“Cebimizde 200 Euro ile geldik Ankara’ya”

Elif Uzun, namı diğer Lahira Uzunovic.

Genç yaşta ülkesini ve sevdiklerini bırakıp voleybol aşkına Türkiye’ye geldi. Çok zorlandı ama asla pes etmedi. Çalıştı, çabaladı, milli takıma kadar yükseldi. Peki ya sonrası?

İşte sonrasını Elif Uzun’dan dinleyelim. SigortaShop Kadınlar Voleybol 1.Lig’in iddialı ekiplerinden Bolu Belediyespor forması giyen başarılı oyuncunun Voleybolunsesi okuyucuları için paylaştığı voleybol ve hayat serüvenini keyifle okumanız dileğiyle…

İSMİNİ İLK DEFA DUYDUĞUM BİR SPORDU

Voleybola nasıl başladın?

Voleybola başlamadan önce birkaç farklı sporla uğraştım, jimnastik, latinoamerik dans gibi. Sonra boyum uzun olduğundan basketbola başladım ama onu da antrenörüm beni sevmediği için bıraktım. Bir gün bizim mahallede yürürken voleybol kursu için bir ilan gördüm. İsmini ilk defa duyduğum bir spordu, hakkında hiçbir şey bilmiyordum. 8 yaşımdaydım ve kendi kendime ‘bunu da deneyim’ dedim. Hatta antrenmanın saatini sormak için ararken jimnastikte giydiğim mayolarla antrenman yapabilir miyim diye sormuştum. Sene 1999’du libero pozisyonu voleybola eklendikten sonra. O gün bugündür 21 senedir aralıksız oynuyorum.

Türkiye’ye geliş serüvenin nasıl oldu?

Bosna Hersek’te oynadığım altıncı senemi tamamlıyordum. İlk genç milli takıma davetim 12 yaşımda oldu ama Bosna Hersek’teki şartlar buradaki gibi olmadığı için 2 hafta kamp yapıp, orada yaşayan kızların evinde kalıp evimize gitmiştik. İlk A takım antrenmanına çıkışım da 12 yaşında oldu, kendimden en az 10 sene büyük ablalarımla antrenman yapıp mümkün olduğu kadar bir şeyler kapmaya çalışıyordum. Bir şekilde okula gidip, antrenmana koşup vaktimi değerlendiriyordum. 14 yaşıma girdiğimde o zamanki antrenörüme Saraybosna’nın köklü kulüplerinden teklif gelmişti. O da kabul etti ama aynı zamanda gençleri yani beni ve arkadaşlarımı çalıştırdığı kendi kulübü vardı. O teklifi kabul edip beni ve iki arkadaşımı daha o takıma dahil etti. Biz üçümüz her gün okuldan çıkıp A takım antrenmanına saat 19:00’da girip sonrasında 21:00’de kendi takımımızın antrenmanına giriyorduk, gece 12’ye doğru eve geliyorduk ve sabah okula gidiyorduk. O takımın fazla bütçesi yoktu ama Süper Lig’de kalmasını sağladık biz.

O sırada benim antrenörüm Üzeyir Özdurak ile iletişime geçti, o da beni ve o iki arkadaşımı denenmek için Ankara’daki İlbank takımına davet etti. Orada beni beğenmişlerdi ve hemen gelmemi istediler fakat ailem o sene izin vermedi, çünkü ilkokulu bitirmemi istediler. O sene boyunca İlbank’tan aradılar ara sıra ama ben gelmeye pek sıcak bakmıyordum, çünkü bildiğim kimse yoktu, birazcık korkuyordum. Ailem de hiç karışmıyordu, o yaşta o kararı kendimin vermesine izin verdiler. En sonunda tam lise sınavına hazırlanırken Bosna’da fikrimi değiştirdim, İlbank’ı aradım ve ben gelmek istiyorum dedim. 26 Haziran 2006’da da Türkiye’ye geldim.

ANNEM İŞİNDEN İSTİFA EDİP BENİMLE GELDİ

Aileden uzak başka bir ülkeye gitmek seni korkuttu mu?

Tabii ki korkuttu ama ailem de buna izin vermedi. Annem beni tek başıma bırakmak istemedi ve işinden istifa edip benimle beraber geldi. Dil bilmeden, kimseyi tanımadan, cebimizde 200 Euro ile geldik Ankara’ya. Ailem bu hayalimi gerçekleştirmem için çok destek verdi, annem babam ayrı kaldı bir süre ve annem tamamen bana odaklandı. Hakkı ödenmez yani 😊

Üniversiteyi bitirene kadar annem benimleydi sonrasında eve döndü, babamla mutlu mesut bir emekli hayatı yaşıyorlar şu an.

İlk milli maça çıkışın?

