Toplumun seviliyor gibi görünen ama aslında sevilmeyen kitlesiyiz.
Eğer görevdeysen, yani işsiz değilsen, bize selam veren çok olur.
Ta ki, o sana selam veren, hatırını soran hakkında eleştiri dolu bir haber veya yorum yapıncaya kadar.
İşte o andan itibaren en sevilmeyen ve nefret edilen olmuşuzdur.
Aslında bizler de biraz safız. Bazen gülücüklere çabuk kanıyor ve inanıyoruz.
Onları bize dost sanıyoruz…
Türk Telekom ile ilgili yazım, baya ilgi gördü. Destekleyenler kadar, kızanlar da oldu.
Amacımız Telekom’u yerden yere vurmak değil. Hele hele bağcıyı dövüp, üzüm yemek hiç değil.
Sadece bize anlata anlata bitiremedikleri takımlarının aldığı sonuçlardan sonra yaşadığımız hayal kırıklığıydı.
O bize şimdi yüz çeviren, gözlerini kaçıran, selamı esirgeyenler odalarında otururken, bizler bazılarının Telekom’u İstanbul’a yamama sürecinde mücadele verdik.
Türk Telekom’un İstanbul’a götürülmesi, bizlere bir şeyler kaybettirmezdi.
Ankara voleybolu veya basketbolu adına bir kayıp olurdu, o kadar.
O süreç tekrar yaşansa, aynı desteğimizi ve mücadelemizi yine veririz. Bundan kimsenin bir kuşkusu olmasın.
Neyse… Sıkıcı bir yazı oldu.
Son noktayı, Nazım Hikmet’in bir şiirinden kısa alıntıyla koyalım:
“O gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın.”
Murat TARHAN
murattarhan56@hotmail.com
Comments are closed.