Herkese Merhabalar!

Avrupa’nın en büyük kupasını Ülkemize kazandırdığımız şu günlerde yaşadığım gurur ve onuru kelimeler ile tarif etmem mümkün değil… Öncelikle, yanımızda olup bizi destekleyen herkese teşekkür etmek istiyorum.

Ne yazacağım konusunda bir karara varamadım ve sonunda küçük alıntılar yaparak her şeye değinen bir yazı yazmaya karar verdim.

Öncelikle; 24.10.1985 yılında Salihlide doğdum. Salihli; Manisa da İzmir’e 80 km uzaklıkta bir ilçe. 1990 yılına kadar Salihli de yaşadık ve sonra ailemin iş durumundan dolayı İzmir’e taşındık. Belki de hayatımızdaki güzel şeylerin başlangıcı, bu taşınma ve hep bu güzel şehir ile geldi.

6 yaşında yüzmeye başladım, tiyatro kursuna gittim, müzik dersi aldım. Ama hiçbirine 3 aydan uzun süre devam etmek istememişim:)
(keşke müziğe devam etseydim diyorum şimdi.) 9 yaşına girdiğim gün ailem voleybolla denemiş şanslarını ve beni hayatımın merkezine oturacak olan Aşk’la tanıştırmışlar!

Güzel Karşıyakam da olan ilk antrenmanım da İsmail Yengil vardı. Onunla başlayan macera 3 yıl spor okulunda devam etti. Yaz-kış bıkmadan babam beni oraya taşıdı. Yıl 1998, minik takım seçmeleri var ve ölesiye smaçör olmak istiyorum. Karşıyaka A takım antrenörlüğünü yapan Cengiz Göllü çağırdı beni yanına;

Cengiz Göllü: boyun kaç?
Ben: 1.70
Cengiz Göllü: 1.70 yoksun sen (ölçtü 1.68 m)
Cengiz Göllü: sen bundan sonra pasör olacaksın
Ben: Olmuycam 🙂

dedim ve tabi ki pasör oldum 🙂 Daha sonra Jülide Meriç ile gelen minik takım başarıları, İsmail Yengil ile yıldız kız Türkiye şampiyonluğu, A takıma çıkmak, mükemmel yıllar…

Belki de hayatımın dönüm noktası 2001’ de oldu. Kocaman kalpli, güzel insan Tuba Meto’nun takımdan ayrılması ile pasör koltuğu mecburen bana kaldı. Daha küçücükken Karşıyaka da oynadığımız CEV Cup maçları… Hüseyin Doğanyüz ile beraber 4-5 genç takım oyuncusu bizlerin önü ve ufku açıldı.

Emlak Toki de geçirdiğim 3 yıl sonunda gelen önemli başarılar, daha sonra Türk Telekom ile profesyonelliğin ne olduğunu tamamı ile anladığım 2 yıl, Bahar Mert, Lang Ping ve niceleri… Beşiktaş ile başlayan İstanbul macerası ve final Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom…

Büyümek, öğrenmek hiç durmuyor, hayatınızdaki insanlar statü farkı olmaksızın size bir şeyler katıyor. Çalışmak bitmiyor ve böylece sabır devreye giriyor bu noktada; bıkmadan, yılmadan, inandığın şeye sımsıkı tutunmak, fedakarlıkların karşılığı elbette ki bir gün size dönüyor! Fakat hedeflerine ulaştığını hiçbir zaman tam anlamıyla hissedemiyorsun çünkü biliyorsun ki ulaştığın her hedef; seni bir sonraki büyük olan hedef ile karşı karşıya bırakıyor 🙂

Hedeflerin bitmediği bir sezon geçiyor benim için. Takım arkadaşlarım ve ben, inandığımız hedefler uğruna durmadan emin adımlar ile ilerliyoruz. Bilginin sınırı olmadığı gibi başarının ve kazanmanın da sınırı yoktur! 🙂

Emek harcadığın bir şeyin büyümesini, ışıldamasını görmekten daha mutlu bir an yoktur herhalde. Canım aileme; her günün, her dakikası, her saniyesi benim yanımda olduğu, arkamda dimdik durup beni daha iyi bir insan, daha iyi bir sporcu yaptıkları için teşekkür ediyorum.

Voleybol aşk, emek, çabadır! Hayatımda ki en güzel sevgidir voleybol… Paylaştıkça büyüyen, sizi canlı kılan, bencilliğinden arındıran, gülümseten, mutluluktan ağlatabilme duygusudur voleybol! Pozitifliğin, hep gülümseyebilmemin sırrıdır voleybol. İşte böyle bir şeydir voleybol, insanın duygularına şekil veren tarifsiz bir aşk’tır…

Ben hep gülümsemeye devam edeceğim. Hep beraber gülümsediğimiz, mutlu olduğumuz, binlerce seyirciyle izlediğimiz ve yaşayacağımız nice başarılara!

Teşekkürler, Sevgilerle

Nilay Özdemir


Haberi Paylaş

Comments are closed.