Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) Milli Takımlardan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Bahar Mert, Anayurt Gazetesi‘nden Hasan Kulaç’ın sorularını yanıtladı.
Voleybolun güçlü kadınlarından biri olarak Bahar Mert’le söyleşimize başladığımızda “Voleyboldaki güçlü kadınlar, sadece kadın oldukları için değil, maharetleri ve yetenekleri ile oradalar” dedi. Bahar Mert sporcu, yönetici, antrenör ve bir anne… Spora nasıl başladığını anlatırken, ne denli şanslı olduğunu ekledi ve şunları söyledi: “Voleybolcu bir aileye sahip olmam benim için bir şanstı. Ama onlar, Bulgaristan’da doğmuş Türkler olarak Bulgaristan Milli Takımında oynamak zorunda kaldılar. En büyük hayalleri Türk Milli Takım formasını giymedi. Voleybol yeteneğim annem ve babamdan geçmiş. Spora bilinçli olarak jimnastik, ardından atletizmle başlatıldım. 9 yaşında voleybol oynamaya başladım. İlkokul bittiğinde yetenek sınavlarını kazanarak, doğu bloğu sisteminde olan tüm sporlardaki yetenekli çocukların kabul edildiği, Türkiye’deki spor akademilerine benzeyen spor okuluna (orta/lise) kabul edildim.
Şu anda Federasyonumuzun sahip olduğu, Avrupa’nın, örnek aldığı, Türkiye’deki ilk tematik spor lisesi uygulamasının benzeri bir okuldu. Yetenekli sporcuların eğitimle sporu bir arada en iyi şartlarda sürdürerek milli takımlara hazırlanması hedefleniyordu. Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu bu okuldan yetişti. Bu fırsata sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum, çünkü çok sağlam bir voleybol altyapısının yanında iyi bir akademik temelim de oldu. 1989 yılında Türkiye’ye geldiğimde ana dilim gibi üç dil konuşabiliyordum. Türkçeyi de burada öğrenmeme rağmen eğitim hayatımda zorluk yaşamadım, başarılı olmakta zorlanmadım.”
Bahar Mert voleybolun pasör mevkiinde isim yapmış, Türkiye’yi yurt dışında temsil etmiş bir sporcu. Pasörün birçok unsuru bünyesinde barındırması gerektiğini ifade ediyor. İyi bir pasör olmak için, sadece yetenek ve çok çalışma değil, sporcunun liderlik, oyunu okuyabilme, hızlı karar ve sorumluluk alabilme yeteneği, baskı altında soğukkanlı kalabilme gibi birden fazla özelliğe sahip olması gerektiğine dikkat çekiyor: “Voleybolda oyun kurucu, saha içindeki antrenördür bir nevi” diyor. Mert’e göre pasör yaş ve tecrübeyle olgunlaşır.
Bahar Mert’in yeri doldu mu?
Kulüp takımlarında her sporcunun yerinin doldurulabileceğine inanırım.
Milli takımlarda yerler sporculara ait değildir. Ülkenin en iyi sporcuları gösterdikleri performansa göre seçilir ve bu sporcular kendinden önce oynayan sporcuların yerlerini doldurmaya değil ülkelerini en iyi şekilde temsil etmek için hizmet ederler. Türk bayrağını 300’ün üzerinde, başarıyla, yürekten temsil etmiş ve güzel bir iz bırakabilmiş olmak gurur verici. Benden sonra gelen Naz Aydemir Akyol da yıllarca milli takımımızın başarılarında büyük pay sahibi oldu, çağdaş Türk kadını olarak gençlere rol model oldu. Bundan sonra da aynı şekilde bayrağı teslim alan Cansu Özbay ve sonra gelenlerin de ülkemizi daha büyük başarılarla gururlandıracaklarından hiç şüphem yok.
Daha fazla Türk sporcusunun yurtdışında oynaması gerekmiyor mu?
Dünyanın en iyi ve en cazip liglerinden biri ülkemizde. En iyi oyuncular ve en iyi antrenörler ligimizi tercih ediyor. Kulüplerimiz defalarca dünya ve Avrupa şampiyonlukları, tüm kupalarda madalyalar kazandırdı. Türk sporcularının bu seviyede oynayabilmesi zaten başlı başına bir şans ve prestij. Bu kadar yüksek bir rekabetin içinde gelişimleri de maksimum düzeyde oluyor ki, son yıllarda artık birçok Türk sporcu yurt dışında tercih ediliyor, hepsi bizleri başarılarıyla gururlandırıyorlar. Bu gelişim devam ettikçe başarılı Türk sporcu ve antrenörlerine talep artacaktır. Yurtdışı deneyimleri yaşamış bir sporcu olarak şunu söyleyebilirim ki; sadece spor kariyerime değil, kişisel gelişimime ve vizyonuma da çok pozitif katkı sağladı, tavsiye ederim.
EĞİTİM GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Bu planlamayı kim yapacak?
Voleybol çok küçük yaşta başlanan, öğrenmesi zor bir spor. Bu sebeple sporu çocuklara sevdirmek çok önemli. Yetenekliler tespit edildikten sonra bana göre en önemli süreç, voleybolun temel eğitimini sporcuya doğru öğretmek ki, iş kulüplerimizin altyapı antrenörlerine düşüyor.
TVF eğitim kurulu, Türkiye’nin birçok ilinde açtığı antrenörlük kursları ve seminerleriyle, mevcut ve bundan sonraki antrenörlerin gelişimi adına ciddi çaba sarf ediyor. Federasyon olarak, kulüplerimizle bu konudaki işbirliğimizi daha da arttırarak, küçük yaştan itibaren doğru kariyer planlamasıyla, milli takımlarımızda yer alacak sporcuların kalitesini yükseltmeyi hedefliyoruz. Altyapılara önem veren kulüplerimizin sayısının artışı bu çabamıza daha da fazla katkı sağlayacaktır.
GELECEĞE UMUTLA BAKIYORUM
Altyapı çalışmaları hakkında…
Altyapı milli takımlarımız en az A milli takımımız kadar başarılı. TVF olarak hedefimiz elbette bu başarıları sürdürerek geliştirmek. Fakat madalyalar kazanırken, asıl önceliğimiz A milli takımlarımıza çıkacak kalitedeki oyuncu sayısını arttırmak. Bu bağlamda fiziksel özellikleri ve yetenekleriyle öne çıkan sporcuları bir üst jenerasyonda tecrübe kazandırmayı tercih edebiliyoruz; son yıllarda yararını da görmeye başladık. Fotoğrafa baktığımda, geleceğe ümitle bakıyorum.
Eğitim-spor paradoksu ne aşamada?
Bu paradoks, bizim zamanımıza kıyasla ortadan kalktı gibi görünüyor. Kulüplerimizin eğitime verdiği önem ve kaliteli eğitim kurumlarından sporculara burs imkanı, devletimizin başarılı milli sporculara verdiği üniversite bursları, eğitim almak isteyen her sporcuya fırsat veriyor. Yurtdışında yüzde 100 burs kazanıp eğitim alan en fazla sporcuya sahip branş voleyboldur. Türkiye’de eğitim seviyesi en yüksek branş da yine voleyboldur.
Erkek voleybolu-kadın voleybolu paradoksu hakkındaki görüşleriniz neler?
Milli Takımlardan sorumlu yöneticiyim. 10 yıllık gözlemlerime dayanarak, erkek voleybolu tarafında doğru işler yapıldığını, oldukça geliştiğini, daha da gelişeceğini söyleyebilirim. Birkaç sene öncesinden çok yetenekli bir jenerasyonun geldiğini zaten söylemiştik. Erkek A milli takımımızın son yıllarda yükselen başarı grafiği ve popülaritesinin artması yakın gelecek için çok ümit verici. Şu anki kadromuzun çok yakın zamanda, kadınlardaki 2003 Filenin Sultanları misyonunu üstleneceğine, çıtayı yükselterek genç jenerasyonlara olimpiyat vizyonu kazandıracağına ve örnek olacağına yürekten inanıyorum. Erkek voleybolu da kendi hikâyesini yazarak, ülkemizi başarılarıyla en az kadın voleybolu kadar gururlandıracaktır.
VARGAS FAYDALI OLACAK
Ebrar Karakurt varken, Melissa Vargas’ın Türk vatandaşı olmasına ihtiyacımız var mıydı?
Melissa Vargas, 36 yaşında, kariyerinin sonuna gelmiş bir oyuncu değil. Dünya voleybol otoritelerinin gözünde de çok yetenekli, hala gelişim gösteriyor. Türk vatandaşı yapma kararı, sporcunun da tercihi doğrultusunda alındı. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum, çünkü milli takımımıza katkı sağlayıp sağlamayacağı, sporcunun bunu ne kadar istediği ile doğru orantılı. Vargas’ın Türk olması milli takımımızdaki sporcuların yetersiz olduğunu göstermez. Milli takımımızın mücadele ettiği seviye ve hedefleri çok yüksek. Katıldığımız tüm turnuvalarda başarı hedefliyoruz. Milli takım sezonları çok zorlu birer maratondur. Bu uzun süreçte sakatlıklar ve formsuzluklar olabiliyor. Kaldı ki, voleybol bir takım sporu. Güçlü silahlara sahip geniş kadrolarla bu yüksek hedeflerimize ulaşabiliriz.
Sahip olduğumuz tüm sporcularımız bizim için çok kıymetli, her birine ihtiyaç olacaktır. Melissa’nın varlığı gücümüze güç katacaktır.
Comments are closed.