F4 izlenimleri





Tıpkı iki sezon önce olduğu gibi Avrupa’nın kulüpler bazındaki en büyük organizasyonuna bir kez daha ev sahipliği yaptık. O yıl Fenerbahçe Acıbadem’in sayesinde taraftarıyla birlikte zirveye çıkan Vakıfbank, aynı hediye için bugün de Galatasaray Daikin’e teşekkür etmeli. Yanlış anlaşılmasın, Vakıfbank bu turnuvayı dünyanın her yerinde kazanırdı. Zaten turnuva öncesi inceleme yazımızı okuyanlar ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaktır.

Bitti dedik anlatamadık!

Avrupa’da kadın voleybolu dip yapmış vaziyette. Bundan daha kötüsünü hatırlayan varf mıdır bilemiyorum. Ama gelin görün ki, Avrupa’nın kulüpler bazındaki en büyük organizasyonunun final turnuvasını son 3 yıldır Asya ülkeleri düzenliyor. Başkası elini bile sürmek istemiyor. Çünkü CEV denen ticari kuruluş, voleybolu kalkındırmak isteyen bir organizasyondan ziyade bir şirket edasında çalışıyor. Yönetime bir giren, voleybola emek verenleri yıllarca sömürüyor. Sponsor kaçmış, oyunun keyfi kalmamış, rekabet hak getire kimin umurunda. Ahbap-çavuş, eş-dost, ana-baba torpiliyle CEV’e kapağı atmış, ne yapsın voleybolun geleceğini. Zamanında yazdık, bu altın uygulaması saçma, kaldırın dedik. Yıllarca sahaya yansıttılar bu aptalca uygulamayı, şimdi çıkıp, “pardon yanlış yapmışız, şimdi düzeltiyoruz” diyorlar.

Avrupa Kupası maçlarında basına dağıtılan maç öncesi kadro kağıtlarına bakıyorsunuz, listede yer alan oyuncuların “En son hangi federasyon tarafından lisanslandığını” yazıyor. Yahu bunu kim ne yapsın? Oynadığı takımın hangi federasyona bağlı olduğu belli, bunu yazmanın ne anlamı var? Mesela Vakıfbank’ta oynayan oyuncuları TVF’nin kaydettiğini bilmeyen olabilir mi? Oraya oyuncunun milliyeti yazılır! Bunu CEV Basın Sorumlusu arkadaşa söylüyoruz, aval aval bakıyor. Sonra da “İyi fikir, bunu yönetime götüreceğim.” diyor. Bir kuruluşun hepsi mi acemi olur? Hepsi mi bu kadar düşüncesiz olur?

Eğer düzen bu kafayla devam ederse, yakında turnuva düzenleyecek ülke bulamayacaklar. O zaman da F4 olayı rafa kalkacak, diğer kupalarda olduğu gibi eleme usulü oynanacak maçlar. Beyefendiler, henımefendiler yemeye devam etsin. Gittikleri yerde gezip tozsun, doğum günleri kutlansın. Final günü kupa versin, ödül dağıtsın. Avrupa’da voleybol bitmiş, kimin umurunda? Türkiye ve Azerbaycan var ya, onlar kurtarır sizi!

