Boskovic: “Benim konfor alanım saha içi”

Tijana Boskovic, İtalya’dan “Volley News” sitesine verdiği röportajda kendinden bahsederken, birlikte birçok başarılar elde ettiği Eczacıbaşı Spor Kulübü ve Sırp Milli Takımı ile tecrübelerini anlatıyor.

(Röportajın orijinali: tıklayınız.)

Tijana, hikâyeyi başa saralım. Voleybolla ilgili ilk anıların nasıldı? Bu sporla yolunun nasıl kesiştiğini anlatabilir misin?

Merhaba, adım Tijana Boskovic. Çocukken hep dışarıda arkadaşlarımla oynardım. Voleybol da dâhil olmak üzere her türlü sporu yapardık. Babam da farklı spor dallarını izlemeyi çok severdi. Voleybol milli takımımızın oynadığı ne maç varsa izlediğimizi hatırlıyorum. Böylelikle voleybolla tanıştım ve sonrasında benim hikâyem başladı.

Başkalarına göre çok farklı yeteneklerinin olduğunu ilk ne zaman fark ettin?

Voleybola, 10 yaşındayken Bileca şehrinin Hercegovac kulübünde başladım. Orada çok fazla turnuva oynadık. Yaşım küçüktü, altyapı takımlarında oynuyordum. O zamanlar çok başarılıydık ve ben de çok fazla bireysel ödül kazandım. Hep çok çalıştım çünkü en iyisi olmak istiyordum. Hayatta en çok sevdiğim şeyi yapmaya devam etmek istedim.

Çok genç bir yaşta Sırbistan’ı bırakıp Türkiye’ye gitmende ne etkili oldu? Eczacıbaşı ile oynadığın ilk maçlardan neler hatırlıyorsun?

Sırbistan’da çok güzel sezonlar geçirdim. Profesyonel kariyerimin ilk tecrübesini Sırp Ligi’nde yaşadım. Bir noktadan sonra, artık bir adım ötesine gitmem gerektiğini, daha güçlü bir ligde ve takımda yer almak istediğimi anladım. 2015’te Eczacıbaşı’nda oynamaya karar verdim ve o günden bu yana hâlâ buradayım.

İlk maçlarımdan özellikle bir anı hatırlayamıyorum ama şunu söyleyebilirim; ilk günden itibaren takım arkadaşlarımdan yönetime kadar kulüpteki herkes beni çok içten bir şekilde karşıladı. Genç bir sporcu olarak, yeni bir ortamda kendimi evimde hissetmek benim için çok önemliydi.

İstanbul’daki yedinci yılındasın. İstanbul’da yaşamakla ilgili en çok hoşuna giden şey nedir? Voleyboldan kopmak istediğinde vaktini nasıl geçirirsin?

Güzel olan şu; bu şehirde hiçbir zaman sıkılmıyorsunuz. Görülecek çok fazla güzel yer var. Fakat profesyonel bir sporcu olarak bu imkândan çok fazla faydalanamıyorum. Boş günlerimde önceliğim genelde dinlenmek, vücudumu toparlamak ve kendime iyi bakmak oluyor. Yine de dışarıda bir kahve içmeyi, Anadolu veya Avrupa yakasında vakit geçirmeyi, arkadaşlarım ve ailem ziyarete geldiğinde onlarla dışarıda gezmeyi seviyorum.

Eczacıbaşı deneyimini nasıl açıklarsın? Bu kulübü özel yapan şey sence nedir?

Yedi senedir bu kulüpte müthiş bir tecrübe ediniyorum. Kulübün aralıksız en uzun süre oynayan yabancı sporcusu olmak beni ayrıca özel hissettiriyor. Genç kızlara örnek olmak, onları hayata hazırlamak, kadınların güçlenmesinde rol oynamak gibi kulüple ortak değerlere sahip olduğum için kendimi ayrıca şanslı hissediyorum.

