‘Ekonomik karşılık beklemiyoruz’

16 yıl sonra Avrupa Şampiyonu olan Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı’nın başkanı Faruk Eczacıbaşı, kulübü Türk kadınının gelişimine yönelik bir misyon olarak gördüklerini söyledi.

1966 yılında kurulan Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı, bugün varlığını sürdürmekle kalmıyor, çok büyük başarılar da elde ediyor.

Yurt içinde art arda 17 lig şampiyonluğu gören, yurt dışındaysa ilk önemli başarısına 1999 yılında o zamanki ismiyle Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nı kazanarak imza atan takım, Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde 2001, 2002, 2009 ve 2014 yıllarında dörtlü final oynadı, bu yılsa şampiyon oldu.

Kadın voleyboluna en uzun süreli ve kesintisiz yatırım yapan şirketlerden Eczacıbaşı Holding’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Faruk Eczacıbaşı, şampiyonluk sonrası, Al Jazeera’nin sorularını yanıtladı.

Avrupa Şampiyonlar Ligi kupası için çok uzun yıllar beklediniz. Başarı odaklı bakıldığında, bu oldukça tahammül ve sabır gerektiren bir süre değil mi?
Bir kere bizim 1999’da bir Avrupa Kupa Galipleri kupamız var. O da bir şekilde, bir Avrupa Şampiyonluğu. Bir de 2015 var işte. Biz buna bir kurumlaşma olarak baktık. Bizim Eczacıbaşı olarak 49 yıllık bir geçmişimiz var. Biz başladığımız zaman erkekler ve kadınlar voleybol, basketbol ve masa tenisi olarak başlamıştık ve o dönem futboldan başka hiçbir şeye ilgi duyulmazdı. Bİzim de amacımız girdiğimiz sporları başka bir düzeye taşımaktı. Hedefimiz oydu ve onu başardığımıza inanıyorum. Biz kadınlar voleybolunda, önümüze gelen her Avrupa takımına 3-0, 3-0 yenilirdik. Fakat bu işe o kadar uzun vadeli olarak hazırlanmaya başladık ki, ben buna taş üzerine taş koyma diyorum. Bu bir kurumlaşmayla birlikte geldi. Bu sene aramızdan ayrılan Cengiz Göllü’nün büyük emekleriyle buraya gelindi. 1990’lı yıllara gelince, bizim yaklaşımımıza devam edemeyeceğimizi gördük. Yani bütün bu spor dallarında devam etmek yerine, bazı konularda, misyonumuzu tamamladığımızı düşünüp, yalnız bir alana yoğunlaşıp, kadın voleybolu konusunda devam etmeyi uygun gördük ve orada da en üst noktayı hedefleyerek gitmeyi düşündük. Bu bizim için kişisel bir şan, şeref konusu hiçbir zaman olmadı. Adım adım ilerleyerek, taş üzerine taş koyarak bugüne geldik. Tabii ki son beş altı yıl içerisinde belirli takımların çok yükselmesi ve ligimizin kalitesinin artmasının çok katkısı oldu. Bu bizi devamlı yukarıya taşıdı. Ben ‘Eczacıbaşı sürekli şampiyon olur’ demek istemiyorum, bu çok iddialı bir laf olur, ama hep en üstü hedefleyen bir takım olarak devam edeceğini söyleyebilirim.

Peki o dönemde diğer branşları kapatırken neden kadınlar voleybolunu tercih ettiniz?
Bir kere çok büyük bir potansiyel olarak gördük. Diğer branşlar zaten farklı bir yere gelmişti. Kendi seyircisini oluşturmuştu ve meraklıları vardı. Ama kadınlar voleybolunda daha gidilmesi gereken epey bir yol vardı. Bir de kadın sporunun gerçekten çok önemli bir boşluk olduğunu ve voleybolda bu konunun çok büyük bir şans olduğunu düşündük. Türkiye’nin teorik olarak nüfusunun motive edilmesi için güzel bir alandı bu. Futbol gibi bir alan var ve o kadar erkek egemen ki… Bu konuda bizim yapabileceğimiz çok şey olduğunu düşündük.

Sponsorların ve diğer şirketlerin ilgisini yeterli buluyor musunuz?
Ben açıkçası futbol dışında hiçbir spora, sponsorluk ve ilginin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Tabii bu voleybol için de geçerli. Göreceli olarak bakarsınız, bazı diğer spor dallarına ilgi, voleybola göre nispeten daha fazla ama dünyanın en güzel rekabet alanlarından biri olan sporda, doğrusu ülke olarak bizim olarak sesimizin daha fazla çıkması gerekir. Bireysel olarak çok iyi sporcularımız var ama takım sporlarında öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ben bu konuya yalnız parasal açıdan bakmamak gerektiğini, yöneticilik açısından da bakmak gerektiğini düşünüyorum. Dedikasyon açısından da bakmak lazım. Bizim daha gidecek çok yolumuz var.

