Drca: “İşler beklediğimiz gibi gitmedi”

Türkiye’de son olarak Fenerbahçe Medicana formasıyla izlediğimiz Sırp pasör Bojana Drca, ülkesi medyasından Meridian Sport’a verdiği röportajda geride bıraktığımız kulüp sezonundan milli takıma vedasına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

Bojana Drca’nın röportajının tamamı: 

Bu yıl, Bojana’nın takıma geri dönmesi pek olası değildi. O zaten daha önce milli takım kariyerinin bittiğine karar vermişti.

“Paris’ten önce de milli takım kariyerimi noktalama zamanının geldiğini düşünüyordum. Bu yılın kampı öncesinde Terzić’le yaptığım konuşmada ona Paris’in benim için son olduğunu söyledim. Orada daireyi kapattım, konu kapandı. Kararsız kaldım diyemem, ikilemde değildim. Hayır. Zaten o kararı daha önce vermiştim ve ona sadık kaldım.”

Şimdiki bakış açısıyla, milli takım serüveninin başı oldukça uzak görünüyor. O zamanlar kimse, bu yolun altınla döşeneceğini hayal bile edemezdi…

“Kovilovo’ya bile gittiğimi hatırlıyorum. O zamanlar Vesna Čitaković Đurišić hâlâ milli takımdaydı. Çok heyecanlıydım, kendimi rahat hissetmiyordum. Genç biri için büyük bir şeydi milli takıma katılmak. Yıllar geçtikçe bu hisler hafifledi, işler kolaylaştı… Mutlu ve gururluydum ama bir yandan da hafif bir heyecan hep vardı.”

Adım adım, kadın voleybol milli takımı büyük bir güce dönüştü. Yenilmez ve baskın bir takıma…

“Şimdi bu kızların eleştirilmesine, sözde ‘yargılanmasına’ üzülüyorum. Milletler Ligi başladı; sekiz maç, sekiz mağlubiyet… Biz, halkı her turnuvadan madalya ile dönmeye alıştırdık. ‘Kadın voleybol milli takımı? Tamamdır, madalya kesin…’ Bu beklentiler doğal olarak oluştu. Ama jenerasyon değişimi şarttı. Genç kızlara şans verilmesi, bazılarımızın ise geri çekilmesi gerekiyordu. Her şeyin yerine oturması, sistemin işlemesi zaman alır. Gerçekten üzülüyorum bu kızlar eleştirildiğinde çünkü bu doğal bir süreç, jenerasyon değişimi oluyor ve geçici bir dönem bu. Gerçekten inanıyorum ki Sırbistan burada durmadı, daha birçok madalya gelecek.”

Pasör pozisyonundaki geçiş dönemi

En çok zorlanan mevkilerden biri ise pasör pozisyonu. Geçtiğimiz on yılda bu pozisyonda Bojana Drča ve Maja Ognjenović parladı.

“Pasör, yaş aldıkça olgunlaşır ve daha iyi oynar. Yaşla birlikte tecrübe kazanır, kalitesi artar… Slađa (Slađana Mirković) yıllardır bizimleydi. Diğer genç kızların da kendilerine yer bulmaları lazım. Taktiksel uyumdan ziyade, oyun bütünlüğünü sağlamak zor. Bu da zamanla olacak. Oyunun oturması, galibiyetlerin gelmesi zaman alacak ama ben inanıyorum, her şey zamanla yerine oturacak.”

Bojana, sadece madalyalarla değil, milli takım sayesinde kazandığı arkadaşlıklarla da mutlu. Bunlardan biri Jovana Stevanović.

“Jodža (Jovana) ile Zvezda’dan beri arkadaşız. Gerçekten uzun bir dostluğumuz var… Milli takıma gelirsek, elbette hepimiz birbirimizin en iyi arkadaşı değildik. Aynı ortamda çok fazla kadın vardı. Ama gerçekten söyleyebilirim ki hiçbir problem, kıskançlık, ayağını kaydırma gibi şeyler yaşanmadı. Herkesle düzgün ilişkilerim oldu; bazılarıyla çok yakındım, bazılarıyla selamlaşıp sohbet edecek kadar… Ama bizi her zaman gerçek bir takım ruhu, kolegiyallik süsledi. Bu da yanına güzel bir anı olarak kalıyor.”

