O Bir Boğaziçili: Seda Uslu Eryüz

Kampüs misafirimiz olarak “Boğaziçili Mezunlar” röportaj serisine destek veren voleybolcu Seda Uslu Eryüz’e teşekkürlerimizle…

Seda Uslu Eryüz’ü daha yakından tanıyabilir miyiz?
30 Ekim 1983 İstanbul doğumluyum ama ilkokul ve ortaokul yıllarım Bursa’da geçti. Liseye başladıktan sonra Güneş Sigorta ‘dan teklif aldım. Lise 2’de profesyonel voleybol hayatım başladı. 2001-2006 seneleri arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret okudum. Boğaziçi’nde okuduğum zaman içerisinde profesyonel voleybol yaşantım devam etti ve Güneş Sigorta’da 7 Yıl oynadım. Bunun yanı sıra arada Galatasaray’da kiralık oyuncu olarak oynadım. 2006’da mezun olduğumda Eczacıbaşı’na transfer oldum. Voleybol kariyerim devam ettiği için de bölümüm ile ilgili çalışmadım fakat bölümümü severek okuduğumu söyleyebilirim. Sonrasında üç yıl Eczacıbaşı’nda, sonra sırasıyla Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe’de oynadım. Halen Beşiktaş’ta oynuyorum.

Tuttuğunuz bir takım var mı?
Hayır, artık yok.
Yeni sezon öncesi hazırlık kampını nasıl değerlendirdiniz?
İyi bir hazırlık süreci geçirdik. Geçen hafta Balkan kupası maçları vardı ve Balkan kupasını kazandık. Balıkesir’de Türkiye kupası grup maçlarından birinci çıktık. 20 Ekim’de lig başlayacak ve hazırlığımız devam ediyor.

“ÇOK SAMİMİ BİR SEYİRCİMİZ VAR”

Türkiye’deki spor imkanlarını yeterli buluyor musunuz?
Profesyonel olarak spor yapan insanlar için spor yapma imkânları sağlanıyor. Fakat genel olarak halkımızın sportif kimliği kazanması için biraz daha zamana ve yaygınlaştırılmaya ihtiyacı var diye düşünüyorum.

Ülkemizdeki voleybol izleyicisiyle ilgili görüşünüz nedir?
Voleybol izleyicisi her geçen gün artıyor diye görüyorum ben. Vakıfbank ve Eczacıbaşı’nın yaptığı yatırımlar büyük ama özellikle 3 büyükler dediğimiz, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın, voleybol branşında yatırımlar yapmaya başlamış olması bu kulüp taraftarlarının voleybol branşına ilgisini artırdı. Çocuklarını voleybola yönlendirmek isteyen aileler var seyirilerimiz arasında. Çok samimi bir seyircimiz var, bu açıdan mutluyuz. Gittikçe artmasını bekliyoruz elbette.

Türkiye’de voleybol ne yazık ki çok seyirci toplayabilen bir spor dalı değil. Maç sırasında taraftar desteğinin olmaması takımı ve sizi nasıl etkiliyor?

Gönlümüz voleybol seyircisinin artmasından yana. Ancak şöyle bir gerçek var, zaman zaman ikinci ya da üçüncü planda kaldığımız oluyor. Örneğin, Balkan Kupası’nı kazandığımız gün, Galatasaray-Beşiktaş maçında olayların çıktığı gündü. Bu sebeple çoğu insan bizim Balkan Kupası’nı kazandığımızı bilmiyor. Kültürümüzden dolayı ve erkek branşı olmasından dolayı futbola daha çok ilgi gösteriliyor. Daha fazla ilgi gösterilmesini tabii ki temenni ediyoruz.

İdolüm diyebileceğiniz bir voleybol oyuncusu ya da sporcu var mı?
Küçükken bu soruyu bana sordukları zaman “Arzu Göllü” cevabını verirdim. O pasör, ben de pasör oynuyorum. Arzu abla ile aynı takımda oynama şansına da nail oldum. Şu an için idolüm diyebileceğim bir oyuncu yok ama kendimi her geçen gün, her konuda geliştirmeye özen gösteren bi insanım.

Voleybolun daha çok erkek mi kadın mı izleyicisi var?
O açıdan hiç bakmamıştım açıkçası. İkisi de oldukça fazla. Hatta çocuklarını getiren aileler de var.

Hiç unutamadığınız, taraftardan çok etkilendiğiniz bir voleybol maçı var mı?

Tabii ki var. Bizim Şampiyonlar Ligi şampiyonu olduğumuz maç. Bu maçları Bakü’de oynadık. Azerbaycan gibi bir ülkede oynadığımız için şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Taraftar sayımız oldukça fazlaydı. Çok maç var unutamadığım ama aklıma ilk gelen buydu.

Üniversitede okuduğunuz dönemden hiç unutamadığınız bir anı veya olay var mı?

Ben mezun olalı yedi sene oldu. Geriye dönüp düşündüğüm zaman aklıma SportsFest’te yapılan outdoor maçlar geliyor. O zaman Sportsfest haziran ayında yapılıyordu. Outdoor maçlar gerçekten çok keyifliydi. Hepsinde şampiyon olmuştuk. O zamanlar Vakıfbank’ta oynuyordum.

“ONLAR BANA BOĞAZİÇİ’NİN HEDİYESİ”

Boğaziçi Üniversitesi’nin hayatınızdaki yeri nedir?
Beni voleybola başlatan kişi babamdır. Babam da bir voleybolcu. Ama hiçbir zaman profesyonel voleybolcu olmam için baskı kurmadı üzerimde. Aksine her zaman “derslerin iyi olsun, iyi bir okul kazan, Boğaziçi’ne gidebilirsin” gibi sözler işittim. O sebeple Boğaziçi’nde okumak benim için onları gururlandırmak adına yapılmış bir şeydi. Boğaziçi’nde okuduğum dönemde sekiz-on kişilik bir grubumuz vardı. Onların hepsiyle şu anda görüşüyoruz. Hepsi benim için çok kıymetliler. Onlar bana Boğaziçi’nin hediyesi.

