaman zaman topları duvara vurduğunu dahi görebiliyorsunuz. Coskovic ve Gardner’da bir sıkıntı yok, yani Fener’in köşeleri sağlam.
Galatasaray ise mevcut kadrosunun oynayabileceği seviyeye henüz yaklaşıyor. Hedef maçlarının ligin ilerleyen haftalarda olması avantaj. Ancak bu hafta sonu oynanacak Arkas maçına da hazır görünmüyor sarı kırmızılılar. Antrenörsüz Bozkurt’u evinde yenerek iyi iş başardılar, hem de 3 puan alarak. Bozkurt’un ise işi zor görünüyor. Düşmekten kurtulmaları için takıma ilgi şart. Eğer Diltaş, kadrosuna iyi bir yabancı smaçör transfer ederse, ligin düşmeye aday ikinci takımı Kastamonu ekibi olacak.
Evinde şampiyonluk adayı Arkas’a yenilen Diltaş, 1 set alarak kendisine avantaj sağladı. Ancak mevcut kadrosu ile ligin sonunda problemler yaşayabilir. Yöneticilerin takıma ilgisi çok iyi seviyede. Başkan gecesini gündüzüne katmış, takımı daha yukarılara çıkarmanın hesaplarını yapıyor. Buna rağmen 3. yabancıyı almaları şart, aksi takdirde ligde kalmaları tehlikeye girebilir.
Beşiktaş, Osman Babagiray’ın transferi sonrası biraz daha güçlendi. Bu hafta da ligden düşmesi muhtemel ilk takım olan Tokat Belediyesi Plevnespor’u setsiz yenerek moral buldu. Ancak Beşiktaş’ın bu oyunuyla üst sıraları zorlaması imkansız gibi görünüyor. İlerleyen haftalarda oyununu yükseltemez ise, üçüncü yabancı oyuncu Beşiktaş için de bir zorunluluk olacak. Siyah-beyazlıların en büyük handikapı ise rakip takımları boğabilecek kadar etkili bir salon atmosferine sahip olmasına rağmen seyircinin maçlara rağbet etmeyerek takımını yalnız bırakması. İlerleyen haftalarda IBB ve Ziraat Bankası’nın yükselerek SGK ve Galatasaray’ın aşağılara inmesi haricinde büyük bir değişiklik beklenmemeli.
Bayanlar
Erkekler Liginden 1 hafta sonra başlayan Bayanlar Liginde henüz taşlar yerine oturmadı. Bu dağınıklıkta derbi maçların ilk haftalara denk gelmesinin de payı büyük. Ligin ilk dört sırasını oluşturacak takımlar ilk haftalarda birbirlerini yerken ligin sonunda daha aşağı sıralarda olacak takımlar ise şimdilik yukarıda yer bulabiliyor.
Haftanın maçı hiç şüphesiz Türk bayan voleybol tarihinin 2 temel taşını oluşturan Ezacıbaşı Zentiva ile Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom arasında oynanan derbi idi. VGSTT maça fırtına gibi başlamasına rağmen sonunu getiremedi ve ev sahibi Eczacıbaşı’na 3-2 yenildi. Aslında bu iki takımın eksikliklerini yazmak için ayrı bir yazı hazırlamak lazım ama kısaca görünen yerlerine değinelim. Eczacıbaşı Zentiva, Neriman’ın hem pasör çaprazı oynayıp hem de manşet almaya çalışmasının acılarını 2 Fenerbahçe Acıbadem maçında yaşadı. Mirka’yı servisten koruyup hücuma yönlendirmek için yapılan bu düzen değişikliği, Türk voleybolunun lokomotifine pahalıya mal olunca Antrenör Cuccarini tecrübeli Natalia’yı devreye alma ihtiyacı hissetti. Bunun ilk meyvesini ezeli rakibi karşısında alsa da takımı hala iyi voleybol oynamıyor. Akla gelen ilk soru, Mirka’nın herhangi bir sakatlık yaşaması durumunda B planının ne olduğu. Eczacıbaşı’nın sorunu ortada değilken alınan Rus Maria Borisenko’nun hedefleri çok büyük ancak yabancı kontenjanı sınırlı bir takımda yer alması oldukça düşündürücü. Acilen manşet alan bir smaçörle takviye şart, yoksa Eczacıbaşı Zentiva, lig tarihinin en zayıf sezonlarından birinde hiç ummadığı bir durumla karşılaşabilir. Mevcut durumda ise yıllardır oynadığı takımların manşet yükünü çeken Natalia’nın pasör çaprazı yerine 4 numaradan oynaması, hem takımın manşet yüzdesini arttıracak hem de Mirka’nın pasör çaprazında serbestçe hücum edebilmesini sağlayacaktır. Zaten VGSTT karşısında Gülden’den sonra en iyi manşet getiren Natalia idi. Herkes biliyor ki, Türkiye’deki çoğu takıma karşı yeterli olsalar da kendi rakipleri olan FB Acıbadem, GS, VGSTT ve Avrupa Kupalarında Neriman ve Seray, bu takımın yükünü kaldırabilecek seviyede oyuncular değiller. Eğer Mirka sakatlanırsa, durum gerçekten de vahim.
VGS ile Türk Telekom birleşmesi sonucu takıma katılan Maja Poljak, yeni arkadaşlarına çok çabuk adapte oldu, hem hücumda hem de blokta çok iyi işler yapıyor. Ancak blok çıkılacak ve çıkılmayacak toplar konusunda hala sıkıntıları var. VGSTT’da asıl sorun smaçörlerde yaşanıyor. Takımın süper yıldızı Neslihan durduğunda skor yükünü çekebilecek bir smaçör olmaması büyük handikap. Zaten rakipler de böyle anları kollayarak Güneşi söndürüyorlar. Gözde, Güldeniz, Debby Stam ve Jelena Nikolic bu görevi Neslihan ile paylaşabilecek seviyede oyuncular değiller. Türk pasörler avantaj ancak 2 yabancı orta oyuncu dezavantaj. 4 yabancı oyuncuya rağmen VGSTT istenilen oyunu tüm maç boyu sahaya bir türlü yansıtamıyor. Aynı sıkıntı hem Galatasaray maçında hem de Eczacıbaşı Zentiva derbisinde açıkça görüldü.
Galatasaray beklenen temposunu buldu. Normal şartlarda ligi ilk dört içerisinde bitirmesi kesin olan sarı kırmızılı takım, servis gücünü arttırabilirse ikincilik çok muhtemel bir sonuç olur. Şu aşamada Fenerbahçe Acıbadem’i geçebilecek bir takım görünmüyor normal sezonda.
Golyat görünümündeki FB Acıbadem’i bozacak tek güç, Alice Blom’u zorlayacak servisler sonucu yapılacak geç bloklar olacaktır. Diğer üç şampiyonluk adayının bunu gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini sezon sonunda göreceğiz.
Ligin bundan sonraki haftalarında Galatasaray, Eczacıbaşı Zentiva ve VGSTT’un yükseleceğini, diğer 7 takımın ise kendi aralarında amansız bir mücadeleye gireceğini bekliyorum. Beylikdüzü ligden düşecek ilk takım. Diğer takımın kim olacağı, bu yedi takımın kendi aralarında yapacakları maçlar sonunda ortaya çıkacak. Ligin bu kısmı gerçekten zor.
Çeşitli
Dip not kısmında üç konuya değineceğiz sevgili voleybol severler,
1- Yine istatistik, yine Karşıyaka. Geçen maçta rakip oyuncuların isimlerini eksik yazan İzmir’in köklü takımı, bu sefer de rakip Beşiktaş’ın antrenörlerinin ismini unuttu! Hadi voleybola yıllarını veren Bülent Karslıoğlu’nu tanımıyorsunuz diyelim. Kulübünüzün eski bir antrenörü olan yardımcısı Hakkı Savur’u nasıl tanımazsınız demek geliyor içimden.
2- Hakemler. Herkes şikayetçi, kimse memnun değil. Çok düdük çalıyorlar, sürekli oyunun içerisinde olmak istiyorlar, hakimiyetlerini oyunculara ve antrenörlere gösterebilmek adına komik kararlara imza atıyorlar. 1.65 m. boyunda arka oyuncunun file üstüne çıkamadığı halde karşıya attığı topa düdük çalanı mı ararsınız, sıçramadığı ve elleri file üstüne çıkmadığı halde eline top değen oyuncuya blok hatası çalanı mı bilemiyorum. Hele Kuşadası’nda oynanan plaj voleybolu mücadelesinde manşet pasa çalınan düdük, komediden ziyade skandala giriyordu. Hakemlerimize naçizane bir tavsiye: Fazla düdük çalmakla iyi hakem olup göze giremezsiniz, hatta bazen yukarıda yazıldığı gibi gülünç hale düşersiniz.
3- Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarı. Birincisini anlamak zor. Takımın önde, iyi voleybol oynuyor, keyfini çıkar, zafer şarkıları söyle. Yok illa rakiplere küfür, illa diğer seyircileri kaçırmak için elinden geleni yap. Yüz yıllık Fenerbahçe camiasına yakışmıyor. Bir de “Fenerbahçe gol” diye bir tezahürat var sürekli söylüyorlar. Ne demek olduğunu ben anlayamadım, anlayan biri lütfen anlatsın.
Beşiktaş’ın taraftarı maçlara gelmiyor demiştik yukarıda. 4 kişi hariç. Bu dört kişi sürekli maçlara gidiyor ligin başından beri. Bayan erkek takımı ayırt etmiyorlar. Maç boyu bağırıp takımlarını destekliyorlar. Küfür yok, kavga yok. Alkışlar mahşerin bu dört atlısına.
Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle, sevgiler.
Kayhan KÖSEM
Comments are closed.