Eczacıbaşı’nın bu sezonki gidişatını nasıl buluyorsun? Beklentileriniz ve hedefleriniz neler?

Eczacıbaşı’nda hedefimiz her zaman katıldığımız her kulvarda kupa kazanmaktır. Yenmeye aç bir takımız. Sezonun ilk yarısında zor zamanlarda güzel bir oyun ortaya koyduk ve güzel sonuçlar elde ettik. Eminim ki, sezonun en önemli kısmı olan ikinci yarısında da takım olarak gelişeceğiz ve istediğimiz sonuçları elde edeceğiz.

Geçtiğimiz yaz oynadığın Olimpiyat Oyunları ve Avrupa Voleybol Şampiyonası’yla ilgili neler söylersin? Takımının geçen yaz elde ettiği sonuçlar seni tatmin etti mi?

Geçtiğimiz yaz, milli takımla geçirdiğim en zor ama aynı zamanda en güzel yazlardan biriydi. Çok önemli iki turnuvadan iki madalyayla ayrıldık ve bu sonuçlardan dolayı tabii ki memnunum. Kendi ülkemizde voleybolun en önemli turnuvalarından birini oynayabilmek her zaman hayalimdi ve bu yaz bu fırsatı yakaladık. Tüm seyircimizin desteğini ve sevgisini hissettik.

Hem Olimpiyatlarda hem de Avrupa Voleybol Şampiyonası’nda sergilediğin etkileyici performansla “En İyi Pasör Çaprazı” seçildin. Bu senin için ne ifade ediyor? Başarının sırrını bizimle paylaşmak ister misin?

Tabii ki bu ödüllerin benim için çok büyük bir anlamı var ancak odak noktam her zaman takımca kazanmak ve birbirimize yardımcı olmak. Sonucu ne olursa olsun her zaman elimden gelenin en iyisini verdiğime emin olmak istiyorum. Başarımın sırrı diye bir şey yok. Tek bildiğim, hayatta en sevdiğim şeyi yapmaya devam etmek.

Herkes hem kulübünde hem milli takımında kupalar kazanmanı beklerken sen bu baskıyla nasıl başa çıkıyorsun?

Bu gibi seviyelerde baskı altında oynamak çok normal bir şey. Seneler geçtikçe, önemli anlarda zorluklarla yüzleşmeyi daha iyi öğreniyorum. Baskı altında oynamak işimizin bir parçası. Şu ana kadar baskıyla başa çıkma konusunda hiçbir problem yaşamadım. Binlerce seyircinin önünde önemli maçlar oynamaktan ayrı bir keyif alıyorum.

Saha dışında utangaç bir insansın, asla dikkat çekmeye çalışmıyorsun. Fakat voleybol oynamaya başladığın anda müthiş bir hâkimiyete sahipsin. Bu iki farklı kişiliğe nasıl bir arada sahip oluyorsun?

Saha dışında çok fazla arkadaşım yok. Aslında beni tanıdıkça utangaç bir insan olmadığımı anlıyorsunuz ama saha dışında dikkatleri üstüme çekmeyi sevmediğim doğru. Saha içi benim gerçek konfor alanım. Sahada yansıttığım duygu ve davranışlar tamamen içimden geliyor.

Şu ana kadarki en büyük başarın sence hangisi?

2018 Dünya Şampiyonası’nda elde ettiğimiz şampiyonluğun bende özel bir yeri var.

Voleybolla ilgili tüm hayallerini gerçekleştirdin mi yoksa hâlâ bazı hayallerin peşinde misin?

Sanırım hiçbir zaman elde ettiğim sonuçlarla yetinemeyeceğim. Eğer bir gün o noktaya geldiğimi hissedersem, o zaman kendime  “Tamam, şimdi bırakabilirsin” diyebilirim. Hayallerimin peşinde koşacağım ve onlara ulaşana dek bırakmayacağım.

(Çeviri: Eczacıbaşı Spor Kulübü)

Haberi Paylaş

Comments are closed.