Gençler ligi

2013-2014 sezonu Gençler ligi bugün oynanan maçlarla başladı. Hayırlı uğurlu olsun. Yıllardır dile getirdiğimiz bazı gerçekleri yeni sezon başlangıcı nedeniyle bugün bir kez daha işleyeceğiz sevgili voleybolseverler.

Hatırlayalım

Kimilerinin PAV (Profesyonelliğe Aday Voleybolcular) ligi olarak da adlandırdıkları Gençler ligi yıllar önce oynanmaya başladığında çok esaslı bir amaç güdüyordu. Kendi sahasında ve deplasmanda A takımdaki büyükleriyle aynı ortamı teneffüs edecek genç oyuncuların bu sayede büyük tecrübe kazanacağı düşünülüyordu. Özellikle deplasmana A takımdaki idolleriyle birlikte gidecek gençlerin ileride Türk voleyboluna büyük katkı sağlaması bekleniyordu. Ancak özellikle büyük kentlerde salon sıkıntısı yaşandığından Gençler ligi maçları kazanılmış iki set üzerinden oynanıyordu. Bu da yetişmekte olan oyuncular için hayal kırıklığına sebebiyet veriyordu. Bazen 45 dakika dahi sürmeyecek bir maç için 20 saatini yolda geçiriyordu geleceğin voleybolcuları. Zamanla uygulama değişti, maçlar kazanılmış üç set üzerinden oynanmaya başladı.

Bir de maddi boyutu var

1.ligde mücadele eden takımlar, doğal olarak bu uygulamanın beraberinde getirdiği masrafları üstlenmek istemiyordu. Ancak maçlara çıkmamanın beraberinde getirdiği cezalar ve TVF’nin sezon sonunda Gençler liginde elde edilen puanların %5’inin A takım puanına eklenmesine karar vermesi, kulüplerin elini kolunu bağlıyordu.

Bir tek ben itiraz ettim

Önceki TVF başkanı sayın Erol Ünal Karabıyık’ın voleybol basını ile bir araya geldiği ilk toplantıda kendisine o günkü uygulamaların ikisinden rahatsız olduğumu açıkça ifade ettim. 29 ocak 2011 tarihinde düzenlenen toplantıda Gençler ligi uygulamasının genç voleybolcuların maç oynaması adına faydalı olduğunu ancak buradan elde edilecek puanların A takım puanına eklenmesinin yanlış olduğunu belirttim. Neden böyle düşündüğümü birazdan anlatacağım. Sayın Karabıyık benim itirazıma cevaben TVF yönetimince bunun adil bir uygulama olduğunun düşünüldüğünü, amaçlarının takımların alt yapılarına daha fazla önem vermesinin teşvik edilmesi olduğunu söyledi. %5’lik bir katkının genel sıralamada fazla bir etkisinin olmadığını ayrıca belirtti. (Ancak bir önceki sezon play-off’a kalacak son takım, Gençler liginden gelen puanlarla belirlenmişti. Bunu o toplantıda sayın Karabıyık’a söyledim)

Bu itiraza benden başka ortak olan çıkmadığından mıdır bilinmez ama uygulama değişmedi. Hatta %5’lik katkı oranı %10’a yükseltildi ve adaletsizlik arttı!

İtiraz ettiğim ikinci husus ile ilgili ayrı bir yazı kaleme alacağım, o nedenle burada değinmeyeceğim.

Neden adaletsiz?

Şimdi elinizi vicdanınıza koyup düşünün. Ereğli Belediye ile Eczacıbaşı Vitra, Vakıfbank, İlbank, Karşıyaka ya da diğer büyük şehir takımlarının alt yapı imkanları aynı mı? Nüfusları arasında kaç kat fark var? Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın oyuncu bulma şansı (belirli bir yaşta belirli sayıda fizik kapasite olarak akranların üstün anlamında) ile Belediye Plevne, Torul Gençlik gibi takımların alt yapılarına kazandırabilecekleri oyuncu sayısı eşdeğer mi? Erkeklerde makasa biraz daha daralıyor gibi görülebilir ama yine de adaletsizlik üst seviyede. Hele kadınlarda durum çok daha kötü. İstanbul, Ankara ya da İzmir’de bir genç kız, voleybolun gerektirdiği şekilde giyinip maçlara rahatça çıkabiliyor. Siz aynı kıyafeti Orta, Doğu Anadolu ya da Karadeniz bölgesinde bir genç kıza giydirip maça çıkarabiliyor musunuz? Çoğu yerde aile baskısı sonucu spordan vazgeçmek zorunda kalan kaç genç var tahmin edebiliyor musunuz?

