Huzur, mutluluk ve aşk. Çok yakında güzel bir birlikteliğe adım atacak olan iki genç voleybolcunun birbirleri için söyledikleri en anlamlı sözcükler bunlar. VakıfBank’ın başarılı pasörü Tuğçe Hocaoğlu ve Halkbank’ın başarılı pasör çaprazı Serhat Coşkun’dan söz ediyorum.
Takımlarıyla birlikte çok önemli başarılara imza atarak büyük heyecanlar yaşayan Tuğçe ve Serhat, Ağustos ayında gerçekleştirecekleri evlilik ile 2013 yılını unutulmaz bir yıl olarak hafızalarına kazıyacaklar.
Sezonu iki ayrı şehirde yaşayan Tuğçe ve Serhat ile İstanbul’da bir araya geldik. Avrupa ve Türkiye Şampiyonluğundan, ilişkilerinden, ailelerinden ve daha birçok konu hakkında sohbet ettik.
İşte Tuğçe ve Serhat ikilisi ile Voleybolunsesi okuyucuları için yaptığımız keyifli sohbet….
-Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Tuğçe: Voleybola Bursa DSİ Nilüfer’de başladım. Daha sonra Nilüfer Belediyesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İller Bankası, Konya Ereğli Belediyesi, Ankaragücü, Yeşilyurt ve ardından bu sezon başında VakıfBank’a transfer oldum.
Serhat: 6 yıllık basketbol deneyiminden sonra spor yapmaya biraz ara vermiştim. Lise 1 döneminde arkadaşlarımızla okulun bahçesinde basketbol oynarken Antalya DSİ’den bir antrenörümüz geldi ve bizi izledi. Beni antrenmanlara çağırdı. Voleybol antrenmanı olduğunu bilmiyordum. Başka bir kulüpte basketbol lisansım olduğunu bu nedenle onlarda antrenmana gelmemin anlamsız olduğunu söyledim. Hoca bunun sıkıntı olmayacağını mutlaka gelmemi söyledi ama beni ikna etmesi biraz uzun sürdü. Okulumuzun kapanma dönemine yakın bir zamanda olduğu için hemen kabul etmedim ama ikinci sınıf döneminde başladım. Yaklaşık 8 ay Antalya DSİ’de oynadım, ardından Bursa Emniyet’e transfer oldum. Sonrasında 2 yıl Arçelik, 2 yıl Tokat Belediye Plevne ve son 4 yıldır ise Ankara’da Halkbank’ta forma giyiyorum.
-İkinizde güzel bir sezon geçiriyorsunuz. VakıfBank önce Türkiye Kupası ardından yeniden Avrupa Şampiyonluğu yaşadı. Halkbank ise erkek voleybolunda tarihi bir başarıya imza atarak Avrupa CEV Kupası şampiyonluğunu ve ardından uzun bir aradan sonra Türkiye Kupasını kazandı. Neler söyleyeceksiniz?
Tuğçe: Sezon başında hedefimizi 3 kupa olarak belirlemiştik. İlk etap uzun zamandır müzemize götüremediğimiz Türkiye Kupası’ydı. Çok güzel geçti, hepimiz mutlu olduk ama çok fazla da abartmadık sevincimizi. Çünkü iki hafta sonra asıl hedefimiz olan Şampiyonlar Ligi finali vardı. Şampiyonlar Ligi dörtlü finalinde ise favori gösteriliyorduk ama ne ben ne de takım arkadaşlarımdan hiçbiri favori gösteriliyor gibi davranmadık. Çünkü genelde favori gösterilen takımlara nazar değer ve biz böyle bir şeyi yaşamak istemediğimizden çok dikkatli davrandık ve çok çalıştık. Bizim için zor geçen ev sahibi Galatasaray Daikin ile oynadığımız ilk maçtı. Güzel maç oldu ve benim için inanılmaz bir andı. Devamında da kolay bir final yaşadık ve şampiyon olduk. İnanılmaz duygular yaşadım bu turnuvada. Şimdi sırada Türkiye Şampiyonluğu hedefimiz var.
