Modern dönemde toplumu açıklamak için girişilen her uğraş ya eksik ya da sonuçsuz kalmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki toplumu açıklama çabasına girilirken muhakkak değinilmesi ve merkeze alınması gereken en önemli husus, kadındır. Toplumsal yapılanmanın en eski dönemlerden günümüze kadarki ilerleyişine bakıldığında en önem verilmesi gereken konu ise her daim, kadının toplumdaki konumu olmuştur. Modern toplumlarda kadının hayatın her alanında söz sahibi olması, fırsatlara erişimde ve temsilde eşit bir dünyada yaşayabilmesi gerekmektedir.
Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda adlı romanında “Kadınların özgürleşmesine erkeklerin muhalefetinin tarihi, belki de bu özgürleşme hikayesinden daha ilginçtir.” der. Bu, ne yazık ki gerçekten de böyledir; kadınların toplum içinde yer edinme çabası, çalışma hayatının her alanında yeterince destek görmemektedir. Kadınların maruz kaldığı ayrımcılık, zulüm, şiddet ve baskı karşısında inanılmaz bir güçle toplumda yer edinme çabaları takdire şayan olduğu gibi aynı zamanda kendi ayakları üzerinde dimdik durmaları; kendilerinden başka bir kurtarıcı aramadıklarını ve içlerindeki gücü en etkili şekilde ortaya koyduklarını göstermektedir.
Kadınların toplumda layık oldukları değeri görebilmeleri ve hak ettikleri yere gelebilmeleri için toplumun kadına ve hayata karşı bakış açısının değişmesi gerekmektedir. Bu yolda öncelikle önem verilmesi gereken konu ise eğitimdir çünkü Socrates’in deyimiyle eğitim, kıvılcımla ateş yakmaya benzer; bu anlamda küçük yaşlardan itibaren çevresine saygılı ve toplumsal konularda bilinçli yetiştirilen bireylerin kişiliği de ilerleyen yaşlarda olumlu denilebilecek anlamda şekillenecektir. Kişiliği geleceğe bu şekilde yansıyacak bilinçli, araştıran, ileriye bakan, kadının toplum içindeki konumunun farkında olan ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan bireylerin yetişmesiyle kadına yönelik her türlü şiddetin son bulduğu bir sosyal yapı inşa edilebilecektir.
Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığın her yerde sona erdirilmesini amaçlayan toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı; cinsiyet temelinde ayrımcılığın önüne geçerek eşitliğin toplumun her alanında uygulanmasını ve bu anlamda yaratılacak eşit fırsatlarla kadınların siyasi, ekonomik ve sosyal hayatın karar verme süreçlerine tam ve etkin bir biçimde katılmalarının önünü açmayı hedeflemektedir. Sporun birleştirici ve farkındalık yaratan konumu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin bu anlamda tüm dünyada küresel standartlarıyla uygulanması yönünden oldukça önemlidir.
Başardıklarıyla sadece ülkemizi gururlandırmakla kalmayan aynı zamanda kadının toplum nezdinde konumunu hak ettiği yerlere taşımayı senelerdir gaye edinen A Milli Kadın Voleybol takımımız, tüm yaş gruplarından milli takımlarımızla birlikte kadın gücünü en etkili şekilde ortaya koymaya devam etmektedir. Gerek kulüpler gerekse milli takımlar düzeyinde, uluslararası arenada düzenlenen en prestijli kadın voleybol organizasyonlarında azim ve tutkuyla sürdürdükleri mücadeleleriyle kürsünün daima en üst basamaklarında yer alan takımlarımız; kız çocuklarına rol model olmakla kalmamakta, ülkede voleybol bilincinin oluşmasını sağlayarak aynı zamanda sporun birleştirici gücü göz önüne alındığında toplumsal cinsiyet eşitliğine de katkı sağlamaktadır.
Senelerdir kadın voleyboluna destek veren kulüpler; sadece bununla yetinmeyip aynı zamanda hem altyapılarda kız çocuklarının bu spora teşvik edilmesinde rol oynamakta hem de kadın voleybolunun daha geniş kitlelere yayılmasını sağlayarak ülkemizin dört bir yanında kadın gücünün kendini göstermesine imkan tanımaktadır.
Kadın sporcular; voleybolda zaferden zafere koşarken hayatın her alanında olduğu gibi sporda da satırlara sığdırılamayacak kadar başarılarıyla her daim var olmakta ve gerek sonsuz mücadeleleriyle gerekse hiçbir zaman vazgeçmeyişleriyle tüm muvaffakiyetlerinde göğsümüzü kabartmaktadır. Kadınların toplumda etkin olmasına özel çaba gösteren büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” sözünde belirttiği gibi kadınlar, hor görülmeye ve zulme değil toplumda hak ettiği değeri görmeye layıktır.
Suskun kalmayan, vazgeçmeyen, baskılara boyun eğmeden gülüşüyle dünyayı aydınlatan ve başardıklarıyla çevrelerine ışık saçan tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.
Kadınların fırsatlara erişimde ve temsilde eşit bir dünyada yaşaması temennisiyle…
Voleybolun Sesi
Comments are closed.