Sonuçlar

Vakıfbank’ın şampiyonluğu zaten belliydi. Sezon başından beri bu yıl ünyanın en iyi takımı olduğunu yazıyoruz. Rabıta’nın ikinciliği de normal. Sonuçta turnuvanın en yüksek bütçeli takımı. Ancak aidiyet duygusu olmadan oynayan güncel ve veteran yıldızlar, galibiyeti mağlubiyeti umursamıyorlar. Savaşta yer alan paralı asker gibiler. Olursa olur olmazsa canının sağlığı. Yoksa kalkıp da dünyanın bir ucunda alışmadığı bir kültürde eziyet çekmeye gerek var mı?
Turnuvanın tek sürprizi, Unendo Yamamay Busto Arsizio’nun madalya kazanması oldu. Zira turnuvanın en düşük bütçeli takımı olan İtalyanlar, kendi saha ve seyircisi önünde Galatasaray Daikin’i yenerek turnuvanın tek sürprizine imza attı. Bir önceki gün daha büyüğünü de gerçekleştirmeye yakındı ama olmadı. Geçen sene CEV Kupasını kazanırken kadroda olan 2 önemi oyuncunun istediği uçuk rakamlar yüzünden takımdan ayrıldığı düşünülürse, İtalyanların ne denli büyük bir iş yaptığı daha iyi anlaşılır. Ödül töreni öncesi İtalyan yöneticilerle ayaküstü kısa bir sohbet gerçekleştiren Uluslararası hakemimiz Erdal Akıncı, bu konuyla ilgili edindiği bilgileri bizlerle paylaşarak bu durumu rakamlarla da doğruladı. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Galatasaray Daikin ise, ev sahibi olmaya hiç de hazır olmadığı bir turnuvayı yarım yamalak düzenledi. Adeta parayla bir Avrupa 4. lüğü kazandı. Her iki gün düzenlenen basın toplantılarında antrenör Massimo Barbolini’nin, “Eğer turnuvayı düzenlemeseydik F4’te olur muyduk bilemiyorum.” demesi de bunu doğruluyor. Hayırlı olsun.

Çok mahçup olduk

Maalesef organizasyon konusunda çok fazla sıkıntı yaşandı. TVF’nin ve çalışanlarının tüm desteğine rağmen Galatasaray’ın böylesi bir turnuvayı organize etmek için hazır olmadığı açık bir şekilde görüldü. Görmediklerimiz bir yana, gördüğümüz aksaklıkları burada dile getirelim ki, bundan sonraki organizatörlere yardımcı olsun.

İstatistik konusu

Maçlarda her set sonrası dağıtılan istatistik kağıtları çok geç geldi. Normalde bir sonraki setin ilk 3-4 sayısında gelmesi gereken istatistikler, bazen ikinci teknik molaya doğru elimize ulaştı. Mesela ilk gün oynanan Rabıta-Yamamay maçının 4. set istatistiği, maçın son sayısında elimize ulaştı. Bakana kadar da maç bitti zaten.

Tutulan istatistiklerin hatalı olması bir yana, bir de okunma problemi yaşanması basın mensuplarına zorluk yaşattı. Kağıda baktığınızda sadece ilk 6 oynayan oyuncular görünüyor, oyuna girip çıkanlar görünmüyordu. Bunu sorduğumuz yetkililer, suçu fotokopi makinesine attıysa da, önceden test edilmemiş bir durum olduğu gayet belliydi.

Basın toplantısı

CEV kurallarında açıkça yazar. Basın toplantısı öncesinde toplantının ne zaman yapılacağı açıkça bildirilir. Ancak Galatasaray kulübü yetkilileri ve gönüllüleri, bizlere haber vermeden kendi kendine toplantıları yaptı ve bitirdi. Toplantı odasına yakın olanlar katılabildi, geri kalanlar atlandı. Bazı toplantılarda katılımcılara soru sorma hakkı dahi tanınmadı. Amacı unutularak bitse de gitsek moduna çevrildi.

Ayrıca kural kitabında yer aldığı gibi basın toplantıları maç bitiminden 20 dakika sonra yapılır. Oyuncuları bir anca duşa gönderme kıyağı için maç biter bitmez yapılmaz!

Mikrofon rezaleti devam etti

Fenerbahçe’nin CEV Kupası final rövanş maçında da aynı sıkıntıyı yaşamış ve yazmıştık. Bu mikrofon olayı tam bir rezalet! Buluyorlar kendince bir şovmen, güya takımı ve seyirciyi coşturacak! Olmuyor işte azizim, olmuyor! Yanlış yerlerde yanlış konuşuyor bu adamlar. Oyuncuları yanlış söylüyor, hakemlerin kararını yanlış yorumluyor. Züccaciyeci dükkanına giren fil misali her yeri kırıp döküyorlar! Doymak da bilmiyorlar bir türlü!

