Ziraat Bankası’nın Polonya’lı yıldız oyuncusu Dawid Andrzej Konarski ile geçtiğimiz haftalarda bir araya geldik. İlk kez yurtdışı deneyimi yaşayan ve “Çok kolay değil. Ama farklı bir ülkede oynamak için çok heyecanlıydım” diyen başarılı oyuncu ile Ziraat Bankası’na gelişi, Türkiye Ligi ve voleybol kariyerine dair birçok konu hakkında konuştuk.
Dış haber editörümüz Murat Çolakoğlu’nun Konarski ile gerçekleştirdiği röportajı keyifle okumanız dileğiyle…
Voleybola nasıl ve ne zaman başladın?
16 yaşındaydım. Lise 2’de başladım. İlk başta kolay değildi. Okulda takıma yeniydim. Swiecie’de başladım. Burası 20 bin kişiden oluşan küçük bir şehir. Profesyonel bir voleybol da oynanamıyordu. Okuldaki öğretmenim voleybolu çok seviyordu ve ben de böylece voleybola başladım. Sonra Bydgoszcz’a gitmeye karar verdim çünkü voleybol oynamayı ciddi anlamda denemek ve daha iyi şeyler yapabilir miyim diye görmek istiyordum. Aslında önce 10 yaşımdan 14’e kadar futbol oynamıştım. Ama zaten hep uzundum. 14 yaşındayken, 1.90’dan uzundum o yüzden zaten çok bariz bir seçenekti voleybol benim içim.
Voleybola başladığında bunun sonrasında böylesine bir profesyonel kariyere dönüşmesini bekliyor muydun?
Hayır aslında. Genç takımda Polonya Ligi’nde bronz madalya kazanmıştık. Benim için büyük sürprizdi. Bazılarımızın gidip 1. lig’de bile oynayabileceğini düşünmeye başlamıştık. Ama ben hemen o kadar hızlı kararlar vermek istemedim. Önce Bydgoszcz ile iletişime geçtim. O zaman 2. lige düşmüşlerdi. Yani 2. ligde oynayan bir takıma katıldım. Sonra başka bir kulüp problemler yaşayınca onlar yerine bizi 1. lige döndürdüler. Bir anda daha 17-18 yaşlarındayken kendimi Birinci Lig’de bulmuştum. 18 yaşındayken orada ilk En Değerli Oyuncu Ödülümü aldım. Orada 5 yıl oynadıktan sonra Rzeszow’a gittim. Şimdi ise Ziraat Bankası’ndayım. Benim için zor ama çok keyif alıyorum burada.
Bize Birinci Lig’de oynamaya başladığın zamanlardan ve voleybolun çok önemli olduğu bir ülkede bir takımın A takımında oynamaya başlama deneyiminden bahseder misin?
Takım arkadaşlarıma kesinlikle çok şey borçluyum. Çok tecrübelilerdi ve bana çok şey kattılar. Çok stresli olduğumda, bana sadece keyif almamı söylediler ve herhangi bir sayı alma sorumluluğum olmadığını belirterek beni rahatlattılar. Bir hata yaptığımda benim açıklarımı kapatıyorlardı. Elimden gelenin en iyisini yapmamın yeterli olacağını söylediler. Yani ellerim sanki özgürce topa vuruyordu. Bu mükemmel bir histi. İlk koçum Rastislav Chudik’ti. Sonra ünlü Polonyalı koçlardan Waldemar Wspanialy ile çalıştım. 3 yıl boyunca onunla çalıştım. Ondan çok şey öğrendim. Oyuncuların sözleşmeleri veya ünleriyle ilgilenmiyordu. Kim iyi oynuyorsa onu sahaya çıkarıyordu. Sadece performansa bakıyordu. Yine de sanırım en büyük yardımı takım arkadaşlarımdan gördüm. Kendimi onların arasında çocuk gibi hissetmiyordum çünkü bana öyle davranmıyorlardı ve üzerimde hiç baskı yaratmıyorlardı. Yani sadece soğukkanlı ve rahat olup performansıma odaklanabiliyordum.
Milli takımdan bahsedecek olursak, ilk A Milli Takıma çıkışından bahseder misin?
Ondan önce genç milli takımda da oynamıştım ama ilk A Milli Takıma çıkışım 2012. İlk kez Dünya Ligi’nde oynadım. Umarım bu yıl da oynarım ama tabi yeni antrenör geldiğinde ne olduğunu göreceğiz.
