Çok acı





Dün Ayazağa’da oynanan Eczacıbaşı Vitra-Vakıfbank maçı, heyecanı ve çekişmesi bir yana, salonun yetersizliği nedeniyle çok acı bir gerçeği gözler önüne serdi. Bu sezon kadınlar liginin en iyi iki takımının mücadelesi, bu kadar küçük bir salonda oynanınca, çeşitli yetersizlikleri de beraberinde getirdi. En basitinden yaklaşık 1000 kişi kapasiteli salonda 1200 civarında voleybolsever vardı. Bir kısmı oturacak yer bulamadı ve ayakta kaldı. İstemeden de olsa çevresinde oturup maç seyretmek isteyenleri rahatsız ve huzursuz etti. Bir kısım genç voleybolsever, tribünlerin üzerinde bulunan havalandırma kanallarının üzerine çıktı. Ağır bir kazaya sebebiyet vermeyi dahi göze aldı insanlar. Gerek normal, gerekse acil çıkış kapıları görünmeyecek derecede işgal edildi. Hiç kimsenin aklına “Ya deprem olursa, ya yangın çıkarsa, vs” gibi bir soru gelmedi. Bir felaket yaşanmadığı için yetkililer kendini şanslı saymalı. Sadece salonun içerisinde değil, dışarıda da bir kaos vardı. Maça özel aracıyla gelmek isteyen voleybolseverler, otoparkta yer bulamadı. Toplu taşıma zaten yok gibi, arabasız gidemiyorsunuz Ayazağa’ya. Seyircileri yönlendirmeye çalışan güvenlik görevlileri aciz kaldı, ne yapacağını şaşırdı. İnsanlar yol güvenliği olmayan, ışıklandırması bulunmayan caddede adeta can pazarı yaşadı. Bu maçı kaçırmamak uğruna. 1000 kişilik salonda seyircilere ayrılmış 1 adet (yazıyla bir!) tuvalette uzun kuyruklar oluştu. Kısacası bir voleybol maçını eziyete çevirmek için ne gerekiyorsa vardı. Basın tribünü zaten yetersiz. Üzerine bir de bu kadar kalabalık olunca, voleybolu yaymaya, geniş kitlelere duyurmaya çalışan basın mensupları da çok zor şartlar altında görev yapmaya çalıştı. Normalde maç esnasında boşalan basın odasında zaman zaman 20’nin üzerinde insan vardı dün. Gerisini siz düşünün.

Çözüm şart

Yanlışları ve olası sıkıntıları yazdık. Bunları çözmek şart. Ev sahibi olduğu maçlarda kendi salonunda oynama hakkı var Eczacıbaşı’nın. Herkes de buna saygı duymalı. Ancak dünkü gibi sıkıntıları yaşamaktansa yılda 3 (üç) maçı Burhan Felek’te oynasa daha iyi olmaz mı Türk voleybolunun lokomotifi? Saha avantajı söz konusu değil, sadece seyirci avantajını kaybedecek Eczacıbaşı. Buna razı olmak çok mu zor acaba?

