Avrupa Kupalarında üç takımla yolumuza devam ediyoruz sevgili voleybol severler. Son dörde giren takımlarımızdan sadece Arkas’ın programı belli. Ancak dörtlü final oynayacak olan Fenerbahçe Universal’in hangi gün ne oynayacağı hala belli değil! Sadece rakibin Rus Dinamo Kazan olduğunu biliyoruz. Turnuva 24-25 Mart tarihlerinde oynanacak son dakikada bir değişiklik olmaz ise. Turnuvayı sezon başında ülke olarak alan Azerbaycan, tipik bir ilkellik refleksi göstererek turnuvayı düzenleme konusunda yan çizmeye başladı. Sebep: İki takımla katılmayı planladıkları turnuvaya tek takım dahi sokmayı beceremediler. Hem de harcanan tonla paraya rağmen! Yıllardır eleştirdiğim Avrupa Voleybol Konfederasyonunun (CEV) voleybolu ne hale getirdiğinin ayrı bir göstergesi. Önce Avrupa’da kadın voleybolunu bitirdi, sonra da kıtanın en büyük kulüp organizasyonu konusunda bir “Asya” ülkesinin maskarası oldu. Bu saatten sonra turnuva Bakü’de ya da başka bir yerde düzenlenir, önemli değil. Başlamasına üç haftadan az kalan bu organizasyonun programı hala belli değil! Tek kelimeyle rezillik!
Ülkemizi CEV Kupasında temsil eden Galatasaray’ın durumu da ezeli rakibinden farklı değil. Hatta daha da beter! 13 Mart’ta yarı finalin ilk maçı oynanacak. Rakip Rumen 2004 Tomis Constanta ve ilk maç deplasmanda. Ama ne tarih belli, ne de saat! Takımlar, Federasyonlar, seyirciler nasıl program yapacak belli değil. Uygun günlerde uçak nasıl ayarlanacak, ekstra masrafları kim karşılayacak, takımların yerel liglerdeki maçları ne olacak kimse bilmiyor! Bunun hesabını kim verecek? Hiç kimse. Sonra da çıkıp voleybolu yaymak, voleybolu geniş kitlelere sevdirmek diye hariçten gazel atacaklar. Maça kalmış 9 gün. Neresinden tutsan elinde kalıyor! CEV, Avrupa’nın en küçük ülkelerinden birinde yer alıyor, sebebi belli değil. Başında 68 yaşında bir başkan var, geleli 11 yıl olmuş. Voleybolu hala eğlence voleybolu zannediyor! Adeta padişahlık düzeni. Çalışanlar ayrı telden çalıyor, kimin umurunda? Biri kafasına göre birşey çıkarıyor, kimse bunun getirisini götürüsünü sormuyor. Olan voleybol için çırpınan insanlara oluyor. Bu kafayla voleybol, basketbola futbola yetişecek deniyor. Gülüyor insan ağlanacak haline. Avrupa’da bir Türkiye kaldı, bir de Asyalı Azerbaycan. Gerisi yasak savıyor. Özellikle organizasyon dendiğinde kaçacak delik arıyor! Çünkü bu kan emici CEV, voleybolu yaymaktan ziyade kendi cebini doldurmanın peşinde. Yazık, gerçekten yazık.
En başarılı takım Arkas
Türk voleybol tarihinin en önemli başarısını Arkas elde etti. Kimse çıkıp da Vakıfbank Türk Telekom’un namağlup şampiyonluğunu, Türkiye Kadın Milli Takımının, Eczacıbaşı Vitra ve Fenerbahçe Acıbadem’in ikinciliğini hatırlatmaya kalkmasın. Hepsini biliyoruz herkes kadar. Ancak rekabetin yoğun olmadığı, hatta mumla arandığı yerde elde edilen başarılar, Arkas’ın mucizevi kazanımının yanına yaklaşamaz. Türkiye’de kadın voleyboluna olan ilgi, erkek takımlarının yıllarca göz ardı edilmesine neden oldu maalesef. İşte bu şartlar altında parlayan Arkas, Türk voleybol tarihinin en öneli başarısına imza attı.
Altın set saçmalık
Arkas’ın başarısına saygım sonsuz. Ancak altın set denen bu saçmalık hakkındaki fikirlerim zerre kadar değişmedi. Adalet duygusunu zedeliyor bu sistem. İlk maçın önemini neredeyse sıfıra indiriyor, ikinci maçın ev sahibine inanılmaz bir avantaj sağlıyor. Bakın Vakıfbank Türk Telekom’un durumuna. Burada darmadağın ettiği rakibine ne şekilde yenildi de elendi. Aynı şey İzmir temsilcisi için de söylenebilir. İçimde çok büyük bir mutluluk olsa da aklım hala bu sistemin saçmalık olduğunu söylüyor.