Serhat: İkimiz için de şanlı bir yıl. Bu sene bulunduğum takımda hem tecrübe olarak hem de voleybol bilgisi olarak iyi takım arkadaşlarım var. Ağabeylerimiz tecrübelerini ve voleybolda yaşadıklarını bize aktarmaya çalışıyorlar, bizler de gençler olarak heyecan ve ateşimizi yansıtarak iyi bir takım ortaya çıkarttık. Sonucunda da başarılar geldi. Aynı olayı VakıfBank’ta da görüyoruz. Tuğçe ve ben de bundan çok mutluyuz. Bizim için altın bir sene oldu diyebiliriz.
-Birazda turnuva atmosferinden ve ailelerden bahsedelim. İkinizde Türkiye’de kendi seyirciniz ve ailelerinizin önünde Avrupa şampiyonluğuna ulaştınız. Neler hissettiniz?
Tuğçe: Şampiyonlar Ligi dörtlü finalini Galatasaray Daikin düzenledi ve güzel bir organizasyon oldu. İlk gün onlarla oynadık. Onların taraftarları olsun bizim taraftarlarımız olsun hiç bir taşkınlık olmadan gayet medenice kendi takımlarını desteklediler. Özellikle bizim finale çıktığımız ikinci gün Galatasaray Daikin taraftarlarının da bizleri desteklemeleri çok güzeldi. Çok mutlu olduk.
Ailelere gelirsek. Öncelikle Serhat bizim Türkiye Kupası maçlarımız hepsine geldi ve biz maçlarımızı kazandık. Kupa maçının ardından bir hafta sonra Halkbank’ın CEV Kupası final maçı vardı. Ben de programımız dahilinde maça kalabildim ve final maçlarını kendi ailemle birlikte izleme fırsatı buldum. Bir nevi biz bunu totem yaptık. Orada da kupayı kazanınca totemi bozmayalım diye ben de Serhat’a ‘sen de bizim şampiyonlar ligi finalimize mutlaka gelmelisin’ dedim. Serhat’ta sürpriz yaptı ve annesiyle birlikte final maçlarımızı izlemeye geldi. Serhat’ın ve benim ailemle birlikte hep beraber bu mutluluğu yaşamak çok keyifliydi. Ailelerimizin mutluluğu ise bambaşkaydı. Bizlerle gurur duymaları ve o sevinçleri görülmeye değerdi.
Serhat: Benim Milli takım dışında ilk Avrupa başarımdı. Tuğçe’nin ailesi ve benim ailemle birlikte bu heyecanları hep birlikte yaşadık. Türkiye Kupası finalinde ailecek onun yanındaydık, onlar da ailecek benim yanımdaydı. Finallerde hep beraber olmak bizim için totem gibi oldu. Çok keyifliydi. Ailecek inanılmaz heyecanlı bir sene geçirdik, ard arda bu başarıların gelmesi onlar için de oldukça heyecan verici oldu. Çok büyük bir duygu yoğunluğu yaşadılar.
Bu başarılar bizler için de inanılmaz gurur verici bir olay, kolay kolay herkese nasip olmaz, bize nasip olduğu için birlerce şükürler olsun.
– Biraz da özele girelim 🙂 Nişanlılık nasıl gidiyor?
Tuğçe: Çok güzel gidiyor 🙂 Yaza hazırlanıyoruz.
Serhat: Uzakta olduğumuz için zorlandığımız zamanlar oluyor. Ben telefonda duygularını rahat ifade edebilen bir kişi değilim bu nedenle yüz yüze olmayı tercih ederim. O yüzden biraz zorlanıyoruz ama ikimizde sporcu olduğumuz için aynı yerde olsak ta maçlar nedeniyle ayrı kalacaktık. O nedenle bu duruma alıştık. Belki böylesi biraz daha iyi oldu, böylece nişanlılık döneminde evlilik stresini ikimiz de çok fazla yaşamıyoruz. (gülüyoruz)
– Nasıl tanıştınız?
