İlk yarının ardından

Gerek 2009-2010 sezonunun ilk yarısını, gerekse voleybolda 2009 yılını bitirdiğimiz şu günlerde kısa bir değerlendirme yaparak başlıyoruz bu haftaki yazımıza.

Önce Türkiye Kupası

Erkeklerde yarı final mücadelelerinin kesinleşmesinden sonra bayanlarda da yarı final yolcuları hemen hemen belli oldu. Eczacıbaşı Zentiva, Fenerbahçe Acıbadem ve V. Güneş Sigorta Türk Telekom, yarı finale çok yaklaştı. Buradan elenmeleri mucizelere bağlı denebilir. Nilüfer Belediye-İller Bankası eşleşmesinin sonucunu ise kestirmek gerçekten çok güç. Rövanş maçının altın setli bir müsabaka olması çok büyük ihtimal. Rakibinden maç toplamında 5, bloklarda ise 15 fazla sayı kazanmasına rağmen set sonlarını iyi oynayamayan Ankara’nın dinamik ekibi, Bursa temsilcisine 3-1 yenildi ilk maçta. Buna rağmen kendi evinde oynayacağı maçın favori konumunda bulunuyor ve turu geçmeye yakın. Nilüfer Belediye ilk maçta elde ettiği skor avantajını deplasmanda kazanacağı 1 setle desteklese bile setin başlarını iyi oynayan İller Bankası’na karşı altın sette işi zor olur. Cuma günü oynadığı lig maçında dev Fenerbahçe Acıbadem’e zaman zaman zor anlar yaşatan İller Bankası’nın en önemli eksiği, gerek liberolarının gerekse genç smaçör Elif’in manşetlerde yaşadığı sıkıntı. Antrenör Burhan Canbolat FB Acıbadem maçında o kadar bunaldı ki bu durumdan, bir ara ikinci libero durumundaki Ebru’ya kendi libero formasını aldırıp libero değiştirmeyi dahi düşündü. Özellikle Elif manşetten o kadar düştü ki, bir ara Çiğdem’in yan çizginin yaklaşık yarım metre dışına düşen servisini bile karşıladı. Rakam çok çarpıcı, Elif ve libero Seval, toplam 16 hata yaparak rakibe doğrudan sayı imkanı veriyor. Bu durumda maç kazanma ihtimaliniz de kalmıyor doğal olarak.
Bu kadar rahat geçen bir maçta dahi yapılan büyük bir hakem hatası, hakemlerin ne denli formsuz olduğunu gösteriyor. Maçın baş hakemi Ozan Sarıkaya, ön alanda bulunan libero Seval’in parmak pasına yükselerek smaç vuran pasör Tuğçe’nin bu kural dışı hareketini yakalayamıyor. Hadi onu geçtik, yardımcı Aydın Ay da uyarmıyor kendisini. Masadaki görevliler de. Ya konsantre değiller fark edemiyorlar ya da umurlarında değil. Nasılsa sonucu belli bir maç, bir şey değişmez o kararla!

Hazır olmak ya da olmamak

“Ligin henüz başı ve biz hazır değiliz. Sırp oyuncularımız Avrupa Şampiyonasından yeni döndüler ve takım olarak antrenman yapma şansı bulamadık. Hazır olduğumuzda bu görüntü çok değişecek” demişti Galatasaray antrenörü Gökhan Edman. Ne zaman? Toplam skoru 75-40 biten ligin ilk haftasındaki Fenerbahçe Acıbadem yenilgisi öncesi. Sadece bu yenilgi değil, 1 hafta önce oynanan Türkiye Kupası maçında da küme düşmemeye oynayan mütevazı Yeşilyurt’a aynı sonuçla boyun eğmişti Galatasaray. Hem de tam kadro ile. Aynı konuşmasında ilave etmişti deneyimli teknik adam, “Sadece biz değil, ligdeki hiçbir takım hazır değil tam olarak. FB Acıbadem de hazır değil, eksikleri var.” Ve o zamandan bu zamana kadar geçen yaklaşık 2,5 aylık sürede hazır olmayan Fenerbahçe Acıbadem, Ligde, Türkiye Kupasında ve Şampiyonlar Liginde maç kaybetmeden, sadece tek set vererek yoluna devam ediyor. Hazır olduğunu düşündüğümüz Galatasaray ise 3 mağlubiyetle dördüncü sırada tamamlıyor ilk devreyi. Şampiyonluk adaylarından VGSTT’yi 3-1 yenmesine rağmen hem de. Hesapta hiç olmayan puansız bir İller Bankası mağlubiyeti de cabası. İlk hafta hazır değilken karşılaştığı FB Acıbadem’den 19 sayı fazla alıyor yine de Galatasaray. Demek ki olay sadece hazır olmak ya da olmamak değil, elinizdeki kadro yapısı, oyuncu kalitesi ve saha dışı destek (taraftar, kulüp, basın vs..)