Bugüne kadar kadın voleyboluna yaptığınız yatırımların karşılığını aldınız mı?
Biz açıkçası bunun ekonomik olarak bir karşılığını beklemiyoruz ama toplumsal sorumluluk açısından çok önemli bir karşılığı olduğunu düşünüyoruz. Toplumsal sorumluluk açısından farklı konularda destek olur muyduk? Tabii olurduk. Ama bizim bugünkü varlığımızı yoğunlaştığımız birkaç alan sayesinde sağladığımızı düşünüyorum. Bu bize yeter. Belki biraz klişe gibi gelecek bunu söylemek ama çok önemli bir klişe bu.

Kurulduğunuzdan bu yana Türkiye farklı dönemlerden geçti. Kadın voleybolu kimi zaman tartışma konularından biri oldu. Formaların ve mayoların şekli konusunda farklı görüşler ortaya atıldı. Tüm bu süre boyunca, bu dalda ısrar etmenizdeki en önemli dayanak noktanız ne oldu?
Türk kadının kapasitesini çok daha iyi gösterebileceğine ve bu konuda önemli bir boşluk olduğuna inandığmız için ısrarla devam ettik ve edeceğiz de… Şu anda bizim takımın kızları, Türkiye’de birçok gence örnek oluyor. Bir zaman şöyle düşünülürdü: “Türk kadınının vücut yapısı da voleybola elverişsiz.” Ama bunun tam tersi, gayet güzel, dünyada en üst kulvarda mücadele edebilecek gençlerimiz yetişiyor.

Bu noktada olay sporu aşıp kadınların gelişimine ve güçlenmesine yönelik bir misyona mı dönüşüyor?
Evet. Ben böyle bir misyonun peşinde konuşmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Hep birlikte, her gün gazetelerde, kadınlara yönelik şiddet haberlerini okuyoruz ne yazık ki.
Tabii ki bu olgunun farkı bireysel ve sosyolojik boyutları var ama bizim Türk kadınını görmemiz gereken haberler bunlar değil, biz onların başarı haberlerini okumak istiyoruz.

Son yıllarda Türk kadın takımları özellikle Şampiyonlar Ligi’ne hâkimiyeti altına alıyor. Bunun en önemli sebebi ne?
Bir kere ben bu noktada, 50 yılık geçmişimizden dolayı, olayın tarihinin en önemli kısmını bizim oluşturduğumuzu düşünüyorum. 17 yıl üst üste şampiyonluğumuz var. Toplamda 28 kez Türkiye Şampiyonu olmuşuz. Zaman içinde, diğer kulüplere örnek teşkil ettik ve bugünkü duruma gelindi. Artık çok büyük rekabet var ve böylece göbeğinizde yağ birikmiyor. Her hafta yapılan bu üst kalite mücadele de sizi Avrupa’nın zirvesine taşıyor. Ama o üst üste 17 senede, biz diğer takımlara göre çok önde ve üstündük. Bu mesafe zaman içinde kapandı. Bugün hakikaten eşit ve güçlü bir mücadeleye dönüştü.

Spor tarihi, en tepeye ulaşıldıktan sonra alınan küçülme, daralma ve hatta kapanma kararlarını da gördü. Eczacıbaşı’nın gelecek için hedefi ne?
Şu an böyle bir şey düşünmüyoruz. Daha gidecek yolumunuz olduğuna inanıyorum. Olmayabilir mi? Yürürken kafanıza saksı da düşebilir. Koşullar neler getirir? Sizi nerelere götürür? Bunlar için bir şey söylemek çok geç. Vizyonumuz biter mi? Şu anda öyle bir şey görmüyoruz açıkçası. Son bir haftada bize şöyle tebrik mesajları geliyor: “Zirvedesiniz ama zirvede kalmak zordur.” Tebrik mi ediyor, burnunuzdan mı getiriyor anlamıyorsunuz. Bu, zirvenin ne olduğunu bakar. Mücadele olduğu sürece biz zirvedeyiz. Devamlı 1 numarada kalmanın da bir esprisi yok. Bu bir mücadeledir ve devam edecek.

Al Jazeera/Enver Hasanoğlu
Fotoğraf: Mustafa Değirmenci


Haberi Paylaş

Comments are closed.