Tuğçe: Çok eskiye dayanıyor. Liselerse bir turnuva vardı. O vesileyle tanıştık ama o zamanlar samimi değildik. O sene Serhat Bursa’ya transfer olmuştu. Yine sadece merhabalaşıyorduk çok fazla yakın değildik. Uzun bir süre sonra Serhat görüşelim diye mesajlar atıyordu (gülüyoruz) ama benim yoğunluğum nedeniyle pek fırsat bulamıyorduk. Öyle öyle derken başladı ve bugüne kadar geldi.
Tabi Serhat’a sormak lazım, Tuğçe’yi ikna etmek kolay oldu mu 🙂
Serhat: Başta tabiî ki kolay olmadı. Ben hep görüşmek istiyordum ama onun okul, kurs, antrenmanlar derken yoğun temposundan fırsat bulamıyorduk. Durum böyle olunca biraz geri çekilmek zorunda kaldım, bu esnada başka bir takıma transferim de söz konusu oldu. Ama yinede pes etmedim ve onun hiç beklemediği zamanlarda karşısına çıkarak sonunda kalbimi çalmayı başardım. (gülüyoruz)
-Genelde erkekler pek cevap vermez o nedenle bunu Tuğçe’ye sorayım 🙂 Evlilik teklifi nasıl oldu?
Tuğçe: Geçen yıl doğum günümde geldi evlilik teklifi. Üniversite turnuvası nedeniyle Eskişehir’deydik. Zaten okulum Eskişehir’de olduğu için sezon bitince oraya gidiyordum. Serhat’ta Milli Takımla birlikte Eskişehir’deydi. Üniversite onları maça davet etmişti. Doğum günüm olduğu için bir kutlama yapacağımızı biliyordum. Ayrıca doğum günümün yanı sıra yıl dönümümüz de ayrı tarihe denk geliyordu. Birlikte yemek yeriz ardından arkadaşlarımızla birlikte eğlenmeye gideriz diye lan yaptık. Eskişehir’i ben biliyorum diye yemek yiyeceğimiz yeri ben organize etmiştim. Bir bakım masanın üstü güllerle dolu. Yeri ben bulduğum için aklıma başka bir şey de gelmiyor. Ama zaten doğum günüm ve ufak tefek bir şeyler olur diye düşünüyorum. Yemeğin sonunda Serhat doğum günü hediyemi verdi. Güzel bir kolye almıştı ve tamam dedim bu ana kadar her şey normal seyrinde gidiyor. Zaten başka bir beklentim de yok (gülüyor). Ardından arkadaşlarımızla birlikte eğlenmeye gittik. Tesadüf aynı gün başka bir arkadaşımın da doğum günü ve ben ona ‘Ceydacım Serhat kesin pasta almıştır gel beraber keseriz’ dedim. Bu arada herkes bana gülen gözlerle bakıyor. Sonra Serhat pastayla geldi ve bir baktım pastanın üzerinde ‘Benimle evlenir misin?’ yazıyor. Tabi ben şok oldum. Hiç beklemiyordum ama güzel bir teklif oldu benim için.
Eklemek istediğin bir şey var mı?
Serhat: Bu organizasyon için bütün arkadaşlarımı davet etmiştim. Aralarından sadece birkaçı evlilik teklifi yapacağımı biliyordu. Baş başa yediğimiz yemek sırasında atmosferden etkilenip teklif yapacağımı düşünmüştü ama ben orada etmedim. Onun anlamayacağı bir anda yapmak istiyordum. Bu nedenle arkadaşlarımızla birlikte eğlenmeye gittiğimiz yerde teklif etmeyi planladım.
Doğum günü pastası gelirken Tuğçe garsonun arkasında pastayı takip ediyordu. Ama karanlık olduğu için üzerinde yazılarları fark edemedi. Sonra tam mumları üfleyeceği sırada okudu ve şok oldu, o sırada ben de elimde yüzük teklifimi yaptım. Çok güzel bir andı ve ikimizde o heyecanla birbirimize sarılarak uzun bir süre o anı yaşadık.
-Evlilik ne zaman?
Tuğçe: Ağustos ayında olacak. Serhat’ın Milli Takım çalışmaları, Ramazan Ayı derken 15 ve 18 Ağustos’ta yapmaya karar verdik. Tabi bir de voleybol camiasında bu sene çok düğün var biliyorsunuz :)Biri Bursa diğeri Ankara’da olmak üzere iki düğün yapmayı planlıyoruz.
