Arina Fedorovtseva: “Çünkü onlar sensin”

Fenerbahçe Opet’in Rus smaçörü Arina Fedorovtseva, Rusya medyasından sports.ru‘ya kendisi ile ilgili bilinmeyenleri yanıtladığı kapsamlı bir röportaj verdi.

Sarı lacivertlilerin genç ve başarılı oyuncusu, verdiği röportajda taraftarlardan günlük yaşantısına, modadan spordaki hedeflerine kadar birçok soruyu içtenlikle yanıtladı. 

Yayıncı kuruluş tarafından: “Rus sporlarının bir kartpostalı. Parlak, başarılı, dil bilen ve düşüncelerini güzelce ifade edebilen.” olarak tanımlanan Arina, VakıfBank’ı 3-0 mağlup ettikleri Spor Toto Şampiyonlar Kupası zaferindeki atmosferle ilgili: “29 Ekim, Cumhuriyetin kuruluş günü, Türkiye için en önemli tarih. Akşam saatlerinde ilçemizin en popüler caddesi olan Bağdat Caddesi insanlarla doldu. Gerçek bir geçit töreniydi. Ve ulusal bayram, zaferimizle eş zamanlı kutlandı. Atmosfer inanılmazdı.” şeklinde konuştu.

Taraftarlardan çok etkilendiğini dile getiren Fedorovtseva: “Düşünün, sahaya çıkıyorsunuz ve kendinizi duyamıyorsunuz. Salonumuzun resmi kapasitesi 7000. Ama bunlar güvenilir olmayan rakamlar çünkü önemli maçlarda insanlar sadece tüm koltukları doldurmakla kalmıyor, aynı zamanda merdivenleri de tamamlıyor. Bunun nasıl mümkün olduğunu bilmiyorum. Ve hiç oturmuyorlar! Ayağa kalkıyorlar ve tüm maç boyunca tezahürat yapıyorlar. Gerektiğinde, beş setin tümünde bunu yapıyorlar. Her oyuncunun hayatında bunu hissetmesini isterim. Sadece sahaya gidilir, böyle bir ortamda bir şeyler yapılır ve insanlar daha da güçlü hisseder. Onları memnun etmek istiyorsun çünkü onlar sensin.” dedi.

Tanınırlığıyla ilgili sorulan soru üzerine Türklerin kendisini tanımaya başladığını ifade eden başarılı oyuncu, ülkesinden Türkiye’ye turist olarak gelen Rus kızlara “Arina Fedorovtseva’yı tanıyor musun?” şeklinde sorular sorulduğunu duyduğunu ifade etti. Bu ünün kendisini zorlayıp zorlamadığıyla ilgili olan soruyu ise Arina: “Bu, sporun bir parçası. İnsanlar genellikle fazla bir şey istemiyorlar, fotoğraf çektirmek bazen biraz konuşmak… Taraftarlar enerjilerini maçlara veriyor, kulüp galibiyetleriyle tutuşuyor ve bizim de bir şeyler vermemiz gerekiyor.” cevabını verdi.

Röportajda: “Türklerin Rus kızları, özellikle de sarışınları sevdiği sır değil. Neler oluyor?” şeklindeki soruyu da yanıtlayan Fedorovtseva: “Sıklıkla güzel olduğumu yazıyorlar ve kahve içmeyi teklif ediyorlar. İstanbul’a geldiğimden beri evlilik teklifleri alıyorum. Bu arada sol elimin yüzük parmağında ebeveynlerim tarafından verilen bir yüzük var. Fenerbahçe ile fotoğraf çekimi organizasyonumuz olduğunda bu yüzüğü gördüler ve çok üzüldüler. Çok fazla ilgi var ve benim yerimde bir başkasının başa çıkması zor olabilirdi ancak ben en başından İstanbul’a neden gittiğimin kesin olarak bilincindeyim ve sadece ona odaklandım.” dedi.

Arina ile ilgili olarak Türkiye’ye gelmeden önce yabancı basında yer verilen “Türkiye’de ya yedek kulübesinden kalkmayacak ya da baskı altında kırılacak.” ifadeleri de röportaja konu oldu. “Birilerinin yorumlarından değil, duygularından başlamalısın.” diyen genç yıldız: “Geçen yıl gelecek vaat eden genç bir oyuncuydum. Gelişebileceğim, potansiyelimi ortaya çıkarabileceğim ve büyüyebileceğim bir kulübe dahil olmak önemliydi. Bunun için en iyi seçeneğin Fenerbahçe olduğuna inandım. Biliyorsunuz, İstanbul hakkında hiçbir fikrim yoktu. En iyi kulübe gidiyordum, şehre değil. Eğitim sistemimin çok iyi organize edildiğini biliyordum ve gerisini hiç düşünmedim. Türkiye gibi güçlü bir şampiyona Mısır’da olsaydı, oraya da taşınmayı düşünürdüm. Sonuç olarak şehrin güzel, rahat ve hoş bir iklime sahip olduğu ortaya çıktı, bu harika bir bonus gibi.” şeklinde düşüncelerini aktardı.”