İlk takıma çağrıldığında ne hissettin? O zaman takımda büyük isimler oynuyordu.
Dünya Kupası’nda gümüş madalya aldığımızdan sonraki yıldı. Bu benim için büyük bir zevkti. Gruszka gibi takımda büyük isimler vardı, evet. Benim için böyle oyuncuların arasında oynamak müthiş bir deneyimdi. Takımdaki atmosfer de hep müthiş oldu açıkçası. Hep hedeflerimize odaklanıp iyi iletişim kuran takımlar olduk.
Kariyerindeki zirveler hep kulüp ve milli takımla aynı zamanda geliyor. Rzeszow’la Şampiyonlar Ligi finali oynadığın 2015 ve 2014’te Polonya Milli Takımı ile Dünya Şampiyonası’nda altın madalya aldığın yıl ile 2015’te Dünya Kupası’nda bronz aldığın zamanlar hep iç içe ve arka arkaya. Sence bu bir tesadüf mü?
Ligimiz devamlı gelişiyor. Polonya’da şu an kriz var açıkçası ama yine de ligimiz kötü değil bence. Rzeszow’a giderken bunun benim için büyük bir zıplama olduğunu biliyordum çünkü bir anda 5. sıradaki takımdan ilk sıradaki takıma gidiyordum. Madalyalar için oynamak istiyordum. Rzeszow’a transfer olmamdan önceki sene, Rzeszow’a yarı finallerde kaybetmiştik. Sezon bittikten sonra başkanla bir sonraki sene hakkında konuştuk. 1-2 güçlü oyuncu daha alıp alamayacağımızı sordum. Bana bunun mümkün olmadığından bahsetti. Ben de bunun üzerine Rzeszow’a gitmeye karar verdim. Rzeszow ile hemen Şampiyonlar Ligi finali oynadık. Burada Kazan’a kaybettik ama herkes Kazan’a kaybeder zaten (gülüyor). Diğer bir yandan ilk Polonya Şampiyonası madalyam da Rzeszow ile geldi. Sonra tabi aynı zamanda milli takım da güçlü devam etti. Bu da çok iyi bir zamandı bizim için.
Milli takıma dönersek, Polonya 2016’da Olimpiyatlar için favori gösteriliyordu. Dünya Şampiyonası’nda ve Dünya Kupası’nda başarılardan sonra özellikle herkes böyle düşünüyordu. Sence ne oldu Olimpiyatlarda?
Antiga yeniydi takıma. İlk antrenör olduğu yıl bizimle inanılmaz madalyalar kazandı. Bu tabi yeni antrenörle çok beklediğin bir şey olmuyor. İnanılmaz bir takımımız vardı. Rio’ya çok iyi hazırlanıp başarı dolu geldik. Bu 2014’ten 2016’ya öyle devam etti. Ancak ABD’ye karşı bir anda çok kötü bir oyun oynadık ve bir anda kaybettik.
Bu herkes için büyük bir şoktu. 3-0 daha da büyük bir soğuk duş etkisi yaratmış olmalı.
Çok hayal kırıklığına uğramıştık takımda. Sonrasında tabi antrenörü değiştirdik. Aslında şu an bile takımda çok kötü bir durumda değiliz çünkü en yaşlı oyuncumuz 30 yaşında. Avrupa Şampiyonası’nda da iyi bir sıralama elde etmedik. Tüm gözler tabi bizim üzerimizde şu an. Bence buradan geri dönebiliriz.
Şimdi herkes Olimpiyatlar ve Avrupa Şampiyonası’nda yaşananlardan sonra takımın nasıl reaksiyon vereceğini merak ediyor aslında.
Tabi şu an bizden beklentiler çok yüksek çünkü Dünya Şampiyonası’nda son şampiyon biziz. Bir yandan da kimse 2014 takımından kaç kişinin 2018’de kalacağını bilmiyor. Yeni antrenörün nasıl karar vereceğini göreceğiz. Bence her şey olabilir. Takımların seviyesi birbirine artık daha yakın. Kötü bir günündeysen, bir anda kaybedebilirsin. Mesela Belçika bir anda son Avrupa Şampiyonası’nda 4. oldu. Fransa da son zamanlarda iyi oynamıyor. O yüzden bence her takım artık dünyada iyi sıralaması olan takımları yenebilir. İyi oynamadığımız her maçın tehlikede olduğunu biliyoruz.
