Voleybolun her kategorisinde başarılara imza atmış olan Sinan Cem Tanık ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Voleybolu bıraktıktan sonraki dönem ve antrenörlüğe dair hedeflerini konuştuğumuz bu röportajı keyifle okumanız dileğiyle;
–Senin sporculuk ve sporculuktan sonra yöneticilik kariyerini yakından takip ettik. Sonrasında ortalarda pek görünmedin. Bu süreçte neler yaptın?
Öncelikle ilginiz için teşekkür ederim. Oyunculuktan yöneticiliğe geçişim aslında biraz ani oldu ama kaptanı olduğum, Galatasaray gibi büyük ve önemli bir kulüpten böyle bir teklif gelince, artık zamanı geldi ve burası başlamak için en iyi yer diye düşündüm ve çizginin öbür tarafına geçtim. Galatasaray ve Milli takımımızda çalıştıktan sonra, sahaya daha yakın olmak ve oyuncuları ve sonuçları daha doğrudan etkilemek istediğimi fark ettim. Bu sebeple antrenörlük yönünde önüme gelen teklifi kabul ederek Polonya süper ligi olan PlusLiga’da çalışmaya başladım ve daha sonra da bugüne kadar antrenörlüğe Polonya’da devam ettim.
Bundan sonraki kariyerine antrenör olarak devam edeceksin gibi görünüyor. Bu konudaki çalışmaların nasıl gidiyor. Neler yapıyorsun?
Açıkçası antrenörlük yapmak, bilgi ve tecrübelerimi paylaşarak, oyuncularımı geliştirmek çok tatmin edici. Voleybol oynarken aldığım keyfe çok yakın. Tabi ki çok daha fazla sorumluluğu ve sıkıntısı var. Bu yönde ilerleme kararı verdikten sonra elimden geldikçe eğitim ve lisans edinme konusunda çalıştım. TVF 4. Kademe diplomamdan sonra FIVB ve USA Volleyball’dan da lisanslarımı aldım. Bundan sonra hep antrenör olarak kalır mıyım bunu zaman gösterecektir tabi ki. Ancak akademik olarak da ilerleme isteğim var ve şimdi bunun üzerinde de çalışıyorum.
Antrenörlüğe hatırladığım kadarıyla ilk kez yurt dışında başladın. Bu nasıl oldu ve yurt dışında başlamak sana neler kattı?
İlk antrenörlük fırsatım daha önce de oyuncu olarak bulunduğum Polonya’da çıktı. Antrenör değişikliği isteyen bir takımı ele alıp düzeltme görevini edindim ve başarılı bir ikinci yarı geçirdik. Yurt dışında antrenörlük yapmak birçok sebepten ötürü zor. Evim, ailem ve ülkemden uzak olmak, daha az tanıdığım insan ve oyuncuları anlamak ve onlarla çalışmak tabi ki her gün vermiş olduğum bir mücadele. Ancak Polonya’da imkanlar her zaman Türkiye’deki kadar bol olmasa da organizasyonlar çok profesyonel ve düzenli, voleybola olan ilgi ve sevgi de daha fazla, bu da antrenör olarak işini yapmayı daha keyifli hale getiriyor. Bu şekilde başlamış olmak tabi ki büyük bir onur ve güven verici. Bu tecrübeler sonucu teknik, taktik ve psikolojik, çok önemli kazanımlarım olduğunu düşünüyorum.
Polonya Ligi’ne baktığın zaman Türkiye’den farklı olan yanlarını anlatabilir misin?
En önemli fark halkın ve dolayısı ile sponsorların ilgisi. Bu bir domino etkisi yapıyor. Sponsorların talebi ile kurulan daha iyi yönetimler ve daha iyi pazarlama organizasyonları takım bütçelerini daha da yüksek seviyelere taşıyor. Bu bütçelerin doğru ve verimli yönetimi ve gelişmiş ekip yapıları, iyi seviyede yabancı ve yerli oyuncuların bu ülkeyi seçmesini, daha mücadeleci ve yüksek seviyede voleybol oynanmasını, dolayısı ile daha fazla ilgiyi beraberinde getiriyor. Ülkenin milli takımının da düzenli olarak başarılı olması da buna eklenince, gençlerin spora ilgisi ve bağlılığı, oyuncu piramidinin altyapı kısmını geliştiriyor ve yerli oyuncu tabanını çok kaliteli hale getiriyor.
Antrenör olarak hedeflerin neler? Oynarken çok güzel başarılara da imza attın. Şimdi antrenör olarak kendini nerede görüyorsun?
Öncelikle antrenör olarak her zaman öğrenmek ve kendimi geliştirmek zorundayım. Daha yolun çok başındayım, öğrenilecek her zaman çok şey var ve bu hiç azalmayacak. En önemli amaçlarımdan birisi bu gelişimi her gün sürdürebilmek. Hedeflerim arasında da antrenörlük konusunda daha yüksek seviye kulüplerde ve mümkün olursa ülkemizin milli takımı başta olmak üzere milli takımlarda çalışmak var. Spor yönetimi ve antrenörlük konularında da akademik çalışmalar yapmayı, bu yönde de kendimi ilerletmeyi planlıyorum.
Kadınlarla çalışmayı mı yoksa erkek takımında olmayı mı tercih edersin?
Voleybol takımında çalışmayı tercih ederim.İki branş, bence kuralları aynı olan farklı sporlar. İkisini de izlemesi ayrı bir keyif. Erkek voleybolunun içinden gelmiş olmak ve şimdiye kadar hep erkek tarafında çalışmış olmaktan dolayı erkek takımlarına daha yakın olmam ve daha kolay çalışmam çok doğal. Ancak kadın voleybolunu da yakından takip ediyor ve inceliyorum. Ülkemizdeki en başarılı ve dünyanın birçok ülkesinde de popüler ve gelişkin bir dal haline gelmiş olması, çalışmak için çok iyi olanaklar ve fırsatlar sağlıyor. Voleybol sporu için geniş bir bakış açısına ve antrenör olarak da esnek bir yapıya sahip olduğumu düşünüyorum. Dolayısı ile erkek ve kadın tarafları arasında çalışma tercihi yapmak zor.
Türkiye’de normal sezon sona erdi. Eminim takip etmişsindir. Takımları nasıl buldun?
Erkeklerde ligin genel seviyesi maalesef eski sezonlara göre daha düşük. Bunun en önemli sebebi diğer Avrupa ve Dünya liglerindeki seviye ve piyasaların yükselip, kaliteli yabancı oyuncuların bu ülkeleri tercih etmesi oldu. Buna rağmen, özellikle ligin ilk 8 takımı arası puan farkı çok az ve genel anlamda her takımın neredeyse her takımı yenebildiği bir lig etabı geçildi. Bu da güzel ve yakın mücadeleler ortaya konmasına ve özellikle çok sayıda genç Türk oyuncunun daha çok saha zamanı bulmasına ve tecrübe kazanmasına elverdi. Türk oyuncularımızın takım yükünü taşıma alışkanlığı kazanması adına olumlu bir sezon geçiyor diyebilirim. Tabi ki bu yakın zamanda Avrupa’daki sonuçlara ve Milli takımlarımıza da yansıyacaktır. Ayrıca play-off etabı da birçok sürpriz ortaya koyabilir diye düşünüyorum.
Kadınlarda da ligimizde yıllardır baskın olan iki takımımızın yanına katılan iki büyük kulübümüz ve ilk sekizi tamamlayan dört yakın takımı izledik. Bir iki maç dışında, kadro yapılarına göre değerlendirildiğinde çok büyük bir sürpriz yaşandı diyemem. Yakın bir mücadele ve çekişme her maçta gözlenemese de kaliteli kadro yapısı ve antrenörler sayesinde voleybol seviyesi yer yer çok yüksekteydi. Üst sıralardaki takımlara katılmaya çalışan yeni takımlar da hem genç ve yeni yabancı oyunculara saha şansı hem de mücadeleyi arttıran faktörler olarak ligdelerdi. Play-off etabında da özellikle sonlarda çok iyi maçlar olmasını bekliyorum.
Türkiye’de antrenörlük yapmayı düşünüyor musun?
Tabi ki düşünüyorum. Hayat karşıma böyle bir seçenek çıkartırsa memnuniyetle değerlendiririm.
Comments are closed.