CEV Kupası Finali: Neden Olmadı?

Takımlarımızın Avrupa kupalarında İtalya ekiplerine karşı karnesi kötüleşmeye devam ediyor. Son olarak, 2021 Kadınlar CEV Kupası final maçlarını geride bıraktık ve ne yazık ki temsilcimiz Galatasaray HDI Sigorta, ikinci maçta da İtalyan Saugella Monza’ya 3-0 mağlup oldu ve turnuvayı ikinci sırada tamamladı. Yine de Galatasaray’ı finale kadar yükseldiği ve bize bu heyecanı yaşattığı için çok tebrik ederim. Peki neden böyle oldu, bana göre bu skorun sebepleri neler?

Öncelikle söylemeliyim ki, Saugella Monza zaten herkesin olduğu gibi benim de en büyük favorimdi. Turnuvanın başından bu yana çok başarılı bir performans sergileyen Monza, namağlup şampiyon tamamladığı CEV Kupası’nda yalnızca bir set kaybetti. Öte yandan, final serisi ilk maçında Galatasaray, Hazal Selin Uygur ve daha da önemlisi Olesia Rykhliuk olmadan mücadele ettiği için ilk maçtaki mağlubiyet kaçınılmazdı.

Her ne kadar ikinci maçta bu iki oyuncu da forma giyebilmiş olsa da, hastalıktan daha yeni dönmeleri nedeniyle eski performanslarını yakalayamamaları ve takım olarak pek fazla antrenman yapılamamasından dolayı elbette tam etkili bir oyun ortaya koyamadı Galatasaray. Buna karşın, Rykhliuk en etkili oyununu oynasa da muhtemelen şampiyon değişmezdi, en fazla bir set alırdık ve kaybettiğimiz setler daha yakın geçerdi. Yine de ikinci maçı değerlendirmenin iki takımı kıyaslarken daha gerçekçi olacağı kanaatindeyim.

İki takımı genel olarak kıyasladığımızda, aslında smaçörler ve pasör çaprazları arasında ciddi bir fark yok. Kosheleva da Rykhliuk da gayet başarılı ve etkili oyuncular. Buna karşın, Galatasaray’daki en temel problem bu iki oyuncuya çok fazla top gitmesi. Maç boyunca Kosheleva toplam 36, Rykhliuk ise 15 top almış. Monza cephesinde ise pas dağılımı 18-14-13-10 şeklinde oldukça dengeli gerçekleşmiş. Bunda da tabii ki sorumluluğun önemli bir kısmı pasörler Çağla ve Nilay’da.

Bu halihazırda iki takım arasındaki en önemli fark olan orta oyuncular ve blok kurgusu arasındaki uçurumu da çok açmışa benziyor. Rakip takımın ortaları Anna Danesi ve Laura Heyrman, bizim orta oyuncularımıza göre çok daha iyiler. Buna aynı zamanda pasın adresi belli olan toplar da eklenince, Monza filenin üstünde bize adeta geçit vermedi. Üç setlik bir maçta 16 blok yapmış olmaları ve bizim sadece 2 blokta kalmış olmamız bunun en bariz örneği.

Bu yüzden her ne kadar Monza aslında %39 gibi çok da etkili olmayan bir hücum yüzdesi ile maçı tamamlamış olsa da, maçın tamamını domine ederek her seti çok rahat bir şekilde kazanmış oldu. Ayrıca, Galatasaray %40 mükemmel ile %58 pozitif manşet yüzdesi yakalayarak rakibinden daha iyi bir oran tutturmasına rağmen, hem oyun kurgusu hem de orta oyuncular arasındaki fark nedeniyle maçtan farklı bir şekilde yenik ayrıldı.

Ama bence maçtaki yüzdesel oranlardan ve oyun skorlarından çok daha önemli bir şey vardır ve bir takım kazansa da kaybetse de buna göre değerlendirilir: Takım ruhu ve kazanmaya dair inanç. Galatasaray, aslında maça hiç de fena başlamadı, hatta ilk setin ortalarına kadar oldukça başa baş bir oyun sergiledi. Yine de, Kosheleva hariç neredeyse hiç kimsede maçı kazanmaya dair istek ve ümit yoktu. Öte yandan, Monza oldukça rahattı ve oynadığı oyundan keyif alıyorlardı, bunu oyuncuların yüzlerindeki ifadeye baktığınızda veya sayı kazandıktan sonraki tavırlarını incelediğinizde rahat bir şekilde görebiliyordunuz. Zaten ilk seti kaybedince oyundan tamamen kopan Galatasaray, ikinci sette hiç varlık göstermeyince, daha doğrusu göstermeyi de çok istemeyince mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Maçı kazanırsınız veya kaybedersiniz, bu çok da önemli değildir; ama bir izleyici ve voleybol sever olarak kaliteli bir voleybol izlemek ve sahada asla pes etmeyen bir takım görmeyi istemek benim en doğal hakkım. Galatasaray bana bunu vermedi, maç boyunca kendileri de çok istemediği için hiçbir zaman beni kazanabileceklerine inandıramadı.

Ayrıca Monza’nın ilk iki seti kazanmasının üzerine formalite icabı oynanan son sette Monza tamamen rotasyon uyguladı ve Danesi dışındaki bütün oyuncuları değiştirdi. Ancak biz yine de Kosheleva’yı, Güldeniz’i oynatmaya devam ettik. En azından hiçbir iddiamızın olmadığı son sette diğer genç oyuncularımızla mücadele edebilirdik diye düşünüyorum. Böylece hem sakatlık gibi risklerden kurtulmuş, hem de genç isimlere tecrübe kazandırmış olurduk.

Bu turnuva gelip geçti, ancak Galatasaray için tehlike çanları çalmaya devam ediyor. Uzun bir aranın ardından ligde ilk dörde girmeyi başaramayan sarı kırmızılılar, aynı zamanda finale kadar yükselmiş olsa da iki maçta da adeta varlık gösteremedi. Önümüzdeki sezon Galatasaray’ın acilen orta oyuncu ve pasör takviyesi yapması, aynı zamanda daha da derinlikli bir kadro oluşturması gerekiyor. Son olarak da, eğer çok iddialı bir takım kurmayacaklarsa da bari genç oyuncular ağırlıklı bir kadro yapılanması oluştursunlar.

Umarım güzel günler Galatasaray için yakındır ve önümüzdeki sezon sarı kırmızılıları yeniden daha kaliteli bir voleybol ortaya koyarak rakiplerine kafa tutan, mücadeleci ve istekli bir takım olarak görürüz.

#İstanbulSözleşmesiYaşatır

Alperen Bakırlıoğlu
alperenbakirlioglu@gmail.com

Haberi Paylaş

Comments are closed.