Gerek bireysel olarak, gerekse takım olarak daha iyiydi Galatasaray. Asterix Keildrecht’i eleyebilecek ne lazımsa vardı. Ama olmadı. Daha iyi servis atıp daha iyi manşet alan rakibe karşı kırılma noktalarını iyi çözemedi ekibimiz. Hem de kendisinden 24 fazla hücum yapan rakibini blokta 14 kez durdurmasına rağmen. Sonuçta üçüncü oldu Galatasaray Avrupa’nın üçüncü kupasında. Şimdi düşünme zamanıdır elenen tüm diğer takımlarımız için olduğu gibi. Ne yaptık, neyi yapamadık? Sormalı Cimbom kendisine, önümüzdeki sene daha iyisini sahaya yansıtmak adına.
Türkiye Kupası
Bayanlar Teledünya Türkiye Kupası çeyrek finalinin son maçı, yaklaşık 3 ay aradan sonra Fenerbahçe Acıbadem ile Galatasaray arasında oynandı. Maçı 3-1 kazanan FB Acıbadem, adını yarı finale yazdırdı ve Eczacıbaşı Zentiva’nın rakibi oldu.
Yıllarca ara verilen Türkiye Kupasının sponsorluk anlaşması ile yeniden başlaması iyi oldu doğrusu. Ancak bu kadar uzun aralar sonucu oynanan maçlar, gerek takımların konsantrasyonu, gerekse seyircilerin takibi açısından pek faydalı olmuyor. Eğer Ziraat Bankası Challenge Kupasından sürpriz bir şekilde elenmeseydi, Erkeklerdeki durum da pek farklı olmayacaktı. Bu sene yaşanan ertelemeler, sezon öncesi yapılacak iyi bir planlama sonucu önümüzdeki sene yaşanmayabilir. Sezon programını hazırlarken bunu göz önünde bulundurmak yararlı olacaktır.
Paralel hareket
Erkeklerde finalin adı belli oldu sevgili voleybol severler. Türkiye’nin iki başkentinde oynanacak maçlar sonucu 2010 Türkiye Kupası sahibini bulacak. Bu sene rakibini iki kez mağlup eden Ziraat Bankası favori. Ancak eleme tarzı maçlarda havası bir başka olan Galatasaray’ı hafife almamalı Ankara ekibi. Sezon başından beri yaşadığı sakatlık ve hastalık gibi kabuslar, çok iyi voleybol oynayan Ziraat ‘in ligi üçüncü sırada bitirmesine neden oldu. Bayanlarda ise yarı final mücadelesi bu hafta başlayacak. Takımlarımızın Avrupa mücadeleleri nedeniyle uzayan kupa serüveni, 14 Nisan’da oynanacak finalin rövanş maçıyla noktalanacak. Keşke Erkeklerde ve Bayanlarda paralel götürülebilse Türkiye Kupası etapları. Güzel bir organizasyonu daha da güzelleştirmek için yapılacak bir şeyler vardır mutlaka.
Galatasaray çıtayı yükseltti
Sezon başından beri üç kez karşılaştığı rakibinden set almayı başaramayan Galatasaray, Fenerbahçe Acıbadem’i ilk kez bu kadar sıkıştırdı. Koç Gökhan Edman’ın taktiğini sahaya çok iyi yansıtan Galatasaraylı bayanlar, ikinci seti dahi alabilirlerdi. Maçın hemen başında kullandıkları etkili servisleri Çiğdem ve Seda’nın üzerine yıkan sarı-kırmızılılar, servislerini geri çizgiye yakınlaştırmasının ödülünü rakibinin hücumlarını bozarak aldı. Geride bu iki oyuncuya yardım etmeye çalışan libero Nihan çok fazla sorumluluk almaya başlayınca, beklenenden fazla sayıda hata yaptı. FB Acıbadem ilk kez bir sete 0-6 geride başladı bu sezon. Hatta Ivana Djerisilo kendisine gelen zor topu fileye vurmasa, ilk teknik molaya sayısız girmesi muhtemeldi yenilgisiz liderin. Bu anlarda Fenerbahçe Acıbadem’in tedbiri, genellikle sayı yükünü çeken Ivana Djerisilo ve Valeska Menezes üzerine kurulunca, Deniz’in yokluğunda baş smaçör olarak oynayan genç Dilara Bilge rahat sayılar üretti. Böylesine kritik bir maçta dev bir rakibe karşı soğukkanlılıkla oynayan Dilara, kendisinden bekleneni fazlasıyla yerine getirdi. Ancak kırılma noktaları azdı Galatasaray için. Zira fileye yakın geçen ve geri çizgiye yakın düşen servis sayısı azaldıkça FB Acıbadem’in oyun kurması kolaylaştı. Böyle zamanlarda ortaya çıkan Ekaterina Gamova da gerekeni yaptı; bir ara 9 sayıya çıkan sayı farkı gittikçe azaldı. Galatasaray 19-23 önde iken servise gelen kaptan Çiğdem, Menezes ile Dilara’nın arasına attığı etkili servislerle takımını öne geçirdi 24-23, ancak azmi ve kazanma içgüdüsünü kaybetmeyen Galatasaray, seti aldı. Çiğdem’in servisleri esnasında Dilara’yı saklama şansı vardı aslında Cimbomun. Zira manşeti zayıf olan Dilara’ya yıkılacağı belliydi servislerin. O pozisyonda Djerisilo 2, Ayça 1, Dilara 6, Menezes ise 3 numaradaydı. Dilara servis çizgisine çekilip saklanabilir, Ayça Menezes’e yanaşabilir, onun bıraktığı boşluğu da Djerisilo’yu geri çekip manşet alacak konumda tutarak manşet çıkarabilirdi kenar yönetimi. Ancak bu formasyonu düşünmedi bench erbabı. Sonuçta seti kazandığı için haklıdır Edman-Güneş ikilisi.