Kulüp turnuvalarına dönecek olursak, Zaksa’ya nasıl transfer olmaya karar verdin Rzeszow’da yakaladığın başarılardan sonra?
Rzeszow’da ikinci sezonumda baldırımdan sakatlandım. 1,5 ay ara vermek zorunda kaldım. Sezonun sonuna doğru döndüğümde ise ilk 6’daki yerimi kaybetmiştim. Play-off’larda biraz oynadım ama artık yeni bir takım ve yeni fikirlerin olduğu bir alanda olmak istediğime karar vermiştim. Zaksa yeni bir antrenör almıştı. Kulübe son katılan bendim o yüzden gitmeden önce pasörün ve smaçörün kim olduğunu biliyordum. Sonra iki sene Polonya’da şampiyon olduk ve 2017’de de Polonya Kupası’nı kazandık o yüzden iyi ki transfer oldum diyorum hala. Sonrasında benim artık Polonya’nın dışında da tecrübe kazanma vaktimin geldiğini düşündüm. Zaten meraklı bir yapım var o yüzden yeni şeyler denemek istedim.
Aslında Polonya’dan ilk kez ayrıldığını düşünecek olursak, senin için cesur bir karar olmalı.
Çok kolay değil. Ama farklı bir ülkede oynamak için çok heyecanlıydım. Zaksa’yla bir sonraki sene içi iletişime geçtim. 5 Mayıs’a kadar farklı kulüplerden gelen teklifleri değerlendirmem için vaktim vardı. İtalya’da genelde kontratlar ancak yaz sonuna doğru netleşir. Eğer 5 Mayıs’a kadar ne yapacağıma karar vermezsem bir sene daha Zaksa’da kalacaktım. Ama Ziraat epey hızlı davrandı. Güçlü bir geçmişi olan iyi bir kulüp olduğunu gördüm Ziraat Bankası’nın. İyi bir teklif yaptılar. Takımın da iyi olacağını biliyordum. CEV Kupası’nda oynayacaktık. Kubiak 3 sene önce Ankara’da oynadığı için Türkiye’deki yaşamı ve ligi biliyordum. Ankara’nın iyi bir şehir olduğunu söylemişti bana. Burada da şu an mutluyum. Ziraat Bankası bence ligdeki en iyi organizasyonlardan birine sahip. Burada ihtiyacımız olan her şey var o yüzden sadece oynamamız lazım.
Daha önceki sezonlarınla karşılaştıracak olursak, uzun zamandır ilk kez CEV Şampiyonlar Ligi’nde oynamıyorsun. Bu sene CEV Kupası’nda oynuyorsun. Bu senin için ne ifade ediyor?
Benim için ne oynadığım önemli değil. Ben her zaman kazanmak istiyorum. Bu sene Şampiyonlar Ligi yok, evet ama CEV Kupası da aynı şekilde önemli bizim için. Bu kupayı kazanma şansımızın olduğunu düşünüyorum. Şampiyonlar Ligi tabii ki en iyilerin oynadığı bir platform. Ama CEV Kupası da çok kötü değil bence. Bu da iyiler arasındaki durumunu görmek için güzel bir fırsat. Herhangi bir Avrupa içi kupa oynamamaktansa bunu oynamak daha iyi. İkisi arasında hangisini oynamak istersin diye sorarsan, tabii ki Şampiyonlar Ligi’nin daha iyi bir seviyesi var ama ben de kalırsam seneye Şampiyonlar Ligi’nde oynayabiliriz.
CEV Kupası’nda bu sene şansınızı nasıl görüyorsun?
Kura çok kötü değil bizim için. Şimdi 4lü Finallerde oynama şansına eriştik. Belçikalı takıma karşı oynayacağız. Yani yarıfinallere gidebiliriz. Sonra muhtemelen Verona gelir. İtalyanlar her zaman iyidir. O zaman da onları geçmek için sahaya her şeyi yansıtacağız. Ama tabii ki zor bir maç olur. Bu sene çok sakatlığımız oldu. Bazen oyuncu değiştiremiyoruz çünkü kenarda her zaman içeri sahaya gelip yardım edecek biri olmuyor. CEV Kupası’nda yarı final veya ligde Play-off oynadığımız zamanlara kadar umarım herkes iyileşir. Eğer hepimiz iyileşip birarada olursak, bence Verona’yı yenebiliriz.