Maç nasıl geçti?

Aslında Galatasaray dersini çok iyi çalışmıştı. Gerek fizik gerekse teknik kapasite olarak kendisinden çok daha iyi seviyedeki oyunculara karşı en büyük silahının servisler olacağını biliyordu. Özellikle öne gelen smaçörler Seda ve Natasa Osmokrovic’e yüklenen servisler sonucu bu oyuncuların hücumdan düşmesi, tek yönlü atakları da ikili bloklar ve defans ile durdurma düşüncesi gayet olumlu idi. Ancak Fenerbahçe Acıbadem’in en iyi manşet alan oyuncusu Hırvat yıldızı bir türlü düşüremedi servise gelen Galatasaraylı oyuncular. Seda da iyi bir gününde olunca, bu taktik işe yaramadı ve maç beklendiği gibi bitti. Kullandığı tüm servisleri riske eden Galatasaray’ın 9 servis hatasına karşılık 6 hata yapan FB Acıbadem, bu işi daha iyi yaptığını gösteriyordu adeta. Aynı taktiği uygulayan FB Acıbadem, özellikle pasör Elif’in önde olduğu pozisyonlarda Deniz’in üzerine attığı servislerle Galatasaray’a hücum kurma fırsatı vermedi bir türlü. Bu anlarda kazandığı sayılarla vurdu geçti. İyi manşet gelmeyen durumlarda sıkça başvurulan ilaç, geri alan hücumlarıdır. Bu noktada 3 oyuncusu geri alandan etkili hücum edebilen FB Acıbadem’e karşı sadece Ivana Djerisilo ile ayakta kalmaya çalışan sarı kırmızılı takımın işi çok zordu doğrusu. Her iki pasörün de inanılmaz hatalar yaptığı bir noktada elindeki hazinenin kıymetini bilen Jan De Brandt, Frauke Dirickx’i oyuna sürerek takımına yeni bir hava kazandırdı ve maçı almasını bildi. Belçikalı Milli pasör sadece smaçörlerini yatık toplarla hızlı hücuma yönlendirmedi, aynı zamanda attığı etkili servislerle de rakibini bozdu. Son sette ağır giden oyunda bir ara farkı açan Galatasaray karşısında oyunu hızlandıran Dirickx, kısa sürede takımını hızlandırdı ve maç o noktada bitti. Şimdi Galatasaray mucize ararken FB Acıbadem kafası rahat bir şekilde yarı finali kovalayacak.

Ya seyirci?

Geçtiğimiz haftalarda yaşananların aksine son derece temiz bir maç oldu tribünler açısından. Üçüncü setin başında kısa bir süre küfreden Galatasaray seyircisine set ortalarında benzer şekilde karşılık veren Fenerbahçeliler, bu tutumlarını uzatmadan zafer şarkılarına döndüler. Sahaya atılan tek yabancı madde, Fenerbahçe seyircisinin kızlarına hediye ettiği sarı lacivert güller oldu. FB Acıbademli oyuncular da bu jesti karşılıksız bırakmadılar ve çıt çıkmayan salonda yeni bestelerini bir kez daha taraftarı için söylediler. Özlediğimiz türden bir derbi olsa da futbol takımlarını desteklemek üzere Trabzonspor maçı için stada giden G.Saraylı taraftarlar, ezeli rakipleri karşısında takımlarını yalnız bıraktılar. Hoş futbol maçı olmasa da salona yeterince ilgi göstermiyorlar ya, en azından daha bir renkli olabilirdi 50.Yıl. Her iki taraftan da birkaç kendini bilmezin yapmaya çalıştığı taşkınlıkları önleyen sağduyulu taraftarlar, gerçekten iyi iş yaptılar.

Büyüteç

Erkeklerde geçen hafta biten devrenin ardından takımlar için bir cümle özetleyelim ilk yarıyı. Bayan takımlarıyla ilgili değerlendirmemizi ise önümüzdeki haftaya bırakıyoruz.

İBB: Ligin en iyi voleybolunu oynayan iki takımdan biri. Kadrosu oturmuş, son derece deneyimli. Tek handikapı Şampiyonlar Ligi ile Türkiye Ligini birlikte götürecek olması. Yine de geniş kadrosu ile iki cephede savaşa hazır. Bu geniş kadroya rağmen libero Barış’ın yerini dolduramaması, Türkiye Kupasından elenmesine yol açtı. Sözün özü, zaafsız takım olmaz.
Arkas: İki yabancı ile mücadele edip hücum varyasyonlarının kısıtlılığına rağmen ilk devreyi tek mağlubiyetle bitirmesi büyük başarı. Türkiye Kupasından elendi ancak Avrupa’da yoluna emin adımlarla devam ediyor. Yeni transfer Domotor Meszaros’un takıma alışması için yeterince zaman var. Devre arası bu uyumu sağlarsa kısa zamanda liderliği ele geçirebilir.
Fenerbahçe: Ne tarz destek arasan var. Yok yok. Ama helva olmuyor bir türlü. Bir kopukluk var hatlarda ama nerede olduğunu bulamıyor kimse. Ne idareci ne antrenör ne de oyuncu. Dar rotasyonu başına iş açabilir, zira oyuna etki edecek yedeği yok. Köşe oyuncularından biri sakatlanırsa, kanaryanın sıralamadaki yeri değişir. Dar da olsa bu kadrosuyla her zaman ilk 4 içerisinde yer alır.
Ziraat Bankası: Kötü başladı, müthiş bitirdi. Son haftaların en formda oyuncusu Peter Platenik’in olmadığı ilk iki maçı kaybetti, o gelince toparladı. Sıçradığında kuledeki hakemle aynı seviyeye gelen Gundar Celitans hastalandı, bu kez Beşiktaş’a kaybetti. Tam kadro iken maç kaybetmedi. Eksik kadroyla Fenerbahçe gibi bir devi kupadan eledi. Hem de İstanbul’da süpürerek. Türkiye Kupası ve Challenge Cup’ın en büyük favorisi. Şampiyonluğun en büyük favorilerinden. Bir terslik yaşamazsa bu yılın takımı olur.
Galatasaray: Erkekler Liginin en istikrarsız takımı. Bir maç dolu salona oynuyor, ertesi maç sessizliğin sesine. Bir gün çıkıp Lig Şampiyonunu kupadan eliyor, Challenge Cup Şampiyonunu elinden son anda kaçırıyor, diğer gün küme düşmemeye oynayan takımın elinden zor kurtuluyor. Tıpkı Fenerbahçe gibi dar kadrosu en büyük zaafı. Smaçörlerinden biri eksilse, aşağı doğru pike yapması kaçınılmaz.
Halkbank: Keçi boynuzu misali, büyük görünüyor ama fonksiyonu onda birine denk geliyor. Bir sürü para harcandı, yatırım yapıldı, sonuç 0. Bu kadro yapısı ile başarının gelmesi de beklenmemeli zaten. 3 pasör çaprazı var ama 1 pasör yok! Ne yabancı kontenjanını dolduran Kanadalı oynatabiliyor takımı ne de yedeği. Bu gidişle geçen seneyi aratacak efsane.
SGK: Aslında ilk altısı fena değil saha üzerinde ancak kadro dar ve yetersiz. İlk devre yaşadığı sakatlıkların acı sonucunu çokça gördü Ankara temsilcisi. Play-off garanti ancak fazlası beklenmemeli.
Maliye Milli Piyango: Ne uzarım ne de kısalırım misali, play-off tek hedef. Kalabilirse ikinci tur mucizelere bağlı. Amaç spora destek ama yılbaşı ikramiyesi daha popüler bir reklam aracı.
Beşiktaş: Bir türlü toparlayamıyor 81 metrekare üzerini. Üçüncü yabancıyı da aldı almasına ama ne denli doğru transfer olduğu tartışılacak konu. Play-off’ta yer bulma amacında ilk olarak, sonrası zor. Çok büyük fikstür avantajı var aynı yerde gözü olan takımlara karşı ancak yeterli değil. Zira seyircisi yalnız bırakmış durumda Kartalı.
Diltaş: Geç oldu ama iyi açıldı Konya temsilcisi. Önce kümede kalmaya sonra da play-off’a girmeye çalışacak. Hedeflerin tutması yolunda manşet alan bir smaçör çok iyi iş yapabilir. Yabancı kontenjanının açık olması da ayrıca avantaj.
Bozkurt Belediye: Belediye Plevne’den sonra küme düşmeye aday ikinci takım. Zaten başka türlüsü de düşünülemezdi. Taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyorlar. Takım Kastamonu’da, oyuncular Ankara’da. Reklam adına abesle iştigal. İkinci yarıda tüm hedef maçları deplasmanda. Yani işi zor. İki ilimizde birden voleybolun sönmesi hoş bir durum değil ama yapacak fazla da bir şey yok.
Belediye Plevne: Son yıllarda düştükçe düştü. Şimdi yolu ikinci lig yolu. Belki daha da düşecek. Oyuncu kaçar, antrenör kaçar en sonunda şehrin havası kaçar. Yazık oldu yıllardır Tokat’a heyecan getiren, insanlara ayrı bir sosyal faaliyet alanı sunan voleybol takımına.

Bu haftalık yazımızın da sonuna geldik sevgili voleybol severler. Haftaya görüşmek dileğiyle.
 
Kayhan KÖSEM


Haberi Paylaş

Comments are closed.