Hızın önemi

Bayanlar Liginde play off maçları yeni başlasa da Erkekler Liginde sona gelindi sevgili voleybol severler. Arkas ile Fenerbahçe, inanılmaz bir mücadele sergileyerek şampiyonluk kovalıyor. Elbette ilk iki maçı kazanan Fenerbahçe çok daha avantajlı konumda bulunuyor. Ancak gerek Arjantinli antrenör Daniel Castellani, gerekse oyuncuların belirttiği gibi henüz herşey bitmiş değil. İstanbul’da oynanan final serisinin ikinci maçını değerlendireceğiz bu yazıda.

Kuvvet kavramı

Antrenman bilimi ile ilgilenen çoğu uzmana göre kuvvet üçe ayrılmaktadır. Zaman zaman bazı uzmanlar bu sayıyı arttırsa da voleybol için genel kategorizasyonu bu şekilde yapabiliriz. Bunlar; patlayıcı kuvvet, uzun süreli kuvvet ve çabuk kuvvet olarak sıralanır. Klasik anlamda üzerine en çok düşülen, voleybolun dikey düzlemde oynanması sebebiyle patlayıcı kuvvettir. Ancak dünkü maç gösterdi ki, çabuk kuvveti daha iyi uygulayan, her zaman avantajlı konuma gelmektedir.

Çabuk dinen fırtına

Arkas Liberman Agamez’in önderliğinde maça fırtına gibi başladı. Hemen her oyuncunun etkili kullandığı servisler de Fenerbahçe’nin topu Arslan Ekşi ile file önünde buluşturmasına fırsat vermedi. Bunun neticesinde Kübalı Leonel Marshall haricinde ayakları ağır Fenerbahçe oyuncuları, top öldürmeyi başaramadı ve set açık farkla bitti. Ancak Arkas da gereken hızda oynamadı ilk seti. Zira ligin en yüksek oyuncusu olan Kolombiyalı Agamez, diri olmasının verdiği avantajla rakibi kolay bunalttı. Brezilyalı Paolo Bravo, hızlı olmasının karşılığını yüksek Fenerbahçe bloklarını rahat geçerek aldı. Ancak yaşı ilerlemiş Arkas orta oyuncuları (Burak Hascan 33, Ahmet Toçoğlu 31) ne yeterince hızlı hücum yapabildi, ne de pasör Hüseyin Koç ile tam uyum sağlayabildi. Aslında ısınma esnasında vurulan toplarda dahi görülebiliyordu bu uyumsuzluk. İlerleyen anlarda yorgunluk da eklenince, Fenerbahçe bu alanda büyük avantaj sağladı. Kemal Kayhan ve Emre Batur, oyunun ilerleyen anlarında blokta köşe oyuncularına daha iyi destek verdiler İzmir ekibine göre. Uzun süreli kuvveti birbirinden farklı olmayan iki takımın mücadelesinde rakibine göre daha deneyimli oyunculardan kurulu Fenerbahçe kazandı sonuçta. Maçın en önemli anahtarı ise rakibinin hızını çabuk yakalaması oldu sarı lacivertlilerin.

Tek adam alışkanlığı

Hüseyin Koç’un kaderi oldu etkili pasör çaprazı ile oynamak. Ziraat Bankası’nda yıllarca Andrei Bedulin’i kullanmıştı sıkışan anlarda. Farklı kol tekniği ile Türkiye’deki oyuncuların kolay kolay durduramadığı Rus pasör çaprazı, o yıllarda genç pasörün en garanti adresi oluyordu. Bu tutum, Milli takımda Erkan Toğan ile devam ediyordu ilerleyen zamanlarda. Deneyiminin doruk noktasında bulunan Hüseyin, şimdi de Agamez’i referans noktası yapmış oyun içerisinde. Ancak günümüz voleybolunda, özellikle de erkekler için oyuncular arasındaki fark yok denecek kadar az. (Bu nedenle yazılarımda sürekli kadın voleybolunun keyifsizliğini belirtiyorum) Bu nedenle Agamez, Bedulin kadar etkili görünmüyor oyun içerisinde. Şu ana kadar Leonel Marshall ile birlikte ligin en etkili oyuncusu olmasına rağmen.

