Milli takımlar

Bugüne kadar yapılan Avrupa Şampiyonalarında hiçbir başarı elde edememiş olan erkek milli takımımız maalesef ülkemizde düzenlenen Avrupa Şampiyonasında da başarısız oldu. Peki bizim bu takımdan ülkemizde yapılan şampiyonadaki beklentimiz ne idi? Daha doğrusu, yeterli salonu olmayan, antrenman sürelerinin ve saatinin her zaman sorun olduğu, alt yapı sporcularını yetersiz spor akademisi öğrencilerinin antrene ettiği, okullarda erkek çocuklarının basketbola yöneltildiği, spor ve eğitimin bir arada yürütülemediği bir ülkenin milli takımından biz ne bekliyorduk? Şampiyonluk mu, yarı final mi yoksa 8 ila 10. luk arası bir derece mi? Aslında başarı beklenmeden önce sorulması gereken birkaç soru var. Örneğin, kaç takımın kendi salonu var, kaç takım çift antrenman arasında sporcusuna yemek ve yatacak yer sağlıyor, voleybola yatırım yapan takımlardan kaç tanesinin alt yapısında gerçekten deneyimli, liglerde veya milli takımlarda çalışmış antrenör var? 

Şampiyona ertesinde birçok yazı okudum ve yazılarında antrenörü suçlayanlar, oyuncu seçiminin yanlış olduğunu söyleyenler, oynayan oyuncuların yerinde oynatılmadığı ve daha da kötüsü oyuncuların başarı için çaba sarf etmedikleri için başarısız olduğumuzu iddia edenler olduğunu gördüm ve bu yazılar beni hayrete düşürdü. Açıkçası benim tahminim, ev sahipliği yaptığımız bu Avrupa şampiyonasında, sadece gruptan çıkabileceğimiz yönündeydi. Bu tahminimi de ev sahibi olma avantajımıza ve diğer gruplara nazaran azda olsa avantajlı bir grupta olmamıza dayandırmakta idim. Nitekim grup maçlarında Almanya’yı yenebilseydik, üst gruba çıkabilecektik. Burada da çapraz guruptan gelecek takımlardan belki 1 tanesini daha yenip, şampiyonayı 7.lik ile 12.lik arasında bir derece ile bitirebilecektik.

Yaşanan bu başarısızlığın nedenlerini görmek için turnuvaya katılan takımların daha önceki başarılarına göz atmakta da fayda var olacağını düşünüyorum.

POLONYA (Olimpiyat Oyunları; 2008-5.,  2004-5-8., Dünya Şampiyonaları; 2006-2., 1974-1., Avrupa Şampiyonaları; 1975, 1977, 1979, 1981, 1983-2., 1949, 1956, 1960-4.,  2003, 2005-5.)

FRANSA (Olimpiyat Oyunları; 2004-9-10., Dünya Şampiyonaları; 2002-3., Avrupa Şampiyonaları;  2003-2.)

ALMANYA (Avrupa Şampiyonaları; 1991,1993-4. 2007-5.)     

İSPANYA (Olimpiyat Oyunları; 2000-9., Avrupa Şampiyonaları; 2007-1. 2005-4.)

YUNANİSTAN (Olimpiyat Oyunları; 2004-5-8., Avrupa Şampiyonaları; 2005-6. ) 

RUSYA (Olimpiyat Oyunları; 2008, 2004-3., 2000-2., Dünya Şampiyonaları; 2002-2.,  Avrupa Şampiyonaları; 1999, 2005, 2007-2. 1993, 2001, 2003- 3.) (SSCB olarak Olimpiyat Oyunları; 1964, 1968, 1980-1., 1976, 1988-2., 1972-3., Dünya Şampiyonaları; 1949, 1952, 1960, 1962, 1978, 1982-1., 1974-2. 1956, 1966, 1990-3., Avrupa Şampiyonaları; 1950, 1951, 1967, 1971, 1975, 1977, 1979, 1981, 1983, 1985, 1987–1., 1958, 1963-3.)  

HOLLANDA (Olimpiyat Oyunları; 1996-1., 2000-5., 2004–9,10., Dünya Şampiyonaları; 1994-2.,  Avrupa Şampiyonaları 1997-1., 1993, 1995-2., 1989, 1991-3.)

