Sporseverlerin Desteği

Sosyolojik haklı/haksız sebeplerini bir kenara bırakır isek, 90 lı yılların ortasından itibaren “amatör’’ olarak adlandırılan hemen bütün spor dalları dönüşü olmayan bir yola, profesyonelleşmeye ve dolayısıyla da birer endüstri haline gelmeye başladılar. Böylelikle amatör spora hizmet eden onbinlerce spor kulubün gerek idari, gerek teknik ve tabii ki gerekse de oyuncu yapılarında köklü bir mental değişiklik yaşanması zorunluluğu ortaya çıktı.

Zaman içerisinde kulüpler eğrisiyle doğrusuyla ama kesinlikle çok büyük bir özveri ile bulundakları dalın çarklarını döndürdüler ve sporumuz hatasıyla sevabıyla bu günlere geldi.

Bir çok sporseverin dikkatini çektiğini tahmin ettiğim üzere tam amatör sporların bu bocalama dönemine rastgelen süreçte, 90 lı yılların sonunda Galatasaray futbol takımının ve daha sonra da 2002 yılında A Milli Futbol Takımımızın uzun yıllar akıllardan silinmeyecek başarıları ile 2000 li yılların ilk bölümü ülkemizde futbol ‘’spor’’ haline geldi ve herhangi bir TV kanalının ‘’spor haberleri’’ bolumunde sadece futbol haberleri, spor gazeteleri ve normal gazetelerin bütün spora ayrılan kısımlarını futbol ile ilgili direkt endirekt haberler kapladı.

Tabii ki bu süreç içerisinde, profesyonellik konusunda ülkemizin ciddi şirketleri olan kurumların takımları doğru hamleleri yapmakta zaman kaybetmeyince futbol çığının altından sağlam çıkan 1-2 ev misali yollarına başarı ile devam ettiler.

Nihayet son günlerini yaşadığımız bu 10 yıllık diliminin son bölümünde bir takım şirketler, markalar gerek cidden sporu seven, bilen, yaşayan yönetici ve idareci kadroları sayesinde gerekse de futbola oranla çok çok daha az bütçelerle belki de çok daha büyük bir marka geri dönüşümü ihtimali sayesinde Türk Sporunun en büyük sıkıntısı olan amatör branşlara kaynak sorununa çare olmaya başladılar. Bu başlangıcın hemen akabinde görüldüğü üzere özellikle basketbol ve voleybolda uluslararası alanlarda gerek kulüp gerekse de milli takım bazında çok ciddi başarılar gelmeye başladı ve milli takımlarımız yıllardan beridir yanından geçemediği olimpiyat katılımının artık iyice yanına yaklaştı. Sponsorların varlığının artacağını varsayarsak bu başarıların artarak devam edeceğini  ve  hemen her sporda söz sahibi olacak bir ülkenin vatandaşları olarak ‘’iletişim çağında’’ bunun keyfini fazlasıyla cikarabileceğiz.

Peki burada bütün yükü sponsorlara ve spor kulüplerine atmak ne kadar doğru? Cevabı çok basit: Kesinlike yanlış. Biz sporseverlerinde çok önemli bir görevi olduğuna inanıyorum. Sporu seven, spora destek veren bütün markalara destek vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Meyve suyu alırken, evinizin sigortasını yaparken, banka işlemleriniz için,  evinize yeni bir mutfak ya da banyo düşünürken, takım elbise alırken, hastaneye giderken, marketten biskuit ya da bira alırken,  bulunduğunuz caddede kahve içmek için yer seçerken… Bu örnekleri hem daha sayabiliriz ayrıca çok daha fazlasını sayabilmemizide umud ediyorum. Bunu yaparkende kulüpçülüğe de çok kaçmamaya dikkat etmeliyiz düşüncesindeyim, misal bir Galatasaray Medical Park’lı olarak eğer bulunduğum yerde bir Medical Park Hastanesi yok ise gözlerim ilk Acıbadem’i aramalı…

Eğer biz sporseverlerde böyle bir tüketici refleksi oluşur ve bunuda firmalara hissettirebilirsek, önümüzdeki dönemlerde gönül verdiğimiz spora olan desteğin artmasını sağlayabilir ve böylelikle de hem liglerimizde dünya yıldızlarının artarak gelmesine şahit olur aynı zamanda da taraftarı olduğumuz kulübün ve tabii ki de sonunda milli takımlarımızın üst düzey başarıları ile gurur duyabiliriz.
Herkese mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir yeni yıl dileklerimle.

 


Haberi Paylaş

Comments are closed.