Marshall demişken

Bilmeyenler için Kübalı oyuncunun son derece mütevazi bir kişiliğinin olduğunu belirtelim. İlerlemiş yaşına rağmen 20 yaşındaki bir genç gibi sıçrıyor, 35 yaşındaki bir libero gibi topa giriyor. Takımın lideri gibi kritik anlarda sorumluluk alıyor, takımın en zayıf halkası gibi her an tetikte bekliyor. Takımın düşüşte olduğu haftalar boyunca eleştirilen, “bunun neresi uçan adam?” diye sorulan yıldız, kendisinden daha başarılı olmuş babasının yolundan sessizce ilerliyor. Takımını sırtlamış şampiyonluğa koşuyor. Bize de kendisini tebrik etmek düşüyor.

Takımlar çok yaşlı

Oyuncu yetiştiremiyoruz diyorum çeşitli sohbetlerde, antrenör arkadaşlarımız itiraz ediyorlar. Başlıyorlar çeşitli isimleri saymaya. Anlamıyorlar ne demek istediğimizi. Sahaya bakıyorsunuz, genç oyuncu yok! Burutay Subaşı, Ceyhun Tendar ve Emre Batur’a genç demek gelmiyor içimden. Önceki turlarda elenen takımlar da farklı değil. Bu mantaliteyle ne kadar gideriz bilemiyorum. Antrenör talimatı ve yetiştirme sisteminin acilen gözen geçirilmesi gerek. Bu konuya ilerleyen zamanlarda daha detaylı değineceğiz. Set aralarında topla ısınan Fenerbahçeli oyunculara bakıyorum. Cengizhan Kartaltepe (38), Burak Yavuz (37), Soner Mezgitçi (30) ve Ersin Durgut (29). Bu takım şampiyonluğun en büyük adayı. Şimdi bana kızan antrenör arkadaşlarım karar versin oyuncu yetişiyor mu yetişmiyor mu. Eğer hala yetiştiğini iddia eden varsa, yetişmiş bu oyuncuların nerede olduğunu da belirtsin bir zahmet.

Kambersiz düğün

İlahi komedyanın yeni bir bölümü vardı dün sahada. Son derece heyecanlı, keyifli ve kaliteli geçen maçın baş aktörü ne Leonel Marshall, ne Ivan Miljkovic, ne de Liberman Agamez idi. Maçın tek yıldızı, yönettiğini sandığı her maçta olduğu gibi İlhami Şenyurt oldu. Düşmeyen top için yanlışlıkla düdük çaldı, toparlayamadı, izah edemedi bir türlü. Uluslar arası yardımcısının Üsküdar’dan dahi duyulan file düdüğünü duydu ama oralı bile olmadı. Bunlarla yetinmedi, oyuncuların kan ter içerisinde uğraşıp 1 sayı kazanmak için yırtındığı pozisyonda düdük çaldı, “Pardon, yanlışlıkla üfledim. Ralliyi baştan alalım.” dedi. Yukarıda bahsetmiştik oyuncu yetiştiremiyoruz diye, görünen o ki, hakem de yetiştiremiyoruz. Yoksa her maçın en önemli aktörü olan hakemi böylesine kritik bir maça neden versin MHK?

MHK yeniden yapılandırılmalı

Hakemler kendi içerisinde bölünmüş vaziyette. Şimdilik 2 parça. İleride bu sayının artması muhtemel. Maçlar emaneten oynatılıyor, yönetiliyor. Hafta içi akşam saatlerinde oynanan bazı maçlara eksik hakem ile çıkıldığı konuşuluyor. Kavga ortamı eksik olmuyor. Aşağıdan genç hakemler bir türlü gelmiyor, hata yapan eskiler kızağa çekilmiyor. Belli ki farklı dinamikler söz konusu. Sezonun sonu geldi, bu noktada yapacak fazla bir şey yok. Ama ligler biter bitmez neşteri vurmalı bu kronik yaraya. Aksi takdirde evcilik oyunu ilerleyen yıllarda da tüm hızıyla sürecek.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com


Haberi Paylaş

Comments are closed.