FİNLANDİYA (Avrupa Şampiyonası 2007-4.)

BULGARİSTAN (Olimpiyat Oyunları; 1972–4., 2008-6., Dünya Şampiyonaları; 1970-2. 1949, 1952, 2006-3., Avrupa Şampiyonaları; 1955, 1981, 1983-3., 2007-8., 2003-9., 2001-6., 1999-7.)

SIRBİSTAN (Olimpiyat Oyunları; 2008-7., 2004-5-8., Dünya Şampiyonaları; 2006-4., Avrupa Şampiyonaları; 2007, 2005-3.)  (YUGOSLAYVA olarak Olimpiyat Oyunları; 2000 –1., 1996-3., Dünya Şampiyonaları; 1998-2., 2002-4. Avrupa Şampiyonaları; 1997-2., 1975,1979,1995,1999-3.)   

İTALYA (Olimpiyat Oyunları; 2008-4., 2004-2., 2000-3., Dünya Şampiyonaları; 1990, 1994, 1998–1., 1978-2.,  Avrupa Şampiyonaları; 1989, 1993, 1995, 1999, 2003, 2005-1., 1991, 2001-2., 1948, 1997-3.)  

ÇEK CUMHURİYETİ (Avrupa Şampiyonaları; 1999, 2001-4.) (ÇEKOSLAVAKYA olarak Olimpiyat Oyunları; 1964-2., 1968–3., Dünya Şampiyonaları; 1956, 1966-1., 1949, 1952, 1960, 1962-2., 1970-4., Avrupa Şampiyonaları; 1948, 1955, 1958–1., 1950, 1967, 1971, 1985-2., 1981-4.,)   

Rakiplerimizin yukarıda yer alan başarı dereceleri dikkate alındığında, bu tip rakipler karşısında başarıya ulaşmanın hiç de kolay olmadığını söylemek pek de zor değildir.
Teknik analize gelince, bu tip turnuvalarda başarılı olmak için elinizde, hücum gücü çok yüksek bir pasör çaprazı, iyi bir pasör, iyi manşet ve hücum yüzdesi olan smaçörler, sadece iyi manşet değil iyi defans da yapan bir libero bulunması gerekmektedir. Takımımıza gelince, açıkçası Emre’nin Almanya maçında gösterdiği performans sanki pasör çaprazı olarak yaşamayacağımız izlenimini verdi, sakatlanmasa (hiçbir sporcu bilerek sakatlanmaz ve sakatlanmak istemez) daha fazla bilgi sahibi olabilirdik. Pasör olarak ise elimizde 4 isim var; Hüseyin, Ulaş, Arslan ve Selçuk, pasör olarak sorunumuz olduğu söylenemez. Libero olarak ise Nuri (sanırım sakattı)  bana göre bu iş için biçilmiş kaftan alternatifi Hasan. Gelelim en sıkıntılı bölgemize, smaçörlere, sorun işte burada, çünkü smaçör olarak oynayan oyuncularımızın ya hücumu iyi manşeti vasat yada tam tersi. İşte bu yüzden de antrenörün smaçör olarak daha önceki senelerde bu pozisyonda zaman zaman oynamış bulunan, manşeti de gerçekten iyi, son 15 yılın en istikrarlı, bana göre en yetenekli ve en iyi oyuncusu olan Gökhan’ı ve aslında pasör çaprazı olan Ali’yi denemesini gayet normal karşılıyorum. Fakat onlardan da beklenen verim alınamayınca sonuç kaçınılmaz oldu. Smaçör aslında bütün takımlarda sorun olan bir bölgedir. Bu pozisyonda oynayan oyuncuların, mutlaka iyi manşet alıp, iyi defans yapmaları ve de iyi hücum etmeleri gerekir. Bunun yanında artık erkek voleybolunda atılan smaç servisler çok sertleşmiştir ve bu servislere karşı iyi manşet alabilen takımların başarıya daha kolay ulaştıkları gözlemlenmektedir. Nitekim günümüz voleybolunda artık 4 kişiyle aynı anda manşet alma çalışmaları yapılıyor, voleybolun servisle başlayıp manşetle devam ettiğini hiçbir zaman unutmamak gerekmektedir.