Lorenzo’nun kumarı

Eczacıbaşı Vitra, klasik taktiğiyle çıkıp Vakıfbank’ı yenebileceğini zannetti. Ama yaptığı her hamle geri tepince sürekli rotasyona gitti Lorenzo Micelli. Fizik kapasite olarak kendisinden çok üstün rakibine karşı en iyi taktiğin rakibi servisle çözmek olduğunu idrak edemedi. Senna Usic’le, Esra Gümüş’le, Lioubov Shaskova ile hücum ederek rakibini yeneceğini sanmak büyük bir hataydı. Böyle olunca Vakıfbank maçı 18 blok sayısıyla tamamladı. Vakıfbank, Eczacıbaşı’nın rakip hatalardan ürettiğinden fazla sayı üretti file üzeri defansta. Düşünün, Vakıfbank’ta öyle bir tur var ki, önde Malgorzata Glinka, Christiane Fürst ve Jovana Brakocevic yer alıyor. 1.90’ın üzerinde bir blok. Geçmek çok zor. Hadi geçtiniz, arkada Türkiye’nin en iyi defans ikilisi Gözde Sonsırma ile Gizem Güreşen bekliyor. Hücumla sayı üretmeye çalışmak yerine servisle rakibi bozmak daha kolay değil mi? Zira Giovanni Guidetti, 2 yıl önce takımını Avrupa Şampiyonu yapan “manşet almayan hücum gücü yüksek smaçörler ve manşet alan pasör çaprazı” sistemine benzer bir formasyonla çıkmıştı sahaya. Manşet yükünü iki oyuncu çektiğinden servisle bozmaya çalışmak daha iyi bir opsiyondu ama bu şansı kullanamadı ev sahibi takım. Ne zaman ki servista Glinka’yı sıkıştırdı, o zaman kolay sayılar üretti. Buna karşılık 3 kişiyle manşet bekleyen Eczacıbaşı Vitra, rakibin özellikle Shaskova-Usic arasına attığı servislerle dağıldı. Ne olduğunu anlayana kadar fark 10 sayıya ulaştı ilk sette. Sadece takım değil, Micelli de dağıldı. Öyle ki, smaçör ikiliyi çıkarıp Gözde Yılmaz-Esra Gümüş ikilisini sahaya sürdü. Bu sefer de manşet problemi ortaya çıktı. Zira tüm manşet yükü Esra Gümüş ile libero Gülden Kuzubaşıoğlu’nun üzerine kaldı. Ne bu ikili yükü kaldırabildi, ne de çıkan toplar sayıya dönüşebildi. Açıkçası Lorenzo’nun kumarı tutmadı.

Rus ruleti

Yukarıda yazılı taktik, yüksek oyunculardan kurulu, voleybolu sadece hücumdan ibaret sanan Rusların ürettiği bir formasyondur. Bunu uygulayabilmeniz için oyuncu yapınızın uygun olması ve önceden çokça çalışıp maçlarda denemiş olmanız şart. Bu nedenle bunu daha önceden uygulamış ve bu maçta da baştan sona uygulamayı kafaya koyan Guidetti kazandı. Bir deneyip sonra vazgeçen, ideal oyun şablonunu henüz oturtamamış Micelli ise kaybetti. Bu nedenle sürekli rotasyona gitti, olmadı da olmadı. Yalnızca kazandığı setteki değişikliklerinin uygun olduğunu düşündü. Bu nedenle dördüncü sete de aynı dizilişle ve Özge Çemberci yerine Asuman Karakoyun ile başladı. Ancak kazanma sebebi, bunlardan ziyade ilk iki seti kazanan Vakıfbank’ın rehavetiydi. Özetle Micelli, kerameti yanlış yerde aradı, sonucunda da kaybetti. Guidetti ise takımını hazırladığı sistemden ve taktikten zerre kadar ödün vermedi. Maçın tamamına aynı 6 ile aynı dizilişle başladı. Doğru olduğuna inandığı taktikten kaybettiği anlarda bile vazgeçmeyerek maçı kazandı.  

Panzer

Maçın yıldızı, hiç tartışmasız Alman orta oyuncu Christiane Fürst. Türkiye’ye geldiği günden bu yana en iyi maçını oynadı Fürst. Sadece Brakocevic ile birlikte maçın en skorer oyuncusu olması nedeniyle değil, skor harici oyunda da mükemmel oynadığı için. Alman oyuncu mükemmel servis attı. Attığı servislere doğru dürüst hücum kuramadı Eczacıbaşı Vitra. Toplamda kullandığı 17 servis ile en fazla servis atan oyuncu olması da bunu doğruluyor. Tek başına 7 blok sayısı üretti. Hücum yüzdesi harikaydı. Bunların ötesinde kendisinden beklenmeyecek derece toplara defans yaptı. Maçın yıldızı oldu. 

