Gülnür Görgün Dünya Kan Bağışı gününde konuştu

Yücel Aslan için açtığı #kahramanımızyücelaslan hashtag ile yürekleri birbirine bağlayan Gülnür Görgün Dünya Kan Bağışı Gününe konuşmacı olarak katıldı.

Görgün; #kahramanımızyücelaslan kampanyasının hikayesini anlattı.

İşte Görgün’ün konuşması

Değerli Misafirler, Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. İsmim Gülnur Görgün, eğitimciyim, eski bir voleybolcuyum.

Aranızda bulunmamın nedeni, işte ekranda gördüğünüz bu rakamlar.

Lösemi hastası arkadaşımız için, desteğe gelen;
213 bağışçı
256 adet trombosit ve kan.

Ben şimdi sizlere; #kahramanımızyücelaslan kampanyasının hikayesini anlatmak istiyorum ve bunun kan bekleyen tüm hasta yakınları için bir ışık, bir şifa olmasını, tüm kalbimle diliyorum. Sözlerime başlamadan, bana bu fırsatı sunan hocalarımız: Sayın Prof. Dr Salih Türkoğlu ve Sayın Uzman Dr Melda Özdamar’a nazik davetlerinden ötürü teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Yücel Aslan; 1962 doğumlu, evli ve bir erkek çocuk sahibidir. Eski bir sporcu, defalarca milli takımda yer almış bir voleybolcudur. 3 yıl kadar önce, lösemi hastalığına yakalandı. 3 kez ilik nakli oldu. 9 Eylül 2013 tarinden beri, yani 9 ayı aşkın bir süredir, bu hastanede tedavisi kesintisiz devam etmekte.

Yücel’i voleyboldan tanırım, eski bir arkadaşımdır. 1987 Ordulararası Dünya Voleybol Şampiyonu olan milli takımda, eski eşimle takım arkadaşı oldu. Daha sonra, 1988-1989 yılında Galatasaray’ da, Türkiye Şampiyonu olan kadroda yer aldılar birlikte. Yücel o dönemde, bir süreliğine, bizim evimizde yaşadı. Bizler; ebeveyn, o; çocuk, ben de Yücel’in küçük annesi oldum. Daha sonra evlendi, Bursa’ya yerleşti, voleyboldan koptu. Yaklaşık 20 yıl boyunca, hiç görmedim kendisini.

12 Ekim tarihinde eski voleybolcuların buluştuğu bir sosyal medya, “Voleybol Nostalji” grubunda, İlker’in anonsunu okudum. Yücel Aslan lösemiye yakalanmıştı. 2. kez ilik nakli olacaktı ve hepimizin kan ve trombosit desteğine ihtiyacı vardı. Önce inanmak istemedim ama gerçekti işte. Haberin altına, kan vermeğe gideceğim günü yazdım. Ancak 550-600 kişinin yer aldığı o gruptaki sessizlik sinir bozucuydu.

14 Ekim’de hastanenin kan bankasındaydım. İnce damar yapım nedeni ile, ne kan, ne de trombosit verebildim. Can olamamıştım arkadaşıma. Sonra Yücel’i görmek için yanlarına çıktım. Eşi Mine, “annen gelecek” diye haber vermiş. Sevindi beni görünce. Hastalığına rağmen, aslanlar gibi dimdik, sağlam, pozitif ve yürekli. Ağzında bir maske ile anlattı 1,5 yıllık hastalık sürecini. Sanki hiç o yaşamamış gibi. Ayrıldım hastaneden, eve geldiğimde altüst olmuş, çok etkilenmiştim durumdan. Önce oturup ağladım, sonra toparladım kendime geldim. Sessizliğe kızdım. O voleybol camiasının bir ferdi değil miydi? Voleybol ailesi olarak bizim sahip çıkmamız gerekmiyor muydu? Neredeydi bu insanlar, Yücel’in takım arkadaşları, antrenörleri, milli takımdakiler? Eski ve yeni voleybolcular? Bizlerden tek istediği; hepimizde var olan, damarlarımızda dolaşan sıvı değil miydi? Bir şeyler yapmalıydım. Onun yaşamına bir umut olabilmek için kan ve trombosit bulmalıydım.