Fenerbahçe ile anlaştıktan sonra daha yüksek miktarlı tekliflerin gelmesiyle ilgili olarak da konuşan Arina: “Bunları araştırmadım bile. Ve ne sunarlarsa sunsunlar, zaten her şeye karar vermişsek ne anlamı var? Mental olarak Fenerbahçe’deydim ve o dönem kontrat miktarı beni ilgilendirmiyordu.” diyerek söylentilere son noktayı koydu. 

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün İstanbul’da kendisi için hazırladığı imkanlardan övgüyle bahseden başarılı oyuncu, yeni yaşantısıyla ilgili: “Geniş, deniz manzaralı ve en önemlisi antrenman salonumuza 2 dakikalık yürüme mesafesinde yaşıyorum. Stadyuma çok yakın, insanlar futbol izlemeye gittiğinde onları dinliyoruz. Sahada olup bitenleri uğultudan ayırt etmeyi öğrendik. Maç günü etraftaki her yer taraftarlarla dolu. Maç 19.00’da olmasına rağmen saat 12.00’de bağırmaya başlıyorlar. Mahallem harika. Muhtemelen yaşam için İstanbul’un en iyisi, çok samimi. Avrupa tarafına gittiğinizde ‘Çok yaygara!’ diyerek sakin ve rahat Fenerbahçemize geri dönmeyi tercih ediyorsunuz.” şeklinde konuştu.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç’la tanışıp tanışmadığıyla ilgili soru üzerine Fedorovtseva: “Süper Kupa’dan sonra öğle yemeği yedik. Geldi, tüm takımla konuştu. Kendisini diğerlerinden ayırmıyor, herkesin kulübün bir parçası olduğunu düşünüyor. Ailemize çok sıcak davranıyor.” dedi. Röportajda transfer öncesi Arina’nın ailesinin Ali Koç ile iletişim kurduğu, her şeyi araştırmak için özel uçakla Türkiye’ye geldikleri, genç oyuncunun buraya gelmesinden emin oldukları ve Ali Koç’la konuşmalarının karar verme faktörlerinden biri haline geldiği bilgisine de yer verildi. 

Kontrat süresiyle ilgili soru karşısında sarı lacivertli ekip ile iki yıl daha sözleşmesi olduğunu söyleyen yıldız oyuncu, İstanbul’daki günlük hayatıyla ilgili ise: “Bölgemizdeki sahil boyunca yürümeyi seviyorum. Zorlu eğitimden sonra, harika bir yenilenme oluyor. Babam, annem veya Anna Lazareva ile yürüyorum. Yemek yapmayı gerçekten seviyorum. Özellikle kahvaltı. Ama akşam yemekleri ve tatlılar da var. Buraya sadece temel İngilizce bilgisiyle geldim. Şimdi her şey çok daha iyi. Burada çok fazla pratik yapıyorum, ayrıca yeni kelimeler ediniyorum, grameri kendim öğreniyorum. Hala İngilizcem ideal olmaktan uzak ama sakince sohbet edebiliyor veya röportaj verebiliyorum. Yavaş yavaş trafik kurallarını öğreniyorum ve ehliyet almak istiyorum.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Kendisine yıldız denmesinden rahatsız olduğunu ifade eden Fedorovtseva: “Bunu duymaktan hoşlanmıyorum ve bana ‘yıldız’ dediklerinde rahatsız oluyorum. Ben bu durumu kabul etmeye hazır değilim, sadece yolculuğumun en başındayım. Cidden, şimdi bana yıldız demek uygun değil.” dedi. Bunun üzerine kimi yıldız olarak gördüğü sorulduğunda ise Arina: “Micheal Jordan.” cevabını verdi.

Rusya Milli Takımı ile ilgili soruları da yanıtlayan oyuncu: “İlk maçımın kiminle olduğunu bile hatırlamıyorum. Ancak A Takım’a girmek bir dönüm noktası oldu, özellikle olimpiyat sezonunda… Aynı zamanda, sadece bir maçta yer almanın bana yetmediğinin de farkındaydım. As oyuncu ​​olmak istedim.” dedi. Kendisinin hedeflerin ardından yeni hedeflere yoğunlaştığını ifade eden Arina: “Öyle ayarlandım ki küçük bir hedefe ulaşır ulaşmaz hemen bir başkası beliriyor. Ve milli takımdaki ilk çıkışım, bir şeyleri başardığım anlamına gelmedi, sadece yaptığım işten duyduğum memnuniyetti. Olimpiyatlara gelince, takımımızın orada nasıl bir performans sergileyeceği ve bu takımın bir parçası olarak kendimi nasıl kanıtlayacağım çok ilgimi çekiyordu. Bunun herhangi bir sporcunun hayatındaki en büyük turnuva olduğu heyecanı bende o kadar büyük değildi. Bu konuda genel olarak sakindim.” dedi.