İkinci sette 20-22 idi skor bir ara. Hem de 7 sayı geriden gelen Galatasaray öndeydi. Ama bu kırılma noktasında gerekenleri sahaya yansıtamayan Cimbom, seti kaybetti sonuçta. Bundan sonrasının anlamı kalmayınca herkes için angarya haline gelen iki set, son derece düşük tansiyonda oynandı. FB Acıbadem koçu Jan de Brandt da sakat Natasa Osmokrovic’i ve IECL Final four turnuvasında kendisine çok lazım olan Frauke Dirickx’i kenara alarak rahatladı. Galatasaray’ın ezeli rakibini daha da fazla sıkıştırma şansı var. Yapılacaklar belli ve GS kenar yönetimi bunu çok iyi biliyor. Geriye kalan, oyuncularını psikolojik olarak üst seviye kondisyonda tutarak dev rakibine kafa tutmaya adapte etmek.
İlk sette durum 14-17 iken çıldıran Fenerbahçe seyircisi, bir anda Galatasaray’a galiz küfürler etmeye başladı. İlginçtir, Galatasaraylılar aynı şekilde cevap vermedi ezeli rakibine. Sezon boyunca aldığı cezalar akıllandırmıştı belki de sarı kırmızılıları. Ancak sezon sonuna gelindikçe daha da hırçınlaşan sarı lacivertliler, bu maçta da çok yordu idarecilerini. Bu hafta sonu Eskişehir’de oynanan Halkbank maçının da ders olmadığı görüldü.
Hakemler iyiydi ama
Gerçekten iyiydi maçın hakemleri. Son ikisi kolay olsa da ilk iki set sıkıntılı geçmişti. Ancak ikinci sette durum 16-16 iken yaptıkları bir kritik hata var ki, hanelerine çok olumsuz yansıdı. Galatasaray hücumunda filede eriyip yere düşen topu Fenerbahçe Acıbademli iki oyuncu da birer kez dokunarak kurtarmayı başardı. Akabinde geriye giden topa iki kez daha vuran FBA oyuncuları, 4 vuruş hatası yapmış oldu. Ancak hakemler bu durumu çözemedi.
Ayça’dan ve Seda’dan özür dileyin!
Siz Fenerbahçeliler, siz Galatasaraylılar. Hiç utanmadınız değil mi yaptıklarınızdan? Sahada canını dişine takıp ekmek parasını kazanmaya çalışan gencecik kızlardan, onların ailelerinden, arkadaşlarından. Maç boyu Ayça’ya çok ayıp etti FB seyircisi. Belki sevdalısı olduğunuz camiaya ne denli yakın olduğunu bilmiyorsunuz Ayça’nın. Belki de bildiğiniz halde yapıyorsunuz bunu. Yine de yakışmadığını biliyorsunuz hepiniz. Sizi gören GS taraftarı durur mu? Onlar da başladı Seda’ya çok çirkin laflarla sataşmaya. Utanmadılar tıpkı sizin gibi. Şimdi yapmanız gereken tek şey var. Çok büyük olasılıkla play-off yarı finalinde oynanacak FB-GS maçlarının ilkinde bu oyunculardan özür dilemek. Sizi affederler mi bilinmez ama, kendinize çeki düzen verme adına iyi bir yaklaşım olabilir böylesi.