Bundan sonra neler yapılabilir?
Öncelikle federasyonun başlatmış olduğu Voleybol Kampüsü projesinin Türk voleybolu için çok büyük kazanç olduğunu düşünüyorum. Yine federasyonun yıldız milli takım düzeyindeki oyuncuları bir araya toplayarak ligde oynatma fikrini ve çalışmasını da destekliyorum. Fakat federasyonun yapmaya çalıştıkları tabi ki bu alamda yeterli değil. Zira Türk voleybolundaki en büyük sorun, alt yapılara yeterince önem verilmemesi ve salon eksikliği. Salon sayılarını mutlaka artırmalı, erkek voleybolunun basketbolun gölgesinde kaldığı gerçeği karşısında, alt yapılara daha fazla erkek öğrenci çekmek için çalışmalar yapmalıyız. Aynı zamanda takımların da altyapı düzenlerini acilen gözden geçirip, buradaki antrenörlerinden ne kadar verim aldıklarını ve bu anlamda son yıllarda kaç oyuncunun alt yapıdan gelip A takımında yer bulduğunu sorgulamaları gerekmektedir. Bunun yanında devşirme oyuncu (Günümüz sporunda, basketbol, futbol, voleybol, atletizm de dahil olmak üzere neredeyse bütün spor dallarında bir çok ülkenin bu yolla takımlarını güçlendirdiklerini görebilirsiniz) bulup milli takıma katkı yapmasını sağlamanın faydalı olacağını düşünmekteyim.

Bunun yanında sporcular ile kulüpler arasında yapılan sözleşmelerde, bütün ipler kulüplerin elindedir artık federasyonun sözleşmeleri sporcuların haklarını gözetecek şekilde düzenlemesi gerekmektedir. Federasyon sporcularının parasını ödemeyen, keyfi olarak sözleşme fesheden keyfi olarak şube kapatan kulüplere ciddi yaptırımlar (futbolda olduğu gibi transfer yasağı, ağır para cezaları, ligden ihraç gibi) uygulamalıdır. Bu değişiklikler altyapıda yer alan sporcuların profesyonel olarak voleybola devam etme isteklerini artıracak, bu durum ise Türk voleybolundaki gelişime ivme kazandıracaktır.

Voleybolda artık şartlar değişmektedir, yaşanan sakatlıklar, uzun kamplar, antrenman sürelerin bir hayli uzamış olması sporcuların hayatını zorlaştırmıştır. Federasyon diğer bazı ülkelerinde yapmakta olduğu üzere, milli takım oyuncuları ve antrenörlerine günümüz şartlarında (her oyuncunun takımı ile olan kontratına yakın düzeyde) senelik maaş bağlama hususunu ciddi şekilde göz önüne almalıdır.

Günümüzde profesyonel spor ile üniversite işbirliğinin olmaması sporcuların eğitim yapmasını imkânsız kılmaktadır. Bu anlamda, bazı ülkelerde olduğu üzere, sporcular için, devamlılık zorunluluğu bulunan, spor akademilerini okumak daha kolay hale getirilmelidir. Sporcular için boş dönemlerinde okula gidip sınavlara girmeleri sağlanmalıdır (bu bütün federasyonların sorunudur). Sporcuların katılmasının zorunlu olduğu özellikle sakatlık, doping, oyun kuralları, sporcu beslenmesi gibi konulara ilişkin olarak seminerler düzenlenmelidir.                                                 

Sözlerimi bayanlar Avrupa şampiyonasıyla bitirmek istiyorum. Turnuvanın favorisi bana göre İtalya. Ev sahibi olmasından dolayı Polonya daha sonra Rusya, Hollanda, Sırbistan ve Türkiye ilk 4 adayları. Almanya, Çek Cumhuriyeti, Beyaz Rusya sürpriz takımlar. Bayan milli takımında da manşet alan etkili smaçör sıkıntımız maalesef devam ediyor. Benim tahminim 5-8 arası bir derece elde edeceğimiz yönünde ama manşet sorununu çözüp iyi servis atabilirsek ilk 4 içinde yer alabiliriz. Umarım her şey yolunda gider ve milli takımımız bir kupa ile döner. Başarılar kızlar.

Hakan HANİKOĞLU


Haberi Paylaş

Comments are closed.