“Tokyo 2020 çeyrek finalinde Brezilya’ya karşı aldığınız yenilgiyi de sakin atlattınız mı?” sorusunu ise Fedorovtseva: Hayır, hayır, hayır… Yenilgileri çok zor yaşayan bir insanım. Tokyo’dan sonra çok düşündüm, analiz ettim ve kendi kendimi yedim.” diyerek yanıtladı. Rusya’nın uluslararası turnuvalarda yer almadığı yaz dönemiyle ilgili ise: “Bu yaz iki ay boyunca voleybol oynamadım ve bu duraklama; rahatlamama, bir şeylerin farkına varmama ve kayıplara karşı tutumumu değiştirmeme yardımcı oldu. Annemle bu konu hakkında çok konuştuk. Şimdi sadece başarısızlıkları analiz etmeye, dersler çıkarmaya çalışıyorum ve olumsuzlukları bu şekilde devam ettirmemeye çabalıyorum.” şeklinde konuştu.

Arina Fedorovtseva’nın güçlü servisleri de röportaja konu oldu, bunun sırrı sorulduğunda ise başarılı oyuncu: “Bence asıl sır, her seferinde bir ace atmak için çılgın bir arzuyla servis noktasına gelmem. Tüm salonun çığlık atmasını seviyorum ve her zaman taraftarları memnun etmek istiyorum. Sadece sahayı bulsun ve kaçmasın fikriyle atmıyorum. Daimi bir görevim var, her zaman servisten hemen bir sayı almak isterim.” dedi.

“Favori bir sanatçın var mı?” şeklindeki soruyu “Voleybol veya resim konusunda idealim yok. Biri gibi olmak istiyorum diye bir düşüncem yok. Bu konuda sahip olduğum tek kişi: ‘Michael Jordan.’ Her konuda onun hayranıyım. İnanılmaz bir adam ve sporcu. Ona gerçekten hayranım.” şeklinde cevaplayan Arina, Micheal Jordan’a ne sormak istediği sorulduğunda ise: “Bir sürü soru olurdu. Ama çoğunlukla bana biraz ayrıntı söylemesini rica ederdim, zirveye ulaşmak için dikkat etmeye değer, göze çarpmayan küçük bir şey olabilirdi. Yemek yapmayı sevdiğim için bazen Konstantin Ivlev’i izliyorum. Her zaman şöyle der: ‘Detaylara dikkat etmek, hedefin peşinde koşmaktır.’ Bu nedenle, Jordan’dan onun bilebileceği ve herkese açık olmayan bir şey öğrenmek isterdim.” diyerek yanıtladı. 

Konu moda ve renklerden açıldığında Arina’ya pembeye zaafı olup olmadığı soruldu ve Rus voleybolcu bu soruyu şu şekilde cevapladı: “Şimdi büyük ve korkunç bir sırrı açıklayacağım. Pembe, kırmızıya alternatif olarak hayatıma girdi. Kırmızı, her zaman en sevdiğim renk olmuştur. Diş fırçası, mum veya herhangi bir şeyde gözüm hep kırmızıya takılırdı. Ama burada yapamazsınız, Biz Fenerbahçe’yiz. Kırmızı da Galatasaray’dır. Yani bir alternatif söz konusu. Pembenin birçok tonu var ama beni hiç rahatsız etmiyor. Aksine içine girdim, özelliğim, tarzım oldu. Ve son zamanlarda bir trend haline gelmesi benim için de tesadüf oldu. Ben her zaman pembe bir elastik bantla oynarım, bu benim maskotum. Pembe, başlangıçta kırmızıya bir alternatif olarak görünse de benim ayırt edici özelliğim haline geldi.” 

“10 yıl sonra hayatını nasıl görüyorsun?” sorusunu da yanıtlayan Arina: “Yakın gelecekte neyi başarmak istediğime dair bir fikirlerim olur, bunlara gerçekleşince ise yeni bir adım belirir. Ama genel olarak, gerçekten büyük ve parlak bir oyuncu olmak istiyorum. İzlenen ve diğerlerine voleybol oynamak için ilham verecek biri olmalıyım. Voleybola yeni ve yenilikçi bir şey getirmek istiyorum Örneğin 16 yaşında dünyada ilk kez bir sıçrayışta güçlü servis (smaç servis) atan Evgenia Artamonova gibi. Daha önce kadın voleybolunda böyle bir şey yoktu. Veya 1972 Olimpiyat şampiyonu Japon smaçör Morita: Kalkışta gecikmeyi içeren, halen icra edilen ve adını taşıyan bir hücum unsuru icat etti. Kim bilir, belki bir gün genç voleybolcular “Arina” hareketini öğrenmek isterler.” (Gülüyor) diyerek sözlerini tamamladı.  

Haberi Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir