Merhaba, Yıldız Milli Takım kaptanı olarak, bize geride bıraktığımız bu iki sene içinde hep destek olan Sayın Federasyon Başkanımız Erol Ünal Karabıyık olmak üzere, tüm federasyon yetkililerinden teknik ekibe, Otelde çalışanlardan salon görevlilerine, elde ettiğimiz Avrupa ve Dünya Şampiyonasındaki emeği geçen tüm antrenörlerimize ve her daim gülümsemelerini ve enerjilerini bizden eksik etmeyen bizi bu günlere getiren ailelerimize teşekkür ederim.
Bizler Voleybol Federasyonu çatısı altında sımsıkı bir aile olduk, hep birlikte tattık duyguların en güzelini de en acısını da, zaman zaman bunaldık yorulduk fakat hiçbir zaman bırakmadık birbirimizin ellerini, hep çabaladık elimizden gelenin en iyisini verebilmek için, hiç pes etmedik. En önemlisi de bizi biz yapan tek özellik, daha önce pek çok takımda rastlamadığım sonsuz sevgiyle bağlı olmamızdır. Biz takım arkadaşlığı değil takım kardeşliğiyiz. Avrupa ve Dünya Şampiyonluğumuz da bu kardeşliğin ürünleridir. Bu sene herkese sözümüz vardı, Voleybolun “Altın Yılı ” olacaktı.
Avrupa Şampiyonluğundan sonra Trabzon’ da oynadığımız Gençlik Olimpiyat Oyunlarında elde ettiğimiz 3.lük bize Dünya Şampiyonasından önce çok iyi bir ders oldu. Aldığımız şanssız bir mağlubiyet sonucu kaçırdığımız final bizi üzdü. Fakat önümüzde değeri çok daha büyük bir turnuvamız vardı ve kendimizi fiziksel ve mental olarak çalışarak hazırladık.
2 senedir kendimizi bu hedefe odaklamıştık ve emeklerimizin karşılığını almak istiyorduk. Dünya Şampiyonası’nın evimizde oynanmasının avantajını iyi kullanmalıydık. Seyircilerimizin desteğiyle adım adım ilerledik. Oynadığımız her maçlara bir final maçıymışçasına hazırlandık. Motivasyonumuz hep en üst düzeydeydi. Antrenörlerimiz bu turnuvada yenilgi almayan hiçbir takım olmayacak demişlerdi. Enerji dolu takım ruhumuz ve oyunumuzla grubumuzda hiç bir takıma set vermedik fakat ikinci gruptaki son prestij maçının sonucunda antrenörlerimizi haklı çıkardık. Çin’e karşı aldık ilk mağlubiyetimizi:) Yarı finalde ezeli rakibimiz Sırbistan’ı stres dolu geçen bir maçın sonucunda yendik ve finale adımızı yazdırdık. Savaş boyalarımızı sürdük kırmızı beyaz, hepimizin kollarında pes etme, vazgeçme yazıları.. Kalp atışlarımız kulaklarımızı çınlatıyordu. Tarihimizde bir ilki gerçekleştirmek için çok büyük bir sansımız vardı ve biz hazırdık. İyice kenetlendik birbirimize sonradan ‘keşke’ dememek için. Final günü bayrağımızı en son basamağa taşıma günüydü. Sahada oyunundan keyif alan, her top için savaşan ve birbirinin gözlerindeki ateşten güç alan takımım vardı. Üst düzey voleybol oynayarak Dünyada bir ekol olan Çin’i finalde 3-0 net bir skorla yendik. 2007’nin rövanşını almanın mutluluğuyla elde ettiğimiz şampiyonlukların tesadüf olmadığını ve hiçbir takımın yenilmez olmadığını gösterdik.
Takım sporlarında Dünya Şampiyonluğunu Türkiye’ye getiren ilk takım olduk ve bunun mutluluğunu gururunu yaşıyoruz. Şampiyonadaki ‘En iyi Libero’ ve ‘En iyi servis karşılayan’ ödüllerini liberomuz Dilara Bağcı aldı. Turnuvanın ‘MVP’ ve ‘En İyi Servis atan oyuncu’ ödüllerini ise ben aldım. Bu ödüllere layık görülmemiz bizim ne kadar iyi bir takım olduğumuzun göstergesidir. Şampiyonlukların tadını aldık iki kere bunu da bırakmaya niyetimiz yok.
Bizim için her şey daha yeni başlıyor, bu kadroyla genç ve A takımlarda daha nice şampiyonluk kupaları kaldırmayı diliyorum. Takımımla gurur duyuyorum.
Sevgilerimle..
Comments are closed.