Yıl 80’lerin ortası. Ben çocuğum. TRT tek kanal olmasına rağmen neredeyse her sporu yayınlamaya çalışıyordu. Futbol bugünkü gibi egemen değildi televizyona. Buz pateni en sevdiğim spordu o zamanlar… Trabzonlu oluşum yanıltmasın, bizim köylerin de doğudan hiçbir farkı yoktu. Lapa lapa yağan kar, günlerce kesilen elektrik, kapanan yollar… İnternetin i’si yok dünyada, 3 yerde telefon var ve köyün minibüsü bizi dışarıya bağlayan en önemli araçtı.
O kadar az dünyayla iletişim kurarken tv kadar önemliydi her gün minibüs şoförüne ısmarlanan gazeteler. O zamanlardan kaldı bende gazetelerin spor sayfalarını ilkin okumak 🙂 Ön sayfalar malum siyasetin alanıydı ve epey bir süre tvde Kenan Evren’i görünce siyaset sayfaları netekim çok soğuk geliyordu bana.
Spor sayfaları ise öyle değil, daha renkli daha hayatın kendisiydi benim için. Ayrıca Trabzonspor vardı ki bizde futbolu teknik direktör seviyesinde bilmeyen birine denk gelirseniz ya aslen Trabzonlu değildir ya da Trabzon’da doğmamıştır. Trabzonspor kadar ilgimi çeken şeyse voleybol oluyordu. Karadeniz’de kadın olmak gerçekten çok zordur ve voleybolcu kızları belki de o çocuk aklımla kadınların spordaki kahramanı olarak görüyordum. Tabii bu kahramanlar içinde benim özel bir kahramanım daha vardı Eczacılı Nalan. Sahada hep çok güçlüydü, inatçıydı, pes etmiyordu, vazgeçmiyordu ve benim voleybol yolculuğum siyah beyaz bir ekrandan, katlanıp kol altında eve gelen bir gazeteden Nalan Ural’ı takip etmemle başladı.
Oyun kurallarını, rakip takımları öğreniyordum. Voleybolu bırakıp Güneş Sigorta’ya (şimdiki Vakıfbank) transfer olduğunda belki de bir Güneş Sigortalı’dan daha çok takımı biliyordum. Onunla voleybolu takip ediyordum, voleybolu öğreniyordum.
Ve yıllar sonra yolumuz Eczacıbaşı’da o menajer ben fan olarak kesişti. Çocukların hayal dünyaları sınırsızdır ya hani, belki çocukken ben de hayal etmişimdir böyle bir şeyi ama yetişkin benim hayal dünyamda asla bu kesişme yoktu. Voleybol dışında bir işim uğraşım, çok voleybolun dışında bir hayatım vardı. Voleybol benim için hâlâ ekranda olan, sevdiğim, sevdiğim için de hep hikayelerini merak ettiğim, araştırdığım insanlar dünyasıydı.
Ve geçtiğimiz sezon sonu Nalan Ural emekliye ayrıldığını açıkladı. Eczacıbaşı Kulübü de sosyal medya hesaplarında alelacele bir video ile teşekkür etti.
Voleybol kahramanım voleybola veda ediyordu ve bana da voleybolda çok şey katan Eczacıbaşı böyle mi veda edecekti.
Çocukluğumun bir parçasına da vedaydı bu ve açıkçası hiç beğenmemiştim.
Sonra aradan zaman geçti ve sezon açılışından sonra Eczacıbaşı Kulübü Nalan Ural’a veda etti. Bu daha çok jübile gibiydi. Nalan Ural her ne kadar Eczacıbaşı’nın sembol oyuncularından olsa da voleybolu Ankara Vakıfbank’ta bırakmıştı. Voleybolun istediği belki de Eczacıbaşı ile bırakmasıydı ve yıllar sonra gelen bu jübile de voleybolun kader oyunlarından birisiydi kim bilir… J
Nalan Ural’la birlikte benim de bir parçamın jübile yaptığını hissettim… Siyah beyaz tvde voleybol maçları… Kış günü kar yağıp ıslatmasın diye babamın montumun içine sakladığı gazete…
Voleybolla dopdolu 42 yıl ve bana voleybolda ilk yolu açan, o yolun genişlemesi için her zaman motive eden yardımcı olan Kadın İnsan… Teşekkürler voleybola ve bana kattığın her şey için…
Fatma Madi Babuşcu
Comments are closed.