Bireysel taktik eksikliği

Çoğu zaman, bireysel taktik ile takım taktiği birbirine karıştırılır. En iyi antrenörlerden bazıları dahi bu konuda birbirleriyle çelişir. Aslında olayın bütünü, hepsinin haklı olduğudur. Zira bu iki taktik, birbirinin tamamlayıcısı olduğundan, bir başka deyişle biri olmadan diğeri de uygulanamadığından her bireysel taktik, takım taktiğinin bir parçasıdır.
Değinmek istediğim konu, en üst düzey voleybolcuların bireysel taktiklerinin neden bu denli zayıf olduğunu bir türlü anlayamıyorum.
Mesela A Milli takımımızın orta oyuncusu Büşra Cansu, hemen arkasında Milli takım liberosu Gülden Kuzubaşıoğlu olmasına rağmen 3 numarada manşet almaya çalışıyor. Hem de üst üste iki kez! Sonuç? Birincisinde takım hücum kuramıyor, ikincisinde doğrudan sayı. Antrenörü kenarda çıldırıyor neden bu topları almaya çalışıyorsun diye ama ne fayda. Klasik voleybolda 1.tempo orta oyuncu, gelen servise manşet almaz, kaçar. Sadece hücumuna odaklanır.
Milli takımımızın bir başka orta oyuncusu da mevkisinde şu an Türkiye’nin en iyisi olan Bahar Toksoy. O da servis arkası 5 numarada defans yapacak. Rakip 2 numaradan hücum yapıyor, blokta Glinka-Fürst ikilisi var. Toksoy da arkalarına gelerek erken dublaja yerleşmiş. Bu denli üst seviye oyuncunun bu kadar yüksek  bir blok arkasında erken dublaj yapılmayacağını bilmesi gerekmez mi? Hücumu yapan Neslihan Darnel bu manzarayı görüp Toksoy’un bir metre arkasına plase atmaz mı? Guidetti kenarda çıldırmaz mı?
Mesela Milli takım pasörü Naz Aydemir. 1 numarada yakınına gelen plase topa neden defans yapar? İlk topu aldığında takımının hücum kuramayacağını bilmez mi? Hemen yanında iki takım arkadaşı aynı topa defans yapmayı beklerken neden koşarak o topa dalar?
Mesela Milli takım liberosu Gülden Kuzubaşıoğlu, takımının defans yaptığı top file üzeri geçiş boşluğundan karşıya geçtiği halde neden son sürat koşarak o topu çevirmeye uğraşıp kendisini yorar? Kural 10.1.2’yi bilmez mi?
Bu denli üst seviye oyuncular bu tarz hatalar yaptığında insan kendisine sormadan edemiyor. Bireysel taktiği oturtmak bu kadar mı zor?

Sokullu’ya teşekkür

Yıllardır yazdığım bir konu olduğunu bu köşeyi süreli takip eden okuyucular bilirler. Konu, takım isimlerinin anonsu. MHK Başkanı Ümit Sokullu, hakemlere anons genelgesini hatırlatarak hakemlerimizin doğruyu bulmaları adına iyi bir adım attı. Bize de kendisine teşekkür etmek kaldı.

Tarihe yeni bir çentik

İlklerin hakemi İlhami Şenyurt, bu ülke voleybolunda unutulmazlar arasına şimdiden yerleşti. Maçta kart göstermese de bazı oyuncu ve teknik adamları fırçalamayı ihmal etmedi. Maçın hemen başında Neslihan Darnel’in servisinde 8 saniye hatası çalmak suretiyle ilklerine bir yenisini ekledi. Biz de Şenyurt’un 178 servis boyunca kafasından 8 saniye saymış olduğunu öğrenmiş olduk. Ayrıca ilk sette skor 9:17 iken Eczacıbaşı Vitra oyuncularının yaptığı tertemiz defansı görmeyerek topun yere vurduğunu söylemesi de bir başka büyük hatası olarak karşımıza çıktı deneyimli hakemin.

Voleybol dolu günler dileğiyle,

Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
 



Haberi Paylaş

Comments are closed.