Türkiye’ye geldikten sonra İlbank’ın altyapısında oynamaya başladım ve A takım antrenmanlarına çıkmaya başladım. Günde 3-4 antrenman bile yorucu gelmiyordu. İlbank’ta vatandaşlık sürecini biraz hızlandırıp 2007’nin sonunda Türk vatandaşı oldum. O sıra turnuvalarının birisinde Mehmet Bedestenlioğlu ile tanıştık ama onunla çalışmaya başlamadan önce A2 milli takımın kampına davet edildim ve hayatımda ilk defa İtalyan sistemi ile ve o zamanki milli takım hocası Alessandro Chiappini ile tanıştım. O takımla beraber Fransa’da Lyon’da bir turnuvaya gittik ama resmi olmadığı için ilk milli maçım sayılmaz. O yaz da genç milli takıma davet edildim ve ondan önceki sene yıldız kategorisinde dünya 2nciliğini kazanan, Türk voleyboluna ilk büyük başarılarından birisini getiren takımla beraber çalışmaya başladım. Oradaki herkes birbirini çok iyi tanıyordu, senelerce beraber oynamışlardı. Dışarıdan gelen 2-3 kişi olarak uyum sağlamakta zorlandık. Ben biraz daha fazla zorlandım çünkü o zamanlar Türkçe’yi de o kadar iyi bilmiyordum. Çok zorlu bir kamp döneminden sonra (aralıksız 93 gün kampta kaldık diye babam not almıştı) o grubun 13ncüsü olarak elenmiştim ama bir arkadaşımız sakatlanınca 2008 Avrupa Şampiyonası’na beni de götürdüler ve o yaz Avrupa 3’ncüsü olduk.

İLK DEFA VOLEYBOLU BIRAKMAYI DÜŞÜNDÜM

Geçirdiğin sakatlıklar kariyerini nasıl etkiledi?

O 2008 yazından sonra İlbank’ın A takımında da oynamaya başladım, çok güzel bir sezon geçiriyordum, ta ki 2009 Şubat ayında Beşiktaş maçının son sayısında ön çapraz bağımı kopartana kadar. Bu sakatlıklar şimdi yaşandığı zaman bile çok ciddi ama o zamanlar kariyeri bitirecek nitelikte bakılıyordu. Çok çalıştım, iyileştim ve yeniden oynamaya başladım ama iki sene sonra bu sefer de Challenge Kupası’nı oynadığımız İtalya’nın Modena kentinde diğer dizimin ön çaprazını kopartana kadar. Ben ki voleybolu bu kadar seven bir insan ilk defa voleybolu bırakmayı düşündüm, çünkü o acılar, geri dönüş süreci çok uzun süreli ve zorlayıcıdır. Dizlerimden 3 kez ameliyat oldum ve buna diğer sakatlıklar da eklenince artık aynı oyuncu olmadığımı kabul etmek zorundaydım. Eskiden en belirgin yönüm hücumumdu ama artık eskisi gibi olmayınca defansif yönümü daha fazla geliştirmeye başladım, daha çok komple oyuncu olmaya çalıştım. Özellikle ikinci diz sakatlığımdan sonra insanlar da dönebileceğimi düşünmedi ve başka takıma gönderildim. Orada benim de moralim hiç yokken Salih Yergin ile çalışmaya başladım ve bana çok yardımcı olmuştu, emeği çok fazla üzerimde. Hem voleybolu tekrar sevmeme neden oldu, hem de oyunumu eskisi gibi olmasam da farklı bir ben gibi oynayabileceğimi gösterdi.

Belki hiçbir zaman potansiyelimi gerçekleştiremedim oyuncu olarak, çok erken yaşta çok ağır sakatlıklar yaşadım ama bu sakatlık süreçleri hem oyuncu hem insan olarak (Hacettepe Üniversitesini başladım ve bitirdim) kendimi geliştirmemi sağladı.

Ailende sporla ilgilenen var mı?

Ailemde sporla profesyonel olarak ilgilenen yok ama annem ve babam gençliğinde basketbol oynamışlardı. O yüzden benim de basketbolcu olmamı istediler ama ben voleybolcu oldum 😊

Birçok farklı ilde çeşitli kulüplerde forma giydin. Her sene şehir değiştirmek yorucu oluyor mu?

Uzun süre Ankara’da oynadım ve yaşadım. Sonrasında bir değişikliğe ihtiyacım vardı ve güzel ülkemizi biraz dolaşmaya başladım. Her sene takım değiştirmek sezonun başında ve sonunda zor oluyor, yeni bir antrenöre, sisteme, şehre ve insanlara uyum sağlamaya çalıştığınız için. Bir de her sene havaalanına 30 kilo hakkınız varken 60 kilo ile gelip Euro cezası ödediğim için 😊

Onun dışında kendimce düşüncem bir oyuncunun gelişimi açısından farklı antrenörlerle, farklı kulüplerde çalışması gerekiyor. Aynı sistemde, alıştığınız yerde yaşamak ve çalışmak ta güzel ama her sene tanıştığım insanlar iyi veya kötü bana kazanç olmuştur. Çalıştığım her antrenörün mutlaka bana faydası olmuştur. Başarı rahat olduğunuz yerden asla gelmez, yenilikler, farklı deneyimler bizi geliştirir. O yüzden bunun bana olumlu şekilde yansıdığını düşünüyorum.

ŞU ANA KADAR EN MUTLU OLDUĞUM YER BURASI

Bolu Belediyespor’da sezon nasıl geçiyor?

Biz burada çok mutluyuz kısacası o 😊 Özellikle buradan başkanımız Sinan Barut’a çok teşekkür etmek istiyorum. Biz sporcular sadece oyunumuza, antrenmanımıza konsantre olalım diye aklınıza gelebilecek her imkanı sağladı. Rahatlıkla söyleyebilirim ki şu ana kadar o anlamda en mutlu olduğum yer burası. Bolu çok güzel yer ve bu yaşadığımız pandemide bulunabileceğimiz en güzel yerlerden bir tanesi. Yeşili bol, doğası zengin bir yer ve her nefes almak istediğimizde gidebileceğimiz yerler var. Onun dışında yönetimsel olsun, antrenör açısından olsun, takım uyumu açısından olsun şu ana kadar bir sıkıntımız olmadı ve böyle kalmasını temenni ediyoruz.

Pandemi nedeniyle yaşadığımız ertelemeler takımın düzenini nasıl etkiliyor?

Bizim şu ana kadar ertelenen maçımız olmadı ve tüm Covid testlerimiz negatif çıktı, o yüzden bizi çok etkilediği söylenemez. Biz burada kendimize özgü bir fanusa kapatılmış gibiyiz. Dışarıda bir pandeminin olduğunun farkındayız, takımların ertelenen maçlarının farkındayız ama henüz pandemi anlamlı bir şekilde etkilemedi bizi.

SigortaShop Kadınlar 1.Ligi’nde bu sezon hedef nedir?

Teklifi aldığım andan beri bu takımın tek hedefinden bahsediliyor, şampiyonluk. Başkanımız olsun, antrenörlerimiz olsun, biz sporcular olsun ilk günden itibaren bu hedefe kitlendik ve gerçekleşmesi için çalışıyoruz. Şu ana kadar da istediğimiz gibi gidiyor 9 maçtan 9 galibiyet aldık. Antrenmanlarımız çok tempolu ve kaliteli geçiyor, orada gösterdiğimiz performansı hala göstermesek te her şey için zamanımız var diye düşünüyorum. İstediğimiz oyunu en kısa sürede sahaya yansıtacağımızı düşünüyorum. İlk yarının bitmesine 1 maç var ve son maçımızı önemli rakibimizle oynayacağız. İlk yarıyı namağlup bitirmek istiyoruz. Hepimiz şu an o hedefi gerçekleştirmek için odaklandık.

TATLI YAPMAYI ÇOK SEVERİM

Voleybol dışında ilgilendiğin bir hobin var mı?

Edebiyat mezunu olduğum için kitap okumayı çok severim. Biliyorsunuz ki biz sporcular antrenman dışında sedanter bir yaşam sürdürdüğümüz için genelde ya kitap okurum ya da dizi, film seyrederim, ya da kısa süre önce sahiplendiğim kedimle oynarım. Onun dışında yemek yapmayı, özellikle tatlı yapmayı çok severim.

Pandemi nedeniyle hayatımızda çok kısıtlamalar oldu. En çok neyi yapmayı özledin?

Açıkçası en çok ailemi görmeyi özledim. Bu sene pandemi nedeniyle ve babam da riskli grupta olduğu için onları ancak 10 gün görebildim ki ben genelde yazlarımı Bosna Hersek’te geçiririm. Onun dışında istediğim gibi, istediğim zaman sevdiğim insanları, arkadaşlarımı görmeyi çok özledim. Özgürce sokağa çıkıp dolaşmayı, konserlere gitmeyi, restoranlarda tedirgin olmadan oturmayı, futbol, basketbol maçlarına gitmeyi özledim. Yeni normale bizim sporcuların alışması belki biraz daha kolay oldu, çünkü biz zaten disiplinli yaşamlar sürdürüyoruz ama yine de herkes gibi eski günlerimizi iple çekiyoruz.

 

 

Haberin Fotoğrafları

Haberi Paylaş

Comments are closed.