Sansür
Evet, düpedüz sansürdür bunun adı. Ankaragücü taraftarının Akatlar’a alınmaması. Gidiş yolundaki tedbirlere baktığımızda öyle bir manzara vardı ki, sanki azılı bir suçlu naklediliyordu Etiler’de bir yere. Doğrudur, Ankaragücü taraftarı ilk maçtan sabıkalıdır. Olay çıkartmıştır bazı kendini bilmezler. Onları en ağır şekilde eleştiren de bu satırların yazarıdır. Hatta araştırırsanız onlara kötü görünmemek adına başka kimsenin tek satır dahi yazmadığını da fark edersiniz. Ama bu olaylar, tüm sevdalılarına yansımamalıydı sarı-lacivertli takımın. Hayatım boyunca suçun bireyselliğine inandım. Pire için yorgan yakılmasına karşı geldim. Tedbir lazımdır, uygularsınız. Taraftarı önlemlerle alırsınız salona, takımlarının yanında olsun, desteklesin diye. Hata yapan mı oldu, cezanın en ağırını uygularsınız. Alkışlarız. Ama bu şekil olmasını yadırgadık doğrusu.
Ya Beşiktaşlılar?
En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Bravo. Sayıları azdı, salon boş görünüyordu bu sezon çoğu maçta olduğu gibi. Ona rağmen taşkınlık sıfırdı. 8 saniye haricinde küfür dahi yoktu. Takımlarının net galibiyetinde büyük pay sahibi oldu siyah-beyazlı taraftarlar. Oyuncularıyla karşılıklı tezahürat yaparak da kutladılar bunu.
Karanfiller
Ankaragücü takımı yöneticilerinin Beşiktaş’tan güzel bir gönül alma yöntemiydi kırmızı karanfiller. Oyuncuların karşı taraftaki meslektaşlarına maç öncesi verdiği karanfiller, maçın tamamındaki en güzel hareketti. Bravo.
Oyun
Beşiktaş’ta smaçör Gizem Sancak’ın sakatlık nedeniyle kadroda olmaması sonucu 12.oyuncu olan genç Cansu, siyah beyazlıların 3 pasörlü bir kadro formasyonuna bürünmesine neden oldu. Antrenör Bülent Karslıoğlu, servis tercihi nedeniyle kadroya almıştı genç Cansu’yu göründüğü kadarıyla. Genç takımdan manşeti iyi bir oyuncu seçilebilirdi aslında. Zira geride çok sıkıntı yaşıyordu zaman zaman Beşiktaş. Ancak Melis Şahin’i kullanarak bir turu kurtarıyordu arkada. Yani set başına bir tur daha kuvvetlendirilebilirdi BJK manşeti ve defansı. Ancak üçüncü sette Beşiktaş gerideyken oyuna servis atmak için giren Cansu, önce verimli servisler kullandı, sonra da arkada çok iyi bir defans yaparak takımına hayati bir sayı kazandırdı. Hocasının onu seçmekte ne kadar haklı olduğunu gösterdi.
Beşiktaş oyuna başlarken servisi Mariana Diaconita’ya yıkmayı hedefliyordu. Zira Ankara ekibinin yumuşak karnıydı Moldovalı oyuncu. Bu taktiğin işe yaraması sonucu ilk seti rahat kazandı siyah beyazlılar. Bu durumu gören Ankaragücü antrenörü Ali Oktay, Moldovalıyı pasör çaprazına çekerek Banu’yu köşeden oynattı ikinci sette. Ancak bu kez de Sanja Popovic duvarına çarptı. Ürettiği sayıların %25’ini servisten elde eden Hırvat oyuncuya çare bulamadı Ankaragücü. Öyle bir durum oluştu ki, Popovic’in etkili gelmeyen servislerinden bile kaçar oldu sarı lacivertliler. Ancak maçın sonlarına doğru çok yoruldu Popovic. Zira pasör Seda çok fazla kullandı Hırvat yıldızı. Oyunun sıkıştığı anlarda çilingir rolü üstlenen Popovic’i Ankaragücü gibi takımlar durduramayabilir ama, daha üst seviye takımlar karşısında çaresiz kalabilir Beşiktaş. Hücum çeşitliliğini arttırmakta fayda var doğrusu. Zira kendisine atılan zor toplara dahi etkili hücum eden Yağmur, iyi bir günündeydi. Sezon başından beri yanlış toplara plaselerle hücum ettiğini belirttiğimiz Seda, bu maçta da çok kritik bir hata yaptı. Maç boyu sadece 1 topu karşıya plase atan Seda, hatalı konsantrasyonu nedeniyle o sayıyı da rakibe hediye etti. Hatalı konsantrasyondan kastımız, gelen topun nereden geldiğine bakmaması idi Beşiktaş pasörünün. Zira kendisine gelen topun plase için uygun olduğunu düşünürken topu ön alandan parmak pasla gönderen kişinin libero Pınar olduğunu unuttu Seda. Pınar’ın da iyi bir maç çıkarttığını söylemeliyiz. Ancak maçın en kilit oyuncusu, Beşiktaş’ın tecrübeli orta oyuncusu Müge idi kuşkusuz. Hücumdaki yüksek veriminin yanı sıra tek başına rakip takımdan fazla blok sayısı (4) üretip çok etkili servis atan Müge, toplamda kazandırdığı 11 sayıyla maçın en skorer ikinci oyuncusu olmayı da başardı.