-Voleyboldaki hedefleriniz neler?
Tuğçe: Şuan VakıfBank’ta olmaktan ve Giovanni ile çalışmaktan çok mutluyum. Öncelikli hedefim burada kalıcı olabilmek. Zaten önümüzdeki 4-5 içinde çocuk planlıyorum, daha bu konuya girmedik ama benim planlarım arasında (gülüşüyoruz). Elimden gelenin en iyisini yapana kadar devam etmek istiyorum.
Serhat: Ben özellikle Milli Takım oyuncusu olarak Türk Voleybolunu götürebildiğim en üst yere götürmek istiyorum. Çıtayı ne kadar yükseltebilirsek bizden sonra gelecek olan arkadaşlarımıza da daha üst hedefler bırakabiliriz diye düşünüyorum.
Voleybolda bir şeyleri çok iyi yapabilmek ve ileride genç nesillerin bir şeyleri bizlerden örnek almasını istiyorum. Mesela bu aralar benimle özdeşleşmiş bir konu olan topu takip sırasında reklam panolarının üzerinden atlamak ve topu oyuna kazandırmak gibi bazı şeyleri çok iyi yapabilmek istiyorum. Genç voleybolcuların bu pozisyonları yaşarken ‘bak bunu Serhat çok iyi yapardı’ demesini istiyorum.
-Peki voleybolu bıraktıktan sonrası için bir düşünceniz var mı?
Tuğçe: Aslında çok farklı düşüncelerim var. Spor Yöneticiliği bölümünde okuyorum. Onu da bitirmeme az kaldı. Aynı zamanda Açıköğretim’de İşletme okuyorum. İkisini bitirdiğimde birbirini tamamlayacağını düşünüyorum. Spordan çok fazla uzaklaşmak istemiyorum. Bu camianın içinde bir şeyler yapabilirsem yapmak isterim. Bu zamana kadar sporun dışında çok fazla vaktim olmadığı için aslında ne yaparım çok da düşünemedim. Bazen sorsalar ‘Anaokulum olsun onunla ilgileneyim’ derim. Çok farklı düşüncelerim var.
Serhat: Kimi zaman düşünüyorum ama içinden hiç çıkamadım. Ne yapacağımı bilemiyorum, sanırım yaşayarak görmek lazım. Şartlar ve o zamanki durum gösterecek ne yapacağımı.
-Sanırım sporcu bir aileden gelmen de spordan kopmaman için bir etken senin için değil mi? Onların önerisi veya etkisi var mı bu konuda?
Tuğçe: Kardeşim bildiğiniz üzere voleybolcu Ece Hocaoğlu 🙂 O da kendi yaş grupları arasında başarılı. Babam masa tenisi antrenörü, yaklaşık 25-26 yıl da A Milli Takımda masa tenisi antrenörlüğü yaptı. Annem de 11 yıldır masa tenisi hakemi olarak görev yapıyor. O da artık babamın yanından ayrılmıyor. Birlikte devam ediyor. Biz biraz bölüştük gibi ikisi masa tenisiyle uğraşıyor, kardeşimle ben ise voleybola kaydık. Onlar sağ olsunlar bizi her zaman destekliyorlar. Ne zaman ihtiyacımız olsa her zaman yanımıza geliyorlar, maçlarımızı takip ediyorlar. Onların desteğini hissetmek çok güzel. Kararlarımıza da karışmazlar. Kendi istediklerimizi yapmamız konusunda destek oluyorlar.
-Senin ailenin kariyer konusunda bakış açısı nasıl?
Serhat: Ben voleybolun içine girmeden önce ailemin bu konuda çok fazla bilgisi yoktu ama babam yaklaşık 10 yıl İtalya’da kaldı ve orada voleybol ön planda olduğu için fazla yabancı değildi. Ben olayın içine girince ikisi de sıkı bir voleybol takipçisi oldu.
