Avrupa ve Dünya şampiyonu olan bir takımın mimarı Erol Ünal Karabıyık. Dünya Şampiyonasının hemen ardından Karabıyık’a merak ettiklerimizi sorduk. Başkan’ın cevapları haberin devamında…
-Öncelikle neler hissettiğinizi merak ediyorum. Maç içinde, maç sonunda neler yaşadınız, neler düşündünüz?
Kendi adıma hissettiklerimle kızlar adına hissettiklerim bir arada, iç içeydi. Onlar sahada gülüp mutlu olunca ben de mutlu oluyordum ama bu, her sayıda kazanmaya biraz daha yaklaşmış olmanın mutluluğu gibi değildi. O da vardı elbette ama dediğim gibi, bu iki duygu iç içe, yan yanaydı. Sürekli olarak; “Bu kadar da kolay olamaz.” deyip duruyordum kendime. Bir taraftan da sürekli olarak; “İnşallah bu kadar kolay olur.” diye dua ediyordum tabii. Maç içinde durumum hep böyleydi. Oturup analiz etmedim “Ben nasılım, şu anda ne hissediyorum.” diye tabii, siz sorduğunuz için şu anda düşünüyor, analiz etmeye çalışıyorum.
-Yanılmıyorsam 2 yıl önce bu projeye imza atıldı. 2 yılda böyle bir sonuca gidilebileceğini düşünmüş müydünüz?
Hem düşünmüş, hem planlamış, hem inanmış hem de çok istemiştik. Bu, sonuca endeksli bir proje değildi, ama gene de alınacak iyi bir sonucun bir hedef ışığı yakacağını ve çok sayıda aileyi, genci, kulübü bu hedefe inandıracağını biliyorduk. Başarı isteğimizin nedeni buydu. İki yılın, bir yatırımlar – projeler – sonuçlar bütünü düşünüldüğünde çok kısa bir süre olduğu açık. Ancak bunu bir de çocuklara, antrenörlere sormak lâzım. Her günü üst düzeyde antrenmanla, hemen hemen her üç ayı birkaç uluslararası maçla ve sezon boyunca her hafta sonu lig müsabakasıyla dolu bir iki yıldan bahsediyoruz. Sabrın bile zaman zaman yetersiz kaldığı, çok kuvvetli inanmanın, kendini adamanın şart olduğu bir iki yıl.
-Bu projenin devamı gelecek mi? Çünkü anladığım kadarıyla kızlar bölünüyorlar. Galatasaray Ecem’i aldı. Bir kısmı galiba Nilüfer’e gidecek.
Proje, giderek daha fazla güçlenen bir ırmak kaynağı gibi düşünülmüş, planlanmıştı. Elbette devamı gelecek. Her periyodda yeni yetenekler, iki yıllık yeni hedefler için harekete dahil edilecek. Projenin bir parçası da başından beri söylediğimiz gibi bu nehrin denize kavuşması, yani kulüplerinden uluslararası tecrübe kazandırmak için aldığımız sporcuların orijin kulüplerine dönmesiydi. Kimi orijin kulübüne döndü, kimi serbestti, dönmedi, başka kulübe transfer oldu. Şimdi kulüplerimizin elinde, Avrupa ve Dünya Şampiyonası oynamış, Avrupa ve Dünya Şampiyonu olmuş sporcular var. Bilge yöneticilerin ve antrenörlerin bu serveti en iyi şekilde değerlendireceklerine inanıyor, bu sezondan başlayarak tüm kızlarımızı dünyanın sayılı liglerinden olan Türkiye 1. Liglerinin kıran kırana mücadelesinin içinde görmeyi umuyorum. Çünkü bu, heba edilecek bir meta değil; her biri dünyada parmakla gösterilen, göğsünde iki altın madalya taşıyan insan.
-Bu bağlamda kızlarımızı artık sanırım A takımlarda izleyeceğiz ama endişem, hazır ivme yakalamışlarken, kendilerine güvenleri varken, oynayabilecekleri takımlarda yer alsalar sorumluluk alma adına kendilerini geliştirmezler mi? Böylece oyuncularımızın yıldızı parlamadan daha da gelişebilirler diye düşünüyorum. Siz neler söyleyeceksiniz?