Rakipler hakkında
Galatasaray’ın rakibi 2004 Tomis Constanta, sezona Şampiyonlar Liginde başladı. Vakıfbank Türk Telekom’un da yer aldığı D grubunda tek galibiyet ve 2 puanla son sırada yer aldı. Buna rağmen yoluna CEV Kupasında devam etme hakkını elde etti. (İki paragraf yukarıda yazılanlara kızanlar, bu satırları birkaç kere okusun mümkünse) Challenge turunda Rus ekibi Dinamo Krasnodar’ı 3:2 ve 3:1 yenerek Galatasaray’ın rakibi oldu. Yine de Rumen takımının Rus ekibini elemesini fazla büyütmemek gerekir. Zira Burhan Felek’te seyrettiğimiz Constanta, Galatasaray’ın rakibi olabilecek bir takım değil. Krasnodar’ın kadrosunda Evgenia Startseva, Olga Fateeva, Foluke Akinradewo ve Tatiana Kosheleva gibi yıldızların olması, bu takımı üst seviye bir ekip yapmıyor. Zira takımı Mayıs 2011’den Ocak ayına kadar çalıştıran Sergey Ovchinnikov da, ondan sonra devralan Valery Losev de modern voleyboldan bihaber antrenörler. Kafaları halan 1970’lerde olan bu çalıştırıcılarla 4 numaradan yüksek toplara hücum yaparak dünyayı yenebileceğini zanneden Krasnodar, çaylak Constanta’ya elendi ve bizi hiç şaşırtmadı.
Ülkemizde de forma giyen, ancak fazla göz doldurmayan oyuncularıyla hızlı voleybol oynamaya çalışan Sırp antrenör Darko Zakoc, etkili servisler karşısında iyi manşet getiremeyince çaresiz kalıyor. Bu da, Rumen ekibini Ruslar gibi voleybolu bilmeyen takımlara karşı avantajlı hale getirmesine karşın, oyunun en önemli bölümünü servislere yükleyen Türk takımlarına karşı dezavantajlı kılıyor.
FB Universal hedefe çok yakın
Çıkabilecek rakipler içerisinde en kuvvetlisi gibi görünen Dinamo Kazan, klasik bir Rus takımının ötesinde voleybol oynama kapasitesine sahip. Rusların manşet alabilen ender smaçörlerinden Lesya Makhno, çaprazında Amerikan Milli Jordan Larsson ile takımın bel kemiğini oluşturuyor. Olası uygunsuzluklarda ise Japon Milli Megumi Kurihara devreye giriyor. Kuvvetli bir köşe ekibi. Ortada çoğunlukla bir dönem Eczacıbaşı forması da giyen Maria Borisenko ve Rus voleybolunun son yıllardaki en iyi blokörlerinden Regina Moroz yer alıyor. Vurucu güç ise Fenerbahçe seyircisinin eski gözdelerinden Ekaterina Gamova. Peki bu kadar seçme ve güçlü oyunculardan kurulu bir takım, aslında kolayca elenebilecek bir rakip olabilir mi? Elbette. Zira Rus takımlarının hızlı oyuna karşı olan zaafiyetini artık herkes biliyor. Bu nedenle Azerrail Bakü’yü altın setle eledikleri maçı 3:0 gibi ezici bir skorla, hem de son seti 25:11 kaybetti Kazan. Bu yüzden Fenerbahçe Universal’in bu takıma karşı şansı çok yüksek. Ayrıca dörtlü finalde altın set de yok! Tahminimce temsilcimizin finaldeki rakibi olacak olan RC Cannes, hiç istenmeyecek bir rakip olacaktı. Birbiriyle yıllardır oynamaya alışmış oyuncular, yer defansını kendine düstur edinmiş uzakdoğulu inatçı bir koç ve yıllardır dörtlü finallerin gediklisi olmuş bir takım, ilk gün Fenerbahçe’ye ağır gelebilecek faktörler olurdu. Gerçi temsilcimiz bu takımı iki sene önceki dörtlü finalin ilk gününde, hem de kendi evinde yenmeyi başarmıştı ama, bizler televizyon başında adeta ecel terleri dökmüştük. Fransız ekibi, sezon başında aynı grupta yer aldığı İtalyan Mc Carnaghi Villa Cortese’yi her iki maçta da mağlup etmişti. Burada da sonucun değişeceğini zannetmiyorum.
Ev sahibiyle eşleşmek avantaj
İlk bakışta zor görünüyor. Binlerce ev sahibi taraftar, Milli takımlar bazında Avrupa’da son yılların en başarılı ekibi Polonya’nın bel kemiği olan oyuncular, üzerine Hollanda Milli takımının orta oyuncusu 2.09’lık Wytze Kooistra ve aslen Arjantinli ancak 2007’de Avrupa Şampiyonu olan İspanya Milli takımının pasörü Miguel Angel Falasca. Gerçekten zor. Ancak Arkas bundan daha güçlü bir takımı alt etti. Bunu da başarabilir.
Bir de diğerlerine bakın. Biri yıllardır dörtlü finalin gediklisi Zenit Kazan. Kadrosunda Amerika Voleybol tarihinin en iyi smaçörlerinden William Priddy ve en iyi pasörü Lloy Ball var. Gerisi de çoğunlukla Rus Milli takımı demek. Sergey Tetyukhin, Aleksei Cheremisin, Nikolai Apalikov, Aleksandr Abrosimov, Aleksey Verbov ve Maxim Mikhaylov. Daha ne olsun!!
Ya son takım? Yabancı değil, İtalya’nın kuzeyinde bulunan kayak merkezi Bolzano’nun takımı Trentino PlanetWin365. Kadroya madroya gerek yok. Son üç sene üst üste Şampiyonlar Ligi ve FIVB Kulüpler Dünya şampiyonu olan takım. Ne denir? İyi ki bu takım çıkmadı.
Bu haftalık da bu kadar, voleybol dolu günler dileğiyle.
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.