“Oğlumun beni Sırbistan milli takım oyuncusu olarak hatırlayacak yaşta olması beni mutlu ediyor”

“Hamileyken bile düşünürdüm, bazı oyuncuların çocukları maçtan sonra sahaya iner, oynarlar… Bu bana hep ‘Vay be’ dedirten bir sahne olurdu. Aynı şeyi Relja için de hayal ettim. O bunu yaşadı ve şimdi maçlarda tek amacı sahaya inmek. Başka hiçbir şey ilgisini çekmiyor. Birkaç kez Luka’ya espriyle söyledim, ‘En azından üçüncü setten itibaren gelsin, çocuk boşuna oturmasın o kadar’ diye. Şimdi artık biliyor ki annesi voleybolcu, milli takımda oynamışım… Evde duvarda madalyalarım asılı, sorup duruyor hangisi hangi turnuvadan. ‘Bu neden gümüş, bu neden altın?’ diye… Onun sahada benimle büyümüş olması beni gerçekten çok mutlu ediyor.”

Relja, voleybol sahasında sadece annesiyle değil, takım arkadaşlarıyla da büyüdü ve onların da gönlünü kazandı.

“Magda’yı (Stysiak) çok seviyor, Arina’yı da… Hatta aramızda şakalaşıyorduk, Arina’ya âşık olmuş gibi. Açıklanamaz bir sevgi sanki. Çok nazik davranıyor ona, gördüğünde hemen sarılıyor. Jole’yi de seviyor… İstanbul’da olduğumuz dönemde Magda’yla çok iyi arkadaşlık kurdu. Magda biraz çocuksu ya, belki de bu yüzden anlaşabiliyorlar. Takım arkadaşlarımın arasında büyümek onun için harikaydı. Magda şimdi Belgrad’a geldiğinde, Relja sadece onun kucağına alınmasını bekliyor… Bunlar çok güzel şeyler. Eminim ki onların hayatında da bu anılar kıymetli olacak. Sporun içinde olmak tabii ki güzel, ama hiçbir baskı olmadan. Şu anda basketbolla ilgileniyor, dedesi odasına pota kurdu. Değişebilir tabii, henüz çok küçük. Bazen voleybol topunu alıyor, ‘Hadi anne, biraz manşet, biraz parmak pas yapalım’ diyor. Sonra babasına dönüp, ‘Hadi baba, bana bazı hareketler göster’… Topla ilgileniyor ama çok da fazla değil, tipik bir çocuk işte.”

Bojana, beş yıl önce annelik nedeniyle ara vermişti ama geri döndüğünde kariyerinin belki de en iyi maçlarını oynadı, bu da kimsenin beklemediği bir gelişmeydi.

“Ben bile beklemiyordum. Ocak ayında Relja’yı doğurdum, Mayıs başında salona döndüm, önce spor salonunda, yavaş yavaş… Başlarda inanılmaz zordu. Ama bir ay sonra toparlandım, eski kiloma döndüm. Vücut her şeyi hatırlıyor. Antrenmanlara başladım ve Beograd’da kalmak mantıklıydı, en mantıklısı Crvena Zvezda ile oynamaktı. Sezon başında bile kendimi tamamen hazır hissediyordum, çok çabuk adapte oldum. Sonrası da kendiliğinden gelişti; milli takım, Rusya yılı, sonra Fenerbahçe’de iki sezon… Aslında ben de böylesine kolay ilerleyeceğini düşünmemiştim. Ama benim örneğimde, sanki her şey sorunsuz ilerledi gibi.”

Peki, biri ona kariyer sırasında çocuk sahibi olmakla ilgili tavsiye sorsa?