Aslen kolay bir maçtı hakemler için. Ancak baş hakem Serdar Nişancıoğlu ile diğer hakemlerin koordinasyonu yetersiz olunca, hatalar bariz bir şekilde göze çarptı. Mesela arka alandan hücum ederken 3 kez çizgiye basan Sanja Popovic’i her seferinde yakaladı yardımcı Çetin Akbulut. Ancak sadece bir seferinde görebildi baş hakem Nişancıoğlu. Üçüncü sette skor 13-15 iken Popovic’in fileden seken topuna da devam kararı verdi müsabakanın hakemleri. Yine üçüncü sette servis atılırken sahanın dışına temas eden Popovic’i yakaladı çizgi hakemi. Bayrağını kaldırıp ısrarla uyardı Nişancıoğlu’nu. Ancak tecrübeli hakem itibar etmedi bu karara ve çizgi hakemini ateşe attı. Oyun durduğunda ise kafasını sallayarak çizgi hakemini onayladı ve kendisini tekzip etti. Maçın ilk setinin başında bariz bir şekilde içeri düşen Ankaragücü servisine aut kararı veren 2 numaralı çizgi hakemiyle önüne düşen topa karar veremeyen 1 numaralı çizgi hakemi de kötüydü.
Yeri var zamanı var
Maç bitmiş, Beşiktaşlılar sevinç içerisinde. Kutlamaların akabinde oyuncular soyunma odasına gitmiş. Maç boyu takındığı tavırdan içinde bulunduğu durumu protesto eden bir Beşiktaşlı kardeşimiz, acilen giyiniyor ve odasına gitmekte olan antrenörüyle herkesin önünde tartışmaya başlıyor. Antrenörün olumlu yaklaşımına sinirli bir tavır takınıyor ve sesler yükseliyor. Beşiktaş’a yakışmayan bir görüntü. Her takımda sorunlar olabilir. Her oyuncu problemler yaşayabilir. Mesela veteran bir oyuncu olan bendenizin oynadığı en alt seviye amatör takımda bile sorunlar oluyor. Ancak sorunların çözümü bu şekilde olmaz. Oyuncu kardeşimize hatırlatmak isterim, kol kırılır yen içinde kalır. Haksızlığa uğradığını düşünüyorsan, bunun da yeri ve zamanı var. Eğer bu tarz sorunların çözümünü uygun şekilde aramazsan, sonuçta kaybeden sen olursun. Ömrünün üçte ikisinden fazlasını voleybola adamış antrenörün ya da 107 yıllık Beşiktaş değil.
3 file 24 oyuncu
Henüz gidip görmek kısmet olmasa da Ankara’daki voleybol kompleksinin ne denli muhteşem bir yapı olduğunu defalarca okudum, dinledim. Yaklaşık 2 hafta önce gözüme çarpan bu konuyu günlük bir hata olduğunu düşünerek dile getirmedim. Ancak 2.Lig yarı finallerinin Ankara etabını televizyondan seyrederken bunun üzerinde durmaya karar verdim. TVF Başkent Spor Salonunun ışık sistemi çok kötü! Salonun içerisinde fazla fark edilmiyor belki ama televizyondaki görüntü rahatsızlık verici cinsten. Sahaya baktığınızda oyuncuların gölgeleri o kadar belli oluyor ki, sahada adeta 24 oyuncu mücadele ediyor. Oyuncular ruhlarıyla gelmiş maça sanki. Önden ve arkadan vuran ışık, filenin gölgesinin de sahaya düşmesine neden oluyor. Sahaya bir bakıyorsunuz, siyah 4 metre çizgisi (filenin üst bant gölgesi), hemen yanında beyaz 3 metre çizgisi, yanında da siyah 2 metre çizgisi (filenin alt bant gölgesi) yer alıyor. Hem gözü yoruyor, hem de maçı çözmeyi zorlaştırıyor. Umarız Federasyon bu aydınlatma sistemine kısa sürede bir çözüm üretir. Zira play-off maçlarında can sıkıcı bir problem olur.
Bu haftalık da bu kadar, haftaya görüşmek dileğiyle.
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.