Konuyla ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum. 2001-2002 sezonunda Ataşehir Spor Kulübü’nde yardımcı antrenörlük yapıyorum. 3.ligde mücadele ediyoruz ve bir deplasman maçı için Sakarya’ya gidiyoruz. Bizim maç bittikten sonra oyuncuların soyunma odasından çıkmalarını bekliyor, bir yandan da bir sonraki mahalli lig maçını izliyoruz. Sahada yer alan genç kızların çoğu eşofmanla mücadele ediyor. Biraz daha rahat olanlar ise ancak basketbolcu şortlarıyla maça çıkabiliyorlar. O anda yanımıza gelip bizi tebrik eden voleybol il temsilcisine bu durumun yönetmelik ve talimatlara aykırı olduğunu, buna nasıl izin verildiğini soruyoruz. Cevap çok acı: “Hocam bu ilde 12 takım yerel ligde mücadele ediyor. Eğer ben sizin dediğiniz şekilde mevzuatı uygulamaya kalksam takım sayısı ikiye (rakamla 2) düşecek. Şimdi siz kendinizi benim yerime koyun. 12 takımlı bir voleybolu mu tercih edersiniz, yoksa 2 takımlı mı? Cevap dahi veremiyoruz.

Adaletsizlik bitmiyor

Oyuncu bulma meselesini yukarıda özetledik ama eşitsizlik bununla bitmiyor. Önceden çift devreli lig usulüne göre oynanan Gençler ligi, artık tek devreli lig usulüne göre oynanıyor. Takımlar önce altı günlüğüne Ankara ya da İstanbul’a gidip bir turnuva oynuyor, bir ay sonra da diğer ilde yedi günlük başka bir turnuva oynuyor. Takımlar nereden gelirse gelsin, deplasman harcırahı ödenmiyor! Doğal olarak İstanbul ve Ankara takımları bu durumdan optimum fayda sağlıyor. Yukarıdaki diğer hususu da göz önüne alın, maç zaten 2-0 başlıyor. İstanbul ve Ankara takımları sadece altı ya da yedi günlük bir masrafla karşılaşırken (yol, iaşe, otel, vb.) diğer illerin takımları en az onbeş günlük bir masrafla karşı karşıya geliyor. Zaten birkaç takım hariç çok kısıtlı bütçelerle mücadele eden bu takımlara bir darbe de buradan vuruluyor. Bu takımlar A takımlarına dahi yatırım yapamazken üzerlerine genç takımları vasıtasıyla bindirilen yükle daha kötü duruma düşüyor, büyüklerle yarışma imkanları iyice azalıyor.

TVF’nin bu seneki en büyük hedefinin seyirci olduğunu biliyoruz. Seyirciyi artırmanın en kolay yolu da voleybolu Anadoluya yaymaktan geçiyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan Fındıklı, Şanlıurfa Gençlik, Şahinbey Belediye, Erdemir gibi örnekler akıllardaki yerini hala koruyor. Ancak bu tarz uygulamalar, bütçesi ve imkanları kısıtlı Anadolu takımlarını derinden yaralıyor ve dolayısıyla voleybolumuza olumsuz etki ediyor.

Çözüm ne?

2001 yılından beri yazı yazıyorum. Yazılarımı takip edenler şunu anlamış olmalı diye düşünüyorum. Yaptığım olumsuz eleştirilerin hiçbirini sırf eleştirmek için yazmadım. Her gördüğümü olumsuzluk için voleybolun içinden gelmiş biri olarak kendimce bir çözüm önerisi sundum. Kimisi uygulandı, kimisi uygulanmadı. Uygulayanların hiçbiri bundan zararlı çıkmadı. Zira sunduğum çözüm önerilerinden kendime hiçbir menfaatim yoktur.

Gençler ligi için yapılması gereken ise puan katkısı uygulamasına son vermektir. İster %10 katkı uygulayın ister %50, voleybolumuz yetiştirebildiği oyuncuyu zaten yetiştirecektir. Katkı büyüdükçe voleybolumuzun yetiştirdiği oyuncu sayısı asla artmayacaktır. O halde yapılması gereken, adaletsizliği gidermek adına bu uygulamaya son verilmesidir.

İkinci olarak bu maçlar ister tek devre oynansın ister çift, maçların yeri daha adil bir biçimde belirlenmelidir. Milli maçların Samsun, Marmaris; lig finalinin Eskişehir, Türkiye Kupası dörtlü finalinin Gaziantep’te oynandığı bir dönemde Gençler ligi maçları da tarafsız bir sahada oynanmalıdır. Hatta bu tarafsız sahalar, mükünse ligin zayıf bütçeli ama seyircisiyle renk katan takımlarına yakın yerlerde araştırılmalıdır. Böylelikle bir diğer adaletsizliğin önüne geçilmiş olacaktır.

Gençler liginde mücadele eden tüm takımlarımıza başarılar dilerim.

Voleybol dolu günler dileğiyle,

Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com


Haberi Paylaş

Comments are closed.