“Biri istiyorsa kesinlikle yapmalı… Fiziksel olarak ben hızlı toparlandım ama ayrılıklar biraz daha zordu. İlk kez uzun süre ayrı kaldığımızda, 2022 Dünya Şampiyonası için gittim. Relja o zaman 1,5 yaşındaydı. Onun gelmesinin anlamı yoktu… Benim için zordu, onun için değil. Babasıyla, anneannesiyle, teyzeleriyle çok iyiydi. Gerçekten, eğer bir şey istiyorsan ve seni sahaya dönmeye çeken bir şey varsa anne olsan bile bunu yapmalısın. Aile içinde iyi bir organizasyon da çok önemliydi. Ben her şeyden çok memnundum, mutluydum. Beni doyuran bir şeydi. Kendimi sadece çocuk bakan bir anne olarak hayal edemem. 24 saat çocuklarına adanmış olan kadınlar var ve onların mutsuzluğunu hissediyorsun. Her şey güzel, o kadın kendini çocuklarına adamış ama ben kötüyüm çünkü bebeğim altı aylıkken antrenmana gidiyorum… Bazı kadınlar tarafından bu şekilde yargılandım. Ama bence bir çocuk hem annesinin hem babasının bir işi olduğunu bilmeli. Daha çok, çocuk sen sahadayken büyüsün, eğer senin de isteğin buysa. Sadece çocukla ilgilenmeye ‘kendini feda etmek’ bana göre değil. Tabii ki bu tamamen bireysel bir tercih. Ama benim için böyleydi ve mutlu oldum.”

Ve belki de en ilginç olanı… Bojana Drča kariyerinin en iyi turnuvasını, anne olduktan sonra 2022 Dünya Şampiyonası’nda oynadı.

“Her şey yerli yerine oturdu… Başından beri her şey harika değildi, şampiyona böyle ilerleyecek gibi görünmüyordu. Hazırlık dönemini hatırlıyorum, birçok şey yolunda gitmiyordu. Ama ne olduysa o pozitif enerji, o takım ruhu bizi taşıdı. Takım içi atmosfer çok iyiydi. Bu benim için en önemli izlenim. Ve adım adım ilerledik. Hiçbirimiz bir sorun çıkacak diye düşünmedik. Mağlup olsak bile ‘Tamam, toparlanırız, düzeliriz’ diyorduk. Organizasyon bile mükemmel değildi, ama hiçbir şey moralimizi bozmadı. İlk maçtan itibaren kendimize çok güveniyorduk. Zayıf oynadığımızda bile biliyorduk ki her şey yerine oturacak. Gerçekten çok güzel bir yıldı… Benim için en güzel anı olarak kaldı. Dünya Şampiyonası’na geldik ve unvanımızı koruduk. Çok güzel bir his… Bir anne olarak ilk büyük turnuvamdı ve yine altın.”

“Takım içinde bazı problemler oluştuğunda iş zorlaşıyor”

Röportajın sonunda Bojana Drča, Fenerbahçe’deki son sezonuna da değindi.

“İçeride her şey gerektiği gibi işlemediğinde, sonuç da öylece gelmiyor… Tamam, Fenerbahçe her zaman en yüksek hedeflerle yola çıkan bir ekip. Ama takım içinde bazı problemler oluştuğunda iş zorlaşıyor. İlk sezona kıyasla kadroda çok az değişiklik olmuştu, bu yüzden her şeyin iyi işlemesini bekliyorduk. Neredeyse tüm kadro bir arada kaldı… Ama işler beklediğimiz gibi gitmedi.”

Bojana, takım arkadaşlarının çoğuyla güzel bir ilişki kurduğunu ifade ediyor:

“Gayet iyi uyum sağladım. Onlar da bana şakalaşarak ‘Bosha anne’  falan diyorlardı… İkinci sezonumda benim dışımda iki anne daha vardı: Bulgar oyuncular Eci ve Hristina. Çocuklarımız da arkadaşlık kurdu. Eci şimdi Belgrad’daydı, görüştük. Maçtan sonra çocukları sahaya indiriyorduk, o anlar çok güzeldi. Üçü bir arada çok tatlıydılar, aralarında dil engeli olmasına rağmen iyi anlaşıyorlardı.”

Röportajda, Türkiye kariyerini değerlendirdiğinde ise şöyle bir sonuca vardığı ifade ediliyor:

“Sezon özelinde bakarsak, ‘başarılı’ diyemem ama yine de Türkiye Kupası’nı ve Süper Kupa’yı kazandık, lig finali oynadık. Şampiyonlar Ligi yine olmadı, önceki yıl da olmamıştı. Her şeyi aynı anda kazanmak mümkün değil. O hikâye artık geride kaldı, ben de yeni şeylere yöneliyorum.”

Haberi Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir