1980 ve 90’lı yıllarda Avrupa kupalarına giden temsilcilerimiz, herhangi bir turda Rus takımıyla eşleşince adeta karalar bağlardı. “Her türlü kaybederiz” düşüncesiyle sahaya 1-0 yenik çıkan takımlarımız, yabancı oyuncu oynatmamasına rağmen yüksek fizik kapasitesine sahip Rus oyuncularla donatılmış ekipler karşısında çaresiz kalırdı. Bugünkü Vakıfbank-Dinamo Moscow maçını izlerken o günlere ait anılar kısaca gözümüzün önünden geçti sevgili voleybolseverler.
Değişen ne?
Başta ekonomi. Gelişen ülke ekonomisi ile üst düzey yabancı oyunculara imza attıran takımlarımız, Rusların yüksek hücum ve bloklarına daha iyi cevaplar vermeye başladı.
1998’de değişen kurallarla birlikte serviste filenin “Uzak durulması gereken öcü” olmaktan çıkarılması, rally-point sistemi ile sayı kazanmak için ille de kontratak ya da blok yapma zorunluluğunun kalkması da yüksek fizik kapasitesine sahip takımlarla diğerleri arasındaki makası oldukça kapattı. Bunun üzerine küreselleşen Dünyada klasik 5-1’in vazgeçilmez hale gelmesiyle Uzakdoğu’dan yayılan rüzgarla birlikte yüksek, ama ağır ayaklı sistemleri kıracak hızlı oyunlar daha da gelişti. Hepsinin üzerine istatistik biliminin spora olan katkısı da entegre oldu ve Rusların uzun yıllar uyguladığı hegemonya tepetaklak oldu.
Başa oynayamaz
Kadın voleybolunda istediği devrimi bir türlü gerçekleştiremeyen Rusya’nın son şampiyonu Dinamo Moscow, Türkiye Liginde yer alsa, ancak 4.lüğü kovalayabilecek bir potansiyele sahip. Teknik-taktik konuşmanın anlamsız olduğu maçın izleyenlere gösterdiği tek gerçek, Dinamo’nun bizim üst düzey takımlarla asla boy ölçüşemeyecek seviyede olduğuydu.
Bu sistem iyice sorgulanmalı
CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi, grup aşamasına 20 takımla başlıyor. Bu takımlardan 2 tanesi turnuvayı 0, 2 tanesi de 1 puanla tamamlıyor. Yani 4 takım bırakın bu arenayı, CEV Kupasında dahi yer alamayacak derece zayıf ekiplerden oluşuyor. Yalnızca bu takımların üzerine basıp da grubunu 3.sırada bitiren 3 takım ise üsttekilerden keskin bir biçimde ayrışıyor. Bir diğer sonuncuyu da çıkarırsanız bu turnuvanın en fazla 12 takımla oynanması gerektiğini anlıyorsunuz. Düşünün ki, bir grup lideri, çeyrek finalde oynanan iki maçta rakibinden set dahi alamıyor! Bırakın set almayı, 2 maçın toplamında rakibinden ancak 93 sayı alabiliyor ve oynanan 6 setin herhangi birinde 18’den fazla sayı üretemiyor! Bu durumda nerede kaldı rekabet? Nerede kaldı heyecan? CEV’in bu durumu göz önünde bulundurup bir format değişikliğine gitmesi gerekiyor ama nerede o paragöz zihniyette bu düşünce?
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.