Sakatlıklara değinecek olursak, bu durum takımın performansını etkiliyor gibi duruyor. Kurek ve Cacic’in sakatlıkları sonrası takımın şansını nasıl görüyorsun?
Ligi kazanmayı çok istiyoruz. Türkiye Kupası’nı çeyrek finalde kaybettik. Ama play-offlar farklı olur. Çünkü kupada kötü bir günündeysen kaybettiğinde eleniyorsun. Ama play-offlarda seri oynayacağımız için kötü bir gününde olsan bile sorun olmaz çünkü geri gelip kazanma şansın hep var. Play-offlarda daha fazla şansımız var. Kupada sadece 9 kişiydik. 2 manşet alan kişi ve 1 pasör çaprazı vardı.
Türkiye Kupası’nı çeyrek finalde kaybetmeniz herkes için büyük bir şoktu.
Bizim için de öyleydi. Sakatlıklar büyük bir rol oynadı. Belki Cacic ve Kurek de geri dönecek yakında.
Kurek’in takımda olması senin Ziraat Bankası’na gelmende etkili oldu mu?
Aslında Kurek’ten önce ben geldim. Sonra o teklif aldı. Onunla konuştuk ve ona gelirse güzel olacağını söyledim. Benim için ülkem dışında ilk deneyimim olacaktı o yüzden ülkemden birinin olmasının güzel olacağını düşündüm. Ama şu an burada değil sakatlığı sebebiyle. Yalnızım yani (gülüyor). Umarım yakında geri döner ve tüm takımları yenmemiz için bize yardım eder. Belki de benim varlığım onu gelmesinde ikna olmaya yardımcı olmuştur.
Türkiye Ligi’nin seviyesini Polonya’ya göre nasıl buluyorsun?
Polonya’da aynı seviyede daha çok takım var. Türkiye’de 3-4 takım yüksek seviyede ve gerisi o kadar oralarda değil. Bu tabi yabancı oyuncu meselesi yüzünden. Türkiye’de iyi yabancı oyuncuların varsa, ortalama üstü bir takım oluyorsun. Türkiye’de hala maalesef o kadar fazla tüm ligdeki takımlara yetecek kadar Türk oyuncu yok. İyi dediğiniz oyuncuların hepsi ancak 1-2 takım doldururlar yabancı olmasa. Evet tabii ki herkes gelişiyor ama şu anki resim bu gibi. Arkas, Halkbank ve Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nde inanılmaz işler yapmıyorlar. Türkiye Ligi tabii ki Japonya, Almanya veya Fransa’dan daha iyi. Şu anda Türkiye’deki en iyi 4 takım Polonya Ligi’nin ilk 6’sına karşı iyi oynar bence.
İstatistiklerini kontrol ediyor musun? Şu anda Türkiye Ligi’nde en iyi pasör çaprazısın. Bunu neye borçlusun sence?
Ben açıkçası bilmiyordum. Maçlarda çok fazla sayı buluyorum çünkü bu çok normal. Pasör çaprazları zaten çok top alırlar. Bizim durumumuzda sakatlıklar dolayısıyla normalden daha çok top vuruyorum. Kendimi iyi hissediyorum. Sağlıklıyım. Vücudumda her şey normal. Sezonun en önemli kısmı başlıyor. Umarım her şey iyi gider.
Önümüzdeki sezona dair ne düşünüyorsun?
Sanırım Mart’ta konuşuruz bunu. Şu an her şey açık. Türkiye’de yaşam güzel. Ankara güzel bir şehir. Eşim burada mutlu. Büyük sinema salonları ve restoranlar var. Özellikle Polonya’da yaşadığımız küçük şehre oranla burası çok büyük. Son zamanlarda olan terörist saldırıları olmuştu ama şu an her şey normal gözüküyor. İyi oynayıp ligi kazanırsak, CEV Kupası’nda iyi oynarsak belki yönetim iyi bir takım kurar ve belki Şampiyonlar Ligi’nde de oynarız. Türkiye Kupası’ndaki mağlubiyetten kulüp memnun değil o yüzden telafi etmemiz lazım.
Comments are closed.