Bir önceki sorunuzu cevaplarken bu sorunun cevabını da vermiş oldum. Şöyle düşünüyorum; eğer beş sene sonra, liglerimizde, kızlarımızın bugün Dünya Şampiyonu olurken gerilerinde bıraktıkları ülkelerin sporcularını onların yerine oynarken görürsek hepimiz çok üzülür, kahroluruz. Şimdi çocuklarımızı, eze eze yendikleri ülkelerin sporcularıyla birlikte lig ortamına atmalı, ele geçirdikleri bu rekabet üstünlüğünü onlardan katiyen esirgememeliyiz.
-Eğer dağılıyorlarsa TVF bünyesinde yeni bir yıldız takımı kurulacak mı?
Söylemiştim; elbette yeni takım kurulacak. Ancak şunu düzeltmek isterim; bunun adı dağılmak değil, orijin kulübe dönüş. Yani tıpkı başlangıcı gibi, bu da sürecin bir parçası.
-Motta’nın Nilüfer Belediyesine geçmesi ve Nilüfer Belediyesinin Pilot takım olması nasıl bir fayda sağlayacak?
Fayda ortada. İkinci Ligde oynayarak kazandıkları tecrübe ve takım olma bilinciyle Yıldızlar kategorisinde hem Avrupa, hem Dünya Şampiyonu oldular. Şimdi 2. Lige sığmayacak bir başka tecrübeye, 1. Lig tecrübesine ihtiyaçları var.
Motta’nın Nilüfer Belediyesine geçme işine gelince… O konuda bir yanlış anlaşılma var. Türkiye Voleybol Federasyonunun hiçbir antrenörü, hiçbir kulübe geçmiyor. Motta, eğer görev verilirse, şu veya bu takımda toplanabilecek sporcuları bu kez aynı proje kapsamında daha üst düzey kategorilerde yine bir takımın sürekli bir arada bulunan, birlikte tecrübe kazandırılan fertleri olarak hazırlamaya çalışacak. Yani bu, eğer uygulamaya koyacak olursak, Motta’nın transferi falan değil, Milli Takım Baş Antrenörlüğü görevinin gereği olacak.
Ancak, Yıldız Takımımızın 2. Ligde oynatılması planlamasında olduğu gibi, Yıldız Takımdaki görevini ve dolayısıyla 2. Ligdeki tecrübe ödevini tamamlamış çocuklarımızdan 1. Lig takımlarında yer bulamayanlara yönelik düşünülen bu pilot takım uygulamasına da bazı kulüplerden itirazlar gelmeye başladığını söylemeliyim. Tabii eksiklik bizde olmuş, biz aklımızdakini yeterince iyi anlatamamış olabiliriz. Bu durumda, projeyi, kadrosuna hiçbir yabancı oyuncu dahil etmeyeceğini taahhüt ederek kapılarını bu uygulamaya açan bir kulüp veya kulüplere, eldeki sporcu değerleriyle destek verme seviyesinde kontrollü olarak başlatabilir ve bir sezon boyunca gelişme sağlanıp sağlanmadığını gözlemleyebiliriz. Eğer sonucun verimli olmadığını görürsek, gelecek sezondan itibaren belki de yine kendi kulübümüzle 1. Ligde devam etmeyi seçebiliriz.
-Milli Takımlarımız adına bundan sonrası için neler düşünüyorsunuz?
Hâlâ daha önce söylediğim yerdeyim. Olimpiyat düşünüyorum. Alt yapı kategorilerinde sonuca değil kazanımlara ve geleceğe yönelik düşünür, planlamalar yaparsak Olimpiyat arzumuzun da gerçekleşeceğini düşünüyorum. Yıldız Erkek, Yıldız Bayan, Genç Erkek, Genç Bayan takılarımızda uluslararası tecrübe ile donatılan yeteneklerimizin liglerimizde mutlaka değerlendirilmeleri gerektiğini, Olimpiyat hayalimizin gerçekleşebilmesi için öncelikle tüm yerli yeteneklere liglerimizde olimpik rekabet hakkının verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Comments are closed.