Çok mu önemli?

Kahramanımız Carlo, İtalya’da Fiat Otomobil Fabrikası’nda çalışan, kendi halinde bir işçiymiş.

Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle’ün İtalya ziyaretine kadar kimse onu tanımazmış. De Gaulle’ün İtalya gezi programında Fiat Fabrikaları da varmış. De Gaulle fabrikayı gezerken, birden duraklamış, tezgâhın başındaki işçi dikkatini çekmiş ve ellerini açmış:
 
“- O Carlo, sen burada mısın?
 – Vay Charles, sen misin?”
De Gaulle ile Carlo sarmaş dolaş olmuşlar…
Herkes şaşkın!
De Gaulle dönüp anlatmış:
“-Carlo ile biz eski arkadaşız. Alman işgalinde birlikte çalıştık. Bize çok yardımı oldu.”
İtalyan protokolü hemen durumu idare etmiş.
“-Ekselans, bu fabrikanın en iyi işçisi de Sinyor Carlo’dur. Önümüzdeki günlerde kendisine törenle bir madalya da takacaklar…”
De Gaulle çok memnun olmuş, Carlo ile vedalaşıp fabrikadan ayrılmış.
Herkes şaşkın bir şekilde hemen Carlo’nun etrafını sarmış.
“-Yahu, sen De Gaulle’ü nereden tanıyorsun?
 -Söyledi ya!
 -Sen daha önce niçin bize bundan söz etmedin?
 -Çok mu önemli?

Aradan bir müddet geçmiş, olay da unutulmuş. Günlerden bir gün bu kez İtalya’ya Amerikan Başkanı Nixon gelmiş. Ona da aynı fabrikayı dolaştırıyorlarmış. O da tıpkı De Gaulle gibi birden duraklamış:
“-Vay Carlo, sen burada mısın?”
Aynı sahne ,sarılıp kucaklaşmışlar. Bunun üzerine Nixon anlatmış:
“-Ben, zamanında genç bir avukattım. Carlo’nun bir işi düştü, bana geldi, ilk kazandığım dava da onun davasıydı!”
İtalyanlar yine şaşkın. Nixon’u nereden tanıyorsun?
 -Canım, gençlik yıllarımızda Amerika’ya gitmiştim. Başıma bir iş geldi, param yok, genç tecrübesiz bir avukat buldum, davayı kazandı. Sonra İtalya’ya döndüm, fabrikaya girdim. O da Başkan olmuş!
 -Yahu insan söylemez mi?
 -Çok mu önemli?”

Gel zaman git zaman fabrikaya bu kez de Rus Başbakanı Kosigin gelmiş. Fabrikada dolaşırken Carlo’nun önünde durmuş:
“-Yoldaş, senin adın Carlo değil mi?
 -Evet Aleksi!”
Yine sarmaş dolaş. Kosigin gidince, Carlo bir açıklama yapmak zorunda kalmış:
“-Gençliğimizde biraz komünistlik yaptık, bunu da o zaman tanıdım.
 -İnsan söylemez mi?
 -Çok mu önemli? Ben böyle çok adam tanırım!”
Fabrika müdürü bu söyleme çok kızmış:
“-Yani şimdi neredeyse Papa’yı da tanıdığını, arkadaşın olduğunu söyleyeceksin…
 – Ooooo, tabi en iyi arkadaşımdır!”
 -Atma!
 Carlo; Tecrübesi bedava! diye cevap verince,
Müdür yine kızmış;”Tamam, o halde pazar günü Vatikan’a gidelim, bakalım Papa seni tanıyacak mı?
“-Olur, gideriz!”

Pazar günü müdür, yardımcısı ve Carlo Vatikan’a gitmişler. Carlo izin isteyip Vatikan’ın kapısına gitmiş. Nöbetçilerle bir şeyler konuşmuş. Bunun üzerine kapı açılmış, içeri dalmış.
Müdür, yardımcısına dönmüş:
“-Yoksa Papa’yı da mı tanıyor?
 -Kim bilir, bakalım, bekleyeceğiz!”
Biraz sonra meydandaki kalabalık dalgalanmış, herkes Papa’yı görmek için hareketlenirken, balkonun kapısı açılmış ve Papa yanında Carlo ile görünmüş…
Bu sırada, müdür yardımcısına, yardımcısı da müdüre bakarken, Carlo da gözleriyle meydandaki kalabalık arasında müdürünü aramış.
Papa tam duaya başlarken, Carlo, kulağına eğilmiş:
“-Sen duaya devam et,bizim müdür yerde yatıyor, gidip bakayım, ne olmuş?”
Carlo fırlayıp meydana koşmuş, kalabalığı yara yara müdürün yanına varmış. Bir de bakmış, adam yerde baygın yatıyor, yanındakiler de ayıltmaya çalışıyorlar:
“-Yahu, müdüre ne oldu?”
Müdür yardımcısı başını sallamış; “Bayıldı!”
Carlo; “Beni Papa’nın yanında görünce mi bayıldı?” diye sorunca,
“-Hayır, seni Papa’nın yanında görünce bayılmadı da, arkamızdaki iki Japon sana bakıp; ’Yahu bu bizim Carlo ama yanındaki takkeli adam kim? deyince düşüp bayıldı.”
 
KISSADAN HİSSE.
 
Carlo’nun taklitlerine DİKKAT!

Ragıp TEKİN
ragiptekin@gmail.com
 
NOT: Hasan Pulur üstadın da kulakları çınlasın.


Haberi Paylaş

Comments are closed.