Yücel’i tanıtan ve kan ihtiyacımızı durumu anlatan, bir yazı hazırladım. Voleybol federasyonuna ve basınına mektuplar yazdım. Sosyal medyada arkadaşlarımla, voleybol gruplarıyla paylaştım. Onlar da diğer arkadaşlarıyla paylaştılar. O gece yarısı telefonum çaldı. İlk arayan, Kan ve Kök Hücre Gönüllüleri Başkanı: Sema Savaş olmuştu. Çığlığımı, tıpkı depremdeki gibi sesimi; bir duyan olmuştu. Sonra peşpeşe; hakemler, voleybolcular, arkadaşlar tek tek sesler yükselmeye başladı. Ziyaretimin ertesi günü, Mine aradı. Yücel’in eşi.
-Gülnur, biz seni arayabilir miyiz? Enerjin Yücel’e çok iyi geldi. Kimseyle; ne annesi, ne ablasıyla öyle uzun uzun konuşmak istemiyor ama senle eskileri anıları konuşuyor, gülüyor iyi geldin ona.
-Elbette memnuniyetle diye kabul ettim. Ve böylelikle günlük konuşmalarımız başladı. Neler konuşmadık ki?

GÜNCEL YAŞAM, SPOR, İŞ, YEMEK TARİFİ, HABERLER ARAYAN SORANLAR, TANIDIKLAR, ARKADAŞLAR… VOLEYBOL HİKAYELERİ, SAĞLIK DURUMU

Kimi zaman telefonda, kimi zaman bilgisayardan skype’tan. Bazen yemek yaparken, bazen evi süslerken, bazen de tanıdığı arkadaşlara gitiğimde bir köşeye oturttum onu. Sanki bizimleymişçesine… Ona asıl söylemek istediğim; UNUTMA! DIŞARDA BİR YAŞAM VAR. SENİ DÜŞÜNEN, SENİN İÇİN SAVAŞAN, DESTEK OLAN ARKADAŞLARIN VAR. TEK SEÇENEĞİN VAR “A” SEÇENEĞİ, O DA KAZANMAK! BUNU HİÇ AKLINDAN ÇIKARMA! HEM KENDİN, HEM DE BİZİM İÇİN MÜCADELE EDECEKSİN!

Ve başladım yazmaya…
Yücel’in sağlık durumunu, hastanede olan biteni, konuşmalarımızı, trombositçileri, basında çıkan Yücel’le ilgili haberleri, çeşitli hikayeleri günlük olarak facebook sayfamdan ve twitter’dan paylaşmaya. Kendiliğinden; doğal bir sinerji, bir dayanışma, kocaman bir takım oluşmuştu. Her gün yazdığım için sanal ve yalan değil, gerçekti #kahramanımızyücelaslan. Nice insan yürekler tanıdım. Memleketin her yanından: İstanbul’dan, Bursa’dan, Hopa’dan, İzmir’den; Ankara’dan, Bodrum’dan, Antalya’dan, Tatvan’dan, hatta daha uzak diyarlardan, ülke dışından. Kimi duasını, kimi kanını, kimi enerjisini, kimi en güzel fotoğrafları, müzikleri yolladı Yücel Aslan için. Süreç uzundu, konuyu gündemde tutmak, yeni trombositçilerin, yeni destekçilerin aramıza katılmasını sağlamalıydım. Ve böylece, her gün yazan köşe yazarına, haber taşıyan postacıya dönüştüm. Yücel Aslan ve ondan haber bekleyen postaseverler arasında.

Söz ettiğim gibi, 21 Ekim’de bir mektup da voleybol basınına yazmıştım, sadece yazmakla kalmadım tanıdıklarımı da aradım, dürtükledim, rica ettim. “Kartopunun çığa dönüşmesi” ancak, basın, medyanın katılımıyla gerçekleşebilirdi. Ve öyle de oldu. Web siteleri, dergi, gazete ve televizyonlardaki spor dostları bunu büyütmek için ellerinden gelen yardımı yaptılar.

Yücel’i yaşamdan koparmamak, ona mücadele ruhu katmak,bir takım olduğumuzu hatırlatmak,bu savaşta yalnız olmadığını vurgulamak, onu yüreklendirmek, moral vermek için sürprizler girdi devreye.

Telefonla “Gelir misin?” diye aradığım her güzel yürek, koşarak, canla başla geldi. Bu kimi zaman:

• YÜCEL ASLAN T-SHİRTLERİYLE SÜRPRİZ BİR ZİYARET,

• BATMAN’DAN, BİR VOLEYBOL TAKIMINDAN “YANINDAYIZ” DESTEĞİ

• ÖĞRENCİLERDEN “SEVGİLİ YÜCEL AĞABEY” DİYE BAŞLAYAN MEKTUPLAR,

• BODRUMDAN, İYİ ENERJİYLE DOLU FOTOĞRAFLAR,

• HASTANEYE GELEN ÇAKMA DOKTORLAR

• SÜRPRİZ BİR DOĞUM GÜNÜ KUTLAMASI

• Tam 119 video da 500’ü aşkın kişinin katıldığı YENİYIL KUTLAMA MESAJI

Memleketin her tarafından, yurt dışından arkadaşları, ailesi, tanıyan tanımayan bir dolu insan. Hatta, kan bankası doktorlarımızdan bile…

Ve geldim en sona… En az, kahramanımız kadar kahraman olan; TROMBOSİTÇİLERİMİZE… Duyarlı voleybolcular, hakemler, antrenörler, takımlar, gönüllüler geldi. Kendileri veremese de; çevresini, akrabalarını, okulunu, öğrencilerini, iş arkadaşlarını akrabalarını getirdi. Kimi Fethiye, kimi Akçay, kimi Hopa, kimi Bursa, kimi İzmir, Ankara taaa uzaklardan yetiştiler, onlar trombosit sondajcıları oldular. Yücel’i hiç tanımadan, yüzünü bile görmeden, nice insanlar geldi desteğe gözlerimi yaşartan, nice, “insan kokulu yürek” tanıdım, anlatamam.

Düğmeye bastığımız 14 Ekim 2013 tarihinden bu yana, tam: 213 kişi, 256 adet trombosit ve kan desteği verdi Yücel Aslan için. Bu rakamın en az 2-3 katı kadarı da; gerek damar yapısı, gerek kullandığı ilaçlar, gerek geçirmiş olduğu hastalıklar, ya da İstanbul dışında yaşadıkları için veremediler.

1 KİŞİ 7 KEZ, 3 KİŞİ 4 KEZ, 6 KİŞİ 3 KEZ, 17 KİŞİ 2 KEZ geldi trombosit vermeye.

Maç devam ediyor. 3-2 kazanılan maçlar güzeldir. Yücel savaşmaya devam ettiği sürece, bizler, onun orduları olarak, sonuna kadar savaşmaya devam edeceğiz. Postalar; gün gelecek kitap olacak. Yücel ve ailesi yararına satışa çıkacak. Belki de başka hasta yakınlarının yapacağı kampanyalar için ışık tutacak, cesaret verecek. Her kurum, her topluluk, her camia kendi ailesinin üyesini yalnız bırakmayacak, yaşam için bir umut olacak.

Ve ben, bu yaşımda; Lösemi hastaları için, trombosit ve kanın ne kadar önemli olduğu öğrendim. Öğrencilerime, çevreme, bulunduğum camialara yaymaya, çabalamaya devam edeceğim.

Huzurlarınızda, bu savaşta en başından beri birlikte yürüdüğümüz voleybol aileme, takım arkadaşlarıma, tanıdığım ve tanımadığım güzel yürekli insanlara, eşsiz trombosit ordumuza, duyarlı basına, Anadolu Hastanesi Kan Merkezi doktorlarına ve beni buraya davet eden hocalarımıza gönülden teşekkürler ediyorum. Ayrıca sunumda yardımcı olan arkadaşım Sevgili Tamer Oyguç’a da elbette…

VE EN KOCAMAN TEŞEKKÜR DE KORKUSUZCA SAVAŞAN #kahramanımızyücelaslan ve ailesine. Sabrınız için, beni dinlediğiniz için, çok teşekkür ederim.


Haberi Paylaş

Comments are closed.