Hele Galatasaray Daikin-Vakıfbank maçında söylenenler çok utanç vericiydi. Bir Türk takımına böyle şeyler yapılmamalıydı, yakışmadı! Ertesi gün Vakıf’ın rakibi Azeriler olunca bir gün önce söylenenler anında unutulup farklı şeyler söyleniyor. Yuh!

Seyirci ayıp etti

Takımını şampiyon görmek isteyen Galatasaray taraftarı ilk gün salona akın ettiyse de ikinci gün ortalarda yoktu. İyi gün dostu taraftar olduğunu ispat etti tüm dünyaya. Ancak ilk gün yaptığı bir tebiyesizlik var ki, akıllara zarar! Şeref tribününün karşısında oturan bazı Galatasaraylı fanatikler, yakınlarında yer alan İtalyanlara ağır dolusu İngilizce küfür etti. Hem de dakikalarca! Bir çoğu bu küfürleri el kol hareketleriyle desteklerken bazıları İtalyanlara saldırmak üzere onların olduğu bölüme hareket etti. Ancak zamanında devreye giren güvenlik güçleri bu kadarına müsaade etmedi.

Tuvalet – Basın odası

Galatasaray’ın hatası olmayan tek eksiklik, bu konudaydı. Zira bugüne dek 10-15 civarında basın mensubunun katıldığı maçlarda sııkıntı olarak görülmeyen basın odası, 70-80 civarında basın mensubunun katılımıyla deyim yerindeyse dar geldi. Bazı insanlar oturacak, hatta yürüyecek yer bulamadı.

Basın mensuplarına ayırılan tek erkek ve tek kadın tuvaleti ise ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktı.

Hakemlerimiz

Bir gerçeğin altını çizelim. Aynı düzeyde karşılaştırılırsa bizim hakemlerimiz, Avrupa’daki diğer hakemlere göre daha iyi. Aralarındaki en önemli fark, bizimkilerin anormal disiplin anlayışı ve oyuncuları zapturapt altına almak isteyişi. Avrupalılar ise katılımcılara saygı duyuyor ve onları eşit birer birey olarak görmek suretiyle maç yönetiyor.

Bu turnuvada yaşanan en acı durum ise oyuncu ve antrenör isimleri okunurken karşımıza çıktı. Maalesef okuyan hakemler, bu katılımcıların isimlerini çoğu zaman yanlış okudu ve tepki çekti. Zaman zaman yaşadığımız bu durumu daha önce de yazmamıza rağmen MHK bu duruma bir çözüm bulamadı. Yanlış okuyan hakemlerimiz ise 1 saatlik bir çalışmayla üstesinden gelebilecekleri basit bir durum karşısında kendilerini gülünç duruma düşürdüler.

Ödül töreninden

Turnuva öncesi teknik toplantıda söylendi ve takımlara yazılı olarak dağıtıldı. Ödül töreninde podyuma yürürken ve çıkarken oyuncuların başta kaptan, arkasında ise diğer oyuncuların numara sırasına göre dizilmesi gerekiyordu. Sadece İtalyanların doğru uyguladığı bu kuralda da Vakıfbank komik duruma düştü. Paralı askerlerden kurulu toplama takım olan Rabıta’nın yanlış yapması doğal. Zira ödüllerini aldıktan sonra çil yavrusu gibi dağılarak bir takım olmadıklarını gösterdiler. Ancak vakıfbank gibi takım ruhunu üst düzeyde tutan bir ekibe yakışmadı bu hata.
İtalyanlar ise ödüllerini aldıktan sonra 3. olmalarına rağmen tüm teknik heyet ve yöneticileriyle bir fotoğraf pozu verdi ki, adeta “takım nasıl olunur” dersi verdi.

Voleybol dolu günler dileğiyle

Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
 



Haberi Paylaş

Comments are closed.