O günleri özlüyor musunuz?

Tabii ki özlüyorum. Öğrencilik yılları çok güzel zamanlardır. Ancak benim öğrenciliğim biraz zor geçti. Çok koşuşturmacalı bir dönemdi açıkçası. Antremanlardan çıkıp derse yetişirdim. Üzerimde çok fazla sorumluluk vardı.

Biraz özel bir soru olacak ama mezun olduğunuzda GPA’iniz (genel not ortalamanız) ne kadardı?

Açıkçası ben dersleri zar zor geçtim. 2,70 diye hatırlıyorum.
Buradaki hocalarınızdan çok sevdiğiniz hala görüştüğünüz biri var mı?
Benim advisor’ım (danışman) Aslı Deniz Helvacıoğlu idi. Okurken bana çok desteği olmuştu. Zorlandığım zamanlarda Aslı Deniz hocamın bana çok katkısı olmuştu. Başka bir iz bırakan hocam Sevtap Demirci idi. İki tarih dersini de ondan aldım. Onunla yaptığınız röportajı okuyunca çok heyecanlanmıştım.

Seda Uslu Eryüz’e göre üç kelimeyle Boğaziçi Üniversitesi desek?

Bir yaşam biçimi. Boğaziçi mezunlarının her zaman bir yaşam biçimi oluyor.

“ZATEN BOĞAZİÇİ’NDE OKUYORSUN, HALA VOLEYBOL MU OYNUYORSUN?”

Öğrenciliğiniz gerek dersleriniz gerekse profesyonel yaşantınızdan dolayı çok yoğun bir tempoda geçmiş. Sizin gibi yoğun tempodaki öğrencilere neler önerirsiniz? Siz bunun dengesini nasıl sağladınız?
Ben sonradan şuna kanaat getirdim ki aslında olması gereken o. Bizde “derslerin eksik kalmasın” diye bir kültür var, aileden ve çevreden gelen bir baskı var. Ama aslında olması gereken şu anda sizin yaptığınız, bu yoğun tempo. Tabii ki o süreci yaşarken, o zorlukları yaşarken insan olması gereken bu demiyor. Ben bazı hocalarımdan, ailemden ve eşimden çok katkı gördüm. “Sen yapabilirsin, sen ikisini de başarabilirsin, ikisini de yapabileceğini insanlara gösterebilirsin.” dediler. Çünkü çevreden de negatif etkiler aldığınız zamanlar oluyor. Takımında bile sana “Hala voleybol mu oynuyorsun? Zaten Boğaziçi’nde okuyorsun.” diye bakan insanlar oluyor. “Sen Boğaziçi’ni bitirince iş bulursun, voleybolu bırakırsın” diye sana yatırımını azaltanlar da oluyor. Öbür tarafta bir iki tane hocan “Aman sen derslere de gelmiyorsun zaten, mezun olunca ne iş yapacaksın?” diyebiliyor. Ama o anda o pozitiflikte kalabilmek, o ikisini de sevdiğini, o ikisini de başarabildiğini, ikisine de yeteneğinin olduğunu gösterebilmek önemli. Ve tabii ki de çaba, çok büyük çaba. Çünkü ders çalışman lazım, antrenman yapman lazım. Sonuç olarak benim çevremde bana destek olacak ailem vardı, eşim vardı, birkaç tane de hocam vardı, sağolsunlar.

Boğaziçi’ne ne sıklıkla uğruyorsunuz?

Bu aralar çok fazla uğrayamıyorum. En son Nisan ayında gelmiştim. Reunion’da bir arkadaşım gidelim mi demişti ama o gün de ben müsait değildim. Ama normalde senede 2-3 kere geliyoruz. “Haydi, kahve içmeye Boğaziçi’ne gidelim” dediğimiz zaman da oluyor, ama artık eskisi kadar çok sık olmuyor.

Öğrencilik yıllarında aktif olarak yer aldığınız kulüp ve topluluklar var mıydı?
O zaman voleybol takımı vardı. Ama kulübün içinde değildim. Zaten kendi sportif yaşamım çok yoğun olduğu için başka bir kulüple ilgilenmem söz konusu olamadı.

Boğaziçi Üniversitesi’nde en çok sevdiğiniz yer neresi?
Tabii ki de Güney Kampüs. Ama onun dışında Hisar Kampüs’te Ağaç Ev’de arkadaşlarımla çok zaman geçirdim, çok hatıramız oldu.

“BİR ADIM ÖNDE MEZUN OLACAKSINIZ”


Halen burada okuyan öğrencilere, Boğaziçililere önerileriniz var mı?

Üniversite tabii ki çok önemli. Ama üniversite kadar tecrübe de çok önemli. O yüzden yapabiliyorlarsa stajlarını yapmalılar, yapabiliyorlarsa part-time iş bulmalılar. Buradan mezun olduğunuzda sahip olduğunuz etiket sizi bir adım, iki adım öne çıkaracaktır. Ama etiket kadar tecrübe de çok önemli. Yapmak istediğiniz iş neyse, önünüzdeki vizyon neyse o alanda iş tecrübesi kazanmak gerek diye düşünüyorum.

Röportaj: Bounterview Media&University ekibi
Düzenleme: Hazal Pişkinoğlu, Tuba Aydın, Fatma İzci
Fotoğraf: Ahmet Bintaş


Haberi Paylaş

Comments are closed.