Özellikle babam o kadar fazla takip ediyor ki şuanda sanki 3.derece antrenörmüş gibi bilgiye sahip. Yerli ve yabancı oyuncuların neler yaptığını, nerelerde oynadıklarını falan çok sıkı takip ediyor. Annem de bu şekilde, benden çok daha fazla takip ediyorlar ve bilgi ediniyorlar. Kariyerim açısında da bana hiç karışmıyorlar. Hangi iş seni mutlu ediyorsa, neler yapmak istiyorsan arkandayız diyorlar. Her zaman destek veriyorlar.
-Peki biraz daha sizden bahsedelim. Birbiriniz için konuşacak olursak hoşlandığınız veya hoşlanmadığınız huylarınız neler?
Tuğçe: Serhat genelde antrenman saatlerini pek hatırlamaz. Mesela benim bir veya iki haftalık programım bellidir. Şu günüm boş derim. Onun da bir haftalık programı bellidir ama hangi gün boştur bilmez. Pek dikkat etmez. Bir tek ona takılıyorum 🙂
Diğer yandan mesela ben bir şeylere takıldığımda Serhat hiç bir zaman üzerime gelmez. Genelde beni rahat bırakır. Böylece ben sakinleşirim 🙂 Ama ben tam tersiyimdir. Sinirliyse ben onun üzerine giderim, ne oldu diye. Konuşmayı çok seven bir insan olarak sağ olsun beni dinliyor 🙂 Her şeyde destek oluyor.
Serhat: Bazen bir sıkıntı yaşadığımız da her bayan gibi Tuğçe’de biraz heyecanlı davranıyor. Bir sıkıntı olduğunda uzak olduğumuz için heyecanla telefonda bir şeyleri çözmeye çalışıyor, ben de yüz yüze konuşmayı tercih eden biri olduğum için telefonda fazla konuşmayı sevmiyorum.
Diğer yandan bu zamanların aksine (gülüyoruz) fazla olumlu biridir. Her şeye pozitif bakar ve benim de olumlu şeyleri görmem için uğraşır. Her zaman destek verir, yanımdadır.
-Farklı şehirlerde olmak zor mu?
Tuğçe: Çok zor. İlk başlarda nasıl yaparız diyorduk ama hayatımız hep böyle geçti. Sadece bir sezon aynı şehirde Ankara’da oynadık. Onun dışında hep farklı şehirlerdeydik. Artık alıştık sanırım 🙂 Böylesi de güzel, birbirimizi takip ediyoruz nerede buluşuruz diye 🙂
Serhat: Zor ama ikimizde kariyerlerimiz ve geleceğimiz için şuanda buna katlanıyoruz. Tabiî ki aynı şehirde oynamak isterim ama şartlar buna ne kadar izin verir bilemiyorum.
Ama bir bakıma da ayrı olmak farklı heyecanlar yaşamamıza da sebep oluyor. Birbirimizi daha fazla özlüyoruz ve görüştüğümüzde de mutluluğumuz ikiye katlanıyor. Sezon başında arkadaşlarımız ‘Ankara, İstanbul nasıl görüşeceksiniz’ diyorlardı, ben de onlara takılıyordum, ‘Bolu’da ev tutacağız, 2 saat o, 2 saat ben yol gelip buluşacağız’ diyordum.
-Yeni sezon için neler söyleyeceksin?
Tuğçe: Benim şuan için belli değil. VakıfBank’ta olmaktan mutluyum. Evlenecek olsak ta ayrı şehirlerde olmamız sorun değil. İkimizde bu konuda birbirimize karşı anlayışlıyız. Yaptığımız işten zevk aldığımız sürece birbirimize desteğimiz devam edecek.
Serhat: Benim kontratım bir sonraki sezonda da devam ediyor. Bulunduğum kulüpten ve yaşadıklarımdan mutluyum. Bazen iki sezon anlaşsanız da fikirler değişebiliyor. Şuan hayatımda bir değişiklik yok, bir şey olursa da sezon sonunda hep beraber göreceğiz.
-Son ve en özel soruya geldi sıra. İlişkinizi hangi kelimelerle ifade edersiniz?
Tuğçe: Mutluluk ve aşk.
